ISLIKLI PROTESTOYA BEN DE KATILDIM! MİLLİYET YAZARI KENDİNİ İHBAR ETTİ!

240 kameranızla zaten yerimi ve kimliğimi tespit etmişsinizdir. Beni de bundan sonra TT Arena'ya almamanızı arz ederim.

Ben de ıslıkladım

Hafta sonları stadyumlarda toplanan bir küçük ilçe nüfusu kadar insanı, sadece o günkü müsabakayı boş gözlerle izlemeye gelen işsiz/hissiz ve fikirsiz kalabalıklar olarak değerlendirme hatasına sıkça düşeriz. Oysa bir futbol müsabakası sadece çayır-çimen, top-kale, ıslık ve düdükten ibaret değildir; bir kentte yaşayan 40-50 bin bambaşka insanı, siyahı-beyazı, kadını-erkeği, dinliyi-dinsizi, faşisti ve komünisti yana yana, omuz omuza getirebilecek tek organizasyondur aynı zamanda... Bir sinema ya da tiyatro salonu birkaç yüz, bir konserse birkaç bin kişiyi toplayabilir genelde... Bir futbol müsabakasındaysa farklı hayat standartlarına, eğitim düzeylerine ve siyasi görüşlere sahip 50 bin farklı insan 10-12 dönüme sıkışabilir.
Bir spor müsabakası, bir ayakkabı boyacısıyla bir fabrikatörün, bir travestiyle bir profesörün, bir rahiple bir yankesicinin bir arada ya da ayrı ayrı tepkilerini gösterebilecekleri bir ortamdır. Parti mitingine, sendika toplantısına benzemez. Demokratik ülkelerde bu kadar farklı insanı tahakküm altına almaya pek kimsenin gücü yetmez. İki sezon önce Fenerbahçe yönetimi tribünleri kontrol etmek istedi, yapamadı; aylarca Zico sesleri yükseldi. Beşiktaş’ınki denedi, sonuç vermedi. Bir tribün engellemeye çalıştığı halde diğerleri hep bir ağızdan yönetimi protesto ettiler. Türk Telekom Arena’da yaşanan da daha öncekilere benziyor: Birleşik bir grup alkışlıyor, ama bağımsız çoğunluk dinlemiyor. TOKİ Başkanı’nın konuşmasına kızıyor, tepkisini yuhalayarak ve ıslıklayarak gösteriyor.
O yüzden bu stadyumlardan yükselen sesleri küçümsememek lazım. Statlar hürdür ve masumdur. Hırvatistan’ın temelleri Zagrep’in Maksimir Stadı’nda atılmıştır. Çavuşesku’nun çöküşünün önemli bir evresi Bükreş’in Ghencea Stadı’nda yaşanmıştır. İstanbul’un Seyrantepesi’nde yaşanan da öyle hür, öyle masum bir tepkidir özünde...

Nahif ve güçsüz
İkinci hataysa daha bireysel. Ölmüş bir insanın arkasından kullanılan iki sözcük çok yaralayıcı: “Özhan Canaydın’ın karşımızda NAHİF ve GÜÇSÜZ duruşu, dün gibi aklımızda” diyor TOKİ Başkanı... Kamuoyu o sözcüğü NAİF (saf, deneyimsiz) olarak anladı; oysa cümlenin gelişinden o kelimenin NAHİF (zayıf, cılız, çelimsiz) olduğu tahmin edilebiliyor.
“Sayın TOKİ Başkanı; bugün kuvvetli-güçlü-sağlam olabilirsiniz, olabiliriz. Ama unutmayınız: Toprağın altı, nice kuvvetli şahlarla, sultanlarla, padişahlarla dolu...”

5149 sayılı yasa
Islık meselesinin en trajikomik kısmıysa, en sonunda saklıymış: Galatasaray Başkanı Polat, ıslıklayanları 240 kamerayla tespit edip stada bir daha almayacaklarını beyan etti. Şimdi Sayın Başbakan’a, Sayın Spor Bakanı’na, Sayın TFF Başkanı’na soruyorum:
1) İnsanlar hoşlarına gitmeyen bir şeyi protesto etmek için ne yapmalı? Tribüne döner bıçağı, keser, kasatura mı sokmalı? Birbirini mi vurmalı? Küfür mü etmeli? Yoksa en medeni protesto biçimini mi (yani alkış, ıslık ya da yuhalamayı mı) tercih etmeli?
2) 5149 sayılı sporda şiddet ve düzensizliği önlemeye dair yasa içeriğinde “ıslıkla protesto” stada girmeme sebebi olacak mı?
3) Aynı yasada stada girecek/girmeyecekleri kulüp başkanları mı belirleyecek? Mesela Karabük Başkanı tipini beğenmediği adamı, Antep Başkanı kendisine muhalif olanı stada sokmayabilir mi? Eğer kulüp başkanlarının böyle bir yetkisi yoksa Sayın Polat, hangi hukuka dayanarak böyle tehditte bulunabiliyor?   
Eğer bu ülkede ıslıkla protesto yasaksa; stada girecekleri/girmeyecekleri İl Güvenlik Kurulu değil, Bakanlık değil, Polis Teşkilatı değil, kulüp başkanları belirleyecekse; ben bundan sonra hiçbir stada girmek istemiyorum. Hatta, kendimi ihbar ediyorum: Cumartesi 19:30’da ben de ıslıklı protestoya katıldım. 240 kameranızla zaten yerimi ve kimliğimi tespit etmişsinizdir. Beni de bundan sonra TT Arena’ya almamanızı arz ederim.
Nokta

Uğur Meleke/Milliyet