Röportaj
04 Mar 2012 08:55 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:24

"AYDIN DOĞAN İLE ERTUĞRUL ÖZKÖK AYRILMAZ İKİLİ GİBİDİR"

Gazeteci-yazar Serdar Turgut, eski patronu Aydın Doğan ile Ertuğrul Özkök arasındaki polemiğe değindi!

Popüler kültür dedektifi olduğunu söyleyen gazeteci-yazar Serdar Turgut ile son kitabı ’Sıkıştırılmış-İçimdeki Budala’ vesilesiyle buluştuk. Köşe yazarlığı maceramda hayli büyük rolü olan bir meslek büyüğüm kendisi; haliyle kalbimdeki yeri bambaşka. Mizahın, yazarlığının gücünü gösterebildiği asıl alan olduğunu söyleyen Turgut ile medyadan siyasete, mizahtan cinselliğe birçok konuda söyleştik.

Bir film senaryosu yazan ama fazla ’terbiyesiz’ olduğunu düşündüğü için karısı Rana Hanım’dan çekinen ve hikayeyi yayınlamayan Serdar Turgut, köşe yazılarıyla pek çok polemik yaratmış, zaman zaman gündemi belirlemişti. Bol kahkahalı, çok bol ’bip’li ve eğlenceli sohbetimizde pek çok ünlü ismin de kulaklarını çınlattık...

- Kitap kapağı ilginç..
ABD’nin meşhur markası Campbell’in domates çorbası kutusu bu. Pop kültürün ikonudur. Biz de örnek aldık ve ilginç bir kapak oldu.

- Yeni fotoğraf da çektirmediniz kapak için.
Hayır, hep genç kalmak istiyorum.

- Adı da ilginç.
Dostoyevski’nin ’Budalası’na gönderme yaptık. İçimdeki budalayı anlattım.

- Kitap sanki Serdar Turgut’u anlama kılavuzu gibi geldi bana..
Bu tür yazılara AKŞAM’da başlamıştım bilirsin, en zor yazı türü. Örneğin çay bardağını anlatacaksın. Çayın tarihine gideceksin, bardağın tarihine gideceksin sonra bunların popüler kültürde nasıl buluştuğuna bakacaksın. Çeşitli kültürlerde çayın anlamı nedir anlatacaksın. Çok parçalı ve boyutlu bir bakış açısı sunacaksın okuyucuya. Ele aldığım her konuda bunu yapmaya çalıştım.

- Üstelik tüm bunları okuyucuyu sıkmadan ve eğlendirerek yapacaksın. Siz eğlenirseniz okuyucu da eğlenir.

- Çok eğlenceli yazılar yazıyorsunuz ama dışardan bakınca çok güler yüzlü, eğlenceli biri gibi görünmüyorsunuz.

ÇAPKIN OLAMAM ÇÜNKÜ
İstersem çok eğlenceli olabilirim. Ama haklısın sosyal açıdan sorunları olan biriyim. İletişim konusunda sıkıntım var anlayacağın; ama sanırım yazarlarda var bu durum. Birebir ilişkide kötüyüm ama seninle yazışsak harikalar yaratabilirim. Yüz yüze yapamıyorum, işte bu sebeple çapkın da olamadım, ona üzülüyorum.

- Peki insanların size yanaşması, tanıma isteği de sizi sıkıyor mu?
Hayır, benim gibi bir yazar olmanın bir avantajı var bu toplumda. İnsanlar sizi fiziksel ve ahlaki zaaflarınızla kabul ediyor. Bir yanlışınız varsa onu abartmadan kabul ediyor. Güzel olmam gerekmiyor hatta iç güzelliğim olması gerekmiyor.

- Beynimle gülerim demişsiniz nasıl bir  şey bu?
Diyelim ki bir stand-up komedyeni seyrederken herkesin kahkahalarla güldüğü bir noktada sadece tebessüm ederim. Ancak oradaki espri beynimde öyle bir yer eder ki, hatta hayatımı değiştirir. Böyle dinlediğim 30 yıl önceki espriler vardır, kafamdadır bir şekilde. Bunları bazen mizah yazılarımın içinde kullanırım. Gülmek bende ansiklopedik bilgi.

RECEP İVEDİK BİR ŞAHESER

- Bazı esprileriniz 30 yıl sonra da yazsanız gülünecek gibi. Karısı hakkında atıp tutan stand-up’çı gibi.
Çünkü çok büyük komedyenlerin esprileri onlar. Henry Youngman çıkar, yüzünün ifadesi hiç değişmez gülmeden, tebessüm bile etmeden konuşmaya başlar. Çatlarsınız gülmekten. Bence stand-up komedyenleri en zeki insanlar.

