Asmalı Konak hortladı: İstanbullu Gelin ve Çoban Yıldızı

Diziler eskisi kadar ilgi çekmediğinden mi nedir, yapımcıların aklına harika bir fikir gelmiş; Asmalı Konak’ı yeniden çekmek ve Seymen Ağa’lı reytinglere halay çekerek geri dönmek!

MURAT TOLGA ŞEN murattolga@gmail.com

Ama o iş öyle kolay değil, bir de her şey zamanında güzel. Fakat işte Türk dizisi dediğimiz şey de bundan ibaret; 70’ler Yeşilçam melodramlarının hikâyeleri yeniden yazılıyor, iş kötü çıksa bile sihirli bir cümle var, hemen o sarf ediliyor, “biz bu işe çok emek verdik” deniliyor.

Biri Perşembe diğeri Cuma akşamı iki yeni dizi çıktı karşımıza. İlkinin adı Çoban Yıldızı, hikaye Kapadokya’da geçiyor. Genç ve güzel Selin Şekerci, yaşlı ama zengin Menderes Samancılar’la evlendiriliyor ama evin içinde ona “yenge” gözüyle bakmayanlar da var. Yani stok dış mekân çekimleriyle haftalar boyu sürüklersin bunu. O ona kaş göz yapar, o ona hakaret eder, tehditler, entrikalar, düşman ortamda hayatta kalma mücadelesi vs.

Ezbere yazılmış ve devamı da öyle getirilebilecek bir senaryo… Diziyi sevmedim sadece mekanlar dikkatimi çekti. Asmalı Konak’a epey bir özenme var. Oyuncu kadrosunda da o diziden hatırladığımız isimler var.

Asıl bomba İstanbullu Gelin, o da dün akşam Star’da yayınlandı. Özcan Deniz’in Seymen Ağa karakterini ilk bölümden üstüne giydiği bir iş ama zaten hiç çıkar-a-madı ki! Karşısına da Aslı Enver’i koymuşlar. Dizi Bursa’da geçiyor ama tipik bir ağa dizisi. Güçlü kudretli ve dört çeker cipi olan adamlar, hanlar hamamlar (dizide gerçekten hamam sahnesi var!) ve bol miktarda Oidipus kompleksi…

İstanbullu Gelin’in hikâyesi son derece tahmin edilebilir ama bu keyifle izlenmesi için bir engel teşkil etmiyor. Dizinin sorunu başka yerde o da şurası; Özcan Deniz’le Aslı Enver’in aşkına kimse inanmaz! Yaş farkı var ama aşk her yaşta gelebilir, takıldığım o olmadı. Mesele şu ki aralarında bir aşk kimyası yok. Bu ikili en fazla tavlada şakalaşır, birbirine kokoreç ısmarlar ama fazlası olmaz! Öpüştükleri sahnede ekrana bakmak istemedim, o kadar zıtlar.

Senaristi ve cast sorumlusu arkadaşı alıp 100 kez Selvi Boylum Al Yazmalım izletmek lazım. Aşk duygusu seyirciye nasıl geçirilir, bir oyuncunun karşısına birini koyarken nelere dikkat edilir, ders gibi film! Ya da gidin Yavuz Turgul’a, size Gönül yarası’nı anlatsın. Şarkıcı kıza aşık olan yaşlı adam karakteri nasıl oluşturulur, biraz ondan bahsetsin. Çok işe yaramaz mı? !

İzlediğimizden gördüğümüz şey ne; zengin adamlar genç ve güzel kadınlara ya Çoban Yıldızı’ndaki gibi zorla ya da İstanbullu Gelin’deki gibi gönül çalarak sahip oluyorlar. Peki, esas adamların zengin olması neye yarıyor, senaristler niye buna takıntılı? Çünkü başka çareleri yok.

Eğer adamlar zengin olmazsa, köşkler, lüks restoranlar, rezidanslar, pahalı arabalar vs. görünmeyecek. Sıradan insanın aşkında metrobüs kuyruğu, tavuk dönerci ve Bim’de 1.90’a satılan profiterol var! O da reklam verenin, sponsorun işine gelmez.

Yazının özü; iki diziyi peş peşe izleyince Çağan Irmak’ın çekmediği (ve çekmeyeceği) bir Asmalı Konak izlemiş gibi oluyorsunuz. Çoban Yıldızı’ndan Kapadokya ve taştan köşkleri, Menderes Samancılar’ı, Aysun Çetiner’i, İstanbullu Gelin’den de Özcan Deniz ve Asmalı Konak’ın olmazsa olmazı Hanım ağa karakterini alın kafanızda karıştırın. Zaten kendisi karışıyor.

Dizi meraklısı kadınlarımıza, kızlarımıza, her gece “zengin ve güçlü birine rastlayacaksın, hayatın değişecek” diye kurdurulan hayaller bunlar, fazlası değil!

MURAT TOLGA ŞEN

Tüm yazılarını göster