Medya
27 Mayıs 2017 08:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:43

Ayrılığını Medyaradar duyurmuştu! Salih Tuna Yeni Şafak'a böyle veda etti!

Usta gazeteci Salih Tuna'nın bir süredir sorun yaşadığı Yeni Şafak ile yollarını ayıracağını Medyaradar duyurmuştu.

Salih Tuna, 2006 yılından bu yana yazarlığını sürdürdüğü Yeni Şafak gazetesinden ayrıldığını duyurdu. Geçen günlerde hayatını kaybeden gazete yazarlarından Akif Emre'nin cenaze töreninde Ebubekir Doğan'ın "Yapayalnız kaldım" dediğini aktaran Tuna, "Biz varız abi' dedim son nefesimi verircesine. Öyle dedim ama bir 'biz' kaldı mı o yıllardan geriye, bilmiyorum, bilemiyorum. Bildiğim tek şey: Ben de gidiyorum" diye yazdı.

Tuna, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi öncesinde de gazeteden ayrılacağını duyurmuştu. Tuna, 2 Temmuz 2016'da "Veda yazısı" başlığıyla kaleme aldığı yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:

"Bu infaz memurlarına sessiz kalmanız felaket ağrıma gidiyor. Zaten bu naçizane yazı da veda yazısından önceki yazılar mesabesindedir. Böyle gitmez. Ya siz bir ses vereceksiniz ya da ben bir ses bulacağım."

"Yeni Şafak'ta iyi insanlar var"

"Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiği halk oylaması öncesi iktidara yakınlığıyla bilinen köşe yazarları arasında "AKP'de gizli hayırcılar var" tartışması yaşanmıştı. Gazeteci Cemil Barlas, 1ANTV'de yayınlanan "1 Haber 3 Yorum" programında Yeni Şafak gazetesine yönelik olarak "Salih Tuna dışında insan yok içinde" demişti. Salih Tuna ise Cemil Barlas'a, "Asla senin gibi düşünmüyorum; Yeni Şafak'ta iyi insanlar var" yanıtını vermişti.

Adını anmadan köşe komşusu ve AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal'ın 20 Nisan'da yayımlanan yazısında "Hiç merak etmeyin, göreceksiniz, aramıza sızdılarsa eğer, kibir abideleri, asalaklar, haşereler, çıkar sevdalıları, lejyonerler, dönekler, tembeller, varsa Fetullahçılar tek tek ayıklanacaklar" ifadesini kullandığını hatırlatan Tuna,  "Bana 'haşerat' diyen kendi gazetemin o yazarına da beni hedef gösteren 'tekfircilere' de sırf fitne çıkmasın diye cevap vermedim" diye yazmıştı. 

Tuna bugün bir veda yazısı yazarak okurlarına veda etti.

İşte o yazı:

Veda yazısı: Hadi bana eyvallah


Akif Emre abim, 81'de aynı evde kaldığımız dönemde, aynı fakültede okuduğumuz “İslamcı bir gençten” bahisle, “Hâlâ tanışmadın mı onunla?!” diye serzenişte bulunmuştu.

Ben de 17 yaşımın delişmenliğiyle, “Adama benzemiyor abi, tanışmasam daha iyi” karşılığını vermiştim.

Bakmıştı.

Sadece bakmıştı.

“Buldun da bunuyorsun” edalı bir “bakış fırçasıydı.” (Kırk yıl kesintisiz kardeşliğimiz boyunca bir kez olsun “söz fırçası” işitmemiştim. Zaten bilenler bilir, kırmaktansa kırılmayı tercih eden diğergamlardandı.)

Haklıydı.

Azdık…

Çok azdık…

O kadar ki, nerde hangi mahalle, hangi semt, hangi şehirde kim var; tek tek biliyorduk nerdeyse.

Sonra çoğaldık…

Çoğaldıkça yalnızlığımız arttı.

***

Akif abiyle 2000'li yıllardan vefatına kadar, yolda izde bir tanıdık “İslamcıya” rastlarız endişesiyle, adeta “gizlice” buluşmaya başlamıştık.

Halbuki…

“Derin ve gerçek Müslüman” manasında en hakiki, en sahici “İslamcılardandı.”

Kaçtığı, ışık hızıyla uzaklaşmak istediği gevşeklerdi; yani mürailer, yani riyakârlar, yani fırıldaklar, yani müfteriler, hülasa, Asumanlardı.

Yoksa…

Ebubekir Doğan'dan Mehmet Güney'e, İbrahim Çelik'ten (Hüseyin Su) Osman Ağırman'a, Mustafa Şahin'den Birol Küle'ye, Mehmet Kılıç'tan Hasanali Yıldırım'a kadar görüştüğü, muhabbet ettiği birçok dostu, kardeşi vardı.

***

Keramettin Aslan, Bahattin Yıldız ve Ahmet Bayazıt abilerimiz ve Ayşe Şasa ablamız gittiğinde yalnız kalmıştım.

Yine…

Yeni Şafak'ın Bayrampaşa'daki binasında Mehmet Şeker kardeşimin odasında yarenlik ettiğimiz “Derbesiye Günleri”nin yazarı Hamit Can'ımız “dâru'l-bekâ”ya göç ettiğinde ve dünyanın en güzel gülen adamı Mustafa Cambaz'ımız şehit düştüğünde yalnızlığım artmıştı.

Ve, Akif abi de gitti.

Yapayalnız kaldım!

Öyle hissettim, öyle hissediyorum…

Akif abiyi Mehmed Akif'in yanına defnettikten sonra Bahariye Mevlevihanesi'ndeki taziyede Ebubekir Doğan, “Yapayalnız kaldım; ben ne yapacağım şimdi…” diyerek omzumda gözyaşı döktüğünde, “Ya ben Ebubekir abi, ya ben!” diyemedim.

“Biz varız abi…” dedim son nefesimi verircesine…

Öyle dedim ama bir “biz” kaldı mı o yıllardan geriye, bilmiyorum, bilemiyorum.

Bildiğim tek şey: Ben de gidiyorum.

Yeni Şafak'ta bu son yazım.

Hakkınızı helal edin.

Allahaısmarladık.