SABAH O HABERİ NEDEN VERMEDİ? OKUR TEMSİLCİSİ BİLE İSYAN ETTİ!

Taksim'de başlayan ve tüm Türkiye'ye yayılan olaylarda medyanın tutumu gazetelerin okur temsilcilerinin de tepkisini çekti.

Sabah gazetesinin okur temsilcisi Yavuz Baydar kendi gazetesini ve medyanın tutumunu eleştirdi.

"Taksim ve çevresinde son günlerde yaşanan olaylar her bakımdan izlenmeye ve yorumlanmaya muhtaç. Ama medyanın halk gözünde çok kötü sınav verdiği de bir gerçek. Gazeteye gelen tepkiler bunu gösteriyor."

Bu satırları yazan Gezi Parkı eylemleri ile ilgili olarak en çok eleştirilen gazetelerden birinin, Sabah gazetesinin okur temsilcisi Yavuz Baydar'dan geldi.

Bir kaç gündür sosyal medya ve katıldığı televizyon programlarında medya eleştirilerini sıralayan Baydar, bugün de köşesinde, olanları, gazetesine gelen tepkileri ve medyanın neler yapması gerektiğini yazdı.

Baydar yazısında "Medya işini iyi yapmazsa bu ülkeye demokrasi gelmez, meslek de tamamen yok olur." dedi.

İşte Baydar'ın kaleminden medyaya eleştiriler:
"İstanbul birkaç gündür dünya gündeminin en üst sıralarında. Sebebi açık: Taksim Meydanı'ndaki Gezi Parkı'nda bazı ağaçların parktan sökülmesi çalışmaları üzerine başlayan gösteriler ve işgal, 30 Mayıs'tan itibaren şehrin belli başlı noktalarına yayıldı, onbinlerce protestocu ile polis güçleri çatıştı, olağanüstü yüksek miktarda gaz bombası atıldı, arbede ve yıkım dalgaları birbirini izledi, hastanelere yaralılar taşındı, bazı mahalleler gürültülü protesto eylemlerine sahne oldu.

Olayların zirve noktası, yoğun katılımın olduğu 31 Mayıs akşamından itibaren Taksim, Harbiye, Beşiktaş ve Kadıköy'de yaşananlar oldu.

Protestoların ve polis operasyonlarının kapsamı, büyük kenti doğal olarak iç ve dış gündemin tepesine yerleştirdi. Çünkü ortada büyüklüğü tartışmasız bir haber vardı ve akla getirdiği her soruya yanıt aranmalı, en azından "neler olduğu" kamu adına izlenmeliydi.

İzlenebildi mi? 1 Haziran günü öfkenin bir kısmının Türkiye medyasına açık ve sert bir dille yönelmesine ve çoğuna sıfır not vermesine bakılırsa, hayır. Asıl eleştirilen, hatta lanetlenenler yanı başında olan bu gelişmeleri görmezden gelen büyük TV kanallarıydı, ama yazılı basında da bu gazete, bazı başkaları gibi okur eleştirilerine maruz kaldı.

SABAH O HABERİ NEDEN VERMEDİ?

Eleştiriler gazetenin 1 Haziran baş sayfası ve iç sayfalarda gelişmeleri aktarma biçimiyle ilgili. SABAH'ın baş sayfasında, başka pek çok gazete baş sayfasında yer alan Gezi Parkı olayları haberi hiç yok; sadece "Gezi'ye CHP de oy verdi" haberi var. İç sayfada ise haber var, ancak biri Vali, Belediye Başkanı ve Emniyet Müdürü'nün açıklamalarına dayandığı, diğeri ise bir okurun deyişiyle tatmin edici olmamış.(...)
Türkiye finansı, turizmi ve medyasının kalbi, 14 milyonluk bir şehirde ortalığı altüst eden, siyasi-kültürel-sosyal boyutlu bir protesto ve şiddet dalgasının bir ulusal gazetenin baş sayfasında görülmemesine okurlardan tepki gelmesi kadar doğal bir gelişme olamaz. Ele alınması bir mesleki etik gereğidir.

HABERİN ÜSTÜNÜ ÖRTEMEZ,GÖRMEZDEN GELEMEYİZ

* Halkın haber alma hakkı, anayasal bir haktır. Habercinin görevi de hiçbir aidiyet ve sadakate öncelik tanımadan bu hakkın gereğini yerine getirmek. Haber saklanamaz, görmezden gelinemez, üstü örtülemez. Kamuyu ilgilendiren her büyük gelişme - hele felaket, kriz, salgın ve çatışma hallerinde - tersine, halka olanca detayıyla doğru haberleri yansıtmak bu medyanın görevi. Görevi yapmamak, demokratik sorumluluğu yerine getirmemektir.

GERÇEK SİZ İSTEMİYORSUNUZ DİYE CEREYAN ETMEYEN BİR ŞEY DEĞİL

* Yanlış ifade edilmiş de olabilir. Haberi saklayabilir, görmeyebilirsiniz. Ama, 2000'ler dünyasında bu devekuşu gibi başını kuma sokmaktan ibaret kalır. Bir meslektaşın ifadesiyle "Gerçek, siz öyle istemiyorsunuz diye cereyan etmeyen bir şey değil." Haberler ancak totaliter rejimlerde saklanır, bastırılır. Oysa Türkiye, medyasıyla ne Çin olabilir, ne İran, ne de Azerbaycan. Bunun üzerinde de çok iyi düşünmek gerekir.

GELENEKSEL MEDYA BİNDİĞİ DALI KESİYOR

Geleneksel medya doğru ayrıntılı haberciliğin ve özgür yorumculuğun hakkını vermeyerek kendi bindiği dalı kesmeye devam etmiştir. Bunun sonucu, önceki vakalara kıyasla çok daha derin bir güven krizi olmuştur. Şu veya bu nedenle, çaresizlik içinde haberlere ulaşamayan sıradan yurttaşlar marjinal kanallardan, sms'lerden ve tabii ki internet üzerinden bilgiye ulaşabilmiştir. Böyle olduğuna göre, hiçbir yazılı veya görsel medya kuruluşunun "sosyal medya ve internet kışkırttı, tansiyonu yükseltti" iddiasında bulunma hakkı kalmamaktadır. SABAH da bu eleştirilerden haklı olarak payını aldı.
Medya işini iyi yapmazsa bu ülkeye demokrasi gelmez, meslek de tamamen yok olur.