Karar yazarı Mehmet Ocaktan: Diyanet için ahlakın bir önemi var mı?

Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan bugünkü köşesine ekonomik krize, hayat pahalılığına, yoksulluğa karşı Diyanet’in verdiği fetvaları taşıdı.

Mehmet Ocaktan, Diyanet’in insanlara dini ve ahlakı telkin etmek yerine, her gün yeni fetvalar üreterek ahlakın çok da önemli olmadığını anlatmaya çalıştığını belirtti. 
İktidarın oy kaygısına dikkat çeken Mehmet Ocaktan, ‘“Ömerler arayan’ dindar iktidarımız, ne hikmetse çaresizlere çare olmayı değil, iki oy daha fazla alabilmek için şov yapmayı seviyor” dedi.

“İKİ OY DAHA FAZLA ALABİLMEK İÇİN”
Mehmet Ocaktan’ın “Diyanet için ahlakın bir önemi var mı?” başlıklı yazısı şöyle:

“MEMLEKETİN KAHREDEN HALİ”
Bu nasıl bir haldir Allah’ım… O an Mehmet Akif’in “Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?/Mahşerde mi biçarelerin, yoksa sabahı!/ feryadıyla ayrılıyorum marketten…
İşte memleketin kahreden hali bu… Kim bilir bilmediğimiz, tanık olmadığımız milyonlarca ailede ne tür dramlar yaşanıyor…
Ama ne hazindir ki her vesileyle “Kenar-ı Dicle’de Bir Kurt Aşırsa Koyunu, Gelir de Adl-i İlahi Sorar Ömer’den Onu” vecizesini dillendirerek “Ömerler arayan” dindar iktidarımız, ne hikmetse çaresizlere çare olmayı değil, iki oy daha fazla alabilmek için şov yapmayı seviyor.
Tamam iktidarı anladık, onların derdi kırmızı pabuç… Peki Diyanet İşleri Başkanlığı ne iş yapar bu ülkede?
Ülkede yaşanan acılara, yoksulluklara, yolsuzluklara, hukuksuzluklara Diyanet’in söyleyeceği bir sözü yok mudur?
Diyanet de iktidarla birlikte ‘başka bir evrende’ yaşıyor olmalı ki bunca ahlaki çürümeye ve yozlaşmaya kulaklarını tıkamayı tercih ediyor anlaşılan.
Evet Diyanet’in gerçekten çok daha önemli işleri var, insanlara dini ve ahlakı telkin etmek yerine, her gün yeni fetvalar üreterek ahlakın çok da önemli olmadığını anlatmaya çalışıyor. Mesela bir vatandaş Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’na şöyle bir soru soruyor: “Düğünlerde bir süre takıp sonra geri vermek üzere kolye, bilezik gibi altının kiralanması caiz midir?”
Fetva aynen şöyle: “Altın kolye, bilezik gibi ziynetin (süs eşyasının), bozdurulmadan bizzat kendisini (aynını) geri vermek şartıyla düğün gibi münasebetlerde kullanmak için kiralanması caizdir ama kendini olduğundan varlıklı göstermek ahlaki değildir."
Kısacası Diyanet bu fetva ile yapılan işlemin ‘ahlaki’ olmadığını söylemesine rağmen ‘caizdir’ diyerek çok açık bir şekilde insanları ikiyüzlülüğe teşvik ediyor. Vatandaşın sorusu gereksiz, hatta cahilane olabilir, burada vahim olan Diyanet’in ‘ahlak’ kavramını önemsizleştirmesidir.
Oysa hayatımızın her aşamasında aslolan, İslam’ın özünü teşkil eden ahlaktır. Çünkü biliyoruz ki İslam, ahlaka güç ve manevi bir temel kazandırmıştır. Zaten insan olmanın erdemi de ahlaklı olmaktır. Nitekim Hz. Peygamberin en önemli mesajlarından birisi de “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” şeklindedir.
Maalesef günümüz Türkiye’sinde ‘ahlak’, iktidar ve Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde parasal ve siyasi hiçbir getirisi olmadığı için içi boşaltılmış bir kavram haline dönüşmüş bulunuyor. Bu arada bazı hocalarımızın siyasi alanda düşman (muhalefet) kazanacaksa yalan söylemenin caiz olduğu şeklindeki fetvalarının, ahlaki çürümeyi daha da derinleştirdiğini bir yere not etmekte yarar var.
Hemen belirtelim, bu ülkede ve bütün İslam dünyasında ahlakı esas alan bir zihniyet devrimine şiddetle ihtiyaç var. Ali Bardakoğlu Hoca’nın ifadesiyle “Yirmi birinci yüzyılda İslam dünyası kaybettiklerini kazanmaya başlayacaksa ilk kazanacağı şey kesinlikle İslam ahlakı olmalıdır.” (Yüzleşme, s.43)