UMUR TALU 'HAYATA DÖNÜŞ'Ü YAZDI; "MEDYA DESTEĞİ OLMADAN O TUFAN OLMAZDI"

Gazete Habertürk yazarı Umur Talu, 2000 yılında 'Hayata Dönüş' adı altında bir katliam yapıldığını iddia etti..

Geçmiş diye bir şey yok!

Aralık 2000’de (seri) katliam oldu.

Türkiye’nin, başta ve özellikle İstanbul, birçok cezaevinde tutuklu ve hükümlüler devlet tarafından katledildi.

(Gösterime giren F Tipi Film, başta Grup Yorum, çok sayıda yönetmenin bakışıyla bunu anlatıyor.)

Bu katliama “Hayata Dönüş Operasyonu” denmişti, yıllar sonra taammüden ölümüne harekât adının gerçekte “Tufan” olduğu ortaya çıktı.

Tufan, yani canlıları yok eden ilahi felaket adını taşıyan kanlı günlerin birkaç unsuru vardı:

1. Cezaevindekiler

2. Koalisyon hükümeti: DSP, MHP, ANAP

3. Genelkurmay, Jandarma Genel Komutanlığı

4. Adalet ve İçişleri bakanlıkları ve bürokrasisi

5. Medya.

***
4 numaranın organizasyonu, 3 numaranın bastırması, 2 numaranın siyasi karar vermesi ve 5 numaranın yataklık, yanaşmalık ve kan kokan propagandasıyla 1 numaradaki 30 kadar insan öldürüldü.

Hayata Dönüş maskesiyle, “açlık grevindeki tutuklu ve hükümleri hayata döndürme” gibi bir naylon isim taşıyan, ama öldürme ve yok etme amacı Tufan’dan belli olan operasyonun özeti şu oldu:

“İçeride öldürülenler” Tufan’ın kanlı sularına kapıldı…

Diğer dört numara ise, Nuh’un Gemisi’ne bindi, bugüne kadar geldi!
Tufan, medya yardımı olmaksızın o sertlikte mümkün olmazdı.

Tufan’ın akıttığı kan, zaten yanmış cesetlere sıktığı mermiler, genç kızların bedenine vurduğu kimyasallar, daha hüküm bile giymemiş insanları boğan gazı bugün bile medyanın üzerine yapışmış duruyor.

Ama (rahmetli) Ecevit dışında, Tufan’ın bütün karar verici, icra edici siyaset, askeriye, bürokrasi ve katliam çanakçısı medya mensupları tam itibar, bugüne kadar geldi.

Kimi iktidar, kimi koltuk kaybetti, kimi madalya bile aldı ama, hepsi su üstünde kaldı fakat derin bir utanç sahibi pek çıkmadı.

Katliamda 30, açlık grevlerinde 100’den fazla ölüm onları belli ki derinden asla sarsmadı.

Çünkü, özellikle medya alemi bugün bir de etik metik ilan ediyor.

Çünkü, Tufan kod adlı şöhretli gazeteciler, kimi bugün birbirine girmiş olsa bile; özgürlük, adalet, cezaevi, insan hakları, tutukluluk üzerine külliyat döşüyor.

Tufan’ın komuta heyeti de asla katliamla suçlanmadı.

Kimi zaten, başta “Ayışığı” Sonatı, klasik müzikle uğraşıyor.

Siyasetçisi emekli vekil aylığını, ucuz tedavi imkânını, paşası lojmanlarını, bürokratı hala devlet makamını güzel güzel kullanıyor.

Bırakın yargıyı margıyı; hani şöyle yoğun utanç, sıkı özeleştiri…

Tufan kod adlı şahısların sadece yüzü değil, kalbi de yüzsüz!

Sıvasız hanelerden toplanıp vahşet tetikçisi yapılmış üç, beş er ise yargılanır gibi oluyor.

Sadece onlar; çünkü onların apoleti vardı, çünkü onların makamları, onların emirleri vardı.

Çünkü onlar koymuştu adını Tufan diye.

Umur Talu'nun yazısının tamamı için tıklayın