Röportaj
29 Tem 2012 15:03 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:58

BU RÖPORTAJ ÇOK KONUŞULUR; ''ERTUĞRUL ÖZKÖK GİZLİ EŞCİNSEL OLABİLİR''

Habertürk yazarı Serdar Turgut, kendi gazetesinden İzzet Çapa'ya bomba gibi itiraflarda bulundu..

Yıl 1983… Yeni çıkan YÖK yasası ile üniversiteden atılan pek çok aydın arasında genç bir asistan da var. Üniversitedeki bu dalgalanma Serdar Turgut’un hayatında yepyeni bir sayfa açıyor… İşsiz Serdar, gazeteci olmak için başvurduğu Güneş gazetesinde Güneri Civaoğlu tarafından işe alınıyor ve yaklaşık 30 yıllık bir serüvene böylece adım atıyor. Bunca yıl içinde neredeyse dolaşmadığı gazete kalmıyor Serdar’ın. Hürriyet, Güneş, Cumhuriyet, yine Hürriyet ve aynı gazetenin Washington temsilciliği derken Akşam’a Genel Yayın Yönetmeni oluyor. Oradan da Habertürk’e geçen Serdar Turgut’un mesleğe bakış açısı….

Diye bir giriş yapacaktım bu röportaja ama onunla konuşmaya başlayınca bütün bu cümlelerin nasıl abes kaçacağını hemen anladım. ‘Salaklığın alemi yok’ dedim kendi kendime. Çünkü karşımda gerçekten uçuk bir insan, pek çok şeyi aşmış bir hayat filozofu vardı. Ben de biraz ona ayak uydurmaya çalışınca ‘uçuk üstü’ bir söyleşi çıktı ortaya. Onun gibi halk plajına gidemedik ama Nişantaşı’nın göbeğindeki bir AVM’de mangal yaptık, birlikte lahmacunları indirdik mideye.   Kısacası bu muhabbeti emniyet kemerlerinizi bağlayarak okumanızı tavsiye ederim. Serdar Bey biraz hız biraz da ahlak sınırını aştı, bendeniz de ağzım açık dinledim. Ama baştan söyleyeyim, sözün mülkü muhatabında değil sahibindedir.

Amerikan Rüyası’ndan uyanabildiniz mi yoksa Yeni Dünya aşkı devam ediyor mu?
Severim Amerika’yı ama aşığı olduğum söylenemez. Amerikan yaşamı berbattır. Sadece popüler kültürü ilgimi çekiyor artık.

Doğru söyleyin Amerikan ajanı olabilir misiniz?
Ben onlara akıl danıştığıma göre bir türlü ajanım herhalde

"Bir türlü" nasıl oluyor?
Ajan olma ihtimali bulunan bazı Amerikalılarla görüşüyorum. Onlar da bana bilgi almak için zaman zaman sorular soruyorlar.

Aman 007 Bey, sorduğuma pişman oldum. Rana Hanım’la tanıştığınız zaman evliymişsiniz? Ne oldu da gözünüz karardı?
Gazetede oturuyordum. O  da bir iş için gelmiş. İlk görüşte aşık oldum. “Hapı yuttun oğlum Serdar” dedim… Ve işte gördüğünüz haldeyim. 

SEKSÜEL MAZOŞİSTİM, FETİŞLERİM DE VAR

Kolay tavlayabildiniz mi bari Rana Hanım’ı?
Oldukça zor bir süreçti. Evli olmam da işleri güçleştiriyordu. Toplumsal baskılar, boşanmalar filan derken aştık hepsini…

Yazılarınızda Rana Hanım’ın çok konuşmasından şikayet ediyorsunuz…
Yahu Amerika’da ünlü Niagara şelalesine gittik. Onun sesinden şelalenin sesini duyamadım. Öyle sivridir sesi. Yazmıştım da bunu…

Her yerde seçebilir misiniz sesini?
Kesinlikle. Sen de duyarsan anlarsın. Bir kere bağırttır kendine bak gör…

Siz de pek kolay bir adam değilsiniz herhalde!
Ben de onu diyecektim, değilim!

