Bahçeli'den Orhan Pamuk’a sert Ayasofya çıkışı: Yazar müsveddesi!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ayasofya’nın ibadete açılmasını eleştiren yazar Orhan Pamuk’u hedef aldı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ayasofya’nın ibadete açılması kararını eleştiren Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk'u hedef aldı.

Bahçeli, "Bir yazar müsveddesinin, "Ayasofya'yı yeniden camiye çevirmek dünyanın geri kalanına artık seküler değiliz demektir" ifadesi kafasının her zerresi dikenle sarılmış Pamuk soyisimli bir şahsın mesnetsiz sızlanmasıdır" dedi.

Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şu şekilde:

“Ayasofya Camisi'nin tekrar ibadete açılması bu kesif ve kesin iradenin en can alıcı muhassalasıdır. Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği 31 Ağustos 2016 tarihinde, Ayasofya Camisi'nin müzeye çevrilmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı'nın iptali istemiyle dava açmıştır. Vakıf malı olan Ayasofya'nın, vakfiyesine muvafık şekilde cami olarak kullanılması milletimizin uzun yıllardır hasreti ve beklentisidir.

Aynı zamanda eşsiz bir mimarlık ve sanat abidesi olan Ayasofya'nın ibadete açılması inanç haklarımızın mecburi bir gereğidir. Aksi bir iddia ve ileri sürülecek ifade hükümsüz ve temelsizdir.

Ayasofya'nın, vakfeden kutlu ecdadımızın emaneti doğrultusunda kesintisiz cami olarak kullanılması bağlılık ve vefayla yerine getirilmesi şart olan tarihi bir sorumluluktur. Vakıf senedi hukuk gücündedir.Nitekim vakfedilen Ayasofya'nın niteliği ve kullanım amacı değiştirilemeyecektir. Bu durum aynı zamanda herkes için bağlayıcıdır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin vakfedenin iradesine uygun olarak vakıf varlığının kullanılmasını sağlama hususunda çok açık mükellefiyeti olduğu kuşkusuzdur.

Nihayet Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı'nın mülkiyetinde olan Ayasofya Camisi'nin kilitleri açılmış, maziyle atinin manevi kucaklaşması temin edilmiştir.

Türk-İslam alemi yeni bir diriliş ve yükseliş müjdesini İstanbul'dan parlayan ışık huzmesinden almıştır.”

Danıştay 10.Dairesi müstesna bir karara imza atarak Ayasofya Camisi'ni müzeye dönüştüren 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı'nı iptal etmiştir. Elbette Müslüman Türk milletinin hislerine tercüman olmuş, sonuç itibariyle milli vicdan müsterih hale gelmiştir.

567 yıldır devam edegelen fetih sürecimiz yeni bir safhaya geçmiş, bütün Türk ve İslam beldeleri ayağa kalkmıştır. Hitamında yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı'yla Ayasofya Camisi'nin yönetimi Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilerek ibadete açılmasının önündeki bütün sahte ve sanal bariyerler yıkılmıştır.

86 yıldır kutuplaşmalara konu olan bir tartışma hukuki ve siyasi mutabakatla çözüme kavuşturulmuştur. Ayasofya Camisi'nin ibadete açılması 567 yıllık çağrıya kulak vermenin, itibar ve ihtimam göstermenin muhterem bir neticesidir. Ayasofya yeryüzündeki bütün camilerimizi, bütün mescitlerimizi selamlayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu gelişmeden dolayı son derece bahtiyardır.

Uzun yıllardır dile getirdiğimiz bir talep karşılanmıştır. Milletimizin isteği olmuş, adalet ve hak yerini bulmuştur. Bundan rahatsız olanlar ise kendilerine başka meşgale aramalıdır."

ABD’YE TEPKİ

"Ayasofya Camisi'nin Müslüman gönüllerle buluşması İslami ve tarihi bir sorumluluk olmanın yanında egemen devlet müktesebatımızın, bağımsızlık prensibimizin bihakkın gerek ve şartıdır. Türkiye onun bunun dayatmalarıyla tarihi gerçeklerine sırt çevirmeyecektir.

