''SAZAN AKSU ÖYLE Mİ SÜHEYL!''

"Prof. Süheyl Batum, bu ülkenin yüz akı olmuş büyük sanatçı Sezen Aksu'ya “Sazan” diye hakaret ediyor..."

Sazan Aksu... Öyle mi Süheyl?

Partisinin düzenlediği bir toplantıda konuşan CHP’nin çiçeği burnunda MYK üyesi Prof. Süheyl Batum, referandumda “evet” oyu kullanacağını açıklayan ünlü sanatçımız Sezen Aksu’ya “Ha, şu Sazan Aksu mu?” diye hakaret etmiş...

O böyle diyecek de, giderek bir “linç kalabalığı” görüntüsü veren başıbozuk taraftarları sevinç çığlıkları atmayacak... Mümkün mü?

Nasıl coşmuşlar, nasıl kendilerinden geçmişler...

Süheyl’lerinin bu üstün zekâsı ve espri anlayışı karşısında salonu ayağa kaldırmışlar...

Herhalde Süheyl de, bu çılgın tezahürat karşısında, “Ulan aferin bana... Ne harika bir espri yaptım! Cem Yılmaz’dan daha iyiyim!” deyip “geh geh” sırıtmış, kendi üstün ve militarist zekâsına pay çıkarmıştır.

Böyledir bunlar...

Ellerini taşın altına koymazlar...

Bu ülkenin yararına olabilecek herhangi bir girişim içinde olmazlar...

Özgürlüklerle ilgili, “hah işte, budur” dedirtecek bir açıklama yapmazlar...

Bir cümleleri yoktur...

Demokrasi, özgürlükler, hukuk, çok seslilik, eşitlik fikriyatı umurlarında değildir...

Bilakis, özgürlük taleplerine karşı statükoyla iş tutarlar.

Bugüne kadar, açıktan cephe aldıkları bir “darbe”yi hatırlamıyoruz.

Darbeler, laiklikten sapma gösteren kara kalabalıkları terbiye etmeye ve nihayetinde “cumhuriyet çizgisine” çekmeye yönelik “istenmeyen ama zaruri girişimler”dir...

Muhtıralar, “altına aynen imza attıkları” normal asker davranışıdır...

Fişlemeler ve andıçlar “ordu içi doğal yazışmalar”dır...

28 Şubat, “sivil toplum kuruluşu gibi çalışan ordunun katkılarıyla gerçekleştirilmiş sivil bir hareket”tir...

Balyoz mu?

Ne Balyoz’u?

Balyoz, Ayışığı, Sarıkız, Eldiven, Kafes filan Ergenekon savcılarının bir uydurmasıdır ve aydınlarımızı Silivri’ye tıkan bu savcılardan en kısa zamanda hesap sorulacaktır...

Peki, bombalar ne olacak?

Danıştay suikasti, Hrant Dink cinayeti, darbe günlükleri, “Ordu Göreve” pankartları, e-muhtıralar, y-muhtıralar, cami bombalama timleri, law silahları, “ıslak imzalı” ihanet belgeleri, Heron’lar, dost mayınlar, Hantepe ve Gediktepe skandalları...

Bunlar ne olacak?

Bunlarla ilgili bir açıklamaları yok ama “kendinden menkul nezahetleri” var...

İhtiyaçtan bulunmuş ve “Etro” namıyla maruf genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu, bu ülkenin seçimle gelmiş ve hiç değilse asgari bir saygıyı hak eden Başbakanı’nı, kendince “sınıfsal aşağılamaya” tabi tutuyor...

Bunu da “nezaket çerçevesinde siyaset yapmak” sanıyor.

Eskiden “Recep Bey” derdi, sinik de olsa, arada saygılı (!) bir mesafe bırakırdı.

Şimdi “Recep” diye bodoslamadan gidiyor: “Recep şöyle yaptı, Recep böyle yaptı... Kalpazan Recep, haramzade Recep...”

Prof. Süheyl Batum da, bu ülkenin yüz akı olmuş büyük sanatçı Sezen Aksu’ya “Sazan” diye hakaret ediyor...

Böyle genel başkana, böyle MYK üyesi...

Ergenekon sanığı Hurşit Tolon, erken günahı “Kürtçe, Rumca, Ermenice şarkı söylemek” olan Sezen Aksu’yu “vatan haini” ilan ettiğinde bu beyefendi susmuştu...

Darbelerde susmuştu...

Muhtıralarda susmuştu...

Ergenekon girişimlerinde de “mevzun” suskunluğunu koruyor...

Hadi yürekli olmasın, anlarız.

Bari Sezen Aksu’nun binde biri kadar bu ülkeye kattığı bir “değer” olsun...

Ahmet KEKEÇ / STAR GAZETESİ