Medya
27 Mar 2013 16:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:06

AYŞENUR ARSLAN İLK KÖŞE YAZISINDA HANGİ GAZETENİN MANŞETİNDEN UTANDI?

Medya Mahallesi'nin yayından kaldırılması üzerine ekranlara veda eden Ayşenur Arslan Yurt Gazetesi'nde yazmaya başladı.

CNN TÜRK'ün en çok izlenen programlarından biri olan Medya Mahallesi yayından kaldırılınca, ekranlara veda eden Ayşenur Arslan'ın Yurt gazetesindeki ilk yazısı bugün yayınlandı.

Haftada dört gün Yurt okurlarıyla buluşacak olan gazeteci Arslan "Olağanüstü barış hali" başlıklı ilk yazısında programının bitişini "televizyonda fişim çekildi" diye yorumladı.

İlk yazısında Çözüm Sürecini köşesine konu edinen Arslan, Taraf Genel Yayın Yönetmeni Oral Çalışlar'ın dün gazetesi için seçtiği manşetini de "utanarak" okurlarıyla paylaştı.

İşte televizyon ekranında her programda yinelediği "Adalet arayan, özgürlük bekleyen herkese sonsuz sevgilerle..." sloganı ile bitirdiği ilk yazıdan çarpıcı bölümler:

"Merhaba, Medya Mahallesi'ne hoş geldiniz.
Televizyonda "fişim çekilince" bir süre gündemden uzak kaldım. Neyse ki, zaten soğumaya hiç niyeti olmayan sıcak gündemi yakalayabildim.
 
Kişisel tarihimde yeni bir kavşak olan köşe yazarlığına, tarihi notu düşmeden anılmayan Barış Süreci ile başlamamak olmaz. Başlayalım. Ve elbette öncelikle medyadan başlayalım. Sevgili meslektaşlarım bir hafta boyunca yazmadık şey bırakmadı. Kamuoyunu bir umut/gözyaşı/coşku seline boğdu. En küçük bir eleştiriye öfke mesajları yağdırdı. "Ama" diyeni savaş baronu ilan etti.
 
Tuhaf. Bu memlekette Kürt sorunu, "ama"lar susturulduğu için, karşıt görüşler ve eleştiriler terör suçu sayılıp yazan/çizen/konuşan içeri tıkıldığı için büyümedi mi? Bu yüzden PKK sorununa, yani teröre dönüşmedi mi?
 
Nasıl olacak bu iş? Olağanüstü Hal yıllarını ne çabuk unuttuk! Şimdi sıra Olağanüstü Barış Hali'nde mi? Barışılacak.. Medyamız umut saçacak.. "Oldu oluyor" heyecanıyla okuma yazma unutulacak.. Öyle mi!
 
Okuma yazmayı unutmak önemli. Çünkü birkaç slogana kapılmayıp, PKK-BDP cephesinin ASLINDA ne dediğini okursanız durumun ASLINDA hangi noktada olduğunu anlarsınız. Zaten saklamıyorlar. Açık açık söylüyor, yazıp çiziyorlar.
 
Örneğin, DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk Nevruz'da konuşurken aynen şöyle dedi:
 
"Sayın Öcalan bu alanlardaki halkın iradesidir. Sayın Öcalan bu hareketin lideridir. O nedenle Öcalan'a yaklaşım Kürt halkına yaklaşımdır, Kürt sorununa yaklaşımdır. Kürt sorununun çözümünü istiyorlarsa Öcalan'ın özgürlüğünü sağlamak durumundadırlar. Biz Öcalan'ın özgürlüğünü istiyoruz."
 
Birkaç gün sonra da, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak konuştu:
 
"Mevcut yasalarda Öcalan yasadışı bir örgüt lideri olarak görülüyor. 'Bununla kim niye görüşüyor' diye bir savcı çıkıp dava açarsa ne yapacağız? Bunun için yasal güvence istiyoruz, sürecin yürümesi için bu çok önemlidir."
 
Buna, Öcalan'ın mektubundaki, Karayılan'ın mesajlarındaki "Meclis şartı"nı eklerseniz süreci ve hangi durakta olduğumuzu rahatlıkla görebilirsiniz.
 
PKK-BDP cephesi, öncelikle Meclis'in devreye girmesini talep ediyor. Bunu sadece, barışın bir "Türkiye Projesi" olması adına istemiyorlar. Aynı zamanda, hatta öncelikli olarak, Meclis'in Öcalan'ı muhatap alması, onun terör örgütü lideri konumundan çıkartılması için istiyorlar. Bekliyorlar.
 
PKK-BDP cephesinin eli güçlü. Bölgedeki gelişmeler, kendi ifadeleriyle "bin yılda bir gelecek bir fırsat" yarattı. Öcalan, bizzat iktidar eliyle meşrulaştırıldı. Ayrıca malum, iktidarın –yani Başbakan Erdoğan'ın- önünde başkanlık sistemi gibi olmazsa olmaz ve acil bir sorun var. Hazır Öcalan da, "İslam bayrağı altında buluşabilir, başkanlığa sıcak bakabiliriz, yeter ki bu sorunu çözün" demişken... Kamuoyunu bilmeyiz ama medya bunca umutluyken ve henüz başlamamış yolculuğu sonuna getirmişken.. Süreç kıvamında demektir!
 
Yine de bazı sorular ve itirazlar, akıl çatlaklarından sızıp gündeme düşüveriyor. Olağanüstü Barış Hali bu nedenle gerekliydi. Bu nedenle ilan edildi.
 (...) "Ben de barıştan yanayım" cümlesini kurmayı zül sayarım. Hayatım ve mesleki tarihim ortada. Ama demokrasinin olmadığı yerde barış nasıl olacak diye sormak da mı ayıp! PKK-BDP cephesinin, hiç saklamadıkları kırmızı çizgilerini yazmak da mı sakıncalı!(...)

İktidarlar, gündem değiştirmeyi iyi bilir. Yeni bir icat da değildir üstelik. Yeter ki, medyası soru sormadan kabullensin. Peşinden gitsin.
 Örnek çok da, TARAF ile vereyim. Gazete dün şu manşeti atmış: CHP'nin DHKP-C hassasiyeti.. Altındaki spotta da ek bilgiler var: Ankara'daki LAW'lı saldırının DHKP-C'li tetikçisi eski sendika başkanı çıktı. Polis sendikaları aradı, CHP sert tepki gösterdi.
 
Sevgili (eski) arkadaşım Oral Çalışlar neyin ne olduğunu kendi yaşamından da bilir. Bu manşeti atarken ne düşündü bilmiyorum. Ben utandım.