İnfial
09 Mayıs 2016 09:43 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:30

Artıları ve eksileriyle...AKP'de kim "Genel Başkan" olacak?

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, AKP ‘de “genel Başkanlık” için adı geçen kimi isimlerin muhtemel şans ve potansiyellerini değerlendirdi…

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun biraz “sevimsiz” bir şekilde görevden uzaklaşma kararı almaya zorlanmasından sonra gözler 22 Mayıs’taki Olağanüstü Kongre’ye kilitlenmiş durumda. Çünkü o gün sadece “Genel Başkan” değil aynı zamanda “Başbakan”da seçilmiş olacak. Dolayısıyla “çifte önemde” bir kongre olacak bu. Önümüzdeki dönemin şekillenişini de belirleyecek…

Lakin bu kez yapılacak kongrenin ayrı bir özelliği var gözüküyor. Normalde partiler adaylarını demokratik bir şekilde belirlerler ve yapılacak oylama sonucu yeni başkanlarını seçerlerken bu kez öyle olmayacağa benziyor. Hoş, kâğıt üzerinde gene böyle ama herkes biliyor ki aslında Cumhurbaşkanı ve AKP’nin “Doğal lideri” Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği kişi “Genel Başkan” dolayısıyla “Başbakan” olacak. Gerçi Davutoğlu seçilirken de böyle olmuştu ama o zaman -hiç değilse “görece özerkliği” olan- kendi başına inisiyatif geliştirebilecek bir “başbakan” beklentisi de vardı. Şimdi ise başbakandan çok “Yardımcı isim” seçilecek gibi duruyor. Başbakanlık makamı giderek “sembolik” bir ayrıntıya dönüşüyor. Sahne ve dekorlar buna göre hazırlanıyor!

SÜTTEN AĞZI YANAN YOĞURDU ÜFLEYEREK YİYECEK!..

Oysa şimdi o “beklenti” tümüyle yok olmuş durumda. Bunun ana sebebi ise Erdoğan’ın hiçbir şekilde kendisiyle sürtüşebilecek, uyum problemleri gösterebilecek ve daha da fenası başkanlığını riske atabilecek bir ismi istememesi. Bu anlamda sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yiyecek!

Bu yüzden Davutoğlu’na “son başbakan” benzetmesi yapan da var yerine gelecek olanı “Bakanlar Kurulu Koordinatörü”, “uzaktan kumandalı başkan”  ya da “mutemet kişi” olarak tanımlayanı da. (Dikkat edilirse “emanetçi” denilmiyor çünkü artık geri dönülecek, “emanet edilen” bir makam yok.) Cümle alem bu “gerçeği” kabul etmiş gözüküyor. Herkesin kendine göre bir tanımı var. 

Buradaki tüm ihtiyaçları “Erdoğan’ın ihtiyaçları” ve “öncelikleri” belirleyecek görünüyor. Öyle anlaşılıyor ki artık “İkinci Davutoğlu vakası”na müsamaha gösterilmeyecek. Bu yüzden daha baştan dizginlerin sıkı sıkıya elde tutulmasında yarar görülüyor. Kongre bunu pekiştirecek bir “formül”, bir “zorunlu prosedür”, bir “teknik ayrıntı” gibi gözüküyor adeta. İşin aslı –hukuken öyle olsa da- ne “Genel Başkan” ne de “Başbakan” seçilecek. Daha doğrusu bunlar –şimdilik- mecburiyet gereği böyle…

Görünen o ki, seçilecek olan Beştepe ile Bakanlar kurulu arasında iletişimi sürdürecek, orada alınacak kararları bakanlar kurulunda onaylatacak bir “noter” vazifesi görecek. Bunun bahanesi ise “sistemin artık değiştiği” ve zaten “fiili başkanlığa” geçildiği olacak. Yeni anayasa netleşene kadar da bu “zorunlu bir uygulama” olarak sürecek.

Dolayısıyla yeni göreve gelecek herkes bunu “bilerek” o makama talip olacak (Atanacak da diyebiliriz!) demektir. Ne kadar sindirir bilemem ama istese bile fazla bir “iddiası” olamayacak. Popüler tabirle “düşük profilli bir aday” aranıyor. “Güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan” formülü  pratikte yürümüyor. 

