Röportaj
14 Oca 2014 15:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:52

Benden aldıkları belgeler Başbakan'a karşı kullanılacak!

Hürriyet yazarı Ayşe Arman, Soner Yalçın'la buluştu; gündeme dair çok önemli konuları içeren bir söyleşi gerçekleştirdi.

Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman'ın AKP cemaat savaşı konulu röportajlar serisi Soner Yalçın'la devam ediyor. Arman serinin önceki röportajlarında Mustafa Balbay, Nazlı Ilıcak ve Şamil Tayyar'a söz vermişti.

ERDOĞAN BAŞBAKAN'LIK YAPMADI, KANDIRILDI!

Odatv davasındna iki yıl tutuklu kalan ve son dönem yaşanan cemaat-CHP ittifakı tartışmalarında ulusalcı mahallede aykırı bir tutum alarak dikkat çeken Soner Yalçın ilginç açıklamalar yaptığı röportajda "Başbakan'ı kandırdılar" dedi. "Başbakan’a günaydın diyorum!" diyen Soner Yalçın "-Bu işi organize eden Cemaat’tir. Bence Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı yapamamıştır, bu da ortaya çıktı. Çok üzgünüm, küçüksemek için de söylemiyorum sadece, “Şuraya şu yol yapılsın, buraya bu köprü yapılsın”ın başbakanıdır. Tüm bu olup bitene, seyirci kalmış ve kandırılmıştır. Umarım bunun farkındadır. Böcek yakaladığında, belki uyanmıştır. Umarım uyanmıştır..." dedi.

ERDOĞAN HAKKINDA BOMBA İDDİA!

Cemaat hakkında kalem oynatan herkesin yanyana getirilip hapse atıldığını iddia eden Yalçın, Başbakan Erdoğan için de bomba bir iddia da bulundu.

Gözaltına alındığı sırada Erdoğan ile ilgili bir kitap yazmaya çalıştığını kaydeden Soner Yalçın, o kitabın tüm belgelerinin polis tarafından alınıp yok edildiğini söyledi. Yalçın'ın korkutucu iddiası ise o belgelerin Başbakan Erdoğan için kullanılmak üzere bir yere konulduğu üzerine.

İşte röportajdaki çarpıcı bölümler:

Başbakan, “paralel devlet”ten söz ediyor, Nazlı Ilıcak, “Yok öyle bir şey. Ne münasebet!” diyor, Şamil Tayyar, “Bu işin arkasında neoconlar var” diyor. Soner Yalçın ne diyor...
-Ben Başbakan’a “Günaydın!” diyorum! Kesinlikle Türkiye’de bir “derin devlet” var. “Paralel devlet” tabiri işi yumuşatıyor. Biz, hayatımız boyunca bu “derin devlet”le mücadele ettik. Devletin, bir Cemaat yapılanması olduğunu yıllardır söylüyoruz ve yazıyoruz. Bu yüzden bizi cezaevine attılar. Sadece Odatv davasına bakmanız yeterli. Bütün sanıklar, Cemaat’le ilgili haber ve kitap yazdıkları için –ki bir kısmı birbirlerini tanımıyordu bile- yan yana getirilip, hapse atıldılar. Bu bile, tek başına bu Cemaat’in insanlara neler yapabileceğini gösteriyor. Bizim burada bütün Türkiye olarak bir konuda anlaşmamız gerekiyor. Bu ülkeye, adaleti hâkim kılmalıyız. Adalet güvenin, adalet özgürlüğün teminatı. Yoksa bu ülke paramparça olur. Herkese yalvarıyorum. İktidara da, anamuhalefet partisine de, bütün sivil toplum kuruluşlarına da. Bu “derin devlet”le mücadele etmek gerekiyor...

NE PARANOYASI?

Sana göre, Cemaat eşittir derin devlet, öyle değil mi?
-Kesinlikle! Her platformda bunu herkesle tartışmaya hazırım. Bütün davalar ortada. Bağırdık isyan ettik, sesimizi duyuramadık. “Ülkeyi mahvediyorlar!” dedik, anlatamadık. “İnsanlar hakkında tezgâhlar kuruyorlar” dedik. Çünkü komplolor kurdular. Bu davaların hepsi bir yalana dayanıyor.

Roni Marguiles, “Türkiye’yi Cemaat’in ülkeyi yönettiği bir Kemalist paranoya” diyor...
-Kardeşim, niye paranoya olsun! Biz bütün dava dosyalarını okuduk, bütün duruşmaları takip ettik. Kimse okumuyor, takip etmiyor, kafasındaki şablon Türkiye’yi analiz etmeye çalışıyor. Bir kısım Türk aydınının temel problemi bu. En büyük sıkıntımız bilgisizlik ve cehalet. Bak Odatv’ye, Ergenekon’a, Balyoz’a, git İzmir’deki davayı bir incele! Birini yapsınlar be, bir kere de emek harcasınlar!

