Medya
03 Haz 2015 10:42 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:37

Akif Beki hem hükümete hem Cumhuriyet'e çaktı: "Tanımasan, danışıklı dövüş dersin"

Hürriyet yazarı Akif Beki MİT TIR'ları haberini ele aldığı köşe yazısında hükümete "seçim malzemesi" , Can Dündar'a ise "operasyonel gazetecilik" suçlamasını yöneltti.

Hürriyet yazarı Akif Beki, hükümetin Cumhuriyet gazetesinin haberine verdiği tepkiyi köşesine taşıdı. 

Akif Beki, bugünkü yazısında Cumhuriyet gazetesinin manşetten yayınladığı MİT TIR'larıyla ilgili görüntülere ve hükümetin tepkisine yer verdi.

Yazısında hem Cumhuriyet'i hem de hükümeti eleştiren Beki, Can Dündar'ın gazetenin tirajlarını arttırmak için yeni olmayan bir haberi parlattığını, iktidarın ise bu haberi büyüterek seçim malzemesi olarak kullandığını öne sürdü. Beki, yazısının devamında eleştirilerini sürdürdü ve "İktidar, aşırı tepki vererek büyüttü. Cumhuriyet, daha da aşırı bir cevapla şişindikçe şişindi. Çünkü ikisinin de işine geliyor o TIR'ların dorsesinde dolaşmak. Karşılıklı yararlanıyorlar" yorumunda bulundu. 

Restleşiyorlar mı jestleşiyorlar mı?

Sanki gerçekten de büyük bir sırrı ifşa etmiş gibi kızıyorlar Cumhuriyet gazetesine. Başbakan da, Cumhurbaşkanı da kızıyor; davalar, hesap sormaya ant içmeler, casusluk suçlamaları, gününü gösterme yeminleri...

Çaycısından yayın yönetmeni Can Dündar'a, Cumhuriyet gazetesinde ise hava bin beş yüz. Yürüyüşleri değişti.

Misilleme üstüne misilleme ile mukabele ediyorlar. 'Asıl sen yargılanacaksın, hesap verdirmeden bırakmam seni' tafralarından geçilmiyor.

Tantanaya dışarıdan bakan da ciddi bir dava dönüyor sanacak. Cumhuriyet gazetesi, bir buçuk yıllık bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. Bunu da yine, bir yıl önce basılmış MİT TIR'ları görüntüsünün benzerini yayınlayarak yaptı.

MİT, Suriye muhalefetine silah gönderiyormuş, bu suçmuş da, uluslararası hukukun ihlaliymiş de...
Başbakan Davutoğlu'yla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu yüzden Lahey Adalet Divanı'nda yargılanacağına ciddi ciddi inananlar bile var.
Yine dışarıdan bakan biri, TIR'ların kime, ne taşıdığı paranoyasıyla komple tırlatmış olduğumuza hükmedecek...
* * *
Kırşehir'de, ABD ile el ele Suriye muhalefetini eğitip donatan biz değiliz sanki. Eğitim, enstrümantal müzik eğitimi değil.

Donatmaktan kasıt da eline çalgı aleti tutuşturmak olmasa gerek.

Eğit-­donat programı için Amerikan özel kuvvetlerinden askerler gelmiş. Muhaliflere dağıtılacak tanksavar, ağır makineli tüfek ve bombaların İncirlik'e sevkıyatı da başlamış. Bizim 'Bordo Bereliler'le birlikte yürüteceklermiş çalışmayı.

Dünya âlem de biliyor, gizlisi saklısı yok. Google'a sorun, teferruatını döksün önünüze...

E o zaman MİT TIR'larının yüküne niye devlet sırrı deniyor?

E çünkü adı üstünde MİT TIR'ı. İstihbarat servisleri nakliyat şirketi değildir, davulla zurnayla yardım konvoyu çıkarmazlar yola...

Kanun, onların sakladıklarını açık etme, araçlarını arayıp tarama yetkisi de vermiyor ayrıca. Ne savcıya ne jandarmaya...

Buna rağmen, 17-­25 Aralık kumpasının dumanı tüterken... Ocak ayında MİT TIR'larına arka arkaya kurgulanmış operasyonlar çekilmesi de mi komplo kuşkusu uyandırmıyor sizde? O operasyon görüntülerinin üstüne dakika bir "El Kaide'ye giden silahlar yakalandı" damgasının vurulması da mı şüphenizi çekmiyor?
* * *
Arkasında, Türkiye'yi terör destekçisi gibi gösterip gammazlamaya dönük bir algı çalışması olduğunu hâlâ göremiyorsanız, bir de şu bilgilere göz atın:

Kongre, ABD ordusunun Suriye muhalefetini eğitip silahlandırmasını onaylamıştı. Gizli bir CIA operasyonu değil Kırşehir'de icra edilen...

Kongre onaylamadan önce ise CIA tarafından aynı faaliyetin el altından gizlice yürütüldüğü, Amerikan medyasında yazıla çizile aleniyet kazanmıştı.

Kobani'ye, bütün dünyanın gözleri önünde havadan silah indiren, bu Amerika değil miydi sonra?

Sınırından, ağır silahlı Peşmerge ile silahlı Suriye muhalefetinin geçişine izni veren, onları Kobani'deki direnişi takviyeye yollayan da Türkiye'den başka bir ülke miydi?

İran'la Rusya da aynı desteği Esad rejimine sağlamıyor mu? Çapıyla, adediyle, akla gelebilecek bilumum cephane tedarik edilmiyor mu? O ne ki; devrim muhafızları, rejim saflarında savaşıyor bile.

Duymayan mı kaldı?

Adana'da düzmece ihbarla yolu kesilen MİT TIR'larında ilaç mı, mühimmat yükü mü vardı, biz hâlâ onu tartışıyoruz.

Tıbbi yardım olsa ne yazar, askeri yardım olsa ne!

Yok, Bayırbucak Türkmenlerine mi gidiyordu, Arap gruplarına mı? Türkmen ya da Kürt değillerse ölsünler mi yani?...
* * *
Cumhuriyet'in bastığı fotoğraf yeni desen, yeni değil.

Şok etti desen, şok etmedi kimseyi. Malumun ilamı gibi bir şey. Gerçek ya da mizansen, zaten biliniyordu. Hiçbir sarsıcılığı yok, daha önce kullanılmış ve eskitilmiş bir materyal, şaşırtma etkisi sıfır.

Büyük gazetecilik desen, Taraf'tan yabancısı sayılmayız. Dünya basın tarihine geçecek örnekleriyle kullanışlı, operasyonel gazeteciliğe, bavul gazeteciliğine oralardan aşinayız. Boşluk doğmuştu, Can Dündar'ın Cumhuriyet'i dolduruyor.

Fakat gel gör ki biz bu malzemeden bile sansasyon çıkarmayı başardık.

İktidar, aşırı tepki vererek büyüttü. Cumhuriyet, daha da aşırı bir cevapla şişindikçe şişindi.

Çünkü ikisinin de işine geliyor o TIR'ların dorsesinde dolaşmak. Karşılıklı yararlanıyorlar.

İktidar için, seçim arifesinde, maruz kaldığı şeytanlıkları, yaşadığı ağır mağduriyetleri seçmenin gözünde canlandırma fırsatı. Bu arada Bayırbucak Türