Polemik & Kulis
18 Mayıs 2012 16:24 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:40

BASINIMIZIN GETİR GÖTÜR İSMAİL'İ! SERDAR TURGUT RASİM OZAN'I FENA BENZETTİ!

Serdar Turgut Habertürk'teki köşesinde "Hey uyanık! Asıl Şark kurnazı sensin" başlıklı yazısında Rasim Ozan Kütahyalı'yı yerden yere vurdu.

Habertürk yazarı Serdar Turgut, "Basınımızın getir götür İsmail'i" dediği Rasim Ozan için "İlerde bugünlerin tarihi yazıldığında bu durumda o fonksiyonu onun oynamış olduğunun ortaya çıkması durumunda ben şaşırmayacağım" yazdı.

İşte Turgut'un köşesinden Rasim Ozan için yazdıklarından bir bölüm:

"Yeni Türkiye'ye hâkim olan "vasatlık rüzgârı" ülkenin yeni medyasının bir bölümünü de teslim aldı. Bu vasatlık rüzgârında en fazla kuru gürültü çıkaran en fazla yükseliyor. Yeni dönemin parlayan yıldızları bu kuru gürültücü güruh içinden çıkıyor. Bu dönemin en başarılı, en hızlı yükselen yıldızı Rasim Ozan Kütahyalı oldu. Çünkü güruh içinde en fazla gürültücü, en çok konuşan, en fazla güce tapan ve bunun gereğini yapmaya en arzulu olan o. Vasatlık ortamına uyan davranışlarının karşılığını da alıyor; aldıkça da bu tür hazımsız insanları çok kolay teslim alabilen megalomani tuzağına iyice düşüyor ve her geçen gün kendini aşarak tonunu artırıyor. Bu ton kuru gürültüyü alkışlamaya pek meraklı olan vasatizmin yurttaşlarını çok tatmin ediyor. O da alkışı duydukça kendinden daha da mutlu olup kendisini daha da kaybediyor."

"... ne yaptı Rasim Ozan Kütahyalı? Hayatında alışık olduğu gibi bana da ağzına geleni söyledi. Ben uyanıkmışım, şark kurnazıymışım falan filan. Sonra da ne yapıp etmiş ve bana hakaret etmek amacıyla olsa gerek, sözü bugünkü yayın yönetmenim Fatih Altaylı'ya getirmiş ve sonra da yazısında tek beğendiğim tek kaliteli cümleyi yazmış. Benim ona karşı "Düğmeniz sökülür gibi olmuş, müsaadenizle onu dikebilir miyim?" tavırlarında olduğumu söylemiş. Yazısının bu bölümünü sevdim, çünkü bu bir yazara yakışan polemik tonuna sahipti ve yazısında o kalitede bir tek bu vardı...

Bütün bu laf kalabalığı ve benim ne kadar karaktersiz insan olduğumu söyleme gayretinin arasında, benim yazımda bahsettiğim konuya hiç değinmeme başarısını da göstermiş.

BASINIMIZIN GETİR-GÖTÜR İSMAİL'İ

Yazısında ayrıca dikkatimi çeken bugüne kadar neredeyse her türlü lafı ettiği Ertuğrul Özkök'e birden bire çok şefkatli davranmaya önem göstermesi oldu. Ona şefkat gösterilmesine karşı değilim; o yazımda ben de sonuçta onu savunmak anlamına gelen bir konuya dikkat çekiyordum, ama asıl önemli olan Rasim Ozan Kütahyalı'daki bu tavır değişikliğinin nedeniydi.

Biliyorsunuz bir süre önce Aydın Doğan, Kütahyalı ve eşinin evinde konuk oldu. Neler konuştuklarını bilmiyoruz. Bu da Dolmabahçe toplantısından sonraki yeni bir devlet sırrı olacak galiba. Bundan bir süre sonra herkes 28 Şubat soruşturması furyasının medya ayağı ne zaman gelecek diye merak ederken Başbakan'ın açıklamalarıyla bu furyanın gelmeyeceği anlaşıldı. O furya bağlamında adları çok söylenen gazeteciler ve patronlar galiba bu işten kurtarmışlardı. Kimsenin bu tür olaylarla muhatap olmasını istemediğimden ben de sevindim konunun böyle kapanmasına.

Bu gibi durumlarda başbakanlar ile patronlar arasında getir götür fonksiyonunu üstlenen insanlar vardır. Bu durumda iki tarafa da yakın olan bir tek Rasim Ozan vardı. İlerde bugünlerin tarihi yazıldığında bu durumda o fonksiyonu onun oynamış olduğunun ortaya çıkması durumunda ben şaşırmayacağım. O günler gelince umarım herkes benim gibi bugünlerde pek popüler olan "getir götür İsmail" reklamını hatırlar.

İşte böyle Rasim Ozan, sen şimdi palavrayı bırak da ilk yazımda gündeme getirdiğim konuya bir açıklık getir de meseleyi anlayalım.