Röportaj
14 Oca 2014 10:12 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:52

Cemaat taşeronluk mu yapıyor? Hanefi Avcı, Yeni Şafak'a konuştu!

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, paralel yapılanmanın, yabancı istihbarat örgütleri tarafından kullanıldığı iddiasını değerlendirdi.

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, cemaati yabancı istihbaratların yönlendirdiği iddialarına "Bilgi sahibi değilim. Ancak dış ülkelerin bu tür yapıları, akıl almaz yöntemlerle kullanmak isteyeceklerini de bilirim." diye cevap verdi.

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, cezaevinde görüştüğü Hanefi Avcı ile yaptığı röportajın yeni bölümünü yayınladı. Gazetenin sürmanşetinde anons edilen röportajda cemaatin dış bağlantılarına dönük iddialar dikkat çekti.

İşte o röportajın bugünkü bölümünde öne çıkan başlıklar:

SAHTE DELİL KAYNIYOR

-Her tahkikatta sahte delil üretildiği çok açık. Bu o kadar özensiz, basit yapılıyor ki, adil bir yargı olsa bunlara gülüp geçer, böyle saçma şey mi olur, bunlar sahte ve uydurma, der. Bu ülkede insanlar el yazısını unuttu mu, herkes her şeyi bilgisayara yazıyor, herkes dijital verilerle geziyor, kimse el yazısı kullanmıyor, bütün suç delilleri bilgisayarlarda... Her şey açık, isimler, adresler... Örgütlerde bile hiç kod, şifre yok... Birileri hiçbir işe yaramayacak notlar, yazılar üretiyor, üzerine bir isim yazıp, bu ismi suçluyor, tutukluyorlar. Bu örgütsel notlar gerçek örgüt faaliyeti olsa hiçbir işe yaramaz seviyede. Ama bu notlar hayat karartıyor...'

7 ŞUBAT MİT KRİZİ

-Eğer 7 Şubat operasyonu durdurulmasaydı bugün birkaç yüz kişi tutuklu olurdu. MİT mensuplarının tutuklu olduğu bir davamız olurdu. 7 Şubat operasyonu başarılı olsaydı MİT'te muhalifler bertaraf edilecekti. Kendi taraftarları yönetime gelince devletin icrai bir gücü ve bilgi toplama, bilgiyi kullanma gücü tamamen cemaatin etkisi, denetimi altına girecek, böylece cemaat iç güvenlikte istediği politikaları uygulama imkanına kavuşacaktı...'

AMİRDEN HABERSİZ SORUŞTURMA OLMAZ

-İstihbarat Dairesi bir örgüt hakkında çalışmaya başlarken, önce Emniyet Genel Müdürlüğü'ne rapor vererek olayı anlatır ve bu çalışmayla ilgili bir plan önerir. Plan onaylanırsa buna uygun olarak izleme, takip işleri başlar. İllerde de bundan önce emniyet müdürünün haberi olur. Ankara'ya yazı emniyet müdürünün imzası ile gider. Çalışma başlayınca her yapılan işlemden mutlaka merkeze bilgi verilir. Merkez her safhayı bilir. Her yazının bir sureti merkeze gönderilir. Her dinlenen telefon, her kişinin takip raporu merkeze gönderilir. İlde emniyet müdürüne ve onun vasıtasıyla valiye bilgi verilir. Merkezde ise daire başkanlığı her ilin yaptığı çalışmaları emniyet genel müdürlüğüne ve bakana arzeder. O kişiler teferruat bilmezler ama geneli bilirler. Merkeze hiç bilgi vermeden, emniyet müdürüne bilgi vermeden çalışma, operasyon hazırlığı imkansızdır. Çünkü her şey bilgisayarlarda kayıtlıdır ve merkez bilgisayarlarda yazılanları otomatik olarak görür ve bilir. Ayrıca il emniyet müdürlerine, valilere, ilin emniyetinden sorumlu olanlara bilgi vermeden, desteklerini almadan soruşturma yapmak zordur.

CEMAATÇİ POLİS VE YARGI MENSUPLARINA BİR ÇİFT SÖZÜ VAR

-Bir düşünün ne yapmak istiyorsunuz? Hiç bugün yaptığınız gibi bir devlet görevi, bir kamu anlayışı olabilir mi? Tüm bilgiler cemaatte birikecek, kararı cemaat verecek ve siz uygulayacaksınız!.. İşler arttıkça, büyüdükçe ne olacak?! İkinci bir cemaat arşivi mi kurulacak? Hiç bugünün dünyasında böyle bir devlet anlayışı olabilir mi?! Yargıçlar, savcılar, polis müdürleri dışarıdan idare edilmeyi nasıl kabul ediyor?! Adalet, yargı böyle bir çalışmayı, dışarıdan emirle iş yapmayı kabul edebilir mi?! Geçmişte baskı dönemlerinde, militarizmin baskısı nedeniyle, cemaat ve tüm siyasi grupların üzerinde baskı olduğu dönemlerde, kendinizi koruma adına, devlet içinde dayanışma ve örgütlülük halinde oldunuz. Bugün böyle bir yapıya gerek var mı; buna müsaade edilirse işin sonu nereye gider?

BÖYLE BİR YAPI VARSA BEN DE KULLANMAYI DÜŞÜNÜRÜM

-Ben cemaatin dış güçlerle, ABD veya şu ülkeyle veya bu teşkilatla işbirliği yaptığı konusunda bilgi sahibi değilim. Tahmin de etmem, milli olduklarını kabul ederek ülkeye ihanet etmeyeceklerine inanırım. Ancak dış ülkelerin bu tür yapıları, akıl almaz yöntemlerle, her şeyi, her yolu deneyerek, sofistike yöntemlerle kullanmak isteyeceklerini de bilirim. İstihbarat temini için bunca sistem kuran, uydu, uçaklar alan, trilyonlar harcayan istihbarat teşkilatlarının böyle bir yapıyı kullanmak için her yolu deneyeceklerini de tahmin ederim. O açıdan cemaat her yönüyle şeffaf olup, tüm gizli faaliyetlerden, devletle ilgili tüm işlerden uzak durmalıdır. Yoksa bu örgütlerin hedefi olmaktan kendini kurtaramaz. O ülkelerin yerinde olsam ben de yaparım; neden yapmayayım; böyle bir yapı varsa ben de kullanmayı, denetlemeyi düşünürüm...'