''HERKESE MUHALİF DAVRAN, BÖYLECE GÜNDEME GELİRSİN!'' MEDYADAKİ HASTALIKLARA IŞIK TUTTU!

Hürriyet Gazetesi yazarı Nihat Hatipoğlu "Kandil ve medyadaki bazı hastalıklar" başlıklı yazısında medyadaki hastalıklara reçete sundu.

Kandil ve medyadaki bazı hastalıklar

Önümüzdeki pazartesi akşamı Mevlid Kandili. Hz. Peygamberin dünyayı şereflendirmesini kutlayacağız. Her birimiz kendi bakış tarzımıza göre ‘Sevgilinin’ gelişini kutlayacağız.

Bir kısmımız kandillere bid’at demeye devam edeceğiz. Her şeye bid’at derken, her türlügüzelliği ve imkanı tepmenin en büyük bid’at olduğunun farkına varmadan çok bilmişfetvalar vereceğiz. Entelektüel Müslüman olarak anılmanın, doyumsuz zevkiyle, halkı vehakkı hiçe sayıp ifsad edici benliğin salıncağında sallanmaya başlayacağız. Kandilikutlayanlara yukarıdan, küçümseyerek bakacağız.

Bir kısmımız abdest alıp geceyi güzel bir şekilde ihya edeceğiz. Bu geceyi ihya edin emriolmasa da, bu bir fırsattır, değerlendirelim diyeceğiz. Bir kısmımız her gece içki içiyor olsa da bari bu gece sevgili Peygamberimizin hatırına içmeyelim diyerek O’na aidiyetimiziyineleyeceğiz. Bir kısmımız evlerde toplanıp “Kayyumu seversen uyuma bu gece” sırrına ulaşmak için, sırrın kapısında sabaha değin nöbet bekleyeceğiz. Velhasılı, her birimiz kendi meşrebimize göre kandilleneceğiz bu gece. Biz kandilin bütün güzelliğiyle, tövbe kapılarını aralayan ışığıyla, hiç kimseyi dışarıda bırakmayan kuşatıcılığıyla kutlanmasınıarzu ediyoruz. Mevlam, bu kandil sabahı bizleri günahı affedilenlerden eylesin.

Bu yazımda, kandil muhasebesi ışığında, medyada görülen bazı manevi hastalıklaraişaret edeyim istedim.

GÜNDEMDE KALMAK: Genellikle geçer akçe budur. Bu hafta kaç habere veya yazıya konu oldun. İstatistiklerde kaçıncı sıradasın. Medyada insanların başarısı buna göredeğerlendirilir oldu. Tabii böyle olunca da aykırı ve dikkat çekici polemiklerle gündemdekalmak yolu seçiliyor. Ne kadar faydalı şey yaptı değil de , ne kadar bahsedildi. Bunedenle de yazılar ve değerlendirmeler yaralayıcı olabiliyor. Tabii ki kendini bu anafordankoruyanlar hayli kişi var.

HALİF TU’RAF: Meşhur bir Arap atasözüdür. Herkese muhalif davran, böylece gündeme gelirsin. Her kesin demediğini de. Böylece tanınan birisi olursun. Neye muhalefet ettiğin,neyi yıktığın, neyi yaraladığın önemli değil. Önemli olan aykırı söylem geliştirmektir. Bunuyaparsan, farklılığın anlaşılır! Ve aranan, muteber olan daha doğrusu iyi veya kötü önemli değil konuşulan insan olursun. Marifet, muhalefetten geçer. Nasıl muhalefetse?

REKLAMIN İYİSİ, KÖTÜSÜ OLMAZ: Son yıllarda en çok duyduğum cümlelerden birisidirbu. Sadece medya dünyasında değil, genelde kullanılan sarhoş edici formüllerdenbirisidir. Halbuki, reklam mevzuu olmak başlı başına bir problemdir. Bir de bunun kötüsü elbette aşağılayıcıdır. Bu anlayışın neresi iyidir bilemiyorum. Bilmezsem de maalesefhaylice yaygın bir çözümdür bu tutunabilmek için.

KISKANÇLIK: Buna İslam literatüründe -Hased- denir. Allah’ın peygamberi, “Hasedateştir. Hasedci kendi ateşinde kendini yakar bitirir” buyuruyor. Hepimizde bu hastalıktanbiraz da olsa vardır. Ama dengelenmesi gerekir. Yoksa kronik bir hal alır. Egolarına sınır tanımayanlar, bir müddet sonra yüce yaratıcının güç ve kudretini bile kıskanmaya başlarlar.
Aynı mesleği paylaşanlar arasında kıskançlık daha yaygındır. Bir meslek erbabı medyadaveya insanlar nazarında ön plana çıktı mı, onu paçasından çekip aşağı indirmek içinçabalayanların büyük çoğunluğu aynı mesleği paylaşanlardır. Etrafınıza bakınız, internet sitelerini tarayın, doğru dediğimi göreceksiniz.

RAKİBİNE MUHALEFET ET: Düşman kelimesi yerine rakib kelimesini tercih ettim. Medya, siyaset, ticaret gibi alanlarda geçerli olan şey muhalefet diyalektiğidir. Rakibin çok hayırlıbir şey yapmış olabilir. Senin hemen gardını alıp, onun bu iyiliğini etkisiz kılacak, kimseninaklına gelmeyecek hassas noktalar araman lazım. Yoksa, rakibinin iyi olan hususlarındanyana olursan meşruiyetini kaybedersin. Varlık sebebin ortadan kalkar. Böyle düşünüyoruz maalesef. Mesela, rakibin bir hastane yaptırdı. Ne güzel ve hayırlı bir iş demen gerekmez mi? Hayır dememen gerekir. Peki ne yapacaksın. Mesela şunlarıdeneyebilirsin: O hastaneyi kondurduğu arsa nasıl alındı, o parayı nereden buldu, ohastanenin kimlerle bağlantısı var, acaba ileride buradan siyasi bir rant mı kazanacak, oranın müdürü kim olacak acaba? İşte bunun gibi yığınla şüphe doğurabilirsin. Önemliolan rakibini alt etmek olduğuna göre her yol ve yorum mubahtır.
Halbuki doğru ve güzel olanın yanında olmak lazımdır. Bizim iman ettiğimiz kültürümüzdebu böyledir. Hz. Peygamber kendinden önceki bir Arap şairinin “Allah harici her şey yok olmaya mahkumdur” sözünü duyduğunda şöyle buyuracaklardı: “Ramak kalmış, Mü’minolmasına ramak kalmış.” Demek ki doğrunun ve iyinin yanında olmak insanı küçültmez,bilakis büyütür.

DOSTUNA DAYILAN, RAKİBİNE HAYIFLAN: Bazı insanlarda bu felsefenin güçlü şekildeyansıdığını görebiliyorsunuz. Aynı inancı, felsefeyi paylaştığı kişiye karşı hoşgörüsüzdür. Acımasızdır. Sert vurur. Çünkü O “kendi mahallesinde” potansiyel rakibidir. İçteki rakiptir. Ama kendi inancı ve felsefesini taşımayana yani “Karşı mahalleye” karşı son dereceanlayışlıdır. Toleranslıdır. Çünkü günün birinde saf değiştirebilir. Ne olur ne olmaz şimdilikoralarla arayı bozmamak lazım. Bu sözler acıdır ama doğrudur.

Halbuki özlenen tavır şuydu: Sizin mahalle, bizim mahalle gibi kavramlardan uzak durup,şuncu buncu denmeden, bir bölen olmadan, iyi ve güzelin yanında olmalı şerre karşı iseişbirliği yapmalı. Neye iman ediyorsanız öyle yansıtmanız lazım. Çünkü ya inandığın gibiyaşarsın, ya da yaşadığın gibi inanmaya başlarsın. Böyle yapan var mı medyada. Elbettevar. Hem de sevindirecek kadar çok var.

Sadece bunlar değildir manevi hastalıklarımız. Tartışırken bağırmak, sesiyle bastırmak,hakaret etmek, düşüne vurmak, karşı tarafın açığını aramak, mahremine girmek, hattadeşifre etmek gibi insaf ve vicdanla tarif edilemeyecek nice hastalığımız var. Medyada yer alıp da bu türden oyunlara başvurmayan binlerce insanımız var. Onları budeğerlendirmeden tenzih ederim. Dilerim bu şerefli kandil ışığında, en sevgilinin doğumgününde bu hastalıklarımızı tedavi edecek adımlar atarız... Kandilinizi kutlarım.

NOT: Pazartesi akşamı 14.02.2011’de saat 22.00’den itibaren Star TV’de kandil özel yayınındayım. Hepinizi ekrana bekliyorum.

Nihat Hatipoğlu/