Ve zor adam zoru seçti. Mazoşist bir yanınız var mı?
Tabii… Seksüel mazoşistim. Fetişlerim de vardır.  Fetişizm ile mazoşizm bir noktada buluşur bende.

Bilseydim hediye kırbaç getirirdim. Aldattınız mı hiç Rana Hanım’ı?
Eskiden onun bana yazdığı açık bir çek vardı. "Yurt dışına çıktığın zaman ne istersen yap ama benim etki alanımda, yani İstanbul’da yasak" derdi…

NEW YORK’TA TEK GECELİK İLİŞKİLERİM OLDU

Peki siz bu çeki bozdurdunuz mu hiç?
New York’ta yaşadığım tek gecelik ilişkilerim olmuştur. Ama aldatma sayılmaz bu..

Hop hop durun bir dakika benim ahlak anlayışıma ters bu işler. Bedenlerin buluşması aldatma değil midir. Bunun Amerikalısı, Türk’ü mü var?
Aldatma daha farklı bir olay. Bir açıklık getirelim şuna… Benim orada bir yer altı dünyam var. Bildiğin yeraltına inerim. Orası seksüel ilişkilerin olduğu bir dünyadır.

Kucağında kedisiyle Marlon Brando’yu göremeyiz orada yani...
Yok, Godfather’ın yer altı dünyası gibi değil… Kendine özgü kuralları vardır o yerlerin. Parasız cinsel ilişkiye giren de vardır, fahişesi de… Ama normal gündelik hayatını yaşayan insanlar da gelir. Bunlar özel kulüplerdir. Ben yaşayacağımı orada yaşarım. Yani parayla seks filan değil… Yanlış anlaşılmasın.

Tövbe estağfurullah. Peki Rana Hanım aynı şekilde davransa rahatsız olmaz mısınız?
Olurum tabii…

Mazoşizm, fetişizm derken biraz da faşizm var sizde galiba… Ben yaparsam serbest, karım yaparsa yasak…
Yasak demedim, rahatsız olurum dedim.

Peki böyle bir durumda tepkiniz ne olur?
Valla hiç bilemiyorum…

Peki yapmayacağından emin misiniz?
Hayır, hem neden olayım ki?

500 KADINLA YATMA FIRSATINI KAÇIRDIM

Bunun cevabı bende yok tabii… Peki korkak bir insan mıdır Serdar Turgut?
Oldukça…

Yazı yazarken mi gelir bu korku?
Tam aksi, yazarken hepsi geçer. Hayattan korkularım var benim…

En korktuğunuz şey ne?
Şimdi çocuğumla ilgili korkularım var.

Kaç yaşında oğlunuz…
10… Akıllı ve zeki olduğu için çok mutluyum. Sosyal ortamlarda benden çok daha iyi.

Asosyal misiniz?
Maalesef.  Sadece konuşamadığım ve sormaya zorlandığım için hayatımda en az 500 kadınla yatma fırsatını kaçırmışımdır.

Özür dilerim Bay Julio İglesias.Tek eşlilik sizin tabiatınıza uygun değil galiba.
Bırak beni, tek eşlilik kadının da, erkeğin de ruhuna aykırıdır.

Rana hanımla bu kadar uğraşıyorsunuz; tam tersi ya o yazar olsaydı da sizi tiye alsaydı?…
Hayatımda en zevk aldığım şey şudur; karşımda bir köşe yazarı olsun, onunla kavga edeyim…

Ben karınızı soruyorum. Böyle bir durumda gece yatarken boğmak istemez miydiniz onu?
Hayır, yazıyla boğardım.

Rana hanım gerçekten ‘cadaloz’ mu?
Sert bir kadındır. Güçlü bir karakterdir. Evde evle ilgili her türlü kararı o verir.

İlk günlerde çok süründürdü mü sizi?
Hem de nasıl… Düşünsene bir yandan evliyim ama o zamanki karım yurtdışında. Rana ile gayri meşru bir ilişkimiz var topluma göre. Onu ikna etmeye çalışıyorum. O da beni bir an önce kafasına göre düzene sokmaya çalışıyor. Beni süründürerek adam olacağımı düşünürdü. O zamanlar gerçekten alkolik oluyordum.

