Medya
18 Eyl 2011 05:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:49

CENAZEYE GELMEYEN GAZETECİLERE YUH OLSUN!

Akşam yazarı Özlem Çelik Doğan Yurdakul'un eşinin cenaze töreninden izlenimlerini aktardı. Bakın törende gazetecileri temsilen kimler vardı...

MEDYARADAR - Akşam gazetesi yazar Özlem Çelik, Doğan Yurdakul'un eşinin cenaze töreninden edindiği izlenimlerini aktardı okurlarına. Yurdakul'un yakınları ve muhabirler haricinde önemli gazetecilerin törene gelmemesindan yakınan Çelik Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay'ın sözlerine de yer verdi köşesinde: "Gelmeyen gazetecilere de yuh olsun!"

İşte Özlem Çelik'in o yazısı...

Cenaze töreninden korkulur mu hiç? Korkulurmuş meğer... Oysa orada olmak için tanımak gerekmez bu dünyadan göçüp gideni ve geride bıraktıklarını. En azından ben öyle öğrendim. Serde gazetecilik de olunca erken saatte koyuldum yola. Zannettim ki çok kalabalık olacak Kocatepe Camii. Yanılmışım...

Güngör Yurdakul'un cenaze töreninde sadece dostları, yakınları vardı. Ne her gün televizyonlarda gördüğümüz gazeteciler ne siyasetçiler ne sivil toplum örgütlerinin temsilcileri... Az sayıda CHP milletvekili, üç-beş gazeteci (görevli meslektaşlar hariç), birkaç da sivil toplum örgütü temsilcisi...

'Bir sanığın' eşinin cenaze törenine gelmekten çekinen gazete ve televizyon yöneticileri, haber yapmak için meslektaşlarını görevlendirmeyi unutmamışlardı neyse ki! Keşke hiç göndermeselerdi. Birbirini ezerek çalışan, cenaze sahiplerinin acılarını hiçe sayan meslektaşlarım adına utanç duydum. Elimde not defteri ile fotoğraf makinesini gören bir cenaze sahibi tarafından da azarlandım. 'Bu gazetecilerin acıya hiç saygısı yok mu?' dedi. 'Beni azarlayacağınıza gelmeyenlere kızsanız!' diyemedim.

Doğan Yurdakul, Kocatepe Camii'ne cezaevi ring aracıyla getirildi. Koluna girmiş iki sivil polisle hem de! 'Eşimin mezarına ilk toprağı ben atmak istiyorum' diyen bir adam cenazeden mi kaçacak? Taziyelerini iletenler bile kameralar tarafından kaydedildi.
cnzdnkrknlra.jpgKocatepe'den Cebeci Asri Mezarlığı'na yine cezaevi ring aracıyla taşındı Doğan Yurdakul. O aracı takip ederken düşündüm. Acaba bu sokaklarda eşiyle el ele kaç kez dolaşmıştı?

Mezarlığa vardığımızda hemen indirecekler sandım. 15-20 dakika arabanın içinde beklettiler. Bir grup genç, 'Doğan Bey araçta mı?' diye sorduğunda içerden, 'Buradayıııım' diyen sesi duyduğumda öyle irkildim ki! Eşinin mezarı başında vedalaştı çocuklarıyla ve tekrar cezaevi ring arabasına bindirildi Doğan Yurdakul.

Mezarın başına çiçek bırakan birini gördüm. '14 sanıklı Oda TV iddianamesini okudunuz mu? Ben tutuklu sanık Müyesser Uğur Yıldız'ın yakınıyım. Birlikte örgüt kurmakla suçlandığı o sanıklar içinde tanıdığı tek kişi Doğan Bey'di. Cezaevinden, Güngör Hanım'ın mezarına çiçek bırakmamızı istedi' dedi.

Korkuyla gazetecilik yapılmaz
ÇağdaŞ Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay'ın yorumu:
'Zalim, ceberut devlet algısı toplumda böyle oluşuyor. Ha kelepçe vurmuşsun ha cezaevi aracıyla getirmişsin buraya! Gelmeyen gazetecilere de yuh olsun! Korku dağları bürümüş. Her yerde özgürlük nutukları atanlar, ifade özgürlüğünden dem vuranlar, baskı altındaki bir gazetecinin dayanışmasına gelmiyorlar. Korkuyla gazetecilik yapılmaz.'
Güngör Yurdakul ışıklar içinde yatsın...
Eşi Doğan Yurdakul'a, ailesine, sevenlerine sabır diliyorum...

Söz Baro Başkanı'nın...
Ankara Barosu Başkanı Metin
Feyzioğlu'
nun mektubu:
Bir cenaze, bir katliam, demokrasi (!) ve özgürlük(!)
Kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen davada tutuklu yargılanan Gazeteci Doğan Yurdakul'un kanser hastası olan eşinin hastalığı sırasında ve son nefesini verirken dahi onun yanında olmasını engelleyen yasa, yönetmelik, genelge ve uygulamacı duyarsızlığı gibi bütün unsurların, insanlığı temsil eden evrensel hukuk kuralları karşısında değersiz olduğunu,
Ülkemizde tutuklama eziyetine son verilip, tutuklama kurumu çağdaş standartlarda uygulanır hale getirilmedikçe özgürlükçü bir rejimden bahsedilemeyeceğini,
En son kamuoyunda Deniz Feneri olarak bilinen soruşturmada gördüğümüz üzere, hakimleri bağımsız, savcıları teminatlı olmayan bir ülkede demokrasinin de olmadığını... kamuoyunun bilgisine sunuyorum.

Demokrasi, 4 yılda bir sandıkta oy vermek değildir. Demokrasi, ölüm döşeğindeki can yoldaşınızın elini tutup, saçını okşayabilmektir. Demokrasi, bir demir yığını içinde bir yerden bir yere nakledilirken kilitli kapının arkasında çığlıklar içinde kavrularak ölmeyeceğini bilmektir.
Demokrasi ve özgürlük...
Çok geç olmadan...

Özlem Çelik/Akşam