Ali Sunal'dan gizli görev! Galata sokaklarında simit sattı, kimse tanımadı!

Milliyet'ten Tülay Demir, oyuncu Ali Sunal ile samimi bir röportaj gerçekleştirdi. Özel hayatından bahseden Sunal, 4 Ekim'de izleyiciyle buluşacak filmi 'Harika Sekiz'in Galata’da çekilen sahnesi için simitçi kılığına girdi. Ünlü oyuncu, kimsenin onu tanımaması üzerine gerçekten simit satışı yaptığını anlattı.

Milliyet'ten Tülay Demir, oyuncu Ali Sunal ile samimi bir röportaj gerçekleştirdi. 1 ay önce kızı 'Narin'i kucağına alan Sunal, yaşadığı duygusal süreci anlattı.

4 Ekim'de izleyiciyle buluşacak filmi 'Harika Sekiz'in Galata’da çekilen sahnesi için simitçi kılığına giren ünlü oyuncu, kimsenin onu tanımaması üzerine gerçekten simit satışı yaptığını anlattı.

"Ali Bey, hayatınız çok dolu bu aralar. 1 ay önce baba oldunuz, yeni filminiz vizyon için gün sayıyor, “Güldür Güldür Show” yeni sezonu açıyor. Nereden başlayayım, önce hangisini konuşalım bilemedim...

- Güzel telaşlar bunlar, mutluyum...

O zaman buluşma yerimizden yola çıkarak konuyu minik kızınıza getireyim. Neden bu röportaj için Fenerbahçe’yi seçtiniz? Bir an önce Narin’e kavuşmak için mesafeleri minimumda mı tutuyorsunuz artık?

- (Kahkaha atıyor) E öyle bir durum var tabii, mümkün olduğunca yakın olmak istiyorum Narin’e. Bir yardımcımız var, o da bugün izinli. Anne ile kızı çok baş başa bırakmayayım diyorum.

Niye?

- İnanır mısınız bilmem, gerçekten yardımım dokunuyor anneye...

Nasıl bir iş bölümü var evde?

- Şunu kaldır, bezini getir, bunu yap... O gibi durumlarda işte... Bir de dediğiniz gibi bu aralar çok yoğunluk var ya, daha fazla vakit kaybetmeden kızımı göreyim istiyorum.

BABA OLMAK İÇİN GEÇ BİLE KALDIM

Babalık heyecanını ilk kez yaşadınız. Nasıl bir duyguymuş?

- Çok güzel bir duygu, çok... O mu doğdu yoksa biz mi yeniden doğduk bilemiyorum. Ben zaten çok istiyordum baba olmayı, gecikti bile...

Narin’i ilk gördüğünüz an... Hatırlıyor musunuz?

- Hatırlamaz mıyım? Doğuma da girdim zaten. Çok tuhaf, çok başka bir şey. Sanki bir film oynuyor, sen de seyrediyormuş gibi hissediyorsun. Mucize gibi... Bu sevgi inanılmaz.

 Nasıl bir duygu yoğunluğu yaşadığınız, Instagram paylaşımınızdan da belliydi. Babanızı, sevgili Kemal Sunal’ı da anmışsınız yazının sonunda... Şahsen çok etkilendim.

- Babam olması bir yana, ben de Kemal Sunal hayranıyım. Ciddi hayranım yani. Geçenlerde Narin’e bakarken eşime (Nazlı Kurbanzade) dedim ki “Ya bu bebek Kemal Sunal’ın torunu... Böyle bir şey olabilir mi? Torunu şu an kucağımızda”...

Çok da yakıştı size...

- Çok teşekkür ederim. Şu an o nasıl ki uyuma ve gaz çıkarma dönemindeyse, ben de baba olarak emekleme dönemindeyim...

KARŞIMA KEMAL SUNAL’I KOYARSANIZ ÇUVALLARIM

Ben şunu gözlemliyorum, çok başarılı anne-babaların çocukları o kadar başarılı olamıyor. Belki de onlarla aynı işi yapmaya şartlandıkları ama aynı yeteneğe sahip olmadıkları için başarıya ulaşamıyorlar. Siz bu anlamda istisnalardan birisiniz...

- Açıkçası ben böyle bir genellemeyi doğru bulmuyorum. Çünkü biz olaya üç beş başarılı adamın ya da kadının çocuğundan bakıyoruz. Sadece göz önündekilerle değerlendiriyoruz durumu. Onlar başarılı olamayınca da ortaya böyle bir genelleme çıkıyor.

Yine de Kemal Sunal gibi dev bir ismin gölgesinde kalabilirdiniz diye düşünüyorum. Bu şaşırtıcı olmazdı...

- Ben başarılı mıyım? Koyduğum hedeflere, geldiğim yere falan baktığımda, bana göre evet başarılıyım. Tamamen kendi istediğim gibi yaşıyorum, en azından öyle bir lüksüm var. Ama tabii ki karşıma Kemal Sunal’ı koyarsanız, “Ona oranla başarılı mısınız?” derseniz, ben de çuvallarım, tökezlerim.

Siz babanızı taklit yoluna da gitmediniz...

- Hata şu bana göre; “Onun gölgesinde kalmamak için kendi yolumu çizdim, ben kendime başka bir kariyer yaptım” gibi sert çıkışlarda illa ki duvara çarpıyorsunuz. Mesela benim için en büyük lüks, en büyük hoşluk Kemal Sunal’ın gölgesinde olmak. Çınarın altına girerseniz serinlersiniz, korunaklıdır orası. Onun gibi bir şey yani. Ben koca bir çınarın gölgesindeyim, ne güzel...

Ama her gün birikiminizin üzerine eklemeler yaptınız, o gölge ile yetinmediniz.

- Bunu da nasıl yorumladığınıza bağlı. Evet, benim başka ilgi alanlarım, uğraştığım başka işler de var. Bir komedi programı yapıyoruz, farklı tarzda oyunculuklarımız oluyor falan...

BABAMI KAYBETTİĞİMDEN BERİ FİLMLERİNİ SEYREDEMİYORUM

“Güldür Güldür Show” alanında ilk sanırım... Öncesinde böyle bir format hatırlamıyorum.

- İnşallah yaptığım işin bir orijinalliği vardır, yoksa gerçekten lüzumsuz olacak benim varlığım (gülüyor). Oradaki başarının en önemli sırlarından biri, tabii o da babamdan öğrendiğim bir şey, samimiyet... Seyirciyle aramızda çok samimi bir elektrik var.

Programı izlerken size en az oyuncular kadar gülüyorum...

- Ne mutlu bana. Ben de oyunculara çok gülüyorum. Babamı kaybettiğimden beri filmlerini seyredemiyorum. Üstelik en çok güldüğüm şey Kemal Sunal filmleriydi. O filmleri seyredemediğim için gülemiyordum. O boşluğu “Güldür Güldür” ile kapatmaya çalışıyorum.

GETİRENDEN ALLAH RAZI OLSUN BU İŞ ÖMRÜME ÖMÜR KATTI

Gelelim yeni filminize... Uzun bir aradan sonra “Hareket Sekiz” ile beyazperdede izleyeceğiz sizi...

- Evet. Yoğunluktan sinema hep ikinci planda kalıyor ama aslında film çekmek benim için bir aşk, çok büyük bir keyif. O yüzden büyük bir açlıkla film çekmeye devam ediyorum, edeceğim.

Haftaya vizyona giriyor sanırım...

- 4 Ekim vizyon tarihi.

Çekimler nasıl geçti? Tanıtım filmleri çok eğlenceli, siz de eğlenceden payınıza düşeni aldınız mı?

- Hem de nasıl aldık. Gülmekten filmi ne ara çektik anlamadım. O kadar gülüp eğlendik ki, gerçekten bu projeyi bana getirenlerden Allah razı olsun diyorum. Ömrüme ömür kattı.

Ne anlatıyor film?

- Bir kötü adamımız var ve dünyayı tehdit eden bir işin peşinde. O olayı çözsün diye (emin değilim gerçi, belki de çözemesin diye) birbirinden beceriksiz, basiretsiz, şanssız üç polis seçiliyor. O üç adama “dünyayı kurtar” görevi verilince de film başlıyor.

İLKİ TANIŞMA FASLIYDI İKİNCİSİ OLURSA YAKAR

Filmde nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?

- Ben orada Bünyamin’im. Dünyayı kurtarma ekibinin lideri olarak konumlandırılan ama aslında gayet basiretsiz, mutsuz, bir türlü iş, aşk ve evlilik hayatını yoluna koyamamış, hayatın içinde debelenip duran bir adam.

Ve içinde debelendiği hayat bir anda değişiyor.

- Yani... Dünyayı kurtaracak, ötesi var mı? Bizim film diye demiyorum, türünün en iyi örneklerinden. Kabasını seyrettim sadece, o bile çok şey vadetti. Göğsümüzü gere gere “Bu filmi biz yaptık” diyebiliriz seyirciye. Biz çok inanarak yaptık, beklediğimden de iyi çıktı film. Seyirci isteyecek ki ikincisi olsun.

Olur mu?

- Valla olursa da yakar, onu söyleyeyim. İlki tanışma faslıydı, ikincisi aksiyona geçme faslı olur.

SÜPERMEN OLMAK İSTERDİM AMA SLİP DONU BIRAKTIM

'Hareket Sekiz'in Galata’da çekilen ve sizin simitçi olarak göründüğünüz sahnesi çok konuşuldu. O kadar kalabalık bir yerde çekim yapmak nasıldı?

- Uzun zamandır yapmıyordum böyle bir şey. Malum bizimkisi stüdyo işi, sahnedeyiz genelde. Çekim için Galata Kulesi’nin dibinin seçilmesi de enteresandı. Gerçekten çok yoğun ve hareketli bir bölge. Söz konusu sahnede, gizli görevle oraya gidip simit satmam gerekiyordu.