Rana Hanım’ın kocası olmak mı zor, Serdar Turgut’un karısı olmak mı?
O benim karım olmaktan, ben onun kocası olmaktan çok hoşnut olmayabiliriz zaman zaman.

ERTUĞRUL ÖZKÖK GİZLİ EŞCİNSEL OLABİLİR     

Şimdi hayatınızdaki bir başka önemli insana gelmek istiyorum. Ertuğrul Özkök…
O eskiden önemliydi.

Hoppala...Yoksa dedikleri gibi çok mu çabuk insan harcıyorsun sen?
Biraz düşündükten sonra harcıyorum.

Size gazetede ilk köşeyi veren Özkök değil miydi?
Yayın yönetmeni oydu, başkası veremezdi zaten. Ama belki de ben almışımdır.

Nasıl yani?
Hürriyet’in Washington temsilcisiydim. Amerika’daki evime misafir olarak geldi. Haftada bir de gazeteye mizah yazıları yazıyordum. Türkiye’ye dönmek istediğimden, ‘yazıları 7 güne çıkaralım’ dedim. Ben formüle ettim yani meseleyi.

Yani o vermedi, siz aldınız…
Ertuğrul’un yaptığını küçümsemek istemiyorum ama durum aynen anlattığım gibi…

Bu arada özel olarak görüşüyor musunuz?
Son günlerde değil. Zaten genelde o aramaz ben arardım. Sıkıldım galiba tek taraflı aramaktan. Ben de aramıyorum artık.

Arkadaşlığınızı dondurmuş durumdasınız yani?
Ben hiçbir şeyi dondurmadım. O kendisi için yaptığı bazı tanımların içinde yaşıyor şimdi…

Siz nasıl tanımlarsınız onu...
İ…dir o (gülüyor).

Aman Serdar Bey..!
Herkes gizli eşcinsel olabilir. Ertuğrul ise özellikle olabilir. Onun da benim de  kadın yönümüz vardır. Kendi yazdığı için söylüyorum.

Küçük dilimi yutacağım. Şunu açalım biraz…
Ruhunun bir yanında kadın olduğunu biliyorum. O da söylüyor zaten. Zaten iyi insanlar, iyi erkekler öyle olur.

Bir zamanlar Burhan Ayeri için de ‘gizli eşcinsel olabilir’ demişsiniz.
Bu çok eskide kaldı. O zaman gazeteye aldığım ve eşcinselliklerini deklare etmiş insanlara öyle sert tepkiler veriyordu ki  “Bu kadar tepki koyan insanın içinde gizli eşcinsellik duyguları olmalı" demiştim.

Hâlâ buna inanıyor musunuz?
Eşcinsellere sert tepki koyan ve cinsel tercihleri anlamayan insanlara daima böyle tepki koyarım. Bu Burhan’a özel bir şey değil

PARASINI BAŞKASI ÖDÜYORSA EN İYİ ŞARABI İÇERİM

Geç yaşta baba olmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Avantajı şu; maddi birikimleriniz fazla olursa çocuğunuza daha iyi imkanlar sağlayabiliyorsunuz. Ama onun büyüdüğünü görmeden ölmek riski de var tabii..

Megaloman mısınız biraz?
Büyük ihtimalle. Kendimi severim evet. Sevdiğim yönlerim kitap okumam ve okuduğumu anlamam falan

Entellektüel yanınıza hayransınız yani…
Pek entelektüel demeyelim de… Aslında seni de kıskanıyorum…

Neyim varmış benim kıskanılacak?
Rahat yaşamanı kıskanıyorum. Hem bu ortamlardasın, hem de gazetecilik yapıyorsun.

