Fatih Portakal ile İsmail Küçükkaya ikili programa mı başlıyor? FOX TV'nin yıldızları Medyaradar'a konuştu!

FOX Haber’in başarılı üç ismi; Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, ekran yüzleri İsmail Küçükkaya ve Fatih Portakal. İlk kez bu muhteşem üçlü aynı anda bir röportaj verdi.

Uzun bir aranın ardından tekrar birlikteyiz. Biliyorum biraz geciktim ama inanın geciktiğime değdi. Çünkü dönüşüm çok özel üç isimle muhteşem oldu. Bu haftaki konuğum değil, konuklarım diyeyim; Türkiye’de özlediğimiz bir gazeteci profili olan ve vicdanlı habercilik nedir bizlere her gün, hatırlatan üç isim.  Onlar FOX Haber'i FOX Haber yapan isimler.

'Reytinglerin efendisi' diyorum ben FOX Haber’e. Rakip tanımıyor, birinciliği elden bırakmıyor. Rakipsiz ama rakiplere saygılı bir yayın politikası izliyor. Her görüşü ekrana kilitliyor.
Eleştirilmiyor mu, elbette eleştiriliyor ama yine de izleniyor. Seven de sevmeyen de hem akşam hem sabah mutlaka FOX’tan Türkiye’de olup biteni dinliyor…


İşte o ekibin kaptanı  hatta teknik direktörü Doğan Şentürk…(Genel Yayın Yönetmeni)
“Haberde ben yok biz vardır” işte o da öyle söylüyor. Hiç böbürlenmiyor, ama başarısının sırrını açıklıyor…

"FOX Haber taraf mı?" sorusunu kesinlikle kabul etmiyor…
Peki AK Parti karşıtı bir kanal mı, yaptıkları haberler taraflı mı?
Muhalifler mi? Hepsini soruyorum Doğan Şentürk’e…

Ve yanımızda FOX’un iki başarılı ekran yüzü de var… Röportajı üçlü gerçekleştiriyoruz… Çalar Saat’in yıldızı İsmail Küçükkaya artık ailemizden biri gibi… Güne de, kahvaltıya da onunla başlıyoruz. Akşam olunca da olup biteni Ana Haber’in başarılı anchoru Fatih Portakal’dan dinliyoruz. Her iki isim de adeta izleyici ile konuşuyor, sohbet ediyor. Haberi izlemiyor, yaşıyoruz da… Eleştirilmiyorlar mı elbette… Herkesin olduğu gibi onların da seveni de sevmeyeni var…

Bu üç isimle haberi, medyayı, siyaseti, Türkiye’yi yani anlayacağınız her şeyi konuştuk. Ben sordum, onlar da tüm içtenliğiyle yanıtladı… Diyorlar ki “bizden çok az kaldı” nitekim haklılar da, haberin hakkını veriyorlar…

Son günlerde FOX TV’ye ve haberciliğine yönelik bazı iddialar var onları da sordum, açık yüreklilikle yanıt verdiler. Şimdi ben aradan çekiliyorum, sizleri FOX TV’nin kaptanı ve başarılı takımyıldızları ile baş başa bırakıyorum, medyaya dair çok çarpıcı tespitleri vardı o nedenle sonuna kadar da okumanızı rica ediyorum.  Sizlere güneşli güzel günler diliyorum…


***************************

RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev

“BİZ FOX TV OLARAK TAM OLARAK TÜRKİYE’YİZ”


Sizi üçü bir arada bulmak şahane ve ben hemen başlamak istiyorum. Bir futbol takımına benziyor habercilik de. Eğer Teknik direktör iyi değilse futbolcular ne kadar iyi oynarsa oynasın oradan bir başarının çıkması pek mümkün değil. Ama kaptan iyi olunca futbolcular kötü olunca yine olmaz. Yani ekip işi… Siz de bir türlü reytinglerde birinciliği elden bırakmıyorsunuz. Ekibin lideri olarak önce Doğan Şentürk ile başlamak istiyorum. FOX Haber’in bu başarısının sırrı nereden geliyor?

Doğan Şentürk: Bana göre bu başarının en büyük sebebi iyi bir ekip olmamız. Aslında bu söylediğim her yöneticinin söyleyebileceği bir söz ama ben bunu hem görüyor hem de yaşıyorum. Bizim editör masamızda her görüşten, her renkten insan var, bunu ideolojik olarak da söylüyorum. Ve biz Türkiye’yiz,  yazı işleri masamızda bir Türkiye mozaiği var. Düşünsene her görüşün olduğu bir masa, her partiye oy veren arkadaşımız var ve biz bu arkadaşlarımızla o masaya oturduğumuzda toplantıda bir konu üzerinde kıyasıya tartışıyoruz. Herkes kendi görüşünü sarf ediyor ve bu bazen görüşler çatışmasına da dönüşebiliyor ama bütün bunlardan ortaya bir Türkiye gerçeği ortaya çıkıyor. Objektif, yalın, tarafsız bir gerçek bu, ve biz o gerçeği yakalayana kadar üzerinde konuşuyoruz. Bu gerçekleri yakaladığımız andan itibaren haberde değerlendiriyoruz. Fatih Portakal da ve uzun yıllar sahada olmanın yani muhabirliğin tecrübesi ile çıkıyor bunu izleyiciye anlatıyor, okumuyor. Seyirci ile konuşuyor ve düşüncesini direkt onlarla paylaşıyor. Ben Fatih’e “Şunu söyle, bunu söyle” şeklinde bir müdahalede asla bulunmuyorum.  Zaten işine çok hâkim, nerede ne söylemesi gerektiğini biliyor. Biz mutfağı iyi hazırlıyoruz, Fatih Portakal da bizimle o masada oluyor. Bu da bizim için büyük bir şans. Tabii İsmail de yine öyle. Yılların gazetecilik tecrübesini ekranda adeta konuşturuyor.

Yıllardır kimler geldi kimler geçti bu medyadan ama Doğan Şentürk hep yerini korudu. Bunun sırrı ne Doğan Bey?

Doğan Şentürk: Türkiye’deki ilk özel televizyonculardan biriyim. 1990 yılında ilk TV kurulduğu zaman Cem Uzan ve Ahmet Özal ortaklığında ben o zaman gazetecilikten televizyonculuğa geçtim. Dolayısıyla Türkiye’de bir özel TV tarihi varsa haberciliğin tarihi varsa bunu iyi bilenlerden biriyim. İlk başlayanlardan biriyim. Dolayısıyla Türkiye’de TV haberciliğini şekillendiren, dizayn eden pek çok isimle çalıştım ve gözlemledim. Ben iyi bir gözlemciyim. Neyi yapıp, neyi yapmayacağımı, neyi nerede nasıl yapacağımı onlara bakarak kendimce bir sentez oluşturdum. Türkiye’deki çok önemli habercilerle tek tek çalıştım. Muhabir olarak, editör olarak çalıştım. Mesleğe muhabir olarak başlayıp işte editörlük, istihbarat şefliği, İstanbul haber müdürlüğü, haber müdürlüğü, haber koordinatörlüğü, genel yayın yönetmeni haberin her aşamasından 30 yıllık yaşamımda geçtim. Bir kere bu çok önemli ve hayat size orada büyük bir gözlemleme fırsatı veriyor. İkincisi karşılaştığımız olaylarda haber merkezinde tutumları çok iyi görüyorum. Bir kere her haber grubunun farklı refleksleri vardır ve o refleksleri gözlemliyorsunuz nerede ve neden hata yaptılar. Neyi yapmasalardı başarılı olurlardı neyi yaptıkları için başarısız oldular. Bu sorular çok önemli bunu da işte süreç öğretiyor.

Şöyle baktığımızda deyin yerindeyse siz Türkiye’ye haberde iki star yarattınız? Başarılı olmasına rağmen işsiz kalmış bir genel yayın yönetmenini aldınız yanınıza İsmail Küçükkaya’yı ve Fatih Portakal’ı bir muhabirken Ana habere çıkardınız bu büyük bir risktir ve siz bunu başardınız? Nasıl güvendiniz İsmail’e mesela. Çünkü yazılı basın ile görsel basın çok farklıdır?

Biz İsmail ile çok eski arkadaşız bir kere. İsmail Ankara’daydı daha sonra İstanbul’a geldi. İsmail’le hep diyaloğumuz oldu ve ara ara hep konuştuk. Mesela İsmail’i ben Akşam’ın birinci sayfasını yaptığında hep takdir ederdim çünkü o dönemde ve akşamın koşullarında o birinci sayfayı yapmak büyük bir ustalıktır.



(İsmail Küçükkaya araya giriyor)
“DOĞAN ŞENTÜRK VE ERTUĞRUL ÖZKÖK’Ü O YÖNDEN HİÇ UNUTMAYACAĞIM”


İsmail Küçükkaya: Gazeteciler biraz kompleksli oldukları için rakip ve rekabet için başkalarını aramazlar. En azından ben Akşam’ın genel yayın yönetmeniyken durum böyleydi. Beni gazetelerle ilgili iki kişi çok arardı, bir tanesi Ertuğrul Özkök ve diğer isim de Doğan Şentürk. Doğan, her zaman arar ve “eline sağlık güzel manşet” derdi. Hatta o akşam da bakardım o haberi almış, işlemiş ve güzelleştirmiş. Mesela Ertuğrul Özkök de mutlaka köşesine taşır yazardı.  Bu iki şeyi hiç unutmam ben.

Doğan Şentürk: Habercilik anlamında tabi söylenecek bir şey çok. İsmail, Akşam Gazetesi’ndeyken o gazeteye çok büyük katkılar sundu. Hayatın içinden haberleri, özel haberleri, siyasete bakışı. O dönemde çok büyük ekonomik zorluklar içerisinde bir gazeteyi ayakta tuttu. Manşetleriyle Türkiye’de konuşuldu. Bunlar çok önemli.  Biz zaten yakındık İsmail ile. Mesela Cumhurbaşkanı o zaman Başbakan’dı, Erdoğan’ın Amerika gezisinde birlikteydik hatta ikiz babası olacağımı bile o akşam beraber kutladık. Tabii dostluk ayrı iş, ayrı.

“BİZDE SEYİRCİSİNİ STAR, STARINI DA SIRADAN YAP ANLAYIŞI VAR”

Yine de bu bir risktir ama TV gazeteciliği ile yazılı basın çok farklıdır. İsmail ya başaramasaydı bunu?

Doğan Şentürk: Evet belki de büyük bir riskti. Neden o riski aldım şimdi biraz da onun üzerinde durayım. Şimdi İsmail’in haberciliği bir yana başka bir özelliği daha var. Ekranda doğallık çok önemli. Ben hep şunu söylerim; seyircini star, starını da sıradan yap. Eğer o birikimi varsa ve gerçekten de doğalsa içimizden biri gibiyse başarı şansı çok yüksektir. Bu İsmail için de Fatih için de önceden bizde çalışıp ayrılan arkadaşlar için de geçerli. İsmail’i bir kere ben çok uzun süre haber kanallarında izledim. İsmail bir köşe yazarı olarak, bir genel yayın yönetmeni olarak CNN gibi NTV gibi kanalarda çok iyi analizler yapardı. Analiz ederken İsmail’in diğer gazetecilerden farkı da şuydu; İsmail çok doğal, çok basit ama çok felsefi yaklaşan bir şey vardır ya hani basiti anlatmak zordur bir şeyi basit olarak anlatmak zordur insanlara çünkü karşındaki izleyicinin eğitim seviyesi, sosyo kültürel seviyesi bir değil. Herkese aynı şekilde ulaşamazsın. Mesela köşe yazarlarında da öyledir. Bazı köşe yazarları çok birikimlidir fakat bir yazı yazarlar sen yazının sonuna gelene kadar yorulursun anlatamaz adam. Ama bazıları da çok birikimlidir ama o kadar basit yazar ki hiç sıkılmazsın ondan mesela, İsmail öyle. Birikimi olan fakat bunu hem yazısında hem söyleminde çok basitçe anlatan yani Isparta’nın bir ilçesinde ki adam da aynı şeyi anlıyor İstanbul da Nişantaşı’nda ki adamda aynı mesajı alıyor ekranda. İsmail’in seyirciyle arasında bir perde yok. Ben şöyle bakıyorum bu olaya annelerimiz kek hamuru yapar ya kabartma tozu, vanilyası, karbonatı hani kulak memesi kıvamında hani bu kek hamuru olmuş mu olmamış mı bu herkeste yok. O hamuru elinde yuvarladığın zaman eline gelir ya İsmail onlardan biriydi işte Fatih de öyle.



“DOĞAN O GÜN ÇİFTE RİSK ALDI”

İsmail Küçükkaya: 5 yıl önceki kararı aslında bir yayın yönetmeni olarak önemli bir karar olduğu gibi aynı zamanda bence çifte riskti. Neden diye sorarsanız? Bir tane gazeteciyi (Fatih Portakal’ı) sabah haberi yaparken ana habere alıyor, onun yerine de televizyon haberciliğinde hiç böyle bir tecrübesi olmayan birini getiriyor. Düşünseniz zor bir karar. Ve bence çok önemli.

“EKİP ARKADAŞLARIM BİLE ENDİŞELENDİ O GÜN, O KARARA”

Doğan Şentürk: Sadece iki kişi olayı olarak da bakmamak lazım. Türkiye’de bir dönem de değişti. Şöyle Fatih’in yerinde Nazlı vardı biliyorsunuz ki, Nazlı Tolga, gayet işini düzgün yapan fakat düz ve yorumsuz sunan bir anchordı ve bana göre de hala Türkiye’nin en iyi kadın anchorlarından biridir. Şimdi Nazlı ile ve ondan önceki diğer rakiplerimizdeki anchorlarla alışkanlık edinen bir haber anlayışını değiştirdik biz. Şöyle sabahta Fatih interaktif haber sunan bir anchordı. Fatih’i ana habere alırken içerdeki arkadaşlarımız bile şaşırdı, “nasıl olacak hem sabahı bozuyoruz, hem ana haberi bozuyoruz.” Dediler. Şöyle düşünün çok konuşan bir adam sabahtan alınıyor, ana habere alınıp sadece düz haber okuyacakmış gibi nitelenince arkadaşlarımızın yorumları ya da taşıdığı endişe doğruydu ama bana göre öyle değildi. Biz ana haberi de sabahtaki gibi çok konuşur interaktif bir vaziyette sunmanın hesaplarını yaptık ve nitekim Fatih ile bir toplantı yaptık ve böyle bir bülten şekillendi, onu yapmaya karar verdik. Onu yapmaya karar verince onun bıraktığı boşluğu da hiç televizyonculuk yapmamış fakat benim çok inandığım, çok iyi birikimli bir gazeteci geldi. Şimdi orada bu bir risk gibi görünse de bu bir inanç. Ben televizyoncu olarak bütün bu riskleri almıştım ve kafamda bu maçı oynamıştım, asıl orada riski alan isim İsmail’dir. Çünkü İsmail, başka bir dünyaya yani gazetecilikten televizyona geçti.

İsmail, peki Doğan Bey bunu deyince hemen sana dönüp sormak istiyorum, memnun musun yeni hayatından?

İsmail Küçükkaya: Bir gazetenin genel yayın yönetmeni olmak hayal ettiğim bir makamdı. İşimi de büyük bir aşkla yaptım. Ama önümde  yepyeni bir dünya kuruldu burada. Ve şimdi de yine aşkla buradayım.

“ASLA ŞIMARMAYACAĞIM”

Bir de şu var; mesela Akşam’ın genel yayın yönetmeniyken belki de halk sizi bu kadar tanımıyordu. Ama şimdi İsmail Küçükkaya denildiği zaman çok seviliyor ve tanınıyor. Sanki artık bir star oldunuz?

İsmail Küçükkaya: Ben kendimi star gibi görmüyorum ve hiçbir zaman da görmeyeceğim. Bir gazeteciyim, sadece işimi iyi yapmaya çalışıyorum. Şımarıklık iyi bir şey değil, bize göre de değil. Bazen başarı insanın başını döndürür, şımartır ama ben asla öyle olmam, olmayacağım da. Gazeteden geldik sonuçta ve 25 yıllık bir yazılı basın tecrübem var. Bunun içerisinde 5 yıl Ankara temsilciği ve 5 yılda yayın yönetmenliği var. Fakat aklımda bile olmazken Doğan Şentürk’ün teklifiyle Fatih Portakal ana habere geçince onun yerine bir sabah haber için bir isim arıyorlar ve bana teklif ettiler ve bende bir süre düşündüm.



“FATİH VE BEN BİRBİRİMİZİ TAMAMLIYORUZ”

Aslında Amerika planı vardı değil mi FOX’a başlamadan önce?

İsmail Küçükkaya: Evet Amerika olayı vardı, aslında oraya yerleşmek değil de orada sosyal medya konusunda çalışacaktım ve internet gazeteciliği yapmayı düşünüyordum.  Ülkenin içinde bulunduğu durum nedeniyle uzunca bir süre iş bulamam diye tahmin ediyordum fakat Doğan Şentürk sağolsun böyle bir teklifte bulundu ve bende acaba yapabilir miyim diye düşünüyordum Doğan da bana sen olduğun gibi çık, senin gazeteciliğine ben güveniyorum dedi. Bana bu konuda birkaç tane ipucu verdi. Teknik meseleden bahsetti. Böylece başladım. Fox’taki 5. Yılım. Dolayısıyla bu bana bazen bir mucize gibi geliyor. Ama çok heyecan verici ve bir aile içinde olma duygusu var burada. Doğan’ın yaptığı en güzel şey Fox haberin böyle bir aile duygusu yaratması. Fatih Portakal ve ben de birbirimizi destekleyen ve tamamlayan iki yapı olduk.

“FATİH’LE BİRBİRİMİZİ KISKANMIYOR BİLAKİS ÇOK SEVİYORUZ”

Aslında sevmez haberciler birbirini, hatta çekemez, hatta kıskanır ve hatta ayak kaydırmak medyada modadır. Şaşırttınız beni…

İsmail Küçükkaya: Ruh ve karakter meselesi. Kişilik meselesi. Kendini yetiştirme ve iyi niyet meselesi. Tabii buranın ruhuyla da ilgili. Biz bir aileyiz ve birbirine bağlı, birbirini seven bir aileyiz. Kopuk değiliz.  Şu da var; herkes hayal ettiğini ve umduğunu buldu. Şimdi şöyle düşünün, ben çok sevdim bu sabah işini. Aşkla bağlı kaldım. Halkın teveccühünü alınca daha da çok sevdim. Fatih de ana haberi çok seviyor. Dolayısıyla da bu da birbirini destekliyor. Birbirimizden de farklıyız. Fatih’in ve benim tarzım farklı, dolayısıyla bunu hem aynı gün sabah benle başlayan akşam Fatih ile devam eden çizgide görüyoruz birbirini hem tamamlıyor hem de ayrışıyor.

“FOX BAŞARILI ÇÜNKÜ…”                        

Nasıl oluyor da liderliği bırakmıyor FOX, hem sabah haberlerinde lider hem akşam ana haberde?

İsmail Küçükkaya: Burada şu var, Fatih ile benim bireysel olarak gazetecilik bilgimiz, birikimimiz ve Fox haberin gücü, tarafsızlığı ve bağımsızlığı. Ve tabii güçlü bir ekip var.

Şundan dolayı olabilir mi? Türkiye’de artık insanlar haberlere inanmıyor ya da Türkiye’de çok gazetecilik yapıldığına inanmıyor siz de aynı fikirde misiniz? Belki o yüzden izleniyor olabilir misiniz, güven mi veriyorsunuz acaba?

Bağımsız bir kanal algısının iyi gazetecilerle birleşmesinin sonucu diye algılıyorum ben bu durumu.



“BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ TEK KANAL BİZİZ, HALK BİZE GÜVENİYOR”

Ama bazen de diyorlar ki İsmail ile Fatih de çok taraflı? İşte Ak parti düşmanı falan deniliyor? Ne düşünüyorsunuz?

İsmail Küçükkaya: Bu doğru değil. Artık biz bunlar trollerin olayı diye bakıyoruz. Bunu nasıl anlarsınız reytinglerle. Biz beşinci yılımızdayız. Hem ana haberde hem sabah da birinciyiz. Halk bizim tarafsız olduğumuzu gördü ve güvendi. Eskiden biz şunlara bakardık seçimleri kim izlemiş diye, 5 yıldır bütün seçimleri yaşadık. Ve Biz Fatih’le birinci kapadık açık ara. Halkımız bize güveniyor. Ben şöyle söylüyorum; gerçekten bağımsız ve tarafsız tek kanal biziz. Her yerde söylediğim budur benim.  Ticari işinin olmaması bizde Fox markasının ticari işi yok. Böyle olmayınca hep söylediğim şudur Ankara ile işi olmayınca Ankara da şöyle bir bakıyor bunların bir beklentisi yok dolayısıyla saygı duyuyorlar.

“BİZİM İZLEYİCİMİZ STARDIR, BİZ SIRADANIZ, GAZETECİNİN STARI OLMAZ”

Cidden şımartıyor mu bu güç liderlik sizi?

İsmail Küçükkaya: Gurur duyuyoruz ama kesinlikle şımarmıyoruz.  Gazetecinin starı olmaz. Fox olarak da sloganımız şu; biz seyircisini star, starını sıradan yapan kanalız. Bizim izleyicimiz stardır, biz sıradanız. Bu sıradanlık ne demek? Halkın içinden halkla hep beraber halk gibi konuşan, tarafsız.

“HABERİ ROBOTLAŞTIRMAMAK LAZIM”

Bir de seyirci ile de konuşmanız da enteresan. Eskiden promter spikerleri vardı düz haberini okur, çıkar. Ama siz seyirciyle bire bir temas halindesiniz?

İsmail Küçükkaya: Bu Fox’un başlattığı bir uygulama. Fox bütün bültenlerinde bunu yapıyor. Salt promterdan haber okumak değil, biz haberi canlandırıyoruz. Bir habere vakıf olacaksınız ve yaşayıp, yaşatacaksınız. Çünkü gördüğünüzü yaşamadan düz bir şekilde sadece okuduğunuz zaman sizi robotlaştırıyor.



“FOX’TA HİÇ BİR HABER SAKLANMAZ, TÜRKİYE BİZİMLE NEFES ALIYOR”

Türkiye’de artık habere de siyasete de çok güven kalmadı. Mesela ben sizi AK Parti’ye benzetiyorum biraz. Nasıl yani diyeceksiniz! hemen söyleyeyim. Seven de sevmeyen de bu partiye oy veriyor ve oy verirken de ne yapalım alternatif yok diyebiliyor. Mesela FOX’u da seven de sevmeyen de izliyor. Ve diyorlar ki yine her haberi onlar veriyor…Bu yorumuma katılır mısınız?

İsmail Küçükkaya: Ben akşamları işim gereği kanalları izliyorum. Kendi kanalımız ve yanında da başka birçok kanalı geziyorum. Kanal D, Atv, Show TV vs…Ve bunu bir izleyici olarak yapıyorum ve samimi görüşüm şu. Fatih’i izliyorum. İzleyici olarak anlamaya çalışıyorum. Duygum şu, samimiyetle söylüyorum, ben bunu izlerim diyorum Fatih’i izlerim diyorum. Neden? Çünkü haber orada saklanmıyor benim için en önemli şey bu. Hiç haber saklanmaz burada. Uygun verilir ama her haber verilir. Daha hiç şahit olmadım burada Haberden korkulduğuna, haberin saklandığına. Ama biz RTÜK’ün kurallarına tam anlamıyla da uyan tek kanalız. Diğer kanalları izliyorum orada saklanan haberler oluyor ama Fatih’i izlerken orada Fatih tak diye o haber üzerinden bir yorum yapıyor.  Bir örnek vereyim mesela geçenlerde, Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili bir haberde; Cumhurbaşkanı solculara laf söyledi. Fatih de “Sayın Cumhurbaşkanım bunu neden böyle kutuplaştırıyorsunuz. Bunun yerine bu şekilde söyleseniz daha iyi olmaz mıydı” dedi. Benim içimden geçen duyguları söyledi o. Ertesi sabahta ben alıyorum mikrofonu hiçbir haberi saklamadan kendi yorumlarımla anlatmaya çalışıyorum. Ankara’da ki kaynaklarıma da hep bunu söylüyorum Fox Türkiye’nin nefes alma kanalı, Türkiye’nin demokrasisini yaşatma lokomotifiyiz biz şimdi.

“ANKARA’NIN EN SAYGI DUYDUĞU EKİP BİZİZ”

Aslında Ramazan’da gazetecilere verilen bir iftarda Sayın Cumhurbaşkanı da gazetecilere “benim her dediğimi söylemeyin, yanlış görürseniz yazın, yalan yazmayın yeter demiş, hatta daha geçen gün de gazetecileri “racon kesmeyin” diye uyarmıştı …O da sanırım medyanın tutumundan rahatsız?

İsmail Küçükkaya: İnanın ki bütün kalbimle söylüyorum Ankara’yı az buçuk bilen bir gazeteci olarak söylüyorum. Ankara’nın en çok saygı duyduğu ekip bizim ekibimiz. Bundan eminim yani.



“BURASI TÜRKİYE’NİN KANALI, HERKES BİZE ÇIKABİLİR, HER SORUYU SORARIZ”

Çok merak ettiğim bir soru var: Referandum öncesi her kanal Başbakan Binali Yıldırım’ı konuk aldı. Tabii siz de aldınız ama sizin farkınız şuydu. Herkesten daha farklı olarak her soruyu sordunuz, ya da sorabildiniz.  Hatta Sayın Binali Yıldırım’ın ilk kez zorlandığını hatta sürekli notlarına baktığını gördük. O yayın sonrasında uyarıldınız mı? Sayın Başbakan size bir şey dedi mi?

İsmail Küçükkaya: Hayır kesinlikle tam tersine. Çok güzel bir program olduğunu söyledi. Teşekkür bile etti. İlk defa bunu size söyleyeceğim, ama önce referandum döneminde sadece Başbakan değil üç tane Başbakan Yardımcısı, üç tane genel başkan yardımcısı ve bir tane de Cumhurbaşkanı baş danışmanı da çıktı bize. Yani biz şunu söylüyoruz burası Türkiye’nin kanalı. Biz herkesi saygıyla karşılarız, düzgün konuşuruz ama her türlü sorumuzu da sorarız.

“BAŞBAKAN O GÜN BİZE TEŞEKKÜR ETTİ”

Mesela aaa Başbakan’a korkmadan soru sordu, diyebilmemiz bile aslında garip değil mi; Ben size şunu söylüyorum; Başbakan’a soru sorabildiniz diyebiliyorum?

İsmail Küçükkaya: Bu işte geldiğimiz noktayı gösteriyor, yani basında. Başbakan’ın öyle bir derdinin olduğunu sanmıyorum. İnsanlar kendi kendisini otosansüre itiyor belki de soru sormaktan çekiniyor. Başbakan o gün bize teşekkür etti. Biz o gün kendisini İzmir’de karşıladık. Saygıda kesinlikle kusur etmedik. Ben de son derece terbiyeli bir şekilde aklımda ki bütün soruları sordum. O da özgüvenli bir şekilde bütün sorulara cevap verdi.

“KORKULAN BİR DÖNEM ÇÜNKÜ”

Ben sizden sürekli övgüyle bahsediyorum ama şu enteresan değil mi aslında siz işinizi yapıyorsunuz, gazeteci zaten haberi aktarırsa gazetecidir. Türkiye’de artık demek ki çok iyi yapılmıyor ki biz size gıpta ile bakıyoruz?

İsmail Küçükkaya:Bu önemli bir yorum ama şu gerçeği unutmadan söyleyelim ve şunu unutmayalım. Birincisi pek çok medya patronunun ticari bağlantıları nedeniyle korktuğu bir dönem. 170 tane gazetecinin cezaevinde olduğu bir dönem. Böylesine zorlu bir dönemde işinizi yapmanın getirdiği bir sorumluluk var.



“BİZDE OTOSANSÜRÜN O’SU BİLE OLMAZ”

İsmail ister istemez bir otosansür oluyordur ama değil mi?

Bizde sıfır. Bizi bağlayan yasal, anayasal, cümleler ve hükümlerdir ve RTÜK mevzuatıdır. Bunun dışında bizi böyle otosansüre itecek hiçbir şey olamaz.

FOX’un bu kadar başarılı olmasında ki en önemli etken de biri de sanırım başta da dediğim gibi  Doğan Şentürk etkeni?

İsmail Küçükkaya: Ben benzetmeyi şöyle yapayım. Teknik Direktör Doğan Şentürk ve elinde futbolcular var, takım oyunu oynatmak zorunda sonuç alacak ve yıldızları var. Ve oyunun kurallarını çok iyi biliyor ve iyi oynuyor oynatıyor. Sonuç: Yenilgiye yer kalmıyor.

“KARŞILIKLI GÜVEN MEYVELERİNİ VERDİ”

O zaman teknik direktörümüze döneyim siz ne diyorsunuz bu benzetmeye?

Doğan Şentürk: Benim için hep söylerim bu konuda ki en büyük başarı şudur. İsmail’in şu anda aldığı 25-26 şharler çok önemli. Bunu kanalın başarısı olarak, sektör olarak çok önemli bir başarı. Benim asıl başarı ve gurur kaynağım şudur ki İsmail’in en tepeye geldiği kariyer noktasından güvenerek bir makas değiştirmesi. Evet, insan işsiz olabilir ama sonuçta bir apoletleri vardır. Yarın öbür gün Türkiye’de başka bir dönem değişir ve yine aynı kaldığı noktaya ya da daha iyi yere gelebilir. İsmail bana göre bugün Türkiye’nin en büyük gazetelerinde köşe yazabilecek birikimde bir adam. Ama bütün bunları riske edip evet ben Doğan’ın televizyonculuğuna ve bakış açısına inanıyorum demesi onu görmesi benim için çok daha kıymetli. Demek ki ben ona o güvenceyi verebilmişim. Geldiğimiz noktada ki en büyük şey de bütün bu karşılıklı güvenin meyvelerini almış olması.

“O HER ŞEYE HAKİM BİRİ”

İsmail Küçükkaya: Burada bir unsur daha eskiden ben böyle bilmezdim tabi. Türk basınında çok nadir gördüğümüz bir durumdur eksikliğini de hissettiğimiz genel yayın yönetmeni portfeyi. Biz gazeteciyiz değil mi? Biz paradan puldan rakamdan anlamayız. Benim Doğan’da gördüğüm şu; Doğan sadece bir haber merkezinin istikrarlı yayın yönetmeni değil aynı zamanda bunu yaparken diğer taraftan da rakamlara hakim olması. Yani ekonomisine, reytingine, reklamına bu bence büyülü bir şey. Neden? Çünkü bu da aslında bence yakalamamız gereken bir nokta var orada çünkü haber merkezlerini karlı yerler haline getirmeniz gerekiyor. Bu nedenle ben bunu söylüyorum bu model Türkiye’de biz bunu başarırsak ben bunda hep söylüyorum FOX 10-15 yıl böyle götürür bu işi. Başkalarına da yansır diye düşünüyorum.