Tanıyıp hemen yanınıza geldiler...

- Yok işte, öyle olmadı. İnsanlar “burada film çekiliyor”u keşfetmeden önce ben ciddi simit satışı yaptım. Amcalar, teyzeler, turistler gelip simit istedi, simidini alan gitti. Demediler ki “Ya bu adam oyuncu, biz bunu seyrediyoruz”... Onların yerinde olsam ben de demem. O kadar açken karşıma kim gelirse gelsin fark etmez, benim için 1 numara simittir.

Açlık falan değildir, sizin simit satabileceğinizi tahmin etmemişlerdir...

- Ya simidin çeyreğini yesin tanır beni de adamın açlıktan gözü karardıysa simidi kim veriyor bakmaz ki... Ciddi satış oldu. O simit arabasının sahibiyle koordineli çalıştık. Ama hâlâ komisyonumu alamadım, buradan da hatırlatayım, ayıptır!

Çekimin akıbeti ne oldu?

- O kalabalığın içinde çekimi bir şekilde tamamlamaya çalıştık. Sonradan seyrettim, gayet güzel olmuş. Bir de işin kötüsü sahne hoplamalı zıplamalı, kaçmalı kovalamalı. İşte o sahnelerde İstanbul’un gerçekten yedi tepe olduğunu yakinen görmüş olduk. Hakan Bilgin’le koştuk, ciddi antrenman yaptık.

Zorlandınız mı?

- Zorlanmak mı... Pantolonuma kadar ıslandım yani (kahkaha atıyor). Şaka bir yana gerçekten yorucu oldu. Hiçbir oyuncu arkadaşıma İstanbul’da kaçma kovalama sahnesi önermiyorum. Keçi gibiydik ya. Bir yukarı koşuyorsun bir aşağı. Kaçan da akrobat bu arada, hiç umurunda değil, düz duvarlara tırmanıyor. Biz arkada neler yaşadık kimse biliyor.

Bir de teaser var ki...

- Hangisi?

Ironman olduğunuz.

- Çok iyi çalışıyor tanıtım ekibimiz, çok değişik şeyler yapıyorlar. Benden bir Ironman çıkacağı benim bile aklıma gelmezdi. Çok güldüm. Bir de öyle bir memnuniyetsiz ifademi koymuşlar ki... Şampiyonlar Ligi başlarken de “Asıl Şampiyonlar Ligi burada” diye bir videomuzu koymuşlar. “Şampiyonlar Ligi burada” diyorlar, sonra biz çıkıyoruz. Gündemi yakından takip ediyor yani ekip. Tanıtım şahane. Filmdeki kredini tüketmek, seyirciye filmin içinden sahneler vermek yerine böyle merak uyandıracak görüntüler sunmak akıllıca, tebrik ediyorum yeni nesil PR grubumuzu. Ama keşke sorsalardı önceden, belki başka bir kahraman seçerdim kendime.

Hangi kahraman olmak isterdiniz?

- Kıyafeti rahat olsa Süpermen olmak isterdim ama slip donu bırakalı çok oldu (kahkaha atıyor). Bilmem ki. Bakardık yani...

KULİSTE SÜRPRİZ

“Güldür Güldür Show” ekibi, önceki akşam yeni sezon ilk bölüm çekimi için BKM Tiyatro’daydı. Ekip 22 Eylül’de 42 yaşına basan Ali Sunal için de bir sürpriz hazırladı ve doğum gününü kuliste kutladı.

EKİP ARTIK MAKİNE GİBİ GÜLDÜRMEDEN BIRAKMIYOR

Yer aldığınız her projeyle yüzümüzü güldürüyorsunuz. Peki siz kimlere gülersiniz?

- “Güldür Güldür” ekibine... Benim favorim şu an o... Türkiye’nin güldürme konusunda en formda ekibi olduğunu düşünüyorum. Ekip artık makine gibi oldu, güldürmeden bırakmıyor. Gerçekten en çok “Güldür Güldür Show”a gülüyorum, samimiyim yani.

Arada skeci kesip “Bir de şöyle oynayın bakalım” diye müdahale ediyorsunuz ya...

- (Gülüyor) Birbirimizi tanıdığımız için arada birbirimize küçük küçük adilikler yapmıyor değiliz yani...

Ben bazen bu doğaçlama mı yoksa önceden çalıştınız mı anlamıyorum... O kadar ani değişiyor ki oyuncuların modları...

- (Gülüyor) Deli bir ekip ya. Gerçekten sonunu düşünmeden hareket ediyorlar. Günahıyla sevabıyla oynuyorlar, seyirci de bunu çok seviyor, sahip çıkıyor. Öyle böyle 10’uncu sezona giriyoruz.

Sahi oldu mu o kadar?

- 'Güldür Güldür Show' olarak 7 ama öncesinden birkaç maceramız da var, onlarla beraber herhalde 10’uncu sezon."