TARHAN ERDEM SERT ELEŞTİRDİ! SAYIN ÇİÇEK BU SÖZLER YAKIŞTI MI?

Tarhan Erdem 'Sayın Çiçek, eğer şimdiye kadar yapmamışsa hemen 'Özür dilerim, sözlerimi geri alıyorum' bildirisi yayımlamalıdır' dedi.

İşte Radikal yazarı Tarhan Erdem'in Çiçek'e hem çağrı yapan hem de eleştiren o yazısı...

Sayın Çiçek, bu sözler yakıştı mı?

Konuşmanın tanımı
Sayın Çiçek, eğer şimdiye kadar yapmamışsa, bu yazının devamını okumadan, hemen “Özür dilerim, sözlerimi geri alıyorum” bildirisi yayımlamalıdır!
Bu vahim konuşma iki nedenle yanlıştır; biri konuşanın devlette aldığı görevinin gereklerine aykırı olduğu için; diğeri de içeriği bakımından. Bir de “Söz, sahibinin irfanını aksettirmeli” sözüne aykırılığını da ekleyebilirsiniz.

Çiçek’e yakışmadı
Önce sondan başlayalım: Bu Meclis’in en kıdemli üyelerinden ve bakanlarından olan Sayın Cemil Çiçek, sorunlarımızı iyi bilen ârif bir siyaset insanımızdır. Heyecanına kapılarak söylediği ölçüsüz sözler kendisine hiç yakışmadı; Cemil Bey’den bunları duymamalıydık. Meclis başkanları istediği zaman siyasal sorumluluğunu terk edip, aklına geldiği gibi konuşma özgürlüğüne sahip değildir.
Taşıdığı devlet görevinin gereklerinin usulü bakımından Sayın Çiçek’in konuşmasına bakalım:
Bu konuşmada Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) ele alınmış olduğu, “Yemin et, etmem”, “Sonra da bunun önüne barış, demokrasi diyor” ibarelerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Niçin ‘Sayın Başkan’ deniliyor?
Bu partinin Meclis’te grubu vardır, grubu olmasa bile bu partinin milletvekili olan üyeleri vardır. Sayın Cemil Çiçek; BDP üyesi milletvekillerinin, tercihleri gereği olarak veya değil, Meclis’in kabul edilmiş kuralları bakımından, ‘Sayın Başkan’ diye hitap etmek zorunda oldukları bir kişidir. Yönettikleri üyelere karşı her koşul ve durumda, ‘tarafsız’, ‘adaletli’, ‘azınlığı kollayan’ bir anlayış içinde davrandıkları ve bütün kararlarında daima ‘gerçeğin yanında’ bulundukları için milletvekilleri Meclis başkanlarına, ‘Sayın Başkan’ derler. Bütün milletvekilleri, bu özelliklere gerçekten sahip olduklarına ‘inandıkları’ için başkanlarını herkesin ‘saygıdeğer’ görmesini isterler.
Tarihin ve ‘İçtüzük’ün gereği olan bu anlayış ve düşünceler başkanın üyelerle ilişkilerini belirlemektedir. ‘İçtüzük’ün başkanlıkla ilgili kuralları üyeleri değil, başkanları bağlamaktadır! Milletvekilleri ise toplantılarda istedikleri ve meşreplerine uyan biçimde davranacak ve konuşacaklardır.

Partiler arası komisyondan başlayalım
Örneğin yakın gelecekte yeni anayasa hazırlamak için, partiler arası komisyon oluşturulacaktır. Eğer iş ve komisyon ciddiye alınacaksa, o komisyonun ilk toplantısında başkanlık koltuğunda Sayın Çiçek’i göreceğiz. Naklettiğim sözler ortada kalırsa, BDP’liler başkanlarının kendilerini diğer partilerle eşit haklara sahip olarak kabul ettiğine nasıl inanacaklar? Sayın Çiçek BDP adaylarının iki milyon beş yüz bine yakın seçmenin oyunu fiilen almış olduklarını kabul edebilecek mi? İçine sindirebilecek mi? Diğer taraftan, kendilerini çocuk ve ana katili olarak gösteren bir başkanın veya onun vekillerinin yönetimindeki Meclis toplantılarında BDP’nin ve üyelerinin aşırılıkları nasıl önlenecek? Meclis Başkanı’nın, “milletvekilleri bütün milletin vekilidir” ilkesini bilmediğini nasıl iddia edebiliriz?

Sayın Çiçek sözünü geri alsın
Konuşmanın içeriği, biçiminden de vahim! Değerli yazarımız Murat Yetkin ‘Cemil Çiçek ve Kürt Meselesi’ başlıklı dünkü yazısında konuyu çok güzel anlattı; ben konuşmanın içeriğine girmeden, önerimi tekrarlayarak yazımı bitirmek istiyorum: Sayın Çiçek samimiyetle sözlerini geri aldığını belirtmeli ve yurttaşlarından heyecanla söylediklerinin unutulmasını istemelidir.