UĞUR MUMCU'NUN KIZINDAN SERT ÇIKIŞ! GÖNDERİLEN TWİTTER MESAJINDA NE VARDI?

Özge Mumcu, kaleme aldığı Sapla saman başlıklı yazısında GÖK'e katılacağı zaman aldığı bir Twitter mesajına sert çıktı.

1993 yılında bombalı saldırı ile katledilen Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, T24 haber sitesindeki köşesinde kaleme aldığı Sapla saman başlıklı yazısında Gazetecilere Özgürlük Kongresi’ne katılacağı zaman aldığı bir Twitter mesajına sert çıktı.
"Gazetecilere Özgürlük Kongresi’ne katıldığımı söylediğim zaman twitter’dan "Babanızı öldürtmüş zihniyete neden yardım ediyorsunuz? Bu kadar mı akıl tutulması olur... Yazık..." şeklinde bir yorum geldi" dedi ve şöyle devam etti:

Bir süre durdum, bu kişinin faili (bombayı konanın) hala bulunmamış bir cinayet konusunda bu kadar net çıkarımlarda bulunması fazla cüretkar bir çıkıştı.

Şimdi size sorayım: 11 yaşındayken babanızın evinizin önünde arabasının altına konan bir bombayla öldürüldüğünü düşünün. Ardından "devletle" aile olarak tüm yaşamınızı kapsayan bir savaş verdiğinizi bir kenara koyun. Üzerine de öldürülen babanızın fikirlerini yaşatmak için kurduğunuz vakfı ele alın. Hangi nesnellikle yanıt verebilirsiniz? Öznelliği ise hangi noktada bırakmanız gerekiyor?

SOMUT ADIM

Geçtiğimiz yıl, sayısı bugün yerel ve ulusal düzeyde olan 93 gazetecilik örgütü, kavgalarını bir yere bıraktı ve bir araya geldi.(Gazetecilere Özgürlük Platformu)

İki yıl önce ise sayısı bugün 28’e ulaşan aile, ideolojik ayrımlarını bir yere bıraktı ve bir araya geldi. (Toplumsal Bellek Platformu)

O gün aldığım bir mesaj, bu konularda aldığım mesajlardan sadece bir tanesi. Üzerinde durma nedenim ise bu kutuplaşma ve restleşmenin vardığı noktayı netlikle aktarabilmek.

Tüm bu nedenlerle, bu "duyumları", "bana göre" leri bir kenara bırakalım ve somut anlamda ne adımlar atabiliriz onu düşünmemiz gerekiyor.

SAPLA SAMAN DERKEN...

Ergenekon, Balyoz, KCK dava süreçlerinin bir araştırmacı gazeteci titizliğiyle incelenmesi gerekiyor.Bu inceleme yapılmadığı ve gerçeklerin üzeri yorumla örtüldüğü için bu tarz mesajları yazanlar, yayanlar, kişisel çıkarımlarını "doğru" kabul ediyor.

Bugün, dava dosyalarını incelemeden sadece öznel "çıkarımlarla" yaftalanması, içerideki gazetecinin dışarıdan "işkence" yapılmasına eşdeğer değil mi?