Röportaj
05 Tem 2011 13:58 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:32

BEN HAYATIN ÇOK GÜZEL OLDUĞUNU 5 ŞUBAT'TA ÖĞRENDİM!

NTV Spor spikerlerinden Tuğba Dural, mesai arkadaşı Rıdvan Dilmen ile Mecmua Dergisi için röportaj yaptı.

"Hayallerimdeki işi, hayallerimdeki kanalda yapıyorum…
Yine hayalini kurduğum, mesleğime çok da uzak olmayan dergi yayıncılığında her ay röportaj yapacak olmak beni çok heyecanlandırıyor. Bu yeni tecrübeyi Mecmua’da yaşamaksa, büyük keyif. Bu heyecanı ilk kiminle mi paylaştım, Rıdvan Dilmen’le.
 

Türk futbolunun eskitemediği ve eskitemeyeceği efsane isim. Mesai arkadaşım. Benim hayatımda çok özel bir yeri var. Sonsuz sevgi ve saygı duyuyorum. Bakmayın ona şeytan lakabının yakıştırıldığına. Adı gibi, ‘Cennet Kapısı’nı aralayan bir melek.
Kimi zaman hayata sanki yeniden başlayan Rıdvan Dilmen, Erdi ile Eda’nın babası Rıdvan Dilmen, bazen yorumcu Rıdvan Dilmen, bazen de futbolun efsane ismi Rıdvan Dilmen yanıtladı soruları. Top şimdi Rıdvan Dilmen’de…
 

Futbol nasıl bir tutku ki ‘Allah bana ölmeden önce futbol oynatsın’ demişsiniz?
Ben Allah’ımın sevgili kulu olduğuma inanıyorum. Hayal ettiklerimin çoğunu elde ettim. Çocuk yaşımda futbolcu olmak istiyordum, oldum. O cümleyi çok kullanmaya başlamıştım ve Allah öyle bir Allah ki bunu da kırmak istemedi. En son 5 Şubat sabahında “Allah bana ölmeden önce futbol oynatsın” dedim ve o gün kalp krizi geçirdim. Yine Allah’ın sevgili kulu olduğum için, bir ihtardı kalp krizi bana. ‘Böyle dualar etme’ dedi bana. Ama şu anda futbol oynayamıyorum ve çok üzgünüm.
 

Futbol oynayamamak dışında hayatınızda neleri değiştirdi kalp krizi?
Hayata bakışı farklı oluyor insanın. İnsan yaşarken öleceğini hissetmiyor, düşünmüyor. Sağlıklı bir insan olduğumu düşünüyordum.
Gerçi birkaç yıl önce doktora gittiğimde uyarmıştı beni genetik bir rahatsızlığın var diye, ama yediremedim kendime. Neyse stent takıldı ama şubat ayının en güneşli haftasında ben hastanedeydim.
“Allah’ım hayat ne güzelmiş” dedim. Nihat Doğan gibi oldum değil mi? Hava güneşli ve hastanedeyim, trafiği özledim. Hayatın ne kadar güzel olduğunu orada anladım. Yaşam tarzım değişti. Tek tük sigara içiyordum, tamamen çıkarttım hayatımdan ve ben nasıl içmişim o
sigarayı diyorum. Bana anlatırlardı inanmazdım, şimdi dünyaya yeniden geldim. 

Görünen o ki bu sevda bitmez, peki Futbolculuk kariyerinizde pişmanlığınız, keşke dediğiniz şeyler var mı? Bir tane pişmanlığım var, o da futbol sevgimden dolayı sahalara erken dönmem. Heyecandan, sevgimden, dolduruşa gelmemden dolayı iyileşme sürecini tamamlamadım. Ama dünyaya 10 kere gelsem 10’u nda da futbolcu olmak isterim, bedeli 13 ameliyat olsa da.
 

