Gündem
31 Eki 2011 09:01 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:57

BATI MEDYASI LİNÇ SEVER Mİ?

Libya lideri Kaddafi'nin linç görüntüleri daha önce bu tür yayınlardan uzak duran Batı medyası tarafından nasıl cömertce kullanıldı?

NTV Haber Müdürü Mete Çubukçu, Star gazatesinin Açık Görüş ekinde yazdı.

İşte Çubukçu'nun Batı linç pornografisini çok sevdi başlıklı o yazısı:

Tuhaf olmasına rağmen insanlık tarihi boyunca başkalarının ölümü, linç edilmesi ilgi çekmiştir. Kimi zaman insanlar başkalarının ölümünü seyretmiş, seyretmeye zorlanmış; kimi zaman bu görüntüden haz almış, kimi zaman utanmıştır.

Muktedirler, tarih boyunca infaz anının zihinlere kazınmasını, yaymaya çalıştıkları korkunun sürekli hale gelmesi ve suç ve ceza arasındaki ilişkiyi sonucu açısından daha güçlendirmek iddiasıyla kullanmışlardır. Ancak, eski dönemlerin sınırlı sayıda insanının kapsayan bu seyir hali şimdilerde anlık, genel geçer ve hemen herkesin ulaşabileceği duruma geldi. Tarihin aksine İran'daki halka açık infazlar ya da Afganistan'daki recm türü hukuk ve insanlık dışı dışı uygulamalar haricinde genelde modern dünya idam-infaz görüntülerini yayınlamaktan imtina etmekte. Ancak, bu durum konu ve kişi, coğrafya ve bakış açısına göre değişiklik gösteriyor.

Ayrıca, dünyanın daha vahşi, daha kanlı bir yer haline geldiği, savaş ve terörün neredeyse normalleştiği hatta infaz görüntülerinin medyada daha kolay yer bulduğu da bir gerçek. Pornografi sadece cinsel içerik taşımaz; en mahrem, en özel, en bilinmedik yanların, insanın kendisine ait unsurların üstelik kanlı, sert , gayri-ahlaki her türlü durumun

sergilenmesini de içerir. Bir ölüm ya da linç anının naklen ya da açık olarak gösterilmesi de bu açıdan bir tür pornografidir.

Bu açıdan Libya lideri Kaddafi'yi destekleyip desteklememekten bağımsız olarak, linç edilerek öldürülmesi görüntülerinin tüm dünya medyasında dakikalarca gösterilmesi irdelenmesi gereken bir durum. Bir diğeri de bu kez
görüntülerin daha önce bu tür görüntülerin yayınlamasına karşı çıkan Batı medyası tarafından da cömertce kullanılması.

Kaddafi'nin her türlü aşağılanmaya maruz kalarak linç edilerek öldürülmesi insani ve dini açıdan kabul edilecek bir durum değil. Kaddafi'nin kendisi de muhtemelen hayattayken benzer yöntemler uygulayabilirdi ancak, onun diktatörlüğüne karşı çıkanların, farklı bir ülke ideali için ayaklananların, aynı yöntemi kullanması manidar. O kültürün başka bir şey üretmeyeceğini söylemek kolaycılık olmakla birlikte varolan durum Kadddafi sonrası ortaya çıkma ihtimali olan onlarca diktatörün Libya'da etkili olacağını bir göstergesi sayılabilir.

Medya, savaşı, ölümü, kanlı görüntüleri sever. Çünkü bu durumların "satacağını" bilir; insanlığın zayıf noktaları üzerinde çalışır. Savaşa, ölüme karşı gibi görünse de bütün iç gıcıklayıcı görüntüleri okur/seyirciye ulaştırır; çoğu zaman ahlaki sorumluluk da taşımaz. Öte yandan, savaşın acılarının hissedilmesi amacıyla sergilenen bazı görüntüler insanları savaşa, savaşın kötülüklerine karşı uyarmak, bir daha olmaması için bilinçlenmelerini hedefler, farkındalık yaratmaya çalışır, barışın kıymetini hatırlatır. Kanın illaki ekrana sıçratılması gerekmez, ama savaş gerçeğinin de olabildiğince yansıtmak zorundadır.

Bu ince bir çizgi ve varoluşsal bir sorundur.
Irak savaşında Batı medyası El Cezire gibi kanalları "şavaşın şiddetini fazlasıyla ekrana taşıdığı" iddiasıyla eleştiriyordu. Gerekçe ise bildik oryantalist bakış açısını yansıtıyordu: "O toplumlar zaten şiddete alışkın ama bizler çocuklarımızın bu görüntüleri izlemelerini istemiyoruz".

