Kanal D'nin işi zor: Bir Umut Yetmez!

TV eleştirmenimiz Murat Tolga Şen, Kanal D'nin yeni ve iddialı dizisi bir Umut Yeter'in ilk bölümünü yorumluyor. Tolgahan Sayışman hayranlarını ekrana çeken dizi ilerleyen bölümlerde alışkanlık yaratmayı becerebilecek mi?

MURAT TOLGA ŞEN murattolga@gmail.com

Kanal D’nin yeni sezondaki can simitlerinden biri olmasını umarak yayına koyduğu ve en çok da başroldeki oyuncusu Tolgahan Sayışman’a güvenen Bir Umut Yeter dün gece başladı. Dizi kritiği yapmayalı epey zaman geçti. Nedendir bilmem, bu diziyle başlamak istedim çünkü dizi işinde farklı bir çaba olacağına dair bir hissim vardı ancak MF Yapım dizisi Bir Umut Yeter’in ilk bölümüne pek de olumlu şeyler yazamayacağım.
 
Türk sineması ve dizi sektörü kopyalamayı sever. Bayılarak izlediğimiz Arzu Film’in bazı işleri bile aslında tutmuş filmlerin replikalarıdır ancak yerelleştirmeleri o kadar başarılıdır ki seyirci bunu hissetmez. Dizi işinde de böyle bir uydurmacı halimiz var, Hayal etmek yerine tutmuş şeyleri alıp devşirmeyi seviyoruz.
 
Bir Umut Yeter de ne yazık ki orijinal bir iş değil. Sadece bir yerde dizinin, 2016 yapımı Hayat Işığım (The Light Between Oceans) adlı filmden uyarlandığını okudum. Eğer filmi izlediyseniz bunu bilmeseniz bile zaten replika bir iş olduğunu anlayacaksınız ama bunun uyarlama bir senaryo olduğu bilgisi seyirciye neden jenerikte verilmez, anlamıyorum. Kanal D’nin sitesinde, öykü ve senaryo: Melis Civelek diye geçiyor. Gerçekten öyle mi? Hayat Işığım’ın senaristi ve yönetmeni olan Derek Cianfrance’ın bundan haberi var mı peki? Eğer bu telifi ödenerek uyarlanmış bir iş ise bu neden seyirciden saklanıyor. Bence bu bilginin dizinin izlenmesine yararı bile olurdu çünkü Türk seyircisi popüler işlerden yapılan yerel uyarlamaları seviyor.
 
Orijinal olma meselesini bir kenara bıraksak bile ilk bölüm epey sorunlu, neresinden tutsam elimde kalıyor. Dizinin ses-görüntü işçiliği özensiz değil ama sektör standartlarını da aşamıyor. İlk bölümde bu konuda beklentim daha fazlaydı ancak bundan fenası, dizinin ciddi bir ritm problemi var. Sekanslar izledikçe ağırlaşıp ilerlemez hale geliyor. Dizi süreleri o kadar uzun ki bu bilinçli yapılan sündürme eylemi yüzünden bütün işler sakat doğuyor! Bir de üstüne bu dizi çok ağlatacak duygusunu seyirciye geçirebilmek için dramayı, Nusret’in eti tuzladığı gibi bir abartıya çevirmek ve bunu da genç oyuncularla yapmak eklenince... Bilemiyorum, herkes bu aralar aynı taktiği deniyor ve ortalık gözyaşından geçilmediği için seyirci artık tepki veremez oldu. Duyguları giderek yükseltmek yerine yüksekten açmak bence ömürlü olacağı düşünülen diziler için iyi değil. Seyirciyi tavlama derdinde olan senaristler, klasik giriş-gelişme-sonuç işleyişini yıkarak aslında daha ilk bölümden kendi ayaklarına sıkıyorlar.
 
Bir Umut Yeter izlenir mi? İzlenir. Başrolde Tolgahan Sayışman olduktan sonra sünnet düğünü videosu bile reyting yapar ama gördüğüm kadarıyla deposu boş bir yapım bu. Oyuncular arasında da bir denge yok. İyi oynayan da var kötü oynayan da... O zamanla oturur ancak bölümler ilerlerken halledilmesi gereken bir sürü sıkıntı var. Zanaatkar yönetmen Yusuf Pirhasan’ın, mezarlık sekansından örnekleyeceğim bazı biçim denemeleri güzel ama yeterli değil. Bunlar, dizi yetişsin diye birkaç bölüm sonra tamamen terk edilecek çabalar ve bir diziyi farklı yapmaya yetmiyor.
 
Hep birlikte aynı ekrana bakmaya devam edeceğiz, iyi seyirler.
 

 

Tüm yazılarını göster