İlk transferinizin 25 futbol topu karşılığında olduğunu düşünürsek, ilerleyen yıllarda transferler konusunda daha şanslı olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Ben bu konuda da çok rahattım. Allah’ıma şükretmesini bilen bir insanım. Çoluğum çocuğum kimseye muhtaç olmasın yeter. Ben orta halli bir ailenin çocuğuydum. Nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi bilir, halime şükrederim. Bir de şu var, o zamanlar belki bu paralar yoktu ama örneğin Etiler’deki daireyi o zaman 200 bin dolara alabiliyordun. Şimdi 2 milyon oldu. O zaman alım da kolaydı. Şimdi ülkenin ekonomisi büyüdü, spor ekonomisi büyüdü. Ama ben hep, “ Çok şükür” diyorum. 

Fenerbahçe’den daha büyük bir aşk oldu mu hayatınızda?
Benim çocukluk yıllarımda aileler çocuklarının futbol oynamasını istemezlerdi pek. Ben çocukken hep Cemil Turan olurdum, Fenerbahçe aşığıydım. Hakikaten hayaldi ve ben oraya ulaşacağımı tahmin etmezdim. Nazilli’de oturuyorduk, İzmir’e maçlara gidiyordum, çocuk
yaşlarda Fenerbahçe’yi, Cemil Turan’ı izlemeye. Hayal edersen olur...
Aşık olduğun takımda bile oynarsın.
 

Fenerbahçelilik ve futbol kişiliğinizin bir parçası,yorumculuğunuzla ilgili küçük bir kesimde de olsa Fenerbahçeli kimliğinizin ön planda olduğuyla ilgili görüş hakim. Nasıl karşılıyorsunuz bu durumu?
Fenerbahçeliliğimi işime yansıtmamaya çalışıyorum ve bu konu neden bu kadar çok konuşuluyor anlamıyorum. Doğrusu şu, herkesin bir takımı vardır. İşinizi yaparken de tarafsız değil objektif olmanız gerekir. Bir takımın amigoluğunu medyada yapmak bence cahillik.
Neden yaparlar onu da anlamış değilim. Ben böyle bakıyorum yorumculuğa.
 

“Gol olur” sizin yorumculuğunuzu meslektaşlarınızdan ayrıştıran ve hatta iki kelimeyle özetleyen kısa bir cümle. Bu cümlenin kaynağı derin bir futbol bilgisi mi sadece?
Ben bundan rahatsızım aslında. Cem Yılmaz da filmine o bölümü koymuştu, zekice bir davranıştı, ben de rol almıştım. Birkaç kez “Gol olur” dediğim de oldu. Evde de, serviste de, futbol oynarken de söylerdim. Aykut Kocaman’la oynarken de “Sen merak etme beş olur”
dedim oldu. Evde konuşur gibi yorum yapınca anladım ki riskli bir iş o ve bir daha da gol olur falan demiyorum artık, izleyiciye saygısızlık gibi düşünüyorum.
 

Bir de sizin kendinize çok da yakıştıramadığız “Şeytan” sıfatı var.
Nereden çıktı bu “şeytan”? Ki bana sorsalar size ancak melek derim!
İyi dersin, çünkü Rıdvan’ın anlamı cennet kapısındaki melektir. Kemal Dirikan hocam “Şeytan gibi düşünüyorsun” derdi. İnsanlar bunu sadece futbol için kullanıyorsa eyvallah. Ben akıllı bir insanım, akıllı bir demeç verdiğinde de “Şeytan gibi konuştu” diyorlar. Şeytan Allah’ın bile sevmediği bir şey ben neden seveyim o lakabı.
 

Sizce zeka nedir? Kendinizi zeki buluyor musunuz?
Sizce nedir, bana yol göstermeniz açısından soruyorum.
Hızlı düşünüp doğru karar vermektir.
Demek ki ben de hızlı ve doğru kararlar verdiğim için zeki bir oyuncuydum. Benim yorumculuğumda da antrenörlüğümde de hızlı ve doğru kararlar vermem önemli. Çünkü maç biter %100 futbol baslar.
Biz maçları izleyelim, akşam yorumları dinleyelim, birgün sonra yayın yapalım demiyoruz. Maç biter bitmez başlıyoruz. İyi izleyip doğru yorumlar yapmalıyız. Ama zeka da yetmez, yetenek de yetmez, çalışmanız lazım. Çalışmadığınız zaman sınıfta kalırsınız. Benim en büyük şansım da Güntekin Onay. O da çok çalışkan, zeki, çok hızlı çabuk karar verebilen bir insan. O yüzden de, onunla iyi bir ikiliyiz .
 