Kudüs'te menfur senaryoları tedavüle sokanların Ayasofya özelinde bize ikaz dolu mesajlar vermesi nafile bir çabadır. ABD yönetiminin "Hayal kırıklığı" yorumu cibilliyetsiz ve ciddiyetsiz bir ithamdır.

1987'den 2019'a kadar silah ambargosu uyguladığı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne, birden bire askeri eğitim desteği vereceğini ve kaynak sağlayarak güvenlik ilişkilerini geliştireceğini duyuran ABD, Türkiye'yi sıkıştırmak maksadıyla hamle üstüne hamle yapmaktadır.

Doğu Akdeniz ve Libya'da bütün muhasım odakları karşısına alan ülkemizin tarihi ve egemen haklarını koruma gayesi varoluş onurudur."

ORHAN PAMUK’U HEDEF ALDI

"Bir yazar müsveddesinin, "Ayasofya'yı yeniden camiye çevirmek dünyanın geri kalanına artık seküler değiliz demektir" ifadesi kafasının her zerresi dikenle sarılmış Pamuk soyisimli bir şahsın mesnetsiz sızlanmasıdır.Böylesi köksüzler düştükleri aidiyet krizinde hamiyet ve haysiyet imhası yaşamışlardır."

YUNANİSTAN’IN AÇIKLAMALARI

"Osmanlı hukuku Cumhuriyet hukukunun yerine geçti" diyen sözde akademisyenler de aslında cehaletlerinin ve ideolojik taassuplarının kurbanı olmuşlardır. İnanç hakkı insan hakkıdır. Bunu tasdik ve tasvip etmeyen insanlık değerlerine düşmandır. Bunun hilafına her söz, her tavır, her eylem boşluktadır, hukuken de ağır kusurludur. Egemen sınırlarımız içinde nerede ibadet edeceğimiz, nereyi ibadete açacağımız sadece bizim tayin ve tespit edeceğimiz bir konudur.

Son zamanlarda Yunanistan Başpiskoposunun kontrol dışı hezeyanları elbette hiçbir şeyi değiştirememiştir. Ayasofya Camisi Türk milletinin emanetindedir. Bu emanetin üzerinde şaibe oluşturmak ve şüphe uyandırmak hiç kimsenin haddi ve harcı değildir.

Küstah bir dille, "Türkler Ayasofya'yı ibadete açmaya cesaret edemezler." diyen Yunanistan Başpiskoposu, bundan sonra ağır bir mahcubiyet ve mağlubiyet travmasına gömülecek, nifak saçan ağzını bıçak bile açamayacaktır.

Atina'da tek bir cami bulunmazken, Türkiye'nin dört bir tarafında 400'e yakın Kilise, Sinegog veya Havra'nın bulunması aziz milletimizin din ve vicdan hürriyetine duyduğu hürmetin muteber bir sonucudur. Batı dünyası hala ehl-i salip mantığıyla hareket etmektedir. Gizli emeller ve gizil hedeflerin saklanması mümkün değildir.

Asırlar evvel İstanbul'da kurulan Latin Devleti'nin veya yeni bir Bizans'ın hayallerini kuranların hain hevesleri haram kursaklarında kalacaktır. AB Yüksek Temsilcisi Josep Borell'in geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşması bizim nazarımızda ibretliktir.

Avrupa Parlamentosu'nun çatısı altında, 1571 İnebahtı Deniz Savaşı'ndan önce Haçlı donanması teşekkülünü isteyen Papa 5.Pius'u gördüğünü eleştiri tonu yüksek bir şekilde haykırması bir bakıma itirafnamesidir.

Hatta bahsi geçen savaşta Haçlı donanmasına komuta eden kişiyi işaret ederek; "Avusturyalı Johann arıyorsanız bana bakmayın" sözleri hem sağduyulu bir devlet adamı tutumu, hem de içinde bulunduğumuzun vahim sürecin hazin özetidir."