Birileri bizi fena halde eğlendiriyor

1990’lı yıllarda özel televizyon kanallarında başlayan yeni bir akımla millet olarak çok ama çok eğlendik. Şova dayalı habercilik sayesinde birçok ismi fenomen haline geldi.

1990’lı yıllarda özel televizyon kanallarında başlayan yeni bir akımla millet olarak çok ama çok eğlendik. Şova dayalı habercilik sayesinde birçok ismi fenomen haline geldi.

Bu akımın öncülerinden biri kuşkusuz Sadettin Teksoy’du… İlginç haberlere imza atan Teksoy, takip ettiği haberleri adeta bir şova dönüştürüyor ve her akşam Star TV ekranlarından, “Beeenn Sadettin Teksoy Star Haber Türkiye…” diye parmak sallıyordu. Sarı montuyla hafızalara kazınan Sadettin Teksoy muhabir olarak yıldızlaşmış, fenomenin ne demek olduğunun bilinmediği yıllarda ekran fenomeni haline gelmişti.

Yine o yıllarda Show TV’de bu kez Reha Muhtar rüzgarı esmeye başlıyordu. Ana haber bültenini kendine has üslubuyla sunan Muhtar, TRT’de Atina’dan bildirdiği yıllardan daha fazla yıldızlaşacaktı. Bülten konuklarına sorduğu , “Acı var mı acı?” şeklindeki sorular, Reha Muhtar’ı TV kanalları arasındaki kıran kırana rekabette reyting listesinin en tepesine yerleştirmişti.

Bununla da yetinmeyen Reha Muhtar, Bay Kubidik, Pire Ferhat, Halil İbrahim ve Ömür Varol gibi isimleri muhabirden çok, birer “eğlendiren adam” figürüne dönüştürüyordu.

Uğur Dündar yönetimindeki Kanal D'de ise o günlerde “Maşallah Ekrem” fırtınası esiyordu. Gaziantep’te yerel bir televizyon kanalının muhabiriyken İstanbul piyasasında arz-ı endam eden Maşallah Ekrem (Ekrem Erkek), yaptığı ilginç röportajlarla ekranların tozunu atıyordu. (Bu vesileyle birkaç gün önce vefat eden Maşallah Ekrem lakaplı Ekrem Erkek’e buradan rahmet diliyorum)

Kısacası o yıllarda ana haber bülteni saati geldiğinde ekran tüm Türkiye ekran karşısına geçiyor, günün olaylarını stand-up havasında izliyordu. İzlemek ne kelime, aynı zamanda fena halde eğleniyordu… Bu tarz haberler sayesinde ülke ve dünya gündeminden pek haberdar olamasak da, bülten süresince derdimizi, tasamızı bir yana bırakıyorduk.

FENOMEN HABERCİLERDEN VİRAL VİDEOLARA…

Uzun bir giriş ve bir miktar nostaljiden sonra gelelim günümüze…

Yıl oldu 2021, bizler ana haber saatinde cümbür cemaat hala eğleniyoruz… Bu kez Maşallah Ekrem’ler, Bay Kubidik’ler, Pire Ferhat’lar yerine evimize Youtube videoları misafir oluyor. Sosyal medyada “Viral” olmuş bu videolar sayesinde enflasyon, pahalılık ve işsizlik gibi sorunlardan yine haberdar olamıyoruz. Ama olsun, en azından kafamızı dağıtıyoruz.

Çinli adamın köpeklerle oynadığı merdivenden kaydırmaca oyununa şaşırıyoruz, rodeoda boğanın üzerinde en uzun kalan adamla heyecanlanıyoruz, üşüyen kedilerin üzerine montunu örten çocukla duygulanıyoruz, Papağan Habip’in İstiklal Marşı’nda selam durup takla atmasıyla gülüyoruz.

Daha ne olsun? Bedava eğlence işte…

Aslında ekranlarda viral videolara bu denli geniş yer verilmesi bir yandan iyi de oluyor.

Çünkü bültenlerde şiddet haberlerine o kadar çok yer veriliyor ki, insan bunalıma giriyor. Daha önce de yazdığım üzere; kaza, patlama, yangın, cinayet, hırsızlık, aile içi şiddet ve erkek şiddeti gibi haberler toplumsal depresyonu körüklemekten başka bir işe yaramıyor. Kendi adıma konuşursam eğer, insan, şiddet içerikli asayiş haberleri yerine, viral videoları izlemeyi daha çok tercih ediyor.

KAMU YARARI YERİNE KAMU EĞLENCESİ

Eğlendiren haberler, gülümseten videolar, şaşırtan olaylar muhteşem görüntüler derken unuttuğumuz bir şey var. O da medyanın kamusal görevi…

Neydi medyanın kamusal görevleri?

Bilgilendirmek, eğitmek ve eğlendirmek…

Peki, eğleniyor muyuz?

Evet…

Eğitiliyor muyuz?

Ekranda rastladığımız birkaç kamu spotu dışında televizyonların bu işlevi yerine getirebildiğini pek düşünmüyorum. 

Bilgileniyor muyuz?

Bence hayır…

Ülkenin gerçek gündemine ilişkin haberler az sayıda televizyon kanalının bültenlerinde yayınlanıyor. Bolca ekrana gelen üçüncü sayfa haberlerinin ve magazin içeriklerinin ise kimseye faydası yok… Az sayıda bilgi yarışmasını da konunun dışında tutarsak, medyanın bilgilendirme görevini yerine getirmediği açıkça görülüyor.  

Başka bir cümleyle anlatmak istersek…

Medyanın olmazsa olmazı olan “bilgilendirme” görevi son dönemde adeta “kamu eğlencesi”ne dönüştü.

Ekranlar bilgi veremese de, bolca eğlendiriyor, şaşırtıyor, şok ediyor ve gülümsetiyor.

Biz gülümserken kanallar sıfır maliyetli sosyal medya videolarıyla reyting toplayarak para kazanıyor. Biz gülümserken işsizlik, pahalılık, enflasyon, değeri düşen TL, dış borçlar ve dış politika haberlerine süre yetmiyor.

1990’larda ve 2000’li yılların başında bizi başkaları eğlendiriyordu, bugün de başka şeyler…

Anlayacağınız hep beraber hem eğleniyoruz, hem de fena halde eğlendiriliyoruz.