Futbolculuğunuzda hızlı düşünüp doğru hareket etmeniz en belirgin özelliğinizken normal hayatınızda da aynı özellikten söz edebilir miyiz? Yoksa tam tersi ince eleyip sık mı dokursunuz?
Hızlı düşünüp yarı yarıya doğru ve yanlış kararlar veriyorum. Çok acil ve fevri kararlar veriyorum o da bana zaman zaman zararla dönüyor.
Ama pişman oluyor muyum? Olmuyorum başkasına saygısızlık yapmadığım sürece. Bana zarar vereceğini bildiğim halde bazen fevri davranıp net şeyler söyleyebiliyorum. Belki doğru olmuyor, içimden nasıl geliyorsa öyle davranıyorum ama özür dilemesini bilirim, bundan da rahatsızlık duymam.
 

Zekanız, yorumculuğu da içine katarak, futbol dışında hayatınızı hangi noktalarda kolaylaştırdı?
Ben zekam bir yerde işe yarasın diye uğraşmam. İnsanlar beni ekrandan nasıl görüyorsa öyle bir adamım. Her yerde her şekilde mutlu olmayı bilirim. Mütevazi yaşamayı severim. Çocukluğumu da biliyorum, nereye gideceğimi de biliyorum. Her ortamda mutlu olabilirim, ama suistimal
olmadığı sürece.
 

Zekanız futbol yeteneğinizle birlikte bugün sizi bu noktaya taşırken, futbol olmasaydı sizi nereye taşırdı? İş adamımı olurdunuz, akademik kariyer yapıp, profesör mü olurdunuz?
Akademik kariyer kesinlikle yapamazdım, tembeldim. Çocukluğumdan itibaren hiçbir şey düşünmedim. Ama çalışmayı seviyordum, 10 - 12 yaşlarında çalışırdım okul tatillerinde. Futbolcu olmasaydım bir yerlerde çalışıyor olurdum. Bir gün üniversite paneline gittim, biri “Siz
Nazilli’de Sümerbank fabrikasında çalışıyormuşsunuz, şansınız yaver gitmiş. Yoksa işçi olarak kalacakmışsınız” dedi. Ben de “İşçi olmakta ne sakınca var ki o da gurur verici bir durum” dedim. İnsanların böyle bakması beni çok üzdü. Bir insan işçi olamaz mı? Ben öyle de mutlu
olurdum. Ben param varsa da mutlu olurum yoksa da mutlu olurum. Kimseyle problemim olmasın yeter.
 

Dünya futbolunda birinin veliahtı olarak gösterilen oyuncular oluyor. Sizin, sahada kendinize benzettiğiniz bir oyuncu oldu mu?

Ben sorduğumda bu soruyu, Messi diyorlar bana. Messi’ye de aynı Rıdvan gibisin diyorlarmış.
 

Bir de teknik adamlık deneyiminiz var. Fenerbahçe forması giydikten sonra teknik direktörlük koltuğunda da oturdunuz ancak bu macera kısa sürdü. Özeleştiri yaptınızmı hiç ve tekrar düşünür musunuz?
İlk Vanspor’un teknik direktörü oldum, şampiyonluk yaşadım. “İyi yorumcu ama antrenörlüğü soru işareti” diyorlar. Ben gittiğim her takımda başarılı oldum. Bir tek Konyaspor’u aldığım yerde bıraktım.
Onun dışında aldığım her kulübü, 10 basamak yukarı taşıdım. Altay'da, Karşıyaka’da, Adana’da başarılar elde ettim. Lige çıkardım Adanaspor’u.
Fenerbahçe’yi namağlup bıraktım. Ben çok yetenekli bir teknik adam olduğumu düşünüyorum, insanlar ne derlerse desinler.
 

