Güncel
07 Oca 2018 16:22 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 18:46

Boğaziçi Üniversiteliler Derneği Genel Kurulu

- Cumhurbaşkanı Erdoğan: (1)- "Belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli bir fikrin savunucusu değilse ona kapıyı kapa. Bu mu özgürlük? Çünkü eğitim öğretim kurumlarının bu noktada bir defa kefeni yırtması lazım. Ehliyet, liyakat kimdeyse onun girmesi lazım, önünün de kapatılmaması...

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli bir fikrin savunucusu değilse ona kapıyı kapa. Bu mu özgürlük? Çünkü eğitim öğretim kurumlarının bu noktada bir defa kefeni yırtması lazım. Ehliyet, liyakat kimdeyse onun girmesi lazım, önünün de kapatılmaması lazım." dedi.

Erdoğan, Boğaziçi Üniversiteliler Derneğinin 14. Genel Kurulunda, pek çok yakın çalışma arkadaşının mezun olduğu Boğaziçi Üniversitesiyle ilgili her konuyu uzun zamandır yakından takip ettiğini ve destek verdiğini anlattı.

İş dünyasında da güçlü bir yeri olan üniversitenin daha iyi yere gelmesi için mezunlara görev düştüğünü ve dünyanın her yerinde köklü üniversitelerin en büyük maddi, manevi destekçilerinin, o üniversitelerin mezunlarının kurduğu sivil toplum kuruluşları olduğunu belirten Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesinde de böyle bir geleneğin yaşatılmasından memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Erdoğan, üniversite yönetiminin de mezunlarla ve onları temsil eden sivil toplum kuruluşlarıyla yakın ilişki içinde bulunmasının faydalı olduğunu vurgulayarak, "Bu büyük birlikteliğin ve işbirliğinin sağlayacağı güç, kamunun tüm imkanlarının üzerinde bir sinerji ortaya çıkaracaktır. Büyük iddiaların sahibi Boğaziçi'ne de işte böyle örnek bir yaklaşıma liderlik etmek yakışır, yaraşır." dedi.

Dünyanın köklü üniversitelerinin bir başka önemli özelliğinin de kendi toplumlarıyla aralarında çok güçlü bağlar bulunması olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın ve diğer ülkelerin kadim yüksek öğretim kurumları, Mevlana Hazretleri'nin o ünlü tavsiyesine uygun şekilde hareket ediyorlar. Yani bir ayağını kendi ülkelerine ve toplumlarına sıkı sıkıya basıyor, diğer ayaklarıyla da tüm dünyaya ve hatta tüm evrene sesleniyorlar. Esasen bu yaklaşım bizim yabancımız değildir. Bundan birkaç asır öncesine kadar dünyanın bilim ve sanat merkezi bizim coğrafyamızdı. Matematik ve fen bilimlerinden sosyal bilimlere kadar her alanda yenilikler, atılımlar bu coğrafyadan çıkıyordu. İbn Haldun sosyologluğuyla, El-Cezeri matematikçiliğiyle, İbni Sina tıp doktorluğuyla, Ali Kuşçu astronomluğuyla, Mimar Sinan özellikle mimari dehasıyla, Piri Reis coğrafyacılığıyla daha sonraki bilim insanlarına adeta birer Kutup Yıldızı olarak yol göstermiştir. Dolayısıyla cihanşümul bilim anlayışı konusunda gerçekten güçlü bir müktesebatımız var."

Erdoğan, Cumhuriyet döneminde de Türkiye'de hem kendi birikimine sahip çıkacak hem küresel düzeyde iddia sahibi olacak bilim yuvaları kurmak için pek çok deneme yapıldığını, bunların bir kısmının yabancı eğitim öğretim kurumlarının mirasları üzerine oturtulduğunu belirterek, Boğaziçi Üniversitesi ve Galatasaray Üniversitesini örnek verdi.

- "Türkiye, pek çok evladını zihnen kaybetmiştir"

Boğaziçi Üniversitesinin halen Türkiye'nin en prestijli, en önemli yüksek öğretim kurumlarından biri olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bununla birlikte Boğaziçi Üniversitemizin bizim gönlümüzden geçen konuma ulaşamadığını da belirtmek durumdayım." dedi.

Erdoğan, "Çünkü bu üniversitemiz, biraz önce Mevlana Hazretleri'ne atıfla ifade ettiğim hususta açıkçası biraz zayıf kalmıştır. Bu ülke ve bu milletin değerlerine yaslanamadığı için küresel bir marka haline gelme çabalarında da hedeflerine tam manasıyla ulaşamamıştır. Üniversitemizin temelinin yabancı bir eğitim öğretim kurumuna dayanıyor olması bu zemine oturmasına asla mani değildir. İstenmesi halinde 1971'de zaten başlamış olan bu dönüşümü çok rahatlıkla rahatlıkla ilerletmek mümkündür. Çok seslilik ile kendi ülkesine ve milletine yabancılık arasında çizgiyi doğru çizmeden de bunu başaramayız. Batı ülkelerindeki üniversiteler, soruyorum, çok sesli değil mi? Peki bunlardan hangisinin sürekli kendi devletine, kendi halkının değerlerine karşı faaliyet yürüttüğünü duydunuz, gördünüz. Böyle bir şey var mı?" değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sorbonne'daki doktorasını birincilikle tamamladıktan sonra mezuniyet töreninde isteği sorulduğunda Nurettin Topçu'nun, üniversitenin giriş ve çıkış kulelerine Türk bayrağı asılmasını talep ettiğini ifade ederek, "Mesele bu, ruh bu. Dünyanın en iyi üniversitelerinden eğitim görmekle yerli ve milli duruş sahibi olmak, asla birbirinin zıttı değildir." dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çünkü asıl mesele, fiziken nerede olduğunuzdan ziyade zihin olarak nerede durduğunuz meselesidir. Merhum istiklal şairimiz Mehmet Akif'in, Asım'ın nesli hayali ile Tevfik Fikret'in Batı'ya eğitime gidip papaz olarak hayatını sürdüren oğlu Haluk'un nesli arasındaki farkı asla unutmamalıyız. Türkiye, son 200 yılda bu dengeyi doğru şekilde kuramadığı için yurtdışına gönderdiği veya içeride aynı anlayışla yetiştirdiği pek çok evladını fiziken değil ama zihnen kaybetmiştir. Sıkıntımız bu. Boğaziçi Üniversitemizin, derneğimizin katkılarıyla maziden atiye kuracağı güçlü köprüyle bu bakımdan da kısa sürede ülkemiz ve dünya akademi hayatında hak ettiği yeri alacağına inanıyorum. Bu doğrultuda atacağınız her adımda Cumhurbaşkanı olarak daima yanınızda yer alacağımı özellikle belirtmek istiyorum. Açık konuşmayı severim. Çünkü kesinlikle gizli hafıza kaydım yoktur. İster yerli ister yabancı ne olursa olsun, ister içeride ister dışarıda açık konuşmak. Bakınız hep söylenir; eğitim-öğretim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, bunlar hep konuşulur. Konuşulması güzel de acaba uygulamaya gelindiği zaman, diyelim ki Boğaziçi Üniversitesi, buradaki hocalarımız, bu işe nereye kadar acaba şöyle pergellerini açıyorlar? Burası çok önemli. Çünkü belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli bir fikrin savunucusu değilse ona kapıyı kapa. Bu mu özgürlük? Çünkü eğitim öğretim kurumlarının bu noktada bir defa kefeni yırtması lazım. Ehliyet, liyakat kimdeyse onun girmesi lazım, önünün de kapatılmaması lazım."

(Sürecek)