Habertürk'e son zamanlarda bir şeyler oluyor; Turgay Ciner, Erdoğan'a savaş mı açtı?

Yeni Akit gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, bir yazıdan yola çıkarak Ciner Grubu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a savaş açıp açmadığını sorguladı.

Yeni Akit gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, Ciner Grubu'nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a savaş açıp açmadığını sordu. HaberTürk'ten bir yazarın yazısı için Karahasanoğlu “Artık işin çaktırmadanı falan kalmamış, açık açık saldırıya başlanmış' dedim, kendi kendime" ifadesini kullandı.

Karahasanoğlu'nun "Turgay Ciner, Erdoğan’a savaş mı açtı?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Yazılı gazete yayınına son veren Habertürk.. İnternet yayınını sürdürüyor..

TV yayınını da atlamayalım..

Bilemiyorum, patron Turgay Ciner’in, basın dışındaki işlerinde aksamalar olduğundan mıdır?

Siyasi iktidar ile ilişkilerinde bozulmalar yaşandığından mıdır?

Yoksa..

Turgay Ciner’den bağımsız olarak, sahipsiz kalan yazarların, kendi kafalarına buyruk, istedikleri gibi çamur atma alışkanlıklarından mıdır..

Habertürk’e son zamanlarda bir şeyler oluyor..

Neler olduğunu, somut örnekleri ile aktarayım..

7 Haziran 2015 seçimlerinde oyunu HDP’ye verdiğini açıkladıktan sonra, kamuoyundan büyük tepki alan Sevilay Yılman, bir süre boşta gezdikten sonra..

Eski yuvası Habertürk’e kapağı attı..

Karıncalı konularda çaktırmadan saldırıları vardı ama..

Dünkü yazısını görünce..

“Artık işin çaktırmadanı falan kalmamış, açık açık saldırıya başlanmış” dedim, kendi kendime.

Neydi o ifadeler..

Bire bir aktarayım..

Başlık tam bir skandal zaten..

“Dondurmada da şarbon tehlikesi olabilir mi?”

Hani şöyle söyleseydi, belki hedefi daha kısa yoldan vurmuş olurdu:

“Evimizde akan sularda şarbon tehlikesi olabilir mi?”

Öyle ya..

Sütü alan var, almayan var.. Alamayan var..

Ama her birey, bir evde yaşıyor.. O evde de musluktan bir su akıyor. O su ile, günde asgarisinden 5-6 defa temas sağlanıyor..

Eğer “su”da şarbon tehlikesini gündeme getirirseniz..

Tereddüte, telaşa, tedirginliğe sevketmeyi düşlediğiniz kesim, bir anda milyonlara varır..

Kısa yoldan, hedefi vurmuş olursunuz..

Neyse ki, “Süt” demiş de..

“Canım su ile şarbonun ne alakası var. Şarbon inekte ya.. İnek de süt veriyor ya.. Ben de onu kastettim” diyerek işin içinden sıyrılmayı düşünmüş olmalı ki..

Hedefi biraz küçültmüş..

Yazısından da aktarayım, operasyonun ciddiyetini kavrayın:

“Sizi bilmem ama ben şahsen korktum. Ve bir süreliğine eti hayatımdan çıkardım.

Hatta dün WhatsApp gruplarında dolaşıma sokulanları okuduktan sonra süt ve süt ürünlerini de yememeye karar verdim.

Diyebilirsiniz ki; ‘Abartıyorsun Sevilay!’

Hayır abartmıyorum.

Çünkü uzman olduğu alan Şarbon Hastalığı olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde görevli bir hoca ‘Sütte de risk var’ demiş bir arkadaşıma. Bilmiyorum ne kadarı doğru ya da değil ama adının açıklanmasını istemeyen profesöre göre süt ve ürünlerinin tüketimi de çok mühim.”

Burada bir nefeslenelim mi?

Nefeslenelim..

Yoksa Sevilay Hanım’ın, süt içmesek de.. Biraz sonra bizi şarbona yakalatması işten bile değil..

28 Şubat sürecindeki “Bir üst düzey askeri yetkilinin açıklamasına göre”ifadelerini hatırlarsınız, değil mi?...

Sevilay Hanım’ın sözleri, beni o başlıklara götürdü..

Ne diyor Sevilay Hanım: “Adının açıklanmasını istemeyen profesöre göre..”

Adının açıklanmasını istemiyor..

Ama milyonlarca insanı tedirgin edecek sözleri sarfediyor..

“Sütte de risk var” diyor..

Ama hangi sütte risk var, söylemiyor?

Kutu sütte mi?..

Açıkta satılan sütte mi?..

Sorular çok da, ayrıntıya girdiğimize değmez..

Yapılmak istenilen ne?

Hayvan karaborsacılarının ekmeğine yağ sürmek..

Bu vesile ile de..

Siyasi iktidara, “Hiçbir şeyi beceremiyorsunuz.. Bir hayvan ithalatını bile kuralına uygun yapamadınız” demek..

Kurban Bayramı’nda, üç günlük kısa bir süre içinde, 3 milyondan fazla hayvankesilmiş..

Bunların içinden birkaç tanesinde sıkıntı yaşanmış..

Aynı dönemde, bir çiftlikte topu topu 100 tane hayvan, hastalıktan ölmüş..

Gerekli tedbirler alınmış..

Hastanede tedavi gören insan sayımız 4 imiş..

Onlar da şu an, hayati tehlikeleri olmaksızın, evlerinden tedavilerini sürdürüyorlarmış..

Sağlık Bakanı ayrı..

Tarım Bakanı ayrı açıklamalar yapmış..

Hiç önemli değil..

Sevilay Hanım’ın, bir üst düzey askeri yetkiliden aldığı bilgiye göre..

Pardon..

Bir şarbon uzmanı profesörden aldığı bilgiye göre..

Süt bile tehlikeli imiş..



Bir somut örnek daha vereyim..

Aynı isim..

Daha bir hafta önce de..

“Hangi ana kayıp evladı üzerinden istismar yapar?” başlığı ile..

Cumartesi Anneleri adı altında, HDP’lilerin yaptıkları provokasyon amaçlı gösteriye yönelik savunma yapınca..

Olayın öyle, tekil ve saf bir eleştiri olmadığına kanaat getirdim..

Problemli bir seçimde, “HDP’ye oy verdim” diyeceksiniz..

Sabah gazetesi ile yolları ayıracaksınız..

Arkasından size Turgay Ciner, sayfalarını açacak..

“Sabah ile yolların ayrıldı ama. Benim sayfamdan atışına devam edebilirsin”diyecek..

Sevilay Yılman da..

Benim gördüğüm bir hafta içinde iki yazısında..

Siyasi iktidara çamur atacak..

Söyler misiniz, haksız mıyım; “Ciner, Tayyip Erdoğan’a savaş mı açtı?”demekte?

Cumhuriyet’i, Sözcü’sü, zaten böyle bel altı vuruşlar yapan yazarlarla dolu..

“Şirketlerin yarısı batacak. Batmazsa, gelin benden hesap sorun” deyip..

Ama ne kadar sürede batacağını söylemeyip..

Hem halkı tedirginliğe sevkedip.. Hem de attığı çamur hedefe yapışmayınca.. Kendisini kurtaracak kıvırma numaralarını yapıyor..

Kimse, kendisinden hesap sormuyor..

Onlara özenmiş olmalı ki, Habertürk’ün Sevilay’ı da..

“Süt tehlikeli” diye başlık atıyor..

Diyenin ismini yazmıyor..

“Benden de kimse, bunun hesabını sormaz ki?” diye..

Sallıyor da, sallıyor..

Da..

Bu sallamalar bir gün, mahkemenin duvarına toslar!