Aslında ben de çok asosyal bir adamım. Siz de asosyalim diyorsunuz ama mesela dünyanın en iyi şarabını yazıyorsunuz. Bunları evde rakınızı içerken işkembeden mi uyduruyorsunuz?
Yok canım. En iyi şarabı eğer ortam iyiyse ve parasını da başkası ödüyorsa içerim tabii… (Gülüyor)

Şaka bir yana hiç yaşamadan nasıl yazıyorsunuz lüküs hayatı?
Arada bir yaşıyorum canım…

Peki kim götürüyor sizi?
En son… Aaa, sen şarap içmeye kim götürüyor diyorsun. Ben başka şey anladım (gülüyor)

Ben sizin kadar bel altı düşünmüyorum... Mizahi yazılar yazıyorsunuz ama o kadar komik değilsiniz galiba…
Hiçbir mizah yazarı günlük konuşmalarının içinde mizahi olamaz. Mizah üzerinde ciddi ciddi düşünülerek yapılması gereken bir iştir. Ben mizah yazdığım zaman güldürebilirim ama konuşurken sizi güldüremem. O stand up komedi olur.

FİKİR OLARAK ANARŞİSTİM           

Yeri gelmişken soralım; standup’çılardan sizi en çok kim güldürüyor? Lütfen cevap Zerrin Egeliler olmasın
Cem Yılmaz’ı tabii…

Ama daha önce ‘Cem Yılmaz’ı beğeniyorsan Türksün’ diye yazmıştınız.  Bu ne yaman çelişki?
Fikrim neden değişmesin? Eskiden beğenmiyordum, şimdi beğeniyorum. Ama yazı yazarken benim dilimin kemiği yok. Her şeyi yazarım. Başıma da çok şey geldi bu yüzden.

Biraz donuk bir insansınız galiba?
Aptal gibi mi görünüyorum?

Estağfurullah, donuk dedim. Yani o yazıları yazan adam başkasıymış gibi…
Donuğumdur evet. Zaten mizah yazıları da, siyasi yazılar da kurgudur.

Siyasi görüşünüz hangi partiye yakın?
Hiçbir partiye. Ben anarşistim…

Yapmayın, kaldı mı artık anarşist filan…
Fikir olarak anarşistim, yaşam olarak değil

Haydi biraz daha ileri gidelim de dövün beni… Kötü ve acımasız bir insan olduğunuz söyleniyor.
Hiç acımasızlık yoktur bende. Çünkü acımasız olabilecek kadar yakın ilişki kurduğum bir insan yok.

HASTAYKEN DUA ETTİM AMA YİNE DE ATEİSTİM

Allah korusun bir daha hastalanırsanız Rana hanımdan başka kim gelir yanınıza?
Hiç kimse…

Bu acı bir durum değil mi?
Yooo. Kimseden arkadaşlık beklentim yok zaten. Ben biraz Nietzsche’nin yolundan gidiyorum.

"Ateistim" diyorsunuz ama hastanede dua okumuşsunuz… Bu ne perhiz bu ne hamburger?
Ya, ateist de bir gün hastaneye düşüp elinin ayağının tutmadığını görürse dua edebilir.  O zaman da ateizmini sorgulaması gerekir. Ben o hastalıktan sonra çok sorguladım ve ateizm galip geldi.

İyileşince ateist oldunuz yine?
İyileşmekle ilgisi yok. Kendimi sorguladım. ‘Dua ettiğine göre ateist olmaman gerekir’ dedim, sonra dediğim gibi ateizm baskın çıktı işte…

Kurban kesen ateistsiniz ama...
İyileşip gazeteye dönerken Rana’nın da zorlamasıyla kesildi bir kurban…

BABAMIN PARASINI KADINLARA YEDİRDİM

Sohbetimizin tam burasında telefonu çalıyor Serdar Turgut’un. Arayan, Turgut’un yazılarında sıkça yer alan babası Hamit bey… O yazılardan öğrendiğimize göre son derece ilginç bir kişilik Hamit Turgut. Bu fırsatı kaçırmıyorum ve telefonu kapıp onunla da birkaç cümle konuşuyorum.

Hamit bey izin verirseniz bir iki soru soracağım oğlunuz hakkında… Nasıl bir insan size göre Serdar Turgut?
Aynen benim kadar deli…

Hayırlı bir evlat mıdır Serdar bey?
Hayırlıdır hayırlı olmasına ama New York’da çok paramızı yedi…

Kadınlara kızlara mı yedirdi paranızı?
Bana söylemiyor ama kesinlikle öyle

Neden cinselliği bu kadar çok takmış kafasına bir baba olarak en iyi analizi siz yapabilirsiniz?
Ben de onun gibi genç kızlara çok düşkündüm. Hala da öyleyim.