HADİ BİRAZ ADAY-TOTO OYNAYALIM!..

Hiç şüphesiz daha şimdiden bazı kişilerin adı dolaşıma girdi. Hatta bazı isimlere daha fazla öncelik veriliyor. Hepsinin kendisine göre bir diğeri karşısında avantaj ve dezavantajları var. Ancak partiye “lider” aranmıyor. Dolayısıyla bu vasıflar tam olmayabilir. (Hatta olmasa iyi olur!) Gene de bazı özellikleri olmalı ve siyaseten de işe yaramalı. Tabii son anda hiç umulmadık bir “sürpriz isim” çıkabilir. Şimdi tek tek bu isimlere bir göz atalım:

Binali Yıldırım: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım şayet “sadakat” kriteri temel kriter olacaksa Erdoğan açısından en uygun isim. Davutoğlu’nun uzaklaştırılmasında onun da hayli aktif olduğu öne sürülüyor. Zaten sıralamada öncelik ona veriliyor. Ancak belli ki onun adaylığını çelmelemek için yapıldığı anlaşılan medyaya oğlunun kumar görüntülerinin servis edilmesi olayı (Artık kimler sızdırdıysa) durumunu hafiften sarsmış görünüyor. Mutaassıp bir kitle için bu imaj tam oturmayabilir. Gene de şansı yüksek görünüyor.

Berat Albayrak: Enerji bakanı. Ancak onun asıl özelliği Erdoğan’ının kızı ile evli olup, dolayısıyla “damat” olması. Bu durum güvenilirlik katsayısını arttırsa da aleyhine de olabilir. Siyasette henüz tam “pişmemiş” oluşu ve 17 Aralık iddialarında adının geçmesi de bir dezavantaj. Şayet Erdoğan “aile yönetimi mi kuruyor” eleştirilerini göze alabilirse neden olmasın?

Efkan Ala: İçişleri Bakanı olarak terörle mücadele konusunda deneyim kazanmış biri. Terörün yoğunlaşma alametleri gösterdiği bir dönemde uygun bir isim olabilir. Ancak bu özelliği tek başına yetmeyebilir. Buna rağmen olabilir.

Bekir Bozdağ: Adalet Bakanı Bozdağ Erdoğan’a yakın isimlerden. Ancak pek “karizmatik” değil. Muhtemel bir ara ya da erken seçimde kitleleri arkasından sürükleyebilir mi bilinmez.  Gene de aranan temel şartlara haiz.

Numan Kurtulmuş: Başbakan yardımcısı Kurtulmuş AKP’ye Saadet Partisi ve HAS Parti Genel Başkanlığı’ndan gelmiş bir isim. Genel Başkanlık deneyimi var. Ayrıca düzgün fizik ve konuşmaya sahip. Ancak son “Pelikan Dosyası”nda hakkında “Can Dündar serbest bırakılınca, sevinçle karşıladı. REİS “karara saygı duymuyorum” deyince, hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş çıkıp ‘Cumhurbaşkanı’nın şahsi fikridir’ diyerek makamı küçümsemeye kalktı.” denilmesi aslında isminin çoktan çizildiğinin bir işareti sayılabilir. Bu yüzden birileri “sorun çıkarma potansiyeli yüksek” ve “sakıncalı” olarak değerlendirebilir.  Temkinli olunacaktır.

Mehmet Müezzinoğlu: Sağlık Bakanı Müezzinoğlu aslında beklenen kriterlere uygun gözüküyor. Olabilir.

Yalçın Akdoğan:  İletişimci ve gazeteci kökenli. Nispeten genç. Konuşmaları düzgün. Olabilir.

Mehmet Ali Şahin: AKP Genel Başkan Yardımcısı ve kurucularından. Örgütten gelen bir isim olarak “Genel Başkanlık” için uygun bir isim. Ancak “Başbakanlık” için tartışılır. Gene de mümkün.

Ömer Çelik: AKP Sözcüsü olarak medyada tanınıyor. Kuruluşundan beri var. Yeter mi bilmem.

Mahir Ünal: Kültür ve Turizm Bakanı olan Ünal kamuoyunda pek tanınmıyor. Sürpriz olur!