Platini’nin “Futbolu futbolun içinden gelenler yönetmeli” sözleri ışığında sizi Türk futbolunda kulüp yöneticiliği ya da federasyon başkanlığı yaparken görebilir miyiz?
Bu Allah’ın emri değil, bir kural değil. Futbol oynamayan insanlar yöneticiliği daha iyi yapabilirler. Ama futbolun içinden gelen insanlardan faydalanılmalı. Dünyada çok eski sporcuların federasyon başkanı olduğunu görebiliyoruz. Ben futbol federasyonu başkanının
illa ki futbolcu olması gerektiğini düşünenlerden değilim. Mahmut Özgener futbolcu değildir ama çok iyi başkanlık yapmıştır, çok iyi bir iş adamıdır, çok iyi bir insandır. Ama mutlaka, futbol federasy onunda, futboldan gelen birçok arkadaşımdan faydalanılmalı diye düşünüyorum.
Kulüplerde de aynı şekilde. Mesela Real Madrid’de eski futbolcu Valdonado vardı, şimdi Zidane’la çalışacaklar. Barcelona yıllardır Cruyff’un kontrolünde.
 

Hakan Şükür gibi bir marka siyasete girdi. Türk futbolu için etkisi nasıl olur, böyle bir adımı siz düşünür müsünüz?
Hakan Şükür bence futbol adına bir şanstır. Mecliste Hakan gibi bir futbolcunun olması da bir şanstır. Ben ondan Türk sporu adına çok şey bekliyorum. Ama ben siyaseti hiçbir zaman düşünmedim. Hakan Şükür orada, spor bakanımız eski futbolcu, başbakanımız eski futbolcu ve futbol ekonomimiz de büyüyor.
 

‘Asteriks Olimpiyat Oyunlarında’ filminde seslendirme yaptınız, ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ filminde bir rol aldınız. Sinemayla ilginiz bunlarla mı sınırlı. Teklif gelse bir sinema filminde oynar mısınız?
Bir de dizi filmde kısa bir rolüm oldu, iki saatte zor çekebildim. Hayatta, tiyatro ve sinemanın içinde kalamam çok farklı bir şey o. Mesela, televizyonda çok rahat hissediyorum kendimi evde konuşur gibiyim.
Ama rol yapmak, acayip bir şeymiş o, çok zor. Çok teklif geldi. Hayatımı yazmak istediler, bir filmde oynamamı istediler. Asla kabul etmem,çünkü yapamam.
 

Oğlunuz futbol oynuyordu, devam etmesini ister miydiniz? Kızınız Eda da spor aşkıyla dolu bir babası varken spordan uzak kalmamıştır herhalde…
Çok isterdim oğlumun devam etmesini. Kendimi suçlu hissediyorum biraz bu konuda. Şöyle ki, Zico’nun bir röportajını izledim. Oğlu çok yetenekliymiş ama “Beni geçemeyeceğini düşündü galiba ben orada bir eksiklik yaptım” dedi. Aynı şeyi dinlerken ben de düşündüm. 14 - 15 yaşında Erdi müthiş yetenekli bir oyuncuydu. Kesinlikle iyi bir futbolcu olurdu. Ama o da babamı geçemez miyim diye düşündü herhalde ve ben de yardımcı olamadım. Ama kızım muhtemelen iyi bir voleybolcu olur.
 

Bence sizi Rıdvan Dilmen yapan çok konuşulması gereken en önemli özelliğiniz her sosyal statüdeki insanla kurduğunuz sami mi, sıcak, içten iletişiminiz ve size duyulan büyük sevgi. Nedir bunun sırrı, sadece alçak gönüllülük ve futbol olamaz?
Papermoon’da yemek yemek hoşuma gider benim. Ama bir hamburgerciye gitmek ya da deniz kenarında simit yemek de, ki beraber de yedik, beni mutlu eder. Ben her yerde, her şekilde mutlu oluyorum.
Ben hayatın çok güzel olduğunu 5 Şubat’ta öğrendim

Tuğba Dural/Mecmua Dergisi