Lafı fazla uzatsam ayıp olacak, telefonu veriyorum Serdar beye. Baba - oğlun konuşması fazla uzun sürmüyor. Ve yine dönüyoruz sohbete…

Çok parasını yediniz mi gerçekten babanızın?
Yedim, özellikle Washington’a son gittiğimde kadınlara yedirdim (gülüyor).

Ankara sizi Hamit Turgut’un oğlu diye tanıyor. Filozof ve ağır içen bir baba…
İçtiği rakı 4 tonu filan bulmuştur…

Ama 17 ton diyor kendisi…
Kafam karıştı ya… 4 ton viskiydi… Rakı da 17 ton…

EĞİLİMİM OLSAYDI BİR ERKEĞE AŞIK OLURDUM

Babanızı seviyorsunuz ama bilinçaltınızda kızgınlıklarınız var mı?
Tabii ki var. Kavga da ederiz ama kalıcı değildir kızgınlıklar…

Küçükken de kavga eder miydiniz.
Ederdik… Hatta bir kere beni gece kulübüne götürüp bir kadınla tanıştırmıştı. Sadece dans ettik kadınla.  O zaman kızmıştım işte. Yatağa kadar götürseydi iyi olacaktı...
Siz de aklınızı fikrinizi yatakla bozmuşsunuz. Babanız cinsellik içerikli yazılarınız hakkında nasıl yorum yapıyor?
Onları hafif buluyor.

Bir yerde sizi Oscar Wilde’a benzetmiş.
Beni mi? Babam da benim gibi cinsel tercihlerimin farklı olduğunu düşünüyor galiba.

Siz düşünüyor musunuz peki ‘genç olsaydım kadınlara değil erkeklere ilgi duyardım’ diye?
Tabii, neden düşünmeyeyim?

Eee, neden yapmıyorsunuz o zaman, yaşlandınız diye mi?
Öyle bir eğilimim olsa yapardım. Ben eşcinselliğin sonradan tercih ile olan bir şey olduğunu düşünmem hiçbir zaman. O ‘gelen’ bir şey bence. Gelseydi olurdum zaten.

Bir erkekle aşk yaşar mıydınız?
Tabii kesinlikle. Eğer öyle geliyorsa yaşarsın. Yaşamayan da kendinde bulsun sorunu.

VASAT OLAN HER ŞEY BAŞTACI EDİLİYOR

Cinsel hayatınız ne durumda şu an?
Düşük düzeyde var.

Evde mi yoksa dışarı da mı?
Düşük düzeyde dedik ya…

Anlaşıldı, konuyu değiştiriyoruz… Mizah yazılarınızın mı daha etkili olduğunu düşünüyorsunuz, yoksa ciddi yazılarınızın mı?
Mizah yazılarımın. Ama artık mizah kayboluyor Türkiye’de. Gri düşünce hayatı mizahı etkiledi. Bir vasatizm hakim. Vasat olan her şey baş tacı ediliyor.

Görebildiğimiz kadarıyla penis yazıları bitti artık. Neydi alıp veremediğiniz ’organınızla’?
İktidarsız olup olmadığımı mı sormaya çalışıyorsun?

Yooo o soruldu. Başka ne olabilir?
Küçük… Hem de arada bir iktidarsızlık da var. Neden olmasın ki. Bunu da hayatımda bir heyecan olarak görüyorum. Küçük işte, keşke büyük olsaydı (gülüyor)

Sabah ereksiyon olmadan çok iyi düşünemediğiniz doğru mu?
Evet ama artık bu durum olmamasına rağmen yine de düşünebiliyorum.

HER MAHALLEDE BİR PORNO DÜKKANI AÇILMALI

“Ben cümlelerde sapığım” diye bir lafınız var. Cümlerlerde sapıklık ile hayattaki sapıklık arasında ne fark var?
Buna sapıklık denirse, hayatta da sapığım. Ben herkesin bir fetişi, bir cinsel takıntısı olduğuna inanıyorum. İnsanlar bunu keşfedemedikleri,ya da bilinçaltında kabul edemedikleri için mutsuz oluyorlar.

