Medya
16 Eyl 2012 09:09 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:08

"BİR İNSANIN EVLADINI KAYBETMESİNE SEVİNİR OLDUK, ÇOK YAZIK BİZE!"

Ahmet Altan, Türkiye'nin hızla kirlendiğini ve temizlenmesinin çok zaman alacağını iddia etti..

Oğul, mesaj ve koramiral

Sırrı Sakık’ın oğlunun öldüğünü duyduğumda çok üzüldüm.

Böyle bir acı karşısında söylenebilecek çok fazla söz yok.

Sabır ve metanet dilemekten başka elden bir şey gelmiyor.

Bu acının pek tesellisi olmaz ama bir baba için olabilecek tek teselli de belki acısının paylaşıldığını bilmektir.

Sakık’ın acısını paylaşacak çok sayıda dostu olduğunu bilmek onun dostlarının da tek tesellisi.

BDP’nin en demokrat milletvekillerinden olan Sakık’ın büyük bir keder yaşadığı günde Twitter’da çok düşmanca, çok insafsız mesajlar yayınlanmış.

Dayanamayıp “ayıptır” diyen Tufan Türenç’in Hürriyet internet sitesindeki yazısından öğrendim ben de.

Bu nasıl bir kin?

Bir insan, bir insana nasıl “evladının ölümüne sevinecek” kadar düşman olabilir?

Ölüm karşısında bile insanca duygulara sahip olamayacak kadar çıldırdı mı bu toplum?

Bu kadar hastalandı mı?

“Savaşların en kötüsü iç savaştır” derler, doğruymuş, toplumun bütünü olmasa da bir kesimi insanlığını kaybediyor.

Bir insanın evladını kaybetmesine sevinenler her şeyi yapabilir, öyle birinin hiçbir inancı, kutsalı, ilkesi kalmamış demektir.

Zekâyı, aklı, mantığı, duyguyu yok edip geçen bir kin histerisi yaşıyor toplumun bir kesimi, Türklerde de Kürtlerde de var bunlardan, ruhları ölmüş, duyguları iltihaplanmış insanlar bunlar, her kötülüğü yapabilirler bence.

Çocuğunu savaşta kaybeden Kürt ve Türk annelerle babalar bile “kimse evladını kaybetmesin böyle” diye ağıt yakarken, Twitter’da o mesajları insanlar nasıl yazabiliyorlar?

Kürt ve Türk siyasetçilerin toplumda böyle insanlar yaşadığını iyi bilmesi, söyledikleri sözlerin bu insanları nasıl etkileyeceğini iyi tartması gerekiyor, evlat acısı karşısında bile susmayan katil ruhlar dolaşıyor toplumun içinde.

Bir başkasının evlat acısından kendine sevinç payı çıkarabilen biri her şeyi yapar benim gözümde, adam da öldürür, para da çalar, ırza da geçer, her kötülüğün neferi olmaya hazırdır.

Irkçılık böyle bir şey işte, ne kadar çok Türk, ne kadar çok Kürt olursan o kadar az insan oluyorsun, kendi ırkının dışındakilerle paylaşacak insanca bir duygun kalmıyor.

Böyleleriyle aynı ülkede yaşamak zül gerçekten.

Bir gün bu savaş biter ama açtığı bu insanlık yarası nasıl geçer, bu hastalanmış kindarlar yeniden nasıl insanlaşır bilmiyorum.

Sadece yaşadığımız bu olay bile bu savaşın bir an önce bitmesi gerektiğini gösteriyor bize.

Bu savaşın galibi olmayacak çünkü.

Herkes kaybedecek.

Dün Sakık’ın evladı için üzülüp, onun hakkında o korkunç mesajları yazanlardan iğrenirken, bir başka “flaş haber” patladı.

Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı koramiral casusluktan tutuklandı.

Bakın, bir koramiralin darbeci olduğuna inanırım, Ergenekoncu olduğuna inanırım ama “casus” olduğuna inanmakta zorluk çekerim.

Çünkü bu insanlar çarpık bir eğitimden geçerken “darbeciliğin, Ergenekonculuğun” vatanseverlik olduğunu sanmalarına yol açan bir düşünce sistemine sahip oluyorlar.

Bunun çok aşağılık bir suç olduğunu kavramakta zorlanıyorlar.

Bize çok alçakça gelen bir işi onlar “yurtsever bir kahramanlık” sanarak yapabilirler, cezalarını da çekerler.

Ama casusluk öyle değil.

Ömürleri boyunca bu insanlara “vatana ihanet” büyük bir ayıp olarak öğretilmiş.

Bir koramiral ne karşılığında casusluk yapar?

Bir denizci subay için koramiral olmaktan, oramiral olmaktan, kuvvet komutanı olmaktan daha kıymetli ne olabilir?

Para mı?

Ne Türkiye’de ne de başka bir yerde ben bir subayın, hele bir koramiralin para için casusluk yapacağına kolayından inanmam.

Soğuk Savaş dönemi olsa “ideolojik nedenlerle” casusluk yapılmış olabileceğini düşünebilirdik.

Böyle örnekler vardı.

Ama artık o dönem de geçti.

Koramiralin casusluk suçlamasıyla tutuklandığını biliyoruz ama hangi ülke için casusluk yaptığını, ne karşılığında casusluk yaptığını bilmiyoruz.

Aslında savcılığın neye “casusluk” dediğini de bilmiyoruz.

Bu, içinde epeyce “eskort kızın” da yer aldığı, “kadın ve istihbarat” kavramlarının biraraya geldiği bir dava.

Koramiral böyle bir davada bilerek birine bilgi verdiği için mi tutuklandı?

Yoksa bir “kadın meselesi” casusluk olarak mı değerlendirildi?

Ben başından beri bu “fuhuş ve casusluk” davasını pek anlamadım ama bu koramiral meselesini hiç anlamadım.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı’nın “casus” olması bir ordu için çok büyük bir utanç kaynağı ama bu insan haksız yere casus olarak tutuklandıysa bu bütün ülke için utanç kaynağı.

Hiçbir açıklama yapılmadığı için ayrıntıları bilmiyorum ama bu tutuklamanın bana tuhaf geldiğini söylemeliyim.

Bir koramiralin casus olduğuna inanabilmek için çok kuvvetli kanıtlar olması gerekir.

Garip bir ülkede yaşıyoruz.

Ölümün bile kirletildiği, koramirallerin casusluk suçlamasıyla tutuklandığı bir ülke.

Yeniden iyileşmemiz herhalde epey zaman alacak.

Kötü hastalandık çünkü.

Ahmet ALTAN / TARAF