“Alaydım kamerayı omuzuma koşaydım cepheye”

Medyaradar köşe yazarı Cezmi Sayılgan, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin 7. gününe girilirken savaş alanında görev yapan basın mensupları hakkında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Yıllarca koştum kamera omuzumda o haber senin bu haber benim…

Birçok meslektaşım gibi gözümü budaktan esirgemedim.

Biz haberciler işimiz söz konusu olduğunda tankın önüne de, merminin gölgesine de hiç düşünmeden geçeriz.

Çünkü haberci refleksi herşeyin önünde gelir bizim için

Zam ayında sesleri çıkmaz.

Sosyal hakları kısıtlanır.

Boyun eğer muhabir, kameraman ve foto muhabirleri…

Çünkü onların hayatı haberdir, kamuoyunu aydınlatmaktır. 

Zaten çok uzağa gitmeye de gerek yok.

Şöyle 5,5 yıl öncesine gitsek yeter.

15 Temmuz 2016’da, o Cumhuriyet Tarihinin en karanlık gecelerinden birinde neler çekti meslektaşlarımız?

Canlarını hiçe sayarak tarihe not düştüler.

Hain kalkışmanın ardında aslında ne olduğunu, tüm dünyaya açık seçik gösterdiler.

Velhasıl Sayın Medya Patronları; şu an yaptığınız yayınların gerçek sahipleri, işte o emekçilerdir.

Bu kardeşlerimiz, hayatlarını hiçe sayarak saatlerce sahada yayın yapıyorlar.

Bu işler, renkli, ışıklı stüdyolarda haber spikerlerinin, “Aman Ahmet, aman Mehmet, aman Fatma, kendinize dikkat edin!” demesiyle olmuyor.

Televizyon ekranlarına çıkıp ahkam kesen, tarafı hiç önemli değil, iki kelam laf edip ceplerini dolduran, ne idüğü belirsiz cambazlar bu mantığı asla anlayamaz.

Onlar ki; sözde basın emekçilerinin haklarını savunan ama onların ne şartlarda çalıştığını hiçbir zaman bilmeyen, tatlı su habercileridir.

Benim o emekçi kardeşlerim ne aldıkları zamma, ne de kısıtlanan sosyal haklarına bakıyor.

Onlar; zaman ve coğrafya fark etmeden insanların kaçtığı yere koşarak giden ve her daim tarihe not düşen canım kardeşlerim…

Tek bir motivasyonları var.

O da; çoluk çocuğuna, ailesine sıcak bir yuva sağlamak, ekmek paralarını kazanabilmek.

Lütfen artık bu emekçi kardeşlerimin kıymetini bilin.

Bu arada yayın esnasında rejide, saatlerce gözleri kan çanağı olan teknik ekibin, editör ve prodüktörlerin de kıymetini bilmek gerek.

Onlar bu mesleğin görünmeyen kahramanları çünkü...

Değerli Medya Patronları; buradan size bir kez daha çağrıda bulunmak istiyorum:

Ne olursunuz bu kardeşlerimize sahip çıkın.

Elinizi vicdanınıza koyun.

Onlar gerçekten yavrularını eşlerini ve sevdiklerini bir daha görmeme pahasına, sahada can siperane çalışan meslek erbapları.

Tam da bu anda bir yoklama yapalım.

Haber Global’den; Hasan Uylaş, Murat Karataş, Mehmet Altunışık, Arif Altakan, Ünsal Çakın orada.

NTV’den; Osman Terkan, Cumhur Çatkaya orada.

CNN Türk’ten; Mücahit Topçu, Hilmi Yaşa, Samet Güner, Caner Emre Kınacı orada.

Habertürk’ten; Çetiner Çetin, Hakan Öztürk orada.

Show Haber'den; Cem Tekel orada.

Reuters’tan; Ümit Bektaş orada.

Anadolu Ajansı’ndan; Aytaç Ünal, Hasan Esen, Muhammet Fatih Demirci orada.

A Haber’den; Emine Kavasoğlu, Orhan Sali, Niyazi Kurt, Abdullah Taha Hazar orada.

TRT Haber’den; Fuat Kozluklu, Deniz Kahraman, Murat Can Öztürk, Altan Ayhan, Damla Bürçer orada.

TGRT Haber’den; Tuna Öztunç, Yusuf Öztürk orada…

Liste inanılmaz uzun aslında.

Ancak benim yerim dar.

O nedenle diğer kardeşlerim bana kızmasın ama yalnızca bu kadarını yazabildim.

Evet dostlar bizler bir ekibiz. Ulaştırma servisi olmazsa görev yeri olmaz.

Teknik ekip olmazsa yayın olmaz.

Kameraman olmazsa görüntü olmaz.

Foto muhabiri olmazsa fotoğraf olmaz.

Muhabir olmazsa haber olamaz…

Evet sevgili kardeşlerim; sizlerin derdini dinlemeye, çözüm yolları üretmeye devam edeceğiz.

Şimdilik hepiniz Allah’a emanet olun.

Sizi seviyorum dostlarım…

Cezmi Abi’niz…