POLİS BİR MİT AJANININ KİMLİĞİNİ DEŞİFRE EDEREK GOLÜNÜ ATTI; KARŞI HAMLE GELİR Mİ?

Fehmi Koru, Taha Kıvanç imzasıyla kaleme aldığı köşe yazısında Taraf'ın "ajan gazeteci" haberini yorumladı...

Ajanlık zor zanaat

Atlantalı siyahi genç kız fena halde ‘ajanlığa’ meraklıymış; iki merhalede kapağı CIA’ye atmayı başarmış da... Kendisine kollarını açan örgüt ‘Farm’ (‘Çiftlik’) diye anılan merkezinde eğitimini başlatmış da... Ancak işler iki taraf için de beklendiği gibi gitmemiş...

Genç ‘ajanı’ anne-babası tedavi merkezinden kaçırmışlar...

Bizde de benzer bir gelişme yaşandı: Meğer ödüllü bir foto muhabiri MİT’e ‘ajanlık’ etmekteymiş... Muhalif göründüğü için BDP çevrelerinde kendine yer tutmuş; hatta sınırı geçip Kandil’e kadar uzanıp PKK liderleriyle mülâkatlar da yapmış...

MİT adına... Önce Emniyet’le yolu kesişmiş ajanlığa meraklı gencin; polisler kendisini MİT’e yönlendirmişler... MİT de James Bond filmlerinde rastlanabilecek türden işler yaptırmış genç gazeteciye: İçinde PKK’ya sığınan 500 KCK’lının listesi bulunan bir dosyayı çalmış meselâ... Örgüt bilgisayarına USB takarak program yüklemiş; MİT makinayı uzaktan takip edebilir hale gelmiş... Ajan-gazeteciye bir haber ajansı bile kurdurmuş MİT...

Polisle MİT arasında çekişme var ya, o sayede haberimiz oldu bu çarpık ilişkiden... KCK operasyonu kapsamında ‘gazeteci’yi gözaltına alan polisler savcının önüne çıkartıp tam bir itirafta bulunmasını sağlamışlar; sonra da ifade metni gazetelere doğru kanatlanıvermiş... Türkiye gazetesinde şifreli, Sabah’ta bir makalede imalı olarak yer alan ifadeler, iki gün önce Taraf’ta hiçbir ayrıntısı perdelenmeden yayımlandı.

Daha önce, KCK kapsamında gözaltına alındığında, kendisine sahip çıkan bir yazı da yayımlanmıştı Taraf’ta...

Serbest bırakılır bırakılmaz ortalıktan kaybolmuş ‘ajan-gazeteci’; tanıyanlar MİT tarafından yurtdışına kaçırılmış olabileceğini söylüyor. Kaçıyormuş, yoksa PKK peşine düşermiş... Terör örgütü deşifre olmuş birini neden kovalasın ki? Bundan sonra kendilerine yaklaşacak ‘gazeteciler’den hıncını çıkartacaktır PKK, eski ilişkilerini gözden geçirecektir...

Yine de postu deldirmeden bu karanlık âlemden kurtulduğu için sevinebilir ‘ajan-gazeteci’; kendisininkine benzer ilişkilere girmiş olan Muhammed Merah, Fransa’da, camdan atlarken üzerine yağan keskin nişancı kurşunlarıyla hayatını kaybetti çünkü...

Geçenlerde motosikletli biri bir Musevi okuluna saldırıp üçü çocuk yedi kişiyi öldürmüştü, hatırlayacaksınız... Polis evini kuşatmaya aldığında, televizyonlardan, caninin Cezayir kökenli bir genç olduğunu öğrendi dünya... Merah baskın sonunda ölü ele geçirildi.

Fransız medyası “Kim bu Muhammed Merah?” diye olayın üzerine gidince ilginç ayrıntılar ortaya çıkmaya başladı. Meğer genç Merah Emniyet ve istihbarat çevrelerinde tanınırmış... Fransız istihbarat örgütünün (DCRI) şefi Bernard Squarcini, yayınlar üzerine, “Bizimle ilgisi olmadı, Merah polisin muhbiriydi” açıklamasını yapıverdi.

Evi kuşatma altındayken, tanıştığını söylediği bir DCRI ajanıyla görüşmek istemiş Merah; “Pakistan’dan döndüğümde kendisine bilgi vermiştim” diyerek... DCRI’nin bir önceki şefi Yves Bonnet de, “DCRI Merah’ı iyi tanır; konuşmak istediği yerel ajan kendisinin yönlendiricisiydi zaten” demiş...

Kandil’e gidip dosya çalan, bilgisayara virüs yerleştiren gazeteci-ajan deşifre olmakla kalmasına şükretsin. Muhammed Merah onun kadar şanslı olamadı çünkü.

Hayatının son bir yılını birkaç ülkeyi ziyaret ederek geçirmiş Merah; Afganistan’a, Pakistan’a gitmiş... Fransız kaynakları “Türkiye’ye de uğramıştı” bilgisini veriyor. Ürdün’e de gitmiş, oradan Allenby Köprüsü üzerinden Batı Şeria’ya geçmiş... İsrail’de nerelere gittiği, kimlerle görüştüğü bilinmiyor...

Aslında İsrail yetkilileri biliyordur da, yukarıda aktardığım bilgiyi verip susmayı tercih ediyor...

Polis ile MİT arasındaki kapışma bütün hızıyla devam ediyor gibi... Polis bir MİT ajanının kimliğini deşifre ederek golünü attı; karşı hamle gelir mi dersiniz?