Nedir bunun çaresi?
Her mahallede ortak kullanılabilen porno dükkanları açılmasından yanayım.  Çünkü o dükkanlar insana özgürlük verir. Porno dükkanını gezerken kendi fetişinizi keşfedersiniz.

Çaktırmadan harbiden sapıkmışsınız siz de…
Nasıl çaktırmadan. Herşeyi anlattım işte. Çaktırarak sapığım.

Bir ‘sapık’ olarak ilk cinsel deneyiminizi nerede yaşadınız?
New York’ta bir kerhanede…

Nasıldı?
Berbattı...

O niye? Kırbacınız evde mi kalmıştı?
(gülüyor) Kırbaçlanma bence rutin bir şey. Gerçekten Türk erkeğinin tek bildiği kadının üzerine çıkıp dangul dungul bir şeyler yapıp erken boşalmak. Kadınlar adına ben şikayetçiyim.

NICOLE KIDMAN’IN KÖLESİ OLMAK İSTERDİM

Peki "Bay Sapık"ın fantezilerinizi süsleyen kadın kim?
Nicole Kidman’ın kölesi olmak isterdim.

Diyorsunuz ki, Nicole elinde kırbaçla…
Kırbaca gerek yok… Tavrı yeter…

Pardon ama bunlar bana gerçekten sapıkça geliyor…
Ben senin için seks hayatı çok renksiz diye yazacağım…

Ben böyle iyiyim… Peki Türklerden yok mu ‘fantezi giderici’ Mesela Hilal Cebeci?
Onu kadın olarak bile görmüyorum. Ben Şebnem Ferah’ı beğenirim.

Hilal’i kadın olarak görmüyorsunuz madem Serdar Turgut’u ne olarak görüyorsunuz?
Kendimi de erkek olarak görmüyorum.  Uzun zamandır erkek olmaya çalışan bir insanım.

Nasıl yani?
Her an, her durumda baş kaldırma mücadelesi.

Rusya’ya gittiniz mi hiç?
Gittim tabii… Ne alaka şimdi?

Orada da Rus kadınları konusunda bazı etütler yaptınız mı diye soracaktım.
Yaptım ama başarılı olamadım. Eşyalarımı çalıp kaçtı kadın… Ama ben komünizm döneminde gittim, o zaman bir dolar versen 10 tane kadın geliyordu. Onun için sayılmaz yani.. Şimdi hayatımı daha keyifli yaşıyorum.

Seks dürtüsü azalınca mı?
Öyle… Gençken gittiğim zaman yurtdışına aklımda ön planda hep seks olurdu. Şimdi hayatımın her alanından zevk almaya çalışıyorum.

PAHALILIKLA GELEN GÜZELLİK VE KEYİF YOKTUR
O yüzden halk plajlarına gitmeye başladınız?
Halk plajında da deniz, kum, güneş aynı. Her şey çok daha demokratik. Hiç kimsenin cinsel tercihine, vücut yapısına doğal görünümüne karışmıyorlar.  Herkes istediği gibi davranıyor.

Peki Brad Pitt’e benzeseydiniz yine halk plajına mı gidecektiniz?
Hayır canım, kulüplere gidip karı kaldırırdım

Siz genelde kaç liralık şarap içiyorsunuz?
Gündelik yaşamımda 30 lirayı geçen şarap içmem. Biri ısmarlarsa da ne olursa onu içerim.

Başka bir soru sorayım. Amerika’ya business mı uçuyorsunuz, ekonomi mi?
Upgrade oluyorsam business uçuyorum. Her ikisi arasında rahatlık açısından çok fark var.

Şimdi gelelim meşhur lahmacun meselesine. En iyi şarabı içmekte bir sorun görmüyorsunuz, buissiness’da uçuyorsunuz… Peki rahat bir ortamda, keyif için lahmacuna o kadar para verilmesine neden kızıyorsunuz?
Bunun rahatlıkla ve keyifle bir alakası yok. Burada konsept satıldığından söz ediliyor. Pahalıkla gelen hiç bir güzellik, keyif yoktur. Güzellik, keyif her ortamda sağlanabilir. Ben mesela, Yalıkavak’ta halk plajına gidiyorum.