Marguiles, “Hükümet, emniyette 2500 kişiyi tasfiye etti, aynı şey yargı için de geçerli” diyor. Buradan, “Barışmazlarsa, hükümet Cemaat’i bitirebilir” sonucu çıkıyor... Sen buna katılıyor musun?
-Ben kim kimi bitirir, orada değilim. Ben haklıdan yanayım, gerçekten yanayım. Ben kuru siyaset yapmam. Benim alanım değil siyaset. Ben Türkiye’nin nereye gittiğine bakıyorum. İyi bir yere de gitmiyor, benim feveranım buna. Kimseye acı çektirmeyelim, bir toplumsal uzlaşma sağlayalım, bu derin devleti yok edelim. Ama bunu yok edelim derken, zavallı, hiçbir şeyden habersiz, orada kendine çıkar bulmaya çalışan polisi de mahvedelim demiyorum. Onlarla alıp veremediğimiz yok. Bunu yapan bir merkez var, bu merkezden hesap soralım...

Peki sence kırılma noktası neresiydi? Birlikte bütün Türkiye’yi yönetirken, n’oldu da bozuştular?
-1) Gücü paylaşmak istemediler. 2) İktidar lekelidir. 3) Cemaat, kendine çok güvendi. Çok güvendiği için de Tayyip Erdoğan’ı da alaşağı edeceğine inandı. Bak her şeyi olgular üzerinden söylüyorum. Benim evime polisler geldi. Ben gazeteciyim, Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili de kitap yazabilmeliyim. Erdoğan’la ilgili belgeler, dosyalar topluyordum, ileride bir kitap yapmak için. O polis aldı onları ve yok etti. Yok o dosya! O dosyayla Recep Tayyip Erdoğan’ı fişlediler! Benim elimdeki bu dosyayı kim aldı, yok etti? O dosyayı bir yere koydular, zamanı gelince açacaklar herhalde!

O zaman, “Bu son yolsuzluk da, Cemaat’in kumpası” mı? Gerçekliği yok mu?
-Olmaz mı? AKP, kirlilik çukuruna düştü. Ama ben, genel resme bakıyorum, herkesin genele bakması gerekiyor. Ne gelecek Türkiye’nin başına? Bu adı geçen isimler, içeri girse ne olur, girmese ne olur? Ben Türkiye’yi düşünüyorum, 70 milyonu düşünüyorum...

BAŞBAKAN KANDIRILMIŞTIR!

2500 kişi tasfiye edilince, temizlendi mi emniyet?
-Anlayışın, zihniyetin değişmesi gerekiyor. Adalet, dün Cemaat’in elindeydi, “Bugün bu adalet, tamamen benim elimde olsun”la biz, güzel, aydınlık bir Türkiye yaratamayız. Sıkıntımız burada. Bu despotik devlet anlayışını yıkmamız gerekiyor...

Geçenlerde orduya niye kumpas yapıldı diye bir yazı yazdın. Sence yapan, sadece Cemaat miydi? Fiilen katkısı yok muydu hükümetin?
-Bu işi organize eden Cemaat’tir. Bence Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı yapamamıştır, bu da ortaya çıktı. Çok üzgünüm, küçüksemek için de söylemiyorum sadece, “Şuraya şu yol yapılsın, buraya bu köprü yapılsın”ın başbakanıdır. Tüm bu olup bitene, seyirci kalmış ve kandırılmıştır. Umarım bunun farkındadır. Böcek yakaladığında, belki uyanmıştır. Umarım uyanmıştır...

Cemaat’le AKP kavgaya tutuşmasaydı, hükümet bu yeniden yargılanma meselesini çıkarır mıydı?
-Tabii ki hayır! Ama halk zorluyor. Bu davaların kamuoyunda geçerliliği yoktur. Bu davalar bitmiştir. Meseleyi, kitabi olarak kanunlarda, maddelerde görmüyorum ben. Uzatamazsınız artık. Bu davalar sonlanmıştır, Cemaat’in komplolar yaptığı ortaya çıkmıştır. Türkiye bunu gördü...

Sence yeniden yargılama olacak mı?
-O olur, bu olur, ben onu da bilmem. Ama yargılanan biri olarak da söylüyorum, ben af istemiyorum!
Ben, bir komployla, tezgâhla içeri atıldım. İki yıl özgürlüğümü çaldılar, insanların 6 yıldır özgürlüğünü çalıyorlar. Biz, bunlar ortaya çıksın istiyoruz. Biz temiz bir Türkiye istiyoruz...

GEZİ’YLE KORKU DUVARINI AŞTIK

Esas mesele şu: Bu topluma, daima korkuyu şırınga ediyorlar. Bizi korkutmak istiyorlar. Ama biz, korku duvarlarını Gezi’de aştık. Ne Cemaat’ten, ne AKP’den korkumuz var. Aydınlık Türkiye’ye yürüyoruz, bizi tekrar korkutmak istiyorlar, Cemaat gelecek, o gelecek. Gelemez. Gelmek için CHP’yi kullanmak isteyebilir, başka türlü şeyler yapabilirler ama engel olacağız. Bunu Türkiye için yapacağız, özgürlükler için yapacağız. Bir hukuk devleti için yapacağız. Bunları yapmazsak bölünürüz. Haykırışım bunadır, isyanım bunadır...