- Türkiye’de bu anlamda kime gülersiniz?
Cem Yılmaz’a çok gülerim, şimdilerde Ata Demirer’e gülüyorum. Stand-up’ını seyretmedim ama çok güleceğimden eminim. Seyredip üzerinde çalışacağım.

- Şahan Gökbakar’a güler misiniz?
Şahan’ın filmlerine çok gülüyorum.

- Aa şaşırdım, sanki Şahan’a gülmem diyeceksiniz gibi geldi bana.
Recep İvedik bence bir şaheser. Beğenmez olur muyum? Yaptığı esprinin terbiyesiz olduğuyla zerre kadar ilgilenmiyorum. Bir ekoldür, ’slapstick’ denir. Terbiyeli olmak gibi bir zorunluluğumuz yok ki. Kahkahalarla gülerim ona, beynimle değil.

- Zencilere bakarak dalga geçen komedyeni yazmışsınız. Bizde o kadarına cesaret edilemez.
Don Rickles üzerinde ’hate’ (nefret) yazan bir tişört giyer. Neden nefret eder? Her şeyden! Son zamanlarda mizahı öldüren bir şey var. Political correctness. Herkesle ona göre konuşmak ihtiyacı. Yaşlıyla yaşlı gibi konuşmak, beyaza beyaz gibi, zenciye zenci gibi. Kimseye kıracak bir şey söylememek. Bu mizahçıyı öldürür. Mizahçıya hakaret etme şansı vereceksiniz. Amerikan anayasasının fikir özgürlüğü bölümünde, çok geniş bir tanım vardır ve bazı hakaretler de özgürdür bu kapsamda. Küfür edebilirsiniz. Nasıl söylediğinize ve hangi şartlarda söylediğinize bakarlar ve dava konusu olmayabilir. 

- Bizde durum nasıl?
Bu durum yüzünden dava edildim hatta iki yıl hapis de yedim. O konuya girmeyeceğim dava olduğu için. Bazı şeyler yazıldığı zaman, mesela bir seri katili yazıyor olsam ve seri katilin yaptığı cinayetleri anlatsam, cinayetlerden nasıl hoşlandığını, hatta cinayet işlerken orgazm olduğunu yazsam beni tutuklayacaklar. Yazar olarak ben sorumluyum, oysa cinayetleri ben işlemedim ki. Bunu ayırt edemiyorlar.

GENÇ NÜFUS DA AVAM

- Zaman içinde ilerlemedik mi gelişmedik mi mizahi açıdan?
Türkiye’de hakikaten bir değişim var. Artık cinsel espri kaldıran yok, ülke çok avamlaştı. Ciddi olduk, avamlaştık ve hayat kalitesi düştü. Gelişiyoruz, ekonomimiz iyi ama bu avamlık devam ederse hayat kalitemiz ciddi şekilde düşmeye devam edecek.

- Genç nüfus fazla, eğitim düzeyi artıyor nasıl oluşuyor bu durum, bir tezat yok mu?
Genç nüfus da avam. Farklı olması lazım ama biraz da bilinçli olarak oluyor. Burada iktidarın ve muhalefetin de sorumluluğu vardır. Siyasetin yapılış biçimi, konuştuklarımız ve siyasete yeni girenlerin tavırları, bunlar bizi modernlikten çıkarıyor. Biz gelişiyoruz tamam ama modernleşmeyi bırakarak. Çünkü bu insanların modernleşmekle alakalı sorunları var. Kendilerine göre modernliği tanımlayamadılar. Modern insan bazen kendini kapıp koyuveren, alternatif düşünen, marjinal olabilen insandır. Bunların marjinal olma anlayışları yok. Hepsi sıradan, tek bir tip insan var.

- Az gülmek erdem mi sanki?
İnsanlar ahlaklı olacak diye avamlaştı işte. İslami ahlaktan bahsediyorlar. Eğlenmek sanki kötü, eğlence yanlış bir şey. Her insan susturuluyor, siyasi bir söylemi de olabilir, alışılmadık bir fikri de olabilir. Değişik fikri olan her insanın susturulması nedir? İnsanın hemen damgalanması da avamlaştırıyor, vasatlaştırıyor.

GAZETECİLİKTE DE BÖYLE..

- Vasatlık hayatın her alanında mı?
Gazetecilikte de var. Eskiden gazetecilikte değişik bir şey yazan, farklı davranan insanlar ön plana çıkardı. Şimdi bilineni en bilinen şekilde yazan alkışlanıyor.

- Yani hepimiz aynı şeyi düşünelim, aynı şeyi yazalım!
Siyasi iktidar bunu istiyor. Bu çok tehlikeli. Bir toplumu içten içe öldürebilir. Türkiye de ölüyor bence, bunca gelişmesine rağmen.
- 30 yıl önce yazdığınız yazılar daha mı müstehcendi?
Onları şimdi yazamazsın. Hemen davalar açılıyor, insanlar gerçekten öfkeleniyorlar. ’Penis’ deyince öfkeleniyorlar! Bir toplumun yok oluşunun başlangıcıdır bu.

- Sadece iktidara yakın olanlar mı bu durumda?
Hayır herkes öyle çünkü vasat davranan yükseliyor. Eski dönemden bazı insanlar da şimdi geriye gidiyor, seslerini duymuyorsun yani. Onlar, o fikirler toplum tarafında reddedildi gibi görünüyor ama o taraftan da bir-iki yıl içinde patlama olacak.

- Gazeteler bitecek mi, ömrü tükeniyor mu?
Hey şeyin yeri ayrı, gazete asla ölmez. Tamam teknoloji gelişti haberler elimizin altında ama dünyada işler tersine de gitmeye başladı. Öldü denen gazeteler, yeniden doğdu. Kitaplar için de ölecek deniyor. Tabletle kitap okumak, ruhsuz bir aletle okumak aynı zevki vermez. Tamam, siz kütüphanenizi elinizde taşıyabilirisiniz ama en değerli kitaplar yine kağıda basılacak. İnternetten haber sahibi  olursunuz ama ayrıntıyı, bilgiyi, uzun yazılmış makaleyi gazeteden okursunuz. Gazete elit bir  toplum kesimine hitap edecek, internet ise vasatlara.

- Yazılarınızı sever misiniz, tatmin olur musunuz yazdıklarınızdan?
Bu konuda mütevazı olamayacağım. Ben iyi yazıyorum. Her konuda ne olursa olsun, iyi yazarım. Kendim için yazıyorum sadece. Yazıyı beğenirsem olmuştur.

- Yazarların karanlık tarafları var diyorsunuz, sizin de var mı?
Cinsel takıntılarım ve fetişlerim var.

- Bunları yazıyorsunuz da. Hala tepki alıyor musunuz?
Alıyorum. Tek tip cinsel ilişki türü olacak sanki. Ben yapamam sıkılırım, tek tip bir seks de yapamam.

- Okuyan niye öfkeleniyor ki, siz kendinizden bahsediyorsunuz...
Öfkeleniyorlar çünkü bastırılmış cinsel fetişleri var. Çoğu eşcinsel ya da fetişi var bilmiyor, korkuyor. Kadın ayağını yalasa daha iyi sevişecek. Bunu kendine söyleyemediği için de karısını öldürüyor. Böyle bir durum var.

AYŞE ARMAN YAŞLANMA FİKRİNE TEPKİ GÖSTERDİ

- Kadın versiyonunuz olabilir mi?
Ayşe Arman var işte, gayet iyi becerdi.

- Onunla da kapıştınız bir ara.
Ben ona ’Yaşlandık’ dedim bana kızdı. Neden kızıyor ki, ona yaşlı kadın demedim ki. Ben yaşlandım o da yaşlandı. Bu fiziki bir yetersizlik değil. Farklı konular bulmalıyız. Cinsel hayatımın sonuna geliyorum neredeyse, hala penis yazmamalıyım. Kendimize yeni konular bulmalıyız. O da çoluk çocuğa karıştı, inandırıcılığını yitirir birlerinin peşinde koştuğunu anlatan yazılar yazarsa. O da bana ’Zavallı’ dedi, hatta sen de yazdın.

- Yazarların birbirini anlamaması bana tuhaf geliyor.
Burada anlamama yok, psikolojik bir tepki var. Yaşlanma fikrine tepki gösterdi veya benim kötü niyetli olduğumu düşünüyordur. Sevmiyordur, sevgisizliğini dile getiriyordur. Doğal bir şey söyledim.

- Nuray Mert’in uzaklaştırma hikayesi için ne diyeceksiniz?
Memlekette böyle bir ortam var. Bazen güçlüler hoşlanmadıkları kişilerin işine son verirler, faşizmdir bu.

- Bir yandan da ’Adı duyulmamış ve haklarına sahip çıkılmayan birçok gazeteci var, Nuray Mert’e neden üzülelim’ diyorlar.
Elbette onlara da üzülüyoruz. Bazen ismi çok bilinenin şahsında başkalarını da savunuyorsundur. Hayat ’ünlü’ler üzerine dönüyor.

- Kimi okursunuz, seversiniz?
Ertuğrul’u severim hala.
- Hala?
Siyasi yazılarını değil ama popüler kültür yazınca çok hoşuma gidiyor. Yılmaz Özdil severim.

- Ertuğrul Özkök’ün durumu ne Allah aşkına, gidiyor mu?
Ertuğrul istifa etmiş sözde, yok böyle şey. Onlar Aydın Bey’le ayrılamazlar. Aydın Bey ona ’şerefsiz’ demedi. Ertuğrul da ’yapmadım’ dedi zaten.

- Yapmadı mı, siz yakınsınız?
Yapıp yapmadığını bilecek kadar yakın değilim. İşle alakalı gelişmeleri bana anlatmazdı, iyi ki de anlatmadı. Ertuğrul ile bağlantılı bir iş değil bu bahsedilen.

- İstemeden kırdığınız kişiler olmuş yazılarınızda, hatta yargıya intikal edenler var. Sizi üzen oldu mu yazılarıyla?
Yok olmadı, aklıma gelmedi.

- Zaten herkese anlayışlı olmayı anlatmaya çalışırken alınmamanız lazım.
Hakkımda söylenebilecek her şey söylendi. Anormal dendi, sapık dendi, penis yazarı dendi. Bunların hepsini güzellikle kabul ediyorum.

Cemaatçi değilim

- Cemaatçi deniyor size?
Biliyorum. Yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyorum. 

- Ne yanlış anlaşıldı?
Ben Atatürkçü, laik ve seküler cumhuriyete inanan biri olarak, cemaate itici olarak bakmıyorum. Kucaklaşıcı bakıyorum onların içine girerek, onları anlamaya çalışıyorum. Gerekirse onlar gibi davranıyorum. Namaz kılmıyorum, dindar değilim. Fetullah Gülen’e aşırı bir saygım yok, gördüm onu. İnsanları sevdim. O insanlar bize anlatıldığı gibi değiller. Şeriat istemiyorlar, siyasi bir amaçları yok. Çıkar bağlantıları var.

- Siyasi bir oluşumları, arzuları yok mu?
Hayır hiçbir şekilde yok. Bazıları onların gücünü kullanıyor olabilir. O güç de örgütlü değil. Bazı insanları küçük yaşta alıp okutuyorlar, onlar da müthiş bir vefa duyuyor. 

- Savcılardan, hakimlerden bahsediliyor.
Bu insanlar bir yerden emir alarak bir şey yapmıyor. Buna adım kadar eminim. Onlara emir verecek insanı da tanıdım emir aldığı söylenen insanları da. Böyle bir bağlantı yok. Ancak bu insanlar ’Biz büyüğümüzü koruyalım, ona kötülük yapanları içeri alalım’ diye harekete geçmiş olabilirler.

- Bu da pek masum değil ama.
Bir olasılık zaten. Vefa borcu sadece.

- Cemaatçi olduğunuzu yazanlar sıradan insanlar değil. Yanlış anlaşılmak gücünüze gitmiyor mu?
Hiç gitmiyor. Sürecin bir parçası bu. Niye bana cemaatçi dendiğini biliyorum aptal olmadığım için ve neden denmemesi gerektiğini de yazıyorum. Israr ediyorlarsa kötü niyetliler demektir. Bir kısmı da Ergenekoncu onların. OdaTV’de çok yayın yapıldı benim için mesela.

- Neden böyle oldu?
Onların çoğu da arkadaşımdı eskiden. Böyle bir yol seçtiler. Tarihi bir yanılgı var. Cumhuriyetin ilk döneminde bitmiş bir ideolojinin devamı bu; halkın ve dininin bu sistem için tehlikeli olduğunu düşünüyorlar. Ne yapılırsa yapılsın her şekilde bu düşüncenin ezilmesi gerektiğine inanan Kemalist ideoloji. İşin içinden kendini Ergenekon canavarı olarak görenler çıkamıyor. Tarihe kafalarını vuruyorlar, tarihi bir yenilgi bu.

Elif AKTUĞ / AKŞAM