Süleyman Soylu: Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’da Demokrat Parti’de (DP) genel başkanlık deneyimi olan isimlerden. Karizması var. İsmi zikredilse de şu an için zayıf ihtimal gibi gözüküyor.

İsmet Yılmaz: Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz “askeri cenaha yakın” olmakla bir avantaj sağlayabilir. Ancak yetmez. Sürpriz olur. 

Mustafa Şentop: Başkanlık sistemi ve anayasa üzerine aktif çalışmaları var. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı. Davutoğlu’ndan geçmişte bakanlık için veto yemesi avantajı. Ayrıca “yeni anayasa ve başkanlık” beklentilerine hukuki cevap ve inisiyatif getirebileceği için tercih nedeni olabilir. Gene de sürpriz.

MUHALİFLER ADAY ÇIKARTACAK MI?

Yaklaşan kongreye ilişkin ortaya atılan önemli bir soru da muhaliflerin ne yapacağı. Aday göstermeleri kazanma ihtimallerinden çok bir “prestij” meselesi, inadına “bizde varız” ya da “şan olsun” demek için ortaya atılabilirler. Eğer kendileri aday çıkartamazlarsa “Numan Kurtulmuş’u destekleyecekleri rivayet ediliyor ama henüz bir stratejileri yok gibi. Tavırlarını gelişmeler ve aday veya adaylar belirleyeceğe benziyor. (Örneğin Damat berat Albayrak’ın aday olması gibi)  Ali Babacan’ın aday olabileceği söyleniyor ama Babacan bugüne kadar pek “kokmaz bulaşmaz” bir tip imajı çizdi. Bu yükü sırtlar mı bilmem.

Henüz kendi “bildirgeleri” olan, parti içinde bir “akım”a (Geçmişteki Erbakan’a-Kutan’a  karşı “Yenilikçiler” gibi) dönüşmedikleri ve bu şansları da pek gözükmediği için en nihayetinde “Ehven-i Şer” tercihler yapacaklar gibi. Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi “ağır toplar” çoktan havlu atmış göründükleri için toparlayıcı bir liderliğe de sahip değiller. Yakın dönemde “Hamamönü Hareketi” denen bir “kıpırdanış” Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin, Suat Kılıç ve Cemil Çiçek etrafında oluşmuş olsa da fazla ve etkin bir varlık sürdüremediler. Siyasi bir” ağırlık” noktası, bir “çekim merkezi” oluşturamadılar.

Dolayısıyla şayet muhalifler aday çıkartırlarsa adayları “niceliğe” değil, “niteliğe” dönük olacak. “Manevi” ve “sembolik” anlamlı ve “prestij”e yönelik, salt iddiayı sürdürmek için öne çıkabilirler. Ancak “Reisçiler” duruma o kadar hakim görünüyorlar ki, bunun bile fazla bir anlamı olmayabilir. Sadece seyretmekle yetinmeleri daha mümkün.

SONUÇ

Burada adı geçen hiçbir isme karşı özel bir sempatim veya antipatim yok. Ben  sadece bir “siyasi analist” olarak dışa yansıyanlar doğrultusunda (Doğru veya yanlış) sezilerim ve zihnimde oluşan subjektif imajlardan hareketle bir değerlendirmede bulunmaya çalışıyorum. Şüphesiz son dakikaya kadar başka isimlerde ortaya çıkabilir. (Tabii o vakte kadar kimi ayak oyunları, “itibar infazları da yapılabilir o başka!.)  “Şu olacak” , “bu olacak” gibi bir iddia ya da tahminim de yok. Ben sadece anın fotoğrafını çekmeye çalışarak bir değerlendirmede bulunmaya çalışıyorum. Fazlası değil!

Ancak AKP’deki Genel Başkanlık ve dolayısıyla Başbakanlık yarışının Türkiye’nin yakın geleceğine damga vuracağını görüyor, Olağanüstü kongreye ve muhtemel adaylara başarılar diliyorum…

Sonuçta kesin olan tek şey kim kazanırsa kazansın aslında kazanan Erdoğan olacak!..

09.05.2016.

atillaakar@gmail.com