Gül, Erdoğan'la mücadele edemez!

Yeni Şafak yazarı Abdulkadir Selvi, AK Parti'nin en ciddi sınavla karşı karşıya kaldığını iddia etti. Selvi, Gül'ün Erdoğan'a karşı bir hamlede bulunmaya cesaret edemiyeceğini belirtti.

Yeni Şafak yazarı Abdulkadir Selvi, AK Parti'nin en ciddi sınavla karşı karşıya kaldığını iddia etti. Selvi, BBC Türkçe'ye yazdığı analizde çok çarpıcı tespitlerde de bulundu. Selvi'ye göre Abdullah Gül ancak kendisine Erdoğan'dan davet gelirse Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı olabilir.

İşte Selvi'nin o analizinden çarpıcı bölümler:

Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte AK Parti yeni ve zor bir sınavla karşı karşıya. AK Parti sadece Cumhurbaşkanı seçmeyecek.

1 - Liderini Çankaya'ya çıkaracak.

2 - Hükümetin başına Başbakan, AK Parti'nin başına Genel Başkan seçecek.

AK Parti kurulduğu günden bu yana en ciddi sınavla karşı karşıya. Bir yandan güçlü liderini Çankaya'ya çıkaracak, diğer yandan AK Parti Genel Başkanı ve yeni dönemin Başbakanını seçecek.

Burada 'AK Parti'nin sonu Özal sonrası ANAP, Demirel sonrası DYP'ye benzeyecek mi' sorusu gündeme geliyor.

AK PARTİ'Yİ ANAP'LA AYNI AKIBET Mİ BEKLİYOR?

Karizmatik liderleri Çankaya'ya çıktığında ANAP ve DYP Türk siyasetinde uzun ömürlü olamamıştı. AK Parti'yi de aynı akıbet mi bekliyor?

Hayır. Ne Özal, Erdoğan'a benziyordu ne de Demirel. Ayrıca Özal'ın ve Demirel'in Çankaya'ya çıktığı şartlar, partilerinin siyasi gücü ile bugünkü şartlar çok farklı.

ANAP 1983'de yüzde 45'le başladı siyasi hayata. 1987 seçimlerinde yüzde 36'ya, 1989 yerel seçimlerinde yüzde 21.75'e geriledi. Zirvede başlayıp, zaman içinde yıpranan ve inişe geçen bir çizgi.

AK Parti ise 3 Kasım 2002 seçimlerinde yüzde 34'le girdi siyasi yaşamımıza. 2007'de bu oran yüzde 47, 2011'de ise yüzde 50'ye tırmandı. Erdoğan başkanlığında sürekli büyüyen bir çizgi izledi.

En son 30 Mart yerel seçimlerinde yüzde 45,5 oy almak suretiyle yerel seçimlerde alınan en yüksek oya ulaştı. Ayrıca arkasında yüzde 58'lik bir referandum bulunduğunu unutmamak gerek. Özal ise yüzde 21,75'lik bir siyasi mağlubiyetten sonra kendini kurtarmak için Çankaya Köşkü'ne çıktı. Demirel Cumhurbaşkanı seçildiğinde DYP'nin oy oranı yüzde 27'ydi.

Hem Özal hem de Demirel'i bekleyen ortak akıbet ise, partilerinin kendi düşüncelerine karşı isimlerin eline geçmesiydi. Özal ve Demirel Çankaya Köşkü'ne çıkarken kendilerinden sonrası için partilerini ve iktidarı tanzim etme gücüne sahip olmadılar. Özal değişimciydi ancak ANAP Genel Başkanı olan Mesut Yılmaz ise statükocuydu. Özal'ın kadrolarını tasfiye etti. DYP'nin başına ise Demirel'in adayı ile yarışan Tansu Çiller geldi. İlk işi DYP'deki Demirel'in kadrosunu tasfiye etmek oldu.

Bu tablo ışığında baktığımızda;

1- Erdoğan, Çankaya'ya gücünün zirvesinde çıkıyor.

2- Kendisinden sonra AK Parti'yi dizayn ederek Cumhurbaşkanlığına çıkıyor.

3- 12 Eylül 2012 tarihli yüzde 58'le sonuçlanan referandumdan sonra AK Parti'de ikinci, üçüncü adam kalmadı. Şimdiye kadar girdiği 8 seçimde sürekli olarak oy oranını artırmış bir liderlik ve AK Parti açısından tartışılmaz bir isim.

Erdoğan ne Özal gibi mağlup bir lider olarak ne de Demirel gibi partisini Çiller'e kaptırmış bir isim olarak çıkıyor Çankaya Köşkü'ne. Siyasette güçlü bir isimdi. Çankaya'ya da güçlü bir Cumhurbaşkanı olarak çıkıyor.

HEDEF TÜRKİYE'NİN YÖNETİM ŞEKLİNİ DÖNÜŞTÜRMEK

Hedef, Türkiye'nin yönetim şeklini ve Cumhurbaşkanlığı makamını dönüştürmek

Erdoğan şimdi yeni bir yarışın başında. Güvenilir kamuoyu araştırma şirketlerinden edindiğim bilgiye göre, ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmesinin önünde bir engel gözükmüyor. Erdoğan'ın yüzde 53 ve üstü bir oranla Cumhurbaşkanı seçilmesi bekleniyor. Oy oranı önemli. Erdoğan yüzde 50 artı bir oranında oy aldığı takdirde Çankaya Köşkü'ne çıkabilecek. 12 yıllık iktidarı boyunca Türkiye'yi yeniden dizayn eden Erdoğan, bu kez Türkiye'nin yönetim şeklini ve Cumhurbaşkanlığı makamını dönüştürmeyi hedefliyor.

Ancak bu oranın üzerinde alacağı artı her oy ona, kendisinden sonraki Başbakanı ve AK Parti Genel Başkanını belirleme imkânı verecek.

Peki, Erdoğan sonrası AK Parti'de Başbakanlık sancısı yaşanır mı?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül nasıl hareket eder?

BELİRLEYİCİ İRADE BAŞBAKAN OLACAK

Üçüncü dönemi gelmiş olan Bülent Arınç, Beşir Atalay gibi partinin, "Ağabeyleri", Ali Babacan gibi yüksek profilli ismi nasıl hareket eder? Teknisyen bir başbakan modeli düşünüldüğünde Binali Yıldırım formülü ön plana çıkar mı? AK Parti'nin önünde çözülmesi gereken sorunlar olarak duruyor. Ancak şu nokta çok önemli. Burada belirleyici irade Başbakan Erdoğan olacak.

Erdoğan'ın Başbakanlık konusunda çizdiği bir çerçeve var.

1- Geçiş dönemi Başbakanı istemiyor. 2015'e kadar üçüncü dönemi gelmiş olan Bülent Arınç ya da Ali Babacan'ın Başbakanı olduğu bir hükümet formülüne kapı aralamadı. Çünkü partiyi 2015 seçimlerine götürecek olan Başbakan'ın 2015'ten sonra da halktan destek isteyebilmesi gerekiyor.

2- Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan ayrı olsun formülüne de kapıları kapattı.

3- Geriye üç dönem kalıyor. MKYK'da üç dönem kuralının değişmemesi yönünde karar aldırdı.

Geriye ne kalıyor?

Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olduğunda ilk iş olarak Başbakanlık tartışmasına çok kararlı bir şekilde müdahale etti. Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken partinin iç tartışmalara dönmesini engelledi böylece.

Üçüncü dönemcilere, Genel Başkan ayrı - Başbakan ayrı formülüne ve geçiş hükümetlerine kapıyı kapattığına göre, Erdoğan, başka bir Başbakanlık dizayn ediyor. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan ayrı ayrı isimler olarak düşünülmüyor. Çankaya'da güçlü bir Cumhurbaşkanı. Başbakanlık'ta güçlü bir kadro ile çalışan, Erdoğan'la uyumlu bir Başbakan. Ancak emanetçi değil, topluma heyecan verebilen ve kitlelerde karşılığı olan bir isim.

Bu ismi de üçüncü dönem şartı olmayan, milletvekili olan, Genel Başkanlık ve Başbakanlık görevini üstlenebilecek yeni kuşak siyasetçiler arasından aramakta yarar var.

GÜL ERDOĞAN'LA MÜCADELE EDEMEZ

Erdoğan'ın en önemli hedefi, seçtiği Başbakanın AK Parti Kongresi'ne tek isim olarak girmesi.

Erdoğan kendisinden sonrasını dizayn ediyor. Bu dizayn da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün birinci önceliği olmadığı anlaşılıyor. Gül ancak Erdoğan kendisini güçlü bir şekilde davet ettiği takdirde partinin başına geçebileceğini ifade ediyor. Yani Erdoğan'a rağmen ve Erdoğan'ın karşısında bir Genel Başkanlık mücadelesine soyunmak gibi bir gündemi gözükmüyor. Siyaset bir matematik işi sonuçta. Erdoğan sonunda Gül'e partinin başına geçmesini önerirse, AK Parti'de kimse bu formüle karşı çıkmayı aklından bile geçiremez.

Ama tersi olursa Gül nasıl hareket eder? Ya da birilerinin beklediği gibi mücadelesini AK Parti'yi bölmeye kadar götürebilir mi? Ne Abdullah Gül böyle bir sinyal verdi ne de Erdoğan buna izin verecek bir lider…

Gül, Erdoğan'la birlikte AK Parti'nin başına geçebilir ama Erdoğan'a rağmen hele hele Erdoğan'la mücadele ederek asla…