Hep ekran önündekiler konuşuluyor ya aslında ekran arkasındaki görünmeyen  asıl kahramanlar vardır. Siz neden ekranda değilsiniz mesela?

Doğan Şentürk: Yo ekrandayım, zaman zaman çıkıyorum.



“EN UFAK BİR HATA BİLE YAPILMAMASI GEREKEN DÖNEMDEN GEÇİYORUZ”

Zaman zaman çıkıyorsunuz ama genel olarak neden yoksunuz sizde?

Doğan Şentürk: Bu bir takım çalışması. Şimdi ben şuna inanıyorum. İsmail ve Fatih’in ekranda olması ve benim ekran gerisinde olmam bir avantaj; şöyle hem yönetiyor hem de ekranda olursanız o tutmuyor. Ben bunun örneklerini gördüm. Hem ekranda olup hem de haber merkezini yöneten insanların o ekranın başka bir dünyası var işte o ekranda şöhret oluyorsunuz, her yere gidiyorsunuz ama bütün bunların içerisinde işin asıl mutfağını kaçırırsınız. Mesela ben şunları gördüm 7’de yayınları vardır yüzü düşmemesi için geç gelmesi gerekiyordur. İşte ne bileyim yayında ne söyleyeceğinin telaşına düşmüştür, neticede şöyle önüne koyduğumuz kağıtları okuyan iki adam değil Fatih ile İsmail. Fatih ve İsmail orada kendi tarzlarını yaratan ve kendi hazırlıklarıyla gelen insanlar. Şimdi bütün bunları yaparken ben çok hassas buluyorum mutfağı. Mutfakta biz aşağı yukarı 40 tane paket habere imza atıyoruz. Bu paketler özellikle çok dalgalı geçtiğimiz bir dönemde bütün projektörlerin üstümüze çevrildiği bir dönemde hiçbir hatayı kaldıramayız. Bir bandın içerisinde yapacağımız bir cümlelik hata ya da bir görüntü hatası telafisi olmayan başka hataları doğurur. Rakiplerimizde bunları gördük, bunların hepsinin kontrol edilebilir olması lazım. Ben hep söylüyorum iyi bir ekran yüzü ve iyi bir mutfak. İyi bir mutfağın olması için de devamlı o mutfağın gün içerisinde denetlenebilir bir mutfak olması lazım. Ben genel yayın yönetmeni olarak şöyle yapmıyorum bütün arkadaşlar görevlerini yapıyor ben bir yandan işin bütçesini yapıyorum ama çok kritik zamanlarda da kasetleri izliyorum. Bütün bantlara bakıyoruz yaptığımız kj’lere (haber alt yazıları) bakıyoruz bunlar çok önemli.  Mesela İsmail’in de o anlamda sadece anchor olmaması yöneticilik bilmesi de benim için büyük bir rahatlık.

İsmail Küçükkaya: Şöyle bir detay var bence çok önemli, bir yayın yönetmeni modellemesi açısından. Benim yayınım bitti diyelim ben biraz daha burada oyalanıyorum ve bakıyorum. Doğan, hemen hemen her gün haber toplantısına yayın yönetmeni katılıyor ve bu çok önemli.

Doğan Şentürk: Bir şey göstereyim. (Kalınca bir defter açıp gösteriyor) bu defterlerden bende 10 tane var. Hayatım boyunca burada kaldığım 10 yıl boyunca gün gün bu defterde her şey var. Bütün her günün özeti, hangi gün ne haber yapıldıysa bunu tak size tarihi ve saatiyle söyleyebilirim.

“HER GÖRÜŞTEN EDİTÖR ÇALIŞIYOR BURADA”

İsmail Küçükkaya: Bir modelleme örneği daha vereyim. Ben şimdi bakıyorum şurada haber merkezine. İnanın bu gördüğünüz haber merkezinde her görüşten editör var. AK partili, MHP’li var, CHP’li . Her görüşten editör var içeride. Bu da işte bizi farklı kılan, büyüten bir durum.

“FATİH’E GÜVENİYORUM, TARZI BENİ KORKUTMUYOR”

Doğan Bey, İsmail hadi neyse de özellikle Fatih ekranda her an patlamak üzere olan bir canlı bomba gibi. Dilinin kemiği yok, ne söyleyeceği de belli değil.  Sert, korkusuz. Peki siz onun ekrandaki bu rahatlığından korkmuyor musunuz zaman zaman?

Doğan Şentürk: Yok korkmuyorum.  Fatih düşüncesini asla saklamaz. İçi dışı bir adamdır.  Haber merkezinde nasıl bir Fatih varsa, ekranın karşısında da öyle bir Fatih izliyoruz. Fatih o şekilde görünse de yayına çıktığı zaman kendi içerisinde son derece kontrolü olan bir adam. Mesela bazı insanlar şöyledir, bir şeye önce hemen tavır koyar fakat o tavrı yanlıştır diyelim ki o tavrı bir süre sonra düşünür evet onun yanlış olduğunu kabul eder ve ondan sonra o doğru tavrı verir. Fatih bunu yayında çok iyi yapıyor. Pek çok şeyi düşünüyor yayın esnasında ama pek çok şeyin içerisinden o cümleyi çekip çıkarıyor. Elbette ki insanız, hatalar da olabilir ama ben ona güveniyorum.



“ASLA KARIŞMIYORUM, EĞRİYE EĞRİ, DOĞRUYA DOĞRU DESİNLER”

Kendi yorumlarınızı katmayın arkadaşlar demiyor musunuz, hiç uyarmıyor musunuz ekran yüzlerinizi, haberci haberine yorum katar mı?

Doğan Şentürk: Hayır demiyorum. Benim farkım o. Ben şuna bakarım yorumları yaparken ne adına yapılıyor bu yorumlar. Bizim için yorumlar, bizim kutsallarımız ortak. Fox haberin değişik ideolojilerden insanın çalıştığı bir havuz. Burada her görüşten insan var ama ortak kutsallarımız var. Nedir ortak kutsallarımız? Türkiye, bayrağımız, sınırlarımız, Mustafa Kemal Atatürk, bundan önceki ecdadımız  Osmanlı İmparatorluğu ve dinimiz. Bu değerlere ait halkımız, izleyicimiz. Biz kimin yanındayız? Hiç kimsenin yanında değiliz sadece izleyicinin yanındayız, bütün izleyicinin yanındayız. Biz kimsenin ne yandaşı ne candaşıyız. Eğriye eğri, doğruya doğru deriz. Gazetecilik zaten budur.

“BEN ONLARA KARIŞMAM ÇÜNKÜ HABERCİLİKLERİNE GÜVENİRİM”

Mesela Referandum da ben hayır oyu vereceğim dedi Fatih, doğru muydu bu?

Doğan Şentürk: Doğruydu. Kendisi düşüncesini ve nedenlerini açıkladı. Bunda bir gariplik görmüyorum. Evet de diyebilirdi, onda da bir gariplik görmüyorum.

İsmail Küçükkaya: Bu benim en çok karşılaştığım soru. Fox’un nasıl bir kanal olduğunu Doğan anlattı. Özgür, tarafsız… Fatih Portakal, referandum oyunu açıklayınca, ben de merak ettim hatta gittim Doğan ile konuştum. Patronum bir karar mı alındı, dedim. Hayır kendi görüşünü açıkladı dedi. Tamam dedim o zaman. Bu ne demek? Sen ne istiyorsan onu söyle demek. Ama ben kararımı söylemedim mesela.