Oysa bu kez Irak savaşındaki oryanatlist bakış açısı sözüm ona etik anlayışı bile rafa kaldırılmış gibiydi. Libya liderinin öldürülme görüntülerini veren BBC World Televizyonu "bu kareler 13 yaşından küçük çocuklar için zararlı" olabilir diyerek ikaz etmesi zevahiri kurtarmaktan öte bir şey değil. Üstelik linç edilenin kimliği de bu tür durumlarda öne kazanıyor; eğer kaybetmişseniz, eğer düşman olarak biliniyorsanız ve eğer size karşı savaşıyorsa her türlü ölüm şekli ve bu ölümün ekranlarda sergilenmesi mubah sayılabiliyor; "en saygın" yayın kuruluştarı tarafından bile.

Tabii ki linçi gerçekleştirenler "doğulu", "müslüman" ise bunun yayınlamak daha kolaylaşabiliyor; yani "oradakiler bunları yapabilir" denmek isteniyor.

"ONLAR YAPAR BİZ YAYINLARIZ!"

Kaddafi'nin öldürülmesi bir intikam gösterisiydi; intikam dürtülerini doyurmak için serbest bırakılmış insanların bu vahşi saldırısı tüm dünyaya izlettirildi. Çünkü, "düşman" Batı'yı çok oyalamıştı; tıpkı Saddam Hüseyin gibi. Saddam Hüseyin'in en azından yargılanmıştı. Ama idam görüntüleri, idam sonrası makyajlanmış cesedi insanlara öldüğünü kanıtlamak öte, alınan intikamın ötesinde medyanın "ölü sevici" anlayışının bir örneğiydi. Kaddafi yakalanabilir, yargılanabilirdi. Ama öyle olmadı Ulusal Geçiş Konseyi bu konuda inisiyatif kullanmadı. Onlar da intikam duygusu içindeydi. Hele, bir buzhaneye konmuş cesedi kuyruğa girmiş insanlara teşhir etmeye izin vermek, Kaddafi'nin cesedini görmek için o kuyruğa girmek , yeni toplumun nelere gebe oluduğunun da ip uçlarını verir gibiydi.

İlkesel olarak medya etiği açısından "saygın" yayın kuruluşlarının kanlı görüntüleri, hele vahşice linç sahnelerini pervasızca yayınlaması üzerinde düşünmeli.

İngiliz gazetelerinin "Bu kurşunlar Lockerbie için" manşetleri sadece Kaddafi'nin öldürülmesine duyulan sevinç değil ile sınırlamamak bir ön yargı olarak değerlendirmek mümkün. Beyaz efendinin vahşi doğuluyu yola getirmesinin ötesinde doğuya dair "alışıldık" vahşet imajının bir kez daha yinelenmesi. Peki, aynı medya neden Usame Bin Ladin'in ölüm görüntülerini ya da cesedinin makyajlanmış görüntüsünü yayınlamadı? Neden cesedi denize atılırken görmedik? Oysa Bin Ladin son dönemin en azılı teröristi, birçok kişinin intikam almak için sırada beklediği kişiydi. Ancak, Amerikan medyası bu ölümü göstermeyerek ahlaki davrandığını düşünürken, öldüren ya da linç eden başka bir çoğrafyadan olduğunda bu ahlaki tavrından vazgeçebiliyor, özne kendileri değil başkaları olunca daha rahat davranabiliyorlardı. Çünkü "biz değil onlar yapıyor. Onlar bu tür kanlı durumlara alışkın" kolaycılığının arkasına sığınılabiliyor.

Libya'nın özgürleşmesinde NATO ve Batı'nın payı önemli. Ancak, aynı batı bu özgürleşme operasyonu sırasında olan bitenle çok ilgilenmedi. Libya halkının özgürleşirken intikamcılığı bir yöntem olarak ileriki yıllara taşıması, Batı'nın Libya'nın "özgürleşmesi" adına her türlü gayri insani yönteme göz yumması, olan biteni normal karşılaması, Libya'nın geleceği ile ilgili Batı'nın tasavurununu da ortaya koyar nitelikte. Yani amiyane tabirle: "Bu tür durumlarda gayri insani tavırlar olabilir ama biz işimize bakarız."