Amerika’da Kobe eti yediniz mi hiç?
Tabi ki yedim…

En pahalı eti yediniz, bu lahmacunun üzerine konunca mı sorun oluyor?
Ben lahmacunu ve etini sorgulamıyorum ki… Bir konsept oluşturulmasını, pahalılığın kaliteyle ve iyi yaşamakla özdeşleştirilmesini eleştiriyorum.

FETHULLAH GÜLEN’DEN ETKİLENDİM AMA CEMAATÇİ DEĞİLİM
Fethullah Gülen’i ziyaretiniz de çok konuşuldu. Etkilendiniz mi Gülen’den?
Etkilendim, Çünkü hem hakkında çok konuşuluyor hem de kendisinin hitabet gücü çok fazla. Ama bu düşüncelerimi değiştirecek kadar güçlü bir etkilenme değildi.

Bu konuda da eleştiriler aldınız yanılmıyorsam…
Etkilendiğimi yazınca hemen cemaatçi olduğumu sanıyorlar. Ben yıllarca dindar değilim, Allaha inanmıyorum demişim üstelik.

Fethullah Gülen’in bu sözleri söyleyen bir insanı kabul etmesi de takdire şayan…
Ben de onu anlatmak istiyorum zaten. Bu adam önemlidir çünkü  kapitalizmden etkilenmiş insanlara hazırlıyor Türkiye’yi. Bir de benim gibi insanlarla bile oturup konuşuyor. Böyle bir Türkiye’de böyle insan önemlidir. Bir çevrenin duyarlılığını ortaya koyuyorum ve bunu
yazıyorum diye cemaatçi oluyorum.

***

Bu muhabbet sırasında Rana hanımdan o kadar söz ettik ki, kulaklarının çınlamasının önüne geçmek için Serdar bey’den rica ettim. Bir iki kelime de ben konuşmak istedim onunla. Serdar bey beni kırmadı ama konuşurken gerekli önlemleri almam için bir iki uyarıda da bulunmadı değil… Ama hiç birine gerek kalmadı, çünkü karşımdaki kibar ve çok sevecen bir hanımefendiydi. 

Rana hanım, kızmazsanız şunu sormak istiyorum, Serdar bey sesinizin çok sivri olduğunu söylüyor, doğru mu?
Neden kızayım…Doğru tabii…

Niagara şelalesinin sesini sizin sesinizi dinlemekten duyamamış.
Durumu biraz karikatürize ediyor ama gerçek payı da vardır her halde…

Peki yazılarda okuduğumuz kadar cadaloz musunuz?
Ee biraz öyle oluyor.

Rahatsız oluyor musunuz Serdar Bey’in bu tür yazılarından peki?
Yok canım… Çok komik, üstelik bu durum beni mutlu ediyor.

Serdar Bey “Hiç arkadaşım yok, sadece Rana var” diyor. Kötü bir adam olduğu için mi?
Belirli seviyelere gelen ve kendini kandırmayan insanlar bir yaştan sonra arkadaşı olmadığını fark ederlerse rahatlarlar. Serdar rahatladı. Ayrıca eşler arasında kurulan arkadaşlıktan daha önemlisi de yoktur.

İyi bir arkadaş mı Serdar Bey
Her zaman değil…

Tanıştığınızda Serdar Bey evliydi, sizi nasıl tavladı?
Karşılıklı bir etkileşim söz konusuydu. Flört edebiliriz sonra da kendi yollarımıza gideriz diye baktığım bir ilişkiydi. Serdar kadar ciddi düşünmüyordum. Serdar’ı çok evli gibi görmemem de risk alabilmeme yardımcı oldu.

Fetişlerini yazmasına da kızmıyor musunuz?
İnsanın kendine karşı dürüst olması bazı duygularını saklamasından çok daha iyi. Sinsice davranacağına en azından dürüst olarak dışa vuruyor kendisini.

İzzet ÇAPA / GAZETE HABERTÜRK