“AK PARTİLİ DE CHP’Lİ DE, MHP’Lİ DE FOX’U DÜRÜST BULDUĞU İÇİN İZLİYOR”

Doğan Şentürk: Ben Fatih’e de İsmail’e de çıkın referandum kararınızı söyleyin ya da söylemeyin demedim. Neden demedim şöyle açıklayayım; bu bir dürüstlüktür. AK Partililer bizi neden izliyor biliyor musunuz? Ya da MHP’liler ya da CHP’liler çünkü dürüst bir yayın yaptığımız için. Yani Fatih Portakal ben hayır vereceğim demese bile evetçiler Fatih’in hayır oyu vereceğini bilmiyor muydu? Biliyordu. Ama sen hayır oyu verileceğini bildiğin halde o insanlara hala benim oyum şimdi belli değil demeleri bence anlamsız. İsmail için de şu geçerli. İsmail ben oyumu açıklamıyorum dedi. Neden dedim çünkü insanlar oyunu tartar dedi. Evet doğru İsmail de o anlamda benim gibi düşünen bir insan. Bakıyor Hayırı da eveti de inceliyor eminim ki kararını vermemiş o zaman da kararını verdikten sonra açıklıyor. Fatih o zaman kafasında oyunu netleştirmiş ve kararını vermiş.



“ASLA TELKİN EDEN YOK, ÖZGÜRLÜK VAR”

İsmail Küçükkaya: Şöyle bakalım aslında olaya, iki farklı gazeteci var, iki farklı insan var, iki farklı tarz var. Ama bu iki farklı tarza da açık özgür bir kanal var. Beni burada etkileyen şey de bu mesela Fatih’e söyleme de diyebilirlerdi bana söyle de diyebilirlerdi hiçbir telkin yok.

“BU GRUPTA ÇALIŞTIĞIMIZ İÇİN ŞANSLIYIZ ÇÜNKÜ…”

Başka kanallarda sosyal medyadan insanların görüşlerini açıkça yazması bile zaman zaman işten çıkarılma gerekçesi olabiliyor. Hatta bir ekran yüzü arkadaşımız referandum görüşünü açıkladığı için kovulmuştu…

Doğan Şentürk: Bizim kanalda böyle şeyler olmaz. Her şey saygı sevgi çerçevesinde. Hakaret, küfür, aşağılama, onur kırıcı bir durum olmasın yeter.  Burada hiçbir telkin yok. İnsanlar düşüncelerini özgürce açıklayabiliyorlar. Benim haber merkezim içerisinde herkese oy veren insanlar var. Dolayısıyla özgürüz. Fatih ve İsmail ile de konuşuyoruz biz şanslıyız bu grupta çalıştığımız için çünkü neden? Bu grubun tek gelir kaynağı var reklam ve hiçbir şekilde başka bir uğraş alanı yok. Bizim grubumuz pek çok gazetesi ve film şirketi olan bir grup, dünyada iki büyük medya grubundan bir tanesi ve başka bir gelir kaynağı yok. Aynı anda pek çok parametreyi düşünmem gerekiyor benim. Ben 30 yıldır bu meslekteyim ve bunun 20 yılı Türk kanallarında geçti ve ilk kez yabancı sermayeli bir kanalda çalışıyorum. Benim bu 10 yılda öğrendiğim burada bir şey var. Ben karlılığımı düşünmek zorundayım, ben reklamımın doluluğunu düşünmek zorundayım, yıl sonundaki gelirimi düşünmek zorundayım ve bütün bu parametleri düşünürken gazeteciliğimi ve algımı da düşünmek zorundayım. Sokaktaki algıyı ve etik değerlerimizi de düşünmek zorundayız.

“BİZ MUHALİF DEĞİLİZ, HERKES ANGAJE OLUNCA ÖYLE SANILIYOR, HER PARTİYE GAZETECİ MESAFESİNDEYİZ”

Her haberi verdiğiniz için siz aslında normali de odur ama bunlar bir muhalif algısı oluştu? Muhalif midir FOX TV?

Doğan Şentürk: Hayır değil. Herkesin angeje olduğu bir ortamda tarafsız yayın yaptığınız zaman taraflı gibi algılanırsınız. Ama herkes angaje olmasaydı belki kendimizi daha iyi ifade edebilecektik. Ama piyasa o kadar angaje ki biz bu ortamın içerisinde tarafsız yayın yaptığımızdan dolayı otomatik olarak muhalif gibi algılanıyoruz. Biz her partiye gazeteci mesafesindeyiz. Biz parti genel merkezlerine uğrayan insanlar değiliz. Ben buranın genel yayın yönetmeni olarak, İsmail ve Fatih anchorı olarak partilerin genel merkezlerine en fazla 1 ya da 2 defa gitmişizdir hep beraber, bunu da yayın yapmak için gitmişizdir. Ben hiçbir zaman Ankara’ya gittiğimde genel merkezleri turlamam. Ha benimle işi olan varsa görüşmek isteyen siyasiler de ancak gazeteci mesafesinde ya da görüşebilir.

“AK PARTİ KARŞITI DEĞİLİZ, HERKESE EŞİT MESAFEDEYİZ”

AK Parti karşıtı mısınız Doğan Bey, öyle bir algı var?

Doğan Şentürk: Asla hayır. Bizim partilere karşı olma gibi bir lüksümüz olabilir mi, gazeteci her partiye aynı mesafede olmalı. AK Parti karşıtı olan bir haber merkezine seçim döneminde AK Partili Başbakan, AK Partili 3 başbakan yardımcısı, AK partili Cumhurbaşkanı danışmanları, ve AK partili 6 bakan gelmezdi. Biz çağırsak bile onlar zaten AK partiye karşıt olan bir kuruma gelmez. Bu yayınlarımız ben eminim ki hem AK partililer, hem CHP’liler hem MHP’liler hem de HDP’liler tarafından izleniyor.



“NE BİZ ONLARDAN NE DE ONLAR BİZDEN BİR ŞEY TALEP EDEMEZ”

Zaman zaman eleştirel ağır haberleriniz oluyor iktidara yönelik. Peki, hiç akredite sorunu yaşıyor musunuz AK parti tarafından?

Doğan Şentürk: Asla hayır. Benim şu anda Ankara temsilcim Başbakan’la birlikte uçağında Singapur’da. (Biz röportajı yaparken öyleydi) 15 gün önce Ankara’da Başbakan ile görüştüm. Biz gazeteciyiz ve bize AK Parti’nin karşı durma gibi bir tavrı yok. Biz AK Parti’den herhangi bir şey talep etmedik. Biz onlarla hep gazeteci olarak belli mesafede durduk bizim onlardan bir talebimiz olmadı ve onlara da bir şeyin karşılığında şunu yaparız demedik. Onlar da zaten bizden bir şey istemedi.

“MORARMA İDDİASI TROLLERİN İŞİ”

Ama her seçim döneminde ve yayınlarınızın sonunda sonuçlar açıklanınca Fatih ve İsmail’in yüzünün düştüğü hatta bir morarma hikayesi ya da geyiği oluyor? Bu referandumda da oldu?

İsmail Küçükkaya: Ben onlara gülüp geçiyorum, onlar trollerin işi. Biz burada 8 saatlik bir yayından bahsediyoruz. 5. Yılımda 6 kere seçim yaşadık. 8 saatlik canlı yayınların tamamında biz birinci olduk hepsinde. Bu çok gurur verici. 8 saatlik yayın ya bir anlık biz birbirimize yaklaşmışız ve bir şey yakalıyorlar işte bunlar morardı. Biz neden moraralım yani biz seçim sonucunu tarafsız bir şekilde anlatıyoruz. Biz AK Parti kazanmış ya da kaybetmiş şeklinde bakmıyoruz ki seçimlere.

“DEĞERİMİZİ ANLAYACAKLAR VE KİMSEYE GAZETECİLİĞİMİZİ O ZAMAN DA  HARCATMAYACAĞIZ”

Doğan Şentürk: Biz şöyle düşünün AK Parti şu anda iktidar. Genel de siyasetin doğasında vardır, iktidar olunur ve sonra muhalefete düşülür. Bugün AK Parti iktidardan düşüp muhalefet olduğunda diyelim ki CHP iktidar olduğunda ya da yerine koalisyon ya da farklı bir parti gelse de biz yine aynı noktadayız. Belki Ak parti bizim ne kadar değerli bir iş yaptığımızı o zaman anlayacak. Çünkü diyecekler ki bizim zamanımızda da gazetecilerdi o zaman da gazeteciler. Biz o dönemde de kimseye gazeteciliğimizi harcatmayacağız.

