HDP tutuklamaları “Pazarlık konusu” mu olacak?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, son HDP tutuklamalarına başka bir açıdan yaklaştı…

Son zamanlarda toplumca “operasyon manyağı” olduk. Gün geçmiyor ki ortalık bir operasyon, gözaltı, tutuklama haberi ile sarsılmasın. Uzun süredir süren “FETÖ Operasyonları” malum. Ardından “Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik operasyon” geldi. Şimdi de HDP’ye dair olanlar. Doğru mu yanlış mı, haklı mı haksız mı tartışması ayrıdır. Somut durum bu. Ardından başka neler gelir bilinmez!

Malum; HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, milletvekilleri Abdullah Zeydan, Ferhat Encü, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım, Nursel Aydoğan, Selma Irmak tutuklandı. Ayrıca milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Ziya Pir ve İmam Taşçıer ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar.  

Elbette bu durum hemen ve kaçınılmaz olarak bir saflaşmaya ve çeşitli tepkilere yol açtı. (Buna “uluslararası camianın hassasiyetleri”ni de eklemek lâzım.) Bir kesim bunu “demokrasiye aykırı”, “milletin seçilmiş temsilcilerine yönelik darbe” ve hatta “faşizm” olarak gördüler. Diğer grup ise “teröre destek verenlerin cezalandırılması”, “şiddete prim verenlerin hak ettiklerini bulması”, “ülkeyi bölmek istemenin bedeli” olarak tanımladı ve yanı sıra “HDP’nin tümden kapatılmasını” isteyenler de çıktı. Her iki bakışında kendisine göre argümanları mevcuttu.

İlaveten bir de “Dolmabahçe ortaklığı”nı hatırlatıp “bunlar anlaşmışlar”, “tiyatro çeviriyorlar”, “danışıklı dövüş” diyenler var. Bu yaklaşıma göre “başkanlık sistemi her ikisinin de işine geliyor”, “tepkiler göstermelik”, “HDP’nin üzerine gidiliyor gibi yapılıp el altından anlaşacaklar” , “Erdoğan’da HDP’yi ezdiği için Türklerin gözünde kahraman olacak”, “federasyonu birlikte kuracaklar” vb bakışları da mevcut.

GERÇEK AMAÇ NE OLABİLİR?

Peki “Bunları geç, biliyoruz, sen ne düşünüyorsun” derseniz? Benim bu tarz kestirmeden yaklaşımlara karnım tok. Ne “demokrasiyle gelen demokrasi ile gider” gibi AKP’den apartma saçma sapan, boş laflara (Demokrasiye, seçilmişliğe tamam ama terörü kutsamaya hayır!) ne de “Teröre destek verenler cezalandırılıyor” gibi ajitatif tanımlara. Her şey artık “politika”ya endeksli seyrediyor. (Kimse artık babasının hayrına ne “doğru” ne de “yanlış” yapmıyor!) Türkiye’de işler ideolojilerin böylesi sığ, dar kalıplarının çoktan ötesine taştı. Olan biteni anlamaya yetmiyor. (Ne zaman yetti ki?) İnanın; süren satrancın tasarlayıcıları için bunlar hiçbir anlam ifade etmiyor. Bu gibi bakışlar ancak sağlı-sollu sıradan bakışlara hitap edebilir. Gündelik propagandif değerleri olabilirler ama teorik değerleri sıfırdır. Buralardan bir “analiz” çıkartmak mümkün değildir. İsteyen çıkartmaya halen uğraşabilir!

Sezdiğim odur ki bu iş daha “karmaşık”, “ince hesaplar”ın üzerine oturmuş gibi görünüyor. Öncelikle belirteyim ki bu bir “şov” değildir. Tutuklamalar ciddidir. (MHP’nin de arzuları gözetilmiştir) Evet, bir yanıyla “cezalandırma” dır. Ancak düne kadar birçok şeyin “görmezden gelindiği” hatırlanırsa “zamanlama” manidardır. Bula bula şimdiyi mi buldular? (İfadeye gelmemeleri, “devleti tanımam” cı davranışları da ilave bir faktör oldu elbette. Belki de böyle olsun istediler!) O halde neden?..

