Medya
04 Mar 2012 21:32 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:24

BİR GAZETECİ ASIL BU AYIP YÜZÜNE YAPIŞINCA İSTİFA EDER; İSTİFADE DEĞİL, İSTİFA KAMİL!

Gazete Habertürk yazarı Umur Talu, medyada şantaja geçmişten iki örnek verdi ve isim vermeden Ertuğrul Özkök'e yüklendi.

Tanı, tanı da büyü!

Özür dilerim. Dayanamadım.

Aklımda başka şey vardı; elim nereye gitti yine.

Fakat özellikle gazetecilerin bilmesini, unutmamasını istiyorum.

Gazeteci olmayanlar ise, ezilen başka insanlar söz konusu olduğunda da, aynı tıynetin var olduğunu anlar zaten.

 

***

 

“Şantaj” hep iktidar mücadelesi değildi.

Bazen, çalışanlar üstünde iktidar meselesi, sınıf mücadelesi idi.

O dönemlerden iki örnek:

 

***

 

1. Büyük medya siparişiyle RTÜK kanunu hazırlandı. Hadi ihale kısmı patronların ekonomik çıkarıyla ilgiliydi, deyin. Ama yetmedi. Pakete bir Basın Kanunu eklendi. Gazeteciye hapis de getiren, interneti daha o gün gözaltına almayı hedefleyen tahakküm metni.

Koalisyondaki üç partinin milletvekilleri rehin alındı.

Bugünlerde çok özgürlükçü olan nice şöhretli cumhuriyetçi, demokrat, liberal, ulusalcı, milliyetçi gazeteci susturuldu. Tam iki yıl gıkları çıkmadı.

Karşı çıkan gazeteci kazındı; karşı çıkan milletvekillerine ve cumhurbaşkanına şantaj haberleri düzüldü.

Acı olan şuydu:

Gazetecileri rehin alan bir kanun, bizzat medya patronlarının, genel yönetmenlerin marifeti; çok cesur, özgür, demokrat nice şöhretli gazetecinin suskunluğuyla geçirilmişti!

 

***

 

2. O iktidar, o üç parti; 28 Şubat mirasçısı ve (ordu ile) büyük medya rehinesi olarak ayakta kalmayı siyaset sandı. Kolladı, besledi, gizledi.

Büyük medya da onları.

Manipülatif haberler ve gizlenen gerçeklerle Türkiye’yi 2001 krizine, yüz binlerce aileyi felakete, on binlerce genci işsizliğe, umutsuzluğa sürükleyen “Adi Komandit Şirket”!

Derken iktidarın işi bitti.

Hem Irak işgali gündemdeydi, hem krizden çıkış aranıyor, hem de yeni iktidar (ve parti) gerekiyordu.

Ağır yaralı yatan koalisyon içten ve kankalardan ihaneti fark etti. Giderayak “AB demokratı” olmuş, idamı bile kaldırmış, uyum yasaları geçirmiş, krizi de azıcık dizginlemişti.

Ama çürümüştü.

Kendileri de çürümüş olan büyük sermaye, büyük medya, büyük komutanlar bunlardan kurtulup yeni “siyasi rehine” arıyordu. (Tabandan gürül gürül AKP geliyordu!)

Terk edilen yaralı koalisyondan komutanlara AB golü; büyük sermayeye “İş Güvencesi” golü, büyük medyaya da “İş Güvencesi kapsamına gazetecileri de dahil etme golü” atıldı; hem de iki seksen yattığı yerden!

O sıra, Çalışma Bakanı birden manşet oluverdi. Çirkin resimler, kızlarına dair dosyalar!

Bakan, herhalde o sıra yazıp durduklarımdan ilhamla, bana bunları telefonda anlatmış, aramızda kalsın istemişti.

Dayanamamış bazen çıtlatmıştım ama, sanırım TV ve yazılardaki son sözlerimin ardından, yıllar sonra işte o da konuştu.

Yaşar Okuyan nihayet anlatıyor:

“Doğan’a bağlı gazetelerde şahsımla, kızlarımla ilgili yayınlar yapıldı. Tek sütun değil, Posta’da iki gün tam sayfa. Mayolu, iğrenç fotoğrafla. Sonra tam yarım sayfa koydular fotoğrafı (Hürriyet’te). Milliyet, Hürriyet, Gözcü’de kızlarımla ilgili yayın yapıldı. Doğan’ı şubat ortası ziyaret ettim. Enteresan bir 20 dakika görüşmemiz oldu. Şimdi hiçbir şey yapmadık diyenler, Özkök, Doğan; gözlerimin içine bakarak ne söyleyebilir, merak ederim. Orada çıkan sonuç şuydu:

Yahu sen niye İş Güvencesi Yasası’yla uğraşıyorsun!”

Okuyan, ona açılan telefonları da aktarmıştı bana. Kanun tasarısının hepten iptali, en azından gazetecilerin kapsam dışı kalması için.

Yani…

Gazetecilerin (de) işten hep kolayca atılmaları için…

Gazete(ci)ler tarafından bir bakana yapılan baskıyı!

İnsan en çok bundan utanır.

Hadi patron mülk sahibi olsun da, o haberleri, manşetleri düzen bir gazeteci esas bu ayıp yüzünden, bu ayıp yüzüne çarpılınca, bu ayıp yüzüne yapışınca istifa eder!

İstifade değil, istifa Kamil!

 

***

 

Tabii hep meşhur ve meşum bugün de var.

Mehveş Evin “Cezaevinde yüz gazeteci”yi sıralamıştı.

Geç iddianamelerin, uzun davaların, ağır ceza gibi tutuklulukların mahkumları.

Bugün de başka gazetecileri hemen “terörist” saymaya, içeride tutmaya, işinden attırmaya, kazımaya hevesli; ihbarcı, çamurcu nice gazeteci mevcut.

Onlara düşen de hep utanç olacak!

Çünkü, ne kadar gömdüğünü sanırsan san…

Hakikatin kemikleri mutlaka fışkırıyor topraktan!