YILMAZ ÖZDİL SAVAŞ ÇIĞIRTKANLARINA SESLENDİ; ''BU İŞİN VEBALİ WAR!''

Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, geçen sene İsrail için yazdığı bir yazıyı bu sene Suriye'ye uyarladı!

Bu işin vebali war!

Sene 1996.

Kardak krizi yaşanıyor, Ege’de it dalaşı yapılıyor, hedefe kilitleyen “seni vurdum” diyerek, savaş oyunundaki üstünlüğünü kanıtlıyor, Türk F16’sı Sakız Adası civarında Yunan Mirage’ıyla kapışıyordu... Ki, Mirage harbi harbi vurdu F16’mızı, Magic füzesiyle!

*

Kurmay Yarbay Osman Çiçekli fırlatma koltuğunu çekebildi, Yüzbaşı Nail Erdoğan atlayamadı, şehit oldu.

*

(İki çocuk babası yüzbaşımızın cenazesi hâlâ çıkarılmadı. Çakıldığı yer, 450 kulaçtı. Türkiye’nin o derinliğe ulaşabilecek kabiliyeti yoktu. Yabancı sivil uzmanlarla temasa geçildi. 4 milyon dolar istendi. Oo-ooo, çok para denildi herhalde ki, ödenmedi maalesef... Yüzbaşımızın ailesi, söz konusu 4 milyon dolar ve tazminat için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açtı. Çırpınıyorlar. Bildiğim kadarıyla, henüz bi neticeye varılamadı.)

*

Yarbayımız ise, vuruş anında yanmıştı, ağır yaralıydı ama, bayılmadı, bir saatten fazla denizde kaldı, Yunan helikopteriyle kurtarıldı, Sakız hastanesine götürüldü. Mirage’ın pilotu Yüzbaşı Thanos Grivas ziyarete geldi, “pardon” dedi, “emniyeti açık unutmuşum!”

*

Yetkililerimiz tarafından utanmadan “arıza” denilerek, Türk halkından gizlenen bu gerçek... “Hain” damgası yemeyi göze alan Yunan gazeteci Panos Koliopanos tarafından ortaya çıkarıldı. “Kanıt” fotoğraf yayınlandı. Türk F16’sını düşüren Yunan Mirage’ının burnuna “Türk bayrağı” çizilmişti.

*

İkinci Dünya Savaşı’nda Amerikan pilotlarının başlattığı gelenekti bu... Vuran, vurduğunun bayrağını “madalya” gibi uçağının burnuna kazıyordu. Pardon mardon hikâyeydi yani... Yunan pilot, bilerek, kasten vurmuştu. Türkiye gıkını bile çıkarmadı, sineye çekti.

*

Muavenet’i ve kafamızdaki çuval’ı bi kenara bırakıp, makarayı az daha geriye saralım...

*

Sene 1967.
Arap-İsrail savaşı başlamıştı. Birleşmiş Milletler 9 Haziran’da ateşkes ilan edilmesi için uğraşıyor... ABD bi yandan İsrail’e silah veriyor, beri yandan Arapları komple kaybetmemek için ateşkese destek çıkıyordu. Tavşana kaç, tazıya tut vaziyeti, İsrail’in canını sıkıyordu.

*

Amerikan istihbarat gemisi Liberty, ateşkese sadece 24 saat kala, Gazze açıklarına geldi. İsrail keşif uçakları, sabahla öğle arasında sekiz defa Liberty’nin üstünde turladı. Gemiyle pilotlar arasında iki defa irtibat kuruldu, Amerikan gemisi olduğu teyit edildi, ki, mevsim yaz, görüş açık, Amerikan bayrağı apaçıktı. Saat 14... Tık, Liberty’nin telsiz frekansları bloke edildi!

*

Önce iki Mirage göründü, daldılar, vurdular. Roketleri sürpriz kroşe gibi suratına yiyen Liberty, nerden geldiğini şaşırmıştı. N’oluyo demeye kalmadan, üç Super Mystere göründü, daldılar, peş peşe yangın bombalarını bıraktılar. Kaptan, bi umut, belki fark ederler diye, cayır cayır yanan gemiye beş metrelik tören bayrağını çektirdi. Nafile... Mirage’lar geri döndü, vurmaya devam etti. Hava saldırısı 22 dakika sürdü, 9 ölü, 60 yaralı, ağır hasar vardı.

*

Bitti sanılırken... İsrail hücumbotları geldi, portakal kasası gibi duran gemiyi torpilledi, üçü ıska, ikisi tam isabet, gövdede delik açıldı. Mirage’ların ilk vuruşunda savunma silahları darmadağın olan Liberty, çaresizdi. Amerikan bahriyelileri can havliyle botları indirmeye çalışıyordu, ki, hücumbotlar alenen savaş suçu olmasına rağmen, kurtarma botlarını da taradı.

*

Bir saat 15 dakika, aralıksız ateş altında kaldılar, cehennemden farksızdı. Neticede, kıyıya vuran balina gibi, Malta sahiline kapağı attı Liberty... 34 Amerikalı ölmüş, 171 Amerikalı yaralanmıştı. Gövdede 82 roket, üç binden fazla mermi izi vardı. Ve, ateşkes ilan edildi!

*

İsrail “pardon” dedi, “biz onu Al Kuseyr isimli Mısır gemisi sanmıştık, karıştırmışız!”

*

Halbuki, Liberty’le İsrailli pilotların karşılıklı konuşup, teyitleşmesini boşver... Al Kuseyr 80 metre, Liberty iki katı, 152 metreydi. Al Kuseyr kum kosterine benzerken, Liberty’nin her tarafı devasa radar-çanak antenleriyle doluydu. Al Kuseyr’i Liberty sanmak, ikinci el Lada’yı Cadillac’la karıştırmaya benziyordu. Üstelik, Al Kuseyr’in yüzemez halde olduğunu ve İskenderiye Limanı’nda iskeleye bağlı bulunduğunu, elbette herkes biliyordu.

*

Daha enteresanı... İsrailli pilotlar, geminin Liberty olduğunu belirtiyor, vur emri alıyor, bu telsiz konuşmaları ABD Beyrut Büyükelçiliği tarafından kaydediliyor, ABD eski Lübnan Büyükelçisi Dwight Porter tarafından 1991’de itiraf ediliyordu. Buna rağmen, soruşturulmadı iyi mi... ABD Kongresi tarafından soruşturması açılmayan tek olay olarak tarihe geçti.

*

Diyeceksiniz ki, e-ee?
E’si şu...
Akdeniz’e it dalaşı’na yolluyoruz, gemi filan gönderiyoruz ama, vururlarsa n’apacağız?

*

Hatırlayan hatırlar...
Geçen sene yazmıştım bu yazıyı.

*

İsrail’e niyet...
Suriye’ye kısmet!

*

Keşif uçağımızı vuran Suriye “hay Allah, vurduktan sonra Türk olduğunu anladık, pardon” filan deyince... Miting meydanı “kahramanları” okusun diye, gene yazayım bari dedim.

*

Ve, başladığım gibi bitireyim:
Höt zöt...
Atıp tutmak...
Esip gürlemek iyi de...
Bu işin vebali war!

*

NOT:
İsim Şehir Bitki’nin imzası da, bugün saat 14’te, Akmerkez Remzi Kitabevi’nde war.

Yılmaz Özdil / HÜRRİYET