Unutulmamalı ki; önümüzdeki günlerde yeni anayasa tartışmaları ve buna bağlı her şey (Başkanlık, federasyon, vb) derinleşerek yoğunluk kazanacaktır. Sanılanın aksine HDP ile AKP arasında eskisi gibi “bahar rüzgârları” esmiyor. Tersine kışın en sert fırtınaları yaşanmaktadır. HDP, bir süredir AKP’nin yaptığı her şeye muhalif tutum içindedir. (PKK’nın ise “Hendekler süreci”nden bu yana terörü nasıl gözü dönmüş şekilde tırmandırdığı aşikârdır.) “Açılım iyimserliği” yerini karamsarlığa bırakmıştır. HDP içindeki kimi isimlerin terörü tasvip eden, tehditkâr beyan ve davranışları artık ayyuka çıkmıştır. AKP ise epey bir süredir “Milliyetçi dalga”yı arkasına almış görünmektedir.

BİR TÜR PAZARLIK KONUSU MU OLACAKLAR?

O halde bu operasyonun birkaç amacı olabilir:

1)    Devletin bir “otoritesi” olduğunu –geç de olsa- hatırlatmak.

2)    HDP içindeki “aşırı ve uzlaşmaz isimleri”  frenlemek ya da tasfiyesine zemin hazırlamak, “Ilımlılar”a (?) alan açmak. Beraberinde HDP’ye sıkı bir “ayar atmak”, diğerlerine de “ders” ve “gözdağı” vermek.

3)    PKK ile bağlarını kopartamasa da zayıflatmaya çalışmak, olabilirse ayrıştırmak.

4)    Mümkünse “yeni açılım” hazırlıklarına HDP içindeki “aşırı uçlar”ın baskısı olmadan hazırlanmak.

5)    Yapılabilirse –ki sanmıyorum- Demirtaş’a bir tür “Öcalan misyonu” yüklemek, Öcalanvari çağrıların muhatabı yapmak.

6)    Bu tutuklamaları yarın öbür gün yeni anayasa pazarlıklarında bir koz olarak kullanmak.

Bunları başarabilir mi o ayrı tartışma konusu. Hükümetin en azından bir kısmını başarmak istediği anlaşılıyor. HDP ile “demokratik yollarla” anlaşamayacağını anlayan AKP, şimdi bu “zor” yolu risklerini de göze alarak denemektedir. “Devlet olma mantığı” açısından anlaşılırdır. Araya diklenmelere karşı “tatlılıkla olmazsa zorla” gibi bir “mecburiyet” girmiştir. Hiçbir devlet bu “kural tanımazlığa” müsamaha gösteremez.

Sanırım ki önümüzdeki süreçte 6. maddede saydığım nedenin asıl olarak öne çıkacağını düşünüyorum. Öte yandan tutuklamalar –hak edip etmedikleri bir yana- anayasa pazarlıklarında bir tür “değiş tokuş” işlevi göreceklerdir. Şayet uzun vadeli bir “plan” varsa bu olmalı. Değilse günübirliktir ki sonuç almada yetersiz kalır. Bu şartlar altında bazı noktalarda diretmemeleri karşılığında serbest bırakılabilirler. Yok, işi yokuşa sürer veya sertleşirlerse daha başka yaptırımlar da gündeme gelebilir. Tabii bu benim “sanmam” dır. Yanılabilirim de. Umarım bu adımı atanlar –çok şüphedeyim ama-  sonuçlarını da etraflıca düşünmüşlerdir!

Şüphesiz henüz net göremediğimiz, flu, olgunlaşmaya muhtaç ya da yarın öbür gün tam seyir kazanacak yanlar olabilir. (Veya gelişmeler bütün bunları tekzip edebilir yahut farklı ve ilave formatlar atabilir!) Üstelik Murat Karayılan’ın “savaş derinleşecek” şeklindeki açıklamasından sonra zaten süren terör yeniden azabilir, ipler hepten kopabilir, daha çetin ve kaotik bir sürecin içine de yuvarlanabiliriz. Bu biraz da gelişmelere bağlı. Her şey tüm taraflar açısından “ters” de tepebilir.
Kritik bir sürece girdik. Şimdilik “manzara” bu!..

05.11. 2016.