Televizyon
16 Eki 2012 10:17 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:16

AYŞENUR ARSLAN DİNÇ BİLGİN'İ BOMBALADI! ''NİYE BANA ASİSTAN MUAMELESİ YAPTINIZ?''(MEDYARADAR/ÖZEL)

Bengütürk Tv'ye çarpıcı açıklamalarda bulunan Ayşenur Arslan, eski patronundan girdi, yeni medya düzeninden çıktı!

Ayşenur Aslan Medya Mahallesi’ne mevcutlu döndü.. Mahallesinde konuşamadıklarını Bengütürk’e anlattı.. Eski patronu Dinç Bilgin başta olmak üzere yeni medya düzenini adeta bombaladı

Ayşenur Arslan ilk olarak Akif Beki ile ekrana dönüşünü anlattı :

“Hiç bu kadar uzun bir tatil yapmamıştım şimdiye kadar” diyor Aslan; 82’de İstanbul’a geldim. İstanbul’da yeniydim. 1 sene çalışmadım, onun dışında bu kadar uzun bir tatil yapmamıştım. Programımın çok erken bitmesi sürpriz oldu..

YENİ MEDYA MAHALLESİ İÇİN NE DİYOR?

Buna uzun uzadıya girmeyeceğim. Giremem. hatta ilerde anılarımı yazarsam, orada bile ne ölçüde girerim onu da bilmiyorum. Bu soruya tek bir cümle ile yanıt vereceğim. yeni “Türkiye’nin yeni medya düzeni ya da dizaynı ”. bu nedenle bugün ben senelerdir yalnız başına yürüttüğüm programı iki kişi yürütüyorum. fazla söze gerek yok. Arif olan anladı.

PARTNERLE SUNMAK KOLAY MI PEKİ?

Akif Beki eğer iki kişi olacaksak benim yanımda olmasını tercih edeceğim bir kişiydi. İlk hafta pek de fena gitmedi program görücü usulü program olmasından ben çok korkuyordum. Birbirini tanıyan ve görüşlerimizi bilen iki insandık. Birbirimizi ikna edemeyeceğimizi çok iyi biliyoruz. İkimiz de kendi görüşlerimizi söylüyoruz. Ben kendi adıma “o bana bir gol attı ben de ona atmalıyım” telaşında değilim.

İŞTE O AÇIKLAMALAR : VİDEO

“GAZETELERE EKRAN YASAĞINA KARŞIYIM “

Bu yasak neden çıkarıldı buna bakılmalı? Gazetelerin içi boşaltılıyor.. Siz ticari bir ürünü daha tüketiciye gitmeden içini boşaltırsanız bu rahatsızlığı anlarım. Üzerine tartışırım , ama mesele burada kalmadı… Vur deyince öldürdüler. Meşru müdafaa sırasında birini öldürmenin bile bir cezası vardır… Gazete yasağına böyle bakıyorum. Ben aşırıya kaçtıklarını düşünüyorum gazetelerin bu yasakta.. Gazeteler kendilerini yenileyemedi. En çok satan gazete bile yeni okuyucu kazanamıyor. Bunun suçunu da televizyon ve internet sitelerinde arıyorlar.. Siyaseti siyasetçi yapar ne demek? Siyaseti bütün vatandaş yapar . Gazetelerin dikkatle okunması, o gazetelerin de dolu olması lazım öğrenmek için.. Ama gazetelerin de için boşlatıldı

“GAZETELER İKTİDAR BÜLTENİ GİBİ OLMAZ”

Aleviler Ankara’da sokağa çıkıyor.. Binler orada buluşuyor, bu haber değil midir? Neden gazeteler buna yer vermedi . O halde Aleviler bu gazeteleri niye alsın.. Sadece hükümet bülteni gibi, iktidar bülteni gibi gazeteleri siz olsanız alır mısınız? Böyle bir habercilik anlayışı olmaz… Gazeteler önce kendilerini gözden geçirilmeli. Uludere olayında siz eğer haberi vermezseniz, o olayı nasıl vermeniz gerektiğini Anakara’dan işaret bekleyerek acaba ne diyecekler diye bekliyorsanız yandınız. Gazeteci talimatla haber yapmaz, gazeteci haberini bekletmez…

“ŞEHİT HABERİ VERMEMEK İNSANI YOK SAYMAK”

Bu benim içimi çok acıtan bir mevzu …Şehit cenazeleri konusunda öncüllüğü bazı meslektaşlarımız yaptı.. “İçimiz kanıyor, şehitler üzerinden tiraj yapılmaz” diye ama bunu yıllardır veriyorduk şimdi ne oldu? Şunu yapmayalım tabiî ki ; şehit yakınlarının o acı haberi aldığı andaki anları vermeyelim onlar çok mahrem anlar… Oradaki ağlamaları da tamam vermeyelim.. Ama ben sadece bir haberci olarak değil bir anne olarak şunu yapmak zorundayım “sen diyorsun ki ey evladım askere git ,silah altına gir ve öl.Ama kusura bakma ben senden söz etmeyeceğim” bu nasıl bir şey? Nasıl bu haberi görmem, görmezsin…Böyle bir ülkedeysek bu haberi vermek zorundayız “benim içim acıyor ,seyredemiyorum bile bülten“ ne demek izleyeceksin.. İçinde yanacak..İçimiz acıyacak, gözümüz yaşaracak.

“DİNÇ BİLGİN”İ BOMBALADI

“ASİSTAN MUAMELESİ GÖRDÜM “

Hakikaten söylemek istediğim bir şey var. 28 Şubat süreci yıldönümü vesilesiyle zaten çok konuşulmuştu. Sonrasında da Meclis’te araştırma komisyonu kuruldu malum. Bu çerçevede çok fazla konuşuldu, çok gündeme geldi. Gelmesi de gerekiyor; ama ben doğru biçimde geldiği kanaatinde de değilim. her neyse.. Dinç Bilgin, benim eski patronum, şöyle bir şey öyledi o çerçevede. dedi ki 28 şubat sürecinde aslında filan haber sırasında bodrum’daymış, falan haber sırasında banyodaymış, işte şu olduğunda uyuyormuş falan gibi yazık hiç haberi olmamış onun ve başka bazı patronların durumdan! şöyle dedi: gazetede 1 numara Zafer Muylu’ydu. Televizyonda da Ayşenur Aslan’dı. bunu okuduğum zaman şöyle bir şey geçti aklımdan. ben 1 numara mıydım? Televizyon haberciliğinden söz ediyor. Aslında 1 numara sayılırdım. Çünkü mutfağın başındaydım. bazı haberlerin yapılması ya da yapılmaması konusunda evet söz ve karar sahibiydim. tek değildim; ama 1 numaraydım  peki. Nitekim bu yüzden Fadime Şahin olayına girmedik, andıçlara girmedik, birçok konuda temiz durmaya çalıştık, temiz durduk vs. fakat ben dinç bilgin’in farklı Bir amaçla bunları söylediğini biliyorum. yani bir tür “GÜNAH KEÇİSİ” seçer gibi. o dönemin günahlarını alırsınız, dersiniz ki “şu adam!” ya da “şu kadın!” . benim orada başka bir duygusal reaksiyonum oldu. o da şu : Dinç Bilgin’e sormak istedim telefon açıp.. “Ya Dinç Bey ben 1 numaraydım ve siz bunu biliyordunuz da niye bana hiç 1 numara gibi davranmadınız? niye"

MEDYARADAR/ÖZEL