Ahmet Hakan, Yılmaz Özdil, Fatih Altaylı ByLock mu kullanıyor?

Cumhuriyet ve Sözcü davalarındaki "tanık"lığının ardından eleştirilerin hedefindeki isim Hüseyin Gülerce bugün 6 yazara misilleme yaptı.

Bir dönem adı Gülen cemaati ile anılan Hüseyin Gülerce, Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davaya ilişkin iddianamede "tanık" sıfatıyla yer almasına yöneltilen eleştirilere tepki gösterdi.

"Ahmet Hakan, Yılmaz Özdil, Fatih Altaylı beni övselerdi, yerin dibine geçmem gerekirdi" diyen Gülerce, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:

"Neden bir yerden düğmeye basılmış gibi, sanki her biri ByLock gibi bir şey kullanıyor da Pensilvanya’dan görev verilmiş gibi üzerime geliyor? Geliyorlar, zira şu anda medyada FETÖ’ye en büyük darbeyi vuranlardan biriyim. 25 Aralık 2013’ten beri 4 yıldır Beyaz TV’de Ortak Akıl programımda her hafta iki saate yakın, iki yıldır da Star’daki yazılarımda FETÖ ile mücadele ediyorum."

Hüseyin Gülerce'nin "A. Hakan, F. Altaylı, Y. Özdil; ByLock mu kullanıyorlar?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Son 5 günde üzerime 6 yazar birden saldırdı. Sözcü’den Yılmaz Özdil, Hürriyet’ten Mehmet Yakup Yılmaz, Akif Beki, Ahmet Hakan, Habertürk’ten Fatih Altaylı, Milliyet’ten Mehmet Tezkan. Hepsi de aynı kumaştan. Altısı da kendilerine yakışanı yapıp ağır hakaretlerde bulundular ve küfrettiler.


Çok şükür, bunlar saldırdı. Ya beni övseydiler. Düşünün Ahmet Hakan, Yılmaz Özdil, Fatih Altaylı beni övselerdi, yerin dibine geçmem gerekirdi.

Ancak Türkiye’de bir yazara böylesine toplu saldırının bir benzeri yok. Hani fikir ve ifade hürriyeti vardı? Hani düşünceyi açıklama özgürlüğü vardı?

Neden bir yerden düğmeye basılmış gibi, sanki her biri ByLock gibi bir şey kullanıyor da Pensilvanya’dan görev verilmiş gibi üzerime geliyor? Geliyorlar, zira şu anda medyada FETÖ’ye en büyük darbeyi vuranlardan biriyim. 25 Aralık 2013’ten beri 4 yıldır Beyaz TV’de Ortak Akıl programımda her hafta iki saate yakın, iki yıldır da Star’daki yazılarımda FETÖ ile mücadele ediyorum.

FETÖ ile durmadan mücadele eden üç isim söylense, biri de benim.

Bu mücadelede özellikle tabandakileri derin hipnozdan çıkarmaya çabaladım. Geçenlerde bir dönem o yapı içerisinde bulunan bir arkadaşın insaflı ifadesiyle, benim bu yapıdan kopmam tabanda, bilhassa sohbet halkası denilen geniş kitlede büyük kırılma meydana getirdi.

FETÖ elebaşı benden çok rahatsız oldu. Bütün FETÖ tabanına iftiralarını yaydı. Yok, bana AK Parti milletvekilliği sözü verilmiş, yok rüşvet verilmiş. Yok, arkadaşlarını satan bir hainmişim…

Emre Uslu ve Önder Aytaç üzerinden bana suikast yapılacağını da yayarak, ölüm tehditleri savurması da cabası...

Bugün bana koro halinde saldıranlar beni itibarsız kılmanın ve yalnızlaştırmanın peşinde.

Ben 25 Aralık 2013’ten beri ihaneti gördüm ve hainleri terk edip bunlarla mücadele ediyorum. İhaneti gördüğüm halde F. Gülen’e destek mi vermeliydim?

Bana saldıranlar ise ihaneti gördükleri halde 17/25 Aralık siyasi darbesi, Gezi olayları, MİT TIRları ihaneti dâhil bütün FETÖ hamlelerinde FETÖ’nün yanında yer aldı. Hepsi “Erdoğan gitsin de isterse Türkiye batsın” cephesinin tetikçileri. Ahmet Hakan mesela, Selahattin Demirtaş’a saz çaldırdı, Erdoğan’ı savaş çıkartmakla suçladı.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, bugün binlerce önemli konumdaki insan, benim gibi ihaneti görünce mücadele eden insanlar.

Hepimiz hedefteyiz. Kılıçdaroğlu “kontrollü darbe” lafı ile bu hedefin ve algı operasyonunun adını koydu. FETÖ ile mücadele sulandırılmak, özünden koparılmak ve baltalanmak isteniyor. Benim üzerimden surda gedik açmak istiyorlar.

Ben sanki hiç ifade vermemişim gibi “savcılar niye Gülerce’yi çağırmıyor?” diye kampanya başlattılar.

Ben en az 6 defa İstanbul ve Yalova’da savcılara ifade verdim. Hem de 2014’ten beri. Üstelik de FETÖ medyasını, F. Gülen’in yönettiğinin en somut delillerini verdim. Zaman’ın genel müdürünü, yayın yönetmenini Gülen’in tayin ettiğinin ilk elden şahitliğini tek ben yapabilirdim, ben yaptım. Zaman’ın sayfalarının Gülen tarafından görülmeden baskıya girilmediğini bizzat şahidi olarak ben söyledim.

Şu anda Cumhuriyet gazetesinin yargılanması başladı. Bu altı yazarın altısı da bu davanın benin tanıklığım ile başladığı yalanını koro halinde yazıyor. Ama iddianame ortada, benim ifadem de ortada. Tek bir kişinin isminden bahsetmemişim. Davanın omurgasını etkileyecek bir tanıklığım söz konusu değil. Bunların hepsi cin gibi gazeteci, bunu görmüyor olamazlar.

O zaman ben neden hedefteyim?

Cumhuriyet ve Sözcü davaları, FETÖ etkisindeki medyanın ipliğini pazara çıkarabilecek, FETÖ’nün verdiği belgelerle casusluk yapılmasını ortaya koyabilecek, Erdoğan’ın uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasının tezgâhını ispatlayabilecek davalardır. Bu derece önemli davaları, “eski Gülen’ci” deyip benim üzerime yıkarak basitleştirmeye, özünden koparmaya çalışıyorlar.

Bir de gazeteciliğin yargılandığı yalanı ile dış dünyayı Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üzerine salmaya çalışıyorlar.

Onlar ne derse desin yerli ve milli kervan yürüyecektir…