“BİZ HİÇ DEĞİŞMEYECEĞİZ”

İsmail Küçükkaya: Değişen iktidar zamanında da iktidarlar yine bize böyle bakacaklar. Eleştireceğimiz için bağımsız kanal olduğumuz için yine iktidarlarla mesafeli olacağız. Sürekli hak ve hukuku savunduğumuz için AK parti iktidardan düşse de onların da hakkını ve hukukunu da savunacağız.



“GÖREVİMİZİ YAPTIĞIMIZ İÇİN ÖVGÜ ALMAMIZ BİLE GARİP HABERCİ ZATEN HABER YAPMAK ZORUNDA”

İnanıyor musunuz Türkiye’de şu an haberciliğin ve gazeteciliğin iyi gittiğine?

Doğan Şentürk: Çok aşikar inanmıyorum tabi ki. Türkiye’de şu anda medyanın üzerinde çok ciddi karabulutlar var. Herkes çok iyi habercilik yapıyor diyemem. Bizim en büyük şansımız sadece bir medya şirketi olmamız ve bizim gazetecilik yapmamız. Bu çok önemli, Türkiye’de bir an evvel gazetecilerin gazetecileri desteklemesi lazım. Birbirlerini linç etmemeleri lazım. Meslek dayanışması yapılması lazım. Bakın bizim hepimizin ortak bir paydası var ister şu gazete de ister şu TV’de ister şu ideolojide ister bu ideolojide bizim kartvizitimde gazeteci yazdığı sürece biz aynı geminin yolcularıyız. Gazeteci gazeteciyi destekler. 12 Eylül’den önce Tercüman’da Rauf Tamer vardı, Yavuz Donat vardı, Ergun Balcı vardı bu tarafta Mustafa Ekmekçi vardı, Uğur Mumcu vardı, Çetin Altan vardı. Hiçbir zaman köşelerinde birbirilerini eleştirinin ötesinde hedef göstermediler. Gazeteci gazetecidir. Az önce güzel bir noktaya değindin, İsmail Başbakan’a soru sordun dedin. Bir şarkıcı ne yapar, şarkı söyler değil mi? Gazeteci de haber yapar. Şarkıcı şarkı söylediği için övgü alır mı? Gazeteci haber yaptığı için haberi saklamadığı için soru sorduğu için övgü alıyor. Türkiye’nin gelmiş olduğu noktayı buradan anlayalım. Eğer bu işler görevimizi yaptığımız için övgü alıyorsak burada bir Türkiye’de ters giden bir şeyler var demektir.

2019 için beklentiniz ne?

İsmail Küçükkaya: 2019’a daha çok var. Siyasette çok şeyler değişecek. Bugünden bir öngörü de bulunmak zor. Ama biz kendi adımıza Fatih’le ikimiz bizim sabah ve akşam birbirini destekleyen iki uç oldu. Bundan memnunum. 2019’a da öyle gireceğimizi tahmin ediyorum

“BİZ DE HABER PATRON SIRTINDA KAMBUR DEĞİL, HABERCİLİĞİN DOĞASINI DEĞİŞTİRDİK”

Bir ara da şehir efsanesi çıktı, FOX format değiştiriyor Fatih ve İsmail gidiyor diye?

Doğan Şentürk: Bu haberi bir köşe yazarı yazdı. Bu köşe yazısını bizim kendi genel müdürümüz okuduğunda beni aradı ve yapma ya böyle bir şey varmış dedi. Bizde o arkadaştan öğrendik bunu bilemiyorum, tabi nereden aldı kaynağını falan. Güldük sonra.  Böyle bir şey yok hatta telaffuz bile edilmedi çünkü biz habere şöyle bakmıyoruz yani diğer kanallar gibi haber patronu sırtında bir kambur, devamlı bir para yiyen ama para kazandırmayan falan diye bakmıyoruz . Haber bu kanal için bir aset bir kar. Bir kere 10 yıldır haber bu kanalda karlı bir iş. İkincisi bu kanalın algısında çok büyük bir etken. İsmail Küçükkaya ve Fatih Portakal Fox denildiğinde akla gelen ilk isimler. Üçüncüsü haber güçlü. Senin yaptığını bütün dizilerin önünde haber var. Bakın güne kanal İsmail ile başlıyor. Ondan sonra kaybolan çiçekler var ondan sonra işte Hande Ataizi var dizilerin tekrarı var bütün bunlara İsmail seyirciyi toplayıp, devrediyor. Aynı şekilde Fatih. Dolayısıyla haber bu kanal için hem business bir olay hem algı hem de kanalın vitrini. Dolayısıyla da 10 yıldır böyle. Son derece memnunlar. Bizim burada yaptığımız interaktif ve konuşan bülten aslında yurtdışına da örnek olacak. Şöyle söyleyeyim biz aslında Türkiye’de bu işi yaptık ama bütün bir gruba örnek olacak bir şey yaptık. Türkiye’de haberciliğin doğasını değiştirdik ve konuşan bir bülten yaptık. Yani seyirciyi bizzat işin içerisine kattık. İzleyiciye dokunuyoruz bunu sabah da ana haberde de bunu yapıyoruz. İsmail orada birileriyle tanışıyor onların doğum günlerini kutluyor hatta daha önemlisi eleştirileri okuyoruz. Neden? Çünkü o doğallıktır. İzleyicinin salonunda, izleyicinin mutfağındaki televizyona girebilmek o doğallığı yakalayabilmektir.

“SADECE HABER YAPIYOR OLMANIN MUTLULUĞUNU YAŞIYORUZ”

Ve Fatih Portakal da aramıza katıldı an itibariyle. Hoş geldin Fatih, biraz gecikmeli katıldın ama biz senin epey kulaklarını çınlattık. Haber saklanmayan bir haber merkezinde, Genel Yayın Yönetmeni bir yanda diğer yanda Sabah Anchormanı, muhteşem bir röportaj anındayız. FOX denildiği zaman sen ne hissediyorsun? Kendini ekranda nasıl görüyorsun? Sizin için yıldız ve star deniliyor artık öyle misiniz?

Fatih Portakal: Star olmak için biz uğraş vermiyoruz, sadece haber sunuyoruz. Reflekslerimiz habere göre verdiğimiz refleksler. Millet star olarak görüyor olabilir reytinglere ve oranlara bakarak. Ama bunlar gerçekten işte yıkılmaz armadanın içerisinde diyebilirler ama biz öyle bir uğraş içerisinde değiliz. Biz haber sunuyoruz ve sunduğumuz haberin özelliğinden dolayı farklıyız biz.

“EKRANLARDA BİZDEN AZ KALDI”

Türkiye’de yaptığın bu anchormanlıktan mutlu musun?

Fatih Portakal:  Hem mutluyum hem de zaman zaman stres yaşıyorum tabi. Evet mutluyum neden Doğan gibi, İsmail gibi içerideki arkadaşlar gibi arkadaşlarımla çalışıyorum. Burada aynı atmosfer içerisindeyiz. Güzel bir haber bültenimiz var. Özgürlük ortamı var, hiç kimse de karışmıyor. Herkes burada sorumluluğunu biliyor ama az olduğumuz için ekranda sadece biz varız başka kimse yok. Yani bizden az kaldı.

“BİZ MUTLU BİR EKİBİZ”

Ekranda insanlar birbiriniz istemez, ayağını kaydırır. Medya çok çukur bir yer oldu, özellikle de Türkiye’de baktığımızda. İsmail senin için o kadar güzel şeyler söyledi ki sen İsmail için neler düşünüyorsun?

Fatih Portakal:  Evet öyle. Bizde bir kapris yok. Burada herkes emeğini ortaya koyuyor. Emeğini ortaya koyduktan sonra sorumluluğunu alıyor. Kapris olmadığı için veya üstüne basayım yükseleyim gibi dertlerimiz olmadığı için mutluyuz. Misal benim Doğan’ın koltuğunda gözüm yok. İsmail’in benim yerimde benim İsmail’in yerinde vs.

İsmail Küçükkaya: Yaz tatili bittiği zaman ben buraya geldiğimde benim üzerimde 5-10 bin insanın Fatih’e selamı birikiyor. Beni görüp İsmail seni çok seviyoruz diyen herkes Fatih’e de selam söyle diyor. Ona da aynısı oluyor dolayısıyla bizi bir bütün olarak görüyorlar.

FATİH VE İSMAİL İKİLİ PROGRAMA MI BAŞLIYOR?

Fatih Portakal:  Hatta bana bu sene ikili sunuyormuşsunuz ana haberi bil dediler. Yani ekransa birlikte görmek bile istiyorlar.  Hafta da bir gün bir program  aslında olabilir.

Doğan Bey güzel olmaz mı iki bir program siz ne diyorsunuz bu işe?

Doğan Şentürk: Bunu uzun zamandır konuşuyoruz İsmail ve Fatih ikisi bir arada gerçekten müthiş bir program olabilir, fakat kanalda şöyle bakıyoruz olaya, biz bunu nereye koyacağız hangi güne ve hangi saate koyacağız? Show TV şu ara gece haberlerine başladı. Bunu aslında ilk en başlatmıştım, İnsanlar gece haberi vermediği zaman Gülay Özdem'i almıştım. Fakat Gülay Özdem tutabilirdi gece haberi. Ama kanallar öyle bir yer aldı ki dizi kanalları oldu. Bir dizi 120 dakika bazen 130 dakikayı buluyor ve özetiyle beraber bu daha fazla içerisine de reklam koyduk mu dizinin bitiş saati 00.30 ve 01.00’ı buluyor. Gece haberini biz ilk başta 23.30 da başlattık ve bu sarktı ve sarktı gece 01.00’ı buldu ve kaldırmak zorunda kaldık. Aynı sorunu eminim ki diğer kanallarda karşılaşacaktır. Fatih ve İsmail ile yapacağımız programda da şunu yapmak lazım; burası bir entertamnet kanalı, buranın yüzde 10-15’i haber geriye kalan yüzde 85’i dizi, yarışma ve diğer programlar. Burada öncelikle dizilerin saati olduğu sürece bu programı ayaryabilmek ve oturtabilmek tamamen kanalın vereceği bir karar. Burada sadece haberin başındaki benim vereceğim bir karar değil. Kanalın şöyle bir politika koyması lazım ben bir günümü bu programa ayıracağım bir günü dizisiz geçireceğim diye karar alması lazım. Bu da çok zor bir karar bunun bütün getiri ve götürülerini iyi bilmek lazım.
 
İsmail Küçükkaya: Fatih’le birlikte öyle bir programı tabi ki bende çok isterim Formül şu; yapılan iş sahibini mutlu ediyorsa ben mutluyum, Doğan mutlu, Fatih mutlu ve kanal mutlu. Buradan başarı gelir. Ben böyle hissediyorum.



“ÇOK BAŞINI AĞRITMIŞLIĞIM VAR”

Fatih, Doğan Şentürk bir genel yayın yönetmeni olarak seni hiç uyarmıyormuş. Olabildiğince özgürmüşsün doğru mu, bu herkese nasip olmaz da o açıdan sordum…

Fatih Portakal: ilk yıl geldiğimizde sabah kuşağına başladığımda 2010 yılıydı. Muhabirdim ve birden ekrana çıktım, sabah haberlerini sunmaya başladım. Canlı yayın kolay bir iş değil. Ama şu var Doğan Şentürk, bana her daim inandı ve güvendi. Bu da bana güven verdi ve işimi her daim ve her gün bir sonraki gün nasıl daha iyi yaparım şeklinde yapmaya çalıştım. Çok başını ağrıttığım zaman oluyordu yine söylüyordum çok mu yine başını ağrıttım diyordum Doğan’a. O da boşver hallederiz deyip geçiyordu hani hiç şey yapmadı.

“O ZAMAN BENDE DE OTOSANSÜR DEVREYE GİRERDİ”

Sende de bir cesurluk var galiba?

Fatih Portakal: Ekipten kaynaklanıyor, bu gücünü onlardan alıyorsun. Doğan mesela bana  ‘şunu söyleme, bunu yapma, şu haber girmeyecek, bu haber girmeyecek” şeklinde olaylarla muhatap olsaydık belki de bu derece rahat olamazdık. Yani falan bende de  ister istemez otomatik olarak bir otosansür başlardı. Acaba bunu söylesem sıkıntı olur mu falan diye.

“ORTALIĞI SİLİP SÜPÜRÜR”

Birçok kanal ya da televizyon çalışanların sosyal medyalarına bile müdahale ederken sen çıkıp ekranda referandum oyunu bile açıkladın. Doğru muydu senin haberci olarak bunu yapman?

Fatih Portakal:  O tercih meselesiydi. Ben dürüstçe görüşlerimi ortaya koydum. Herkes beni tanıyor ne düşündüğümü de biliyor.  Ben kimseye de evet ya da hayır verin diye yönlendirme yapmadım. Bir vatandaş olarak kendi kullanacağım oyu paylaştım. Bunda da bir sakınca görmüyorum.  İsmail ile birlikte program meselesinde gelirsek; öyle bir program şimdi olsa Türkiye’nin bu ortamında çok izlenir. İstediğin kuşak reklam koy, o programdan sonra istediğin fiyata satarsın. Ama böyle saat 10.30 gibi girecek 1.5 saat sürecek, ortalığı süpürürdü.

Doğan Şentürk: İzleneceğinden hiç kuşkum yok. Bakalım zaman ne gösterecek. Neden olmasın?

“TRİLYONLAR DA VERSELER SADECE ONUNLA ÇALIŞIRIM”

Madem müdahale etmiyor, madem sizi bu kadar tutan güvenen bir genel yayın yönetmeniniz var.  O halde röportajın sonuna gelirken Doğan Şentürk’le ilgili ikinizden de son bir görüş alabilir miyim?

Fatih Portakal:  Çok öngörüleri kuvvetli bir insandır Doğan.  Özellikle adam seçme konusunda. Ekran önünü sevmez ama ekran arkasında kafası son derece mükemmel çalışır. O çalıştığının sermayesini yani karşılığını da alıyor zaten, piyasaya sunduğu ve tanıttığı insanlar açısından. O yüzden birçok insanın çalışmak isteyeceği bir insandır. Mesela bana bugün deseler ki al bir haber merkezinin başına geç, ben geçmem. İstedikleri ii koşulları sunsun, istedikleri parayı versinler yine kabul etmem. Doğan’la çalışırım çünkü onunla çalışmak bir şans.  Ben çok rahatım. Ama bir başkasıyla Doğan abinin pozisyonunda gel onunla birlikte çalış dese onunla da çalışmam. Sadece çalışırsam Doğan Şentürk ile çalışırım o kadar.

“HAYATIMI DEĞİŞTİREN ADAM”

İsmail Küçükkaya: Doğan Şentürk benim için 2013 yılında hayatımı değiştiren bir adamdır. Aklımda bile olmayan ikinci kariyerimin fikir babasıdır o. Onunla ilgili söylenecek o kadar çok güzel söz var ki, anlatsam sayfalar sığmaz. Türkiye için ve habercilik için ve en önemlisi bizim için FOX ekibi için o bir şans…

Ben de sizlere bu keyifli güzel röportaj için çok teşekkür ediyorum. İyi reytinglere devam, yolunuz açık olsun….