RADİKAL AHMET ŞIK OLAYINDA KARA PROPAGANDA YAPTI! TARAF YAZARI EMRE USLU EZBER BOZDU!

Polisleri gazeteye çağırıp sonra da "Polis gazete bastı" diye yaygara koparmak "kara propaganda"nın şahı değil mi?

Özgür Mumcu’ya cevabımdır:

Radikal’den Özgür Mumcu Ahmet Şık’ın Express dergisine yaptığı açıklamadan sonra beni “kara propaganda” yapmakla suçlamış. Anlatayım; Şık şöyle demiş: “Savcılıkta bana ‘Bu notlar sana mı ait’ diye sorularak sadece iki-üç cümle okundu. Onlar aynen benim notlarımdı. ...Bilgim ve rızam dışında OdaTv’ye gönderilen ya da oradaki bilgisayara ‘konulan’ nüshada yer alan notlar savcı ya da hâkim tarafından bana sorulmadı. Savcılıkta bunlar bana sorulsaydı O notlar haber kaynaklarımdan birinin, bana aktardığı bilgileri çek etmesi için kendisine verdiğim nüsha üzerine aldığı notlardır derdim.”

Müşvik gazeteci Mumcu da, Şık’ın beyanını esas kabul edip beni suçluyor: “...Şık, sadece savcılıkta sorulan üç notun kendisine ait olduğunu söylemekteydi. Buna rağmen Emre Uslu, Şık’ın tüm notları kendisinin tuttuğunu söylediğini ileri sürdü: ‘Kitabın üzerindeki notlardan apaçık bir şekilde Ahmet Şık tarafından alınmadığı görüldüğü halde Şık neden ısrarla o notları kendisinin tuttuğunu ifade ediyor? Bu, soruşturmacılarda büyük kuşku oluşturuyor.’ ...Bu durumda kim kara propaganda yapıyor diye sormak hatalı olur mu? Ya da Polis Akademisi mezunu Emre Uslu, polis inceleme raporunu okuduktan sonra savcılık sorgusu tutanağını neden okuyamadı?”

Bunu yazan birinden, savcılık sorgu tutanağını okumuş olmasını beklersiniz değil mi? Hayır, Mumcu, kendisi okumadığı savcılık tutanağını benim de okumadığımı sanıyor. Yanılıyor. Okumuş olsa şu soruyu görür, Ahmet Şık’ı inandırıcı bulmazdı: “000KITAP.docx isimli word dosyasındaki ‘İmamın Ordusu’ başlıklı kitap çalışmasının içeriğine bakıldığında, değişik yerlerde kırmızı renkle ve büyük harfle yazılmış çeşitli notların bulunduğu, bu notlar içersinde, ‘burada DGM iddianamesindeki kaset çözümlerini ayrıntısıyla girebiliriz. Bakacağız.’ ‘buradan itibaren Emin Arslan olayı ardından Mustafa Gülcü ve Celal Uzunkaya ile Faruk Ünsel anlatılacak.’ ‘Kitabin ilgili bölümüne Nurettin Veren olayını da eklersek fena olmaz unutma’ şeklinde notlar yazılı olduğu görülmüştür. Bu notları kimler yazmıştır? Bu notların bulunduğu yerlere yapılacak eklemelerle ilgili ne tür çalışmalar yapıldı? Bu çalışmaları kimler yaptı? Bu konuda siz ne tür çalışmalar yaptınız?”


Görüldüğü gibi savcılık Ahmet Şık’ın Express dergisinde iddia ettiği gibi sadece üç notu sormuyor. Taslaktaki notların hepsini soruyor. Sadece hatırlatmak için örnekler veriyor. Özgür Mumcu kendisi savcılık tutanağını okumadığı için Şık’ın yanıtlarını gerçek sanıyor ve okurlarını yanıltıyor. Bir de o tutanaktan Şık’ın cevabını aktaralım: “Bu notlar kendi kendime çalışırken benim kendime sorduğum sorulardan oluşmaktadır. Ya da konusu kitabın içerisinde geçecek ayrıntılardan oluşmaktadır. Ben yazdığım notları bazen siliyor, bazen de değiştiriyordum. Bu kitabı tamamen tek başıma yazdım.” “...Bu notlar benim kendi kendime sorduğum sorular ve notlardır. Herhangi birinin yazması ve yazdırması sonucu oluşmuş değildir, kimseden bu konuda talimat almadım. Bu notlar kitabımın 3 ay önceki haliydi.”

Sanırım Şık’a sorulan sorular da verdiği cevap da gayet açık. (Şık’ın o notları neden önce kabul edip şimdi reddettiğini tahmin edebiliyorum.) Bu yalın duruma rağmen Mumcu, ya kara propaganda yapıyor ya da önyargılarıyla beni suçluyor. Üstelik okumadığımı iddia ettiği savcılık sorgu tutanağını okumadan yapıyor bunu. O tutanağı okuyup da yazdıysa o yazıyı; daha da vahim bir durum var ortada.


Oysa Ahmet Şık olayında asıl kara propagandayı Radikal gazetesi yaptı. Şöyle ki; Ertuğrul Mavioğlu’na Ahmet Şık’ın kitabına ilişkin mahkeme tebligatı götüren polisler önce Mavioğlu’nun evine gitti. Polisler kendisini evinde bulamayınca, Mavioğlu’nu telefonla aradılar. Mavioğlu da polisleri gazeteye çağırdı. Polisler de Radikal’e tebligat yapmaya gelince de “Polisler Radikal’i bastı” diye yayın yaptılar. Şimdi soruyorum, polisleri gazeteye çağırıp sonra da “Polis gazete bastı” diye yaygara koparmak “kara propaganda”nın şahı değil mi? Radikal’den bir Allahın kulu çıkıp “Hayır böyle olmadı, polisler tebligata değil gazeteyi basmaya geldi” diyebilir mi? “Mavioğlu’nun evine gitmediler, ‘tebligat yapmaya gelmek istiyoruz’ diye telefonla aramadılar” diyebilir mi? Değilse, Radikal başta olmak üzere tüm Bağcılar medyası en azından Mavioğlu olayında kara propaganda yaptı. Sayın Mumcu iki çift laf eder sanırım bu konuda. Hasretle bekliyorum...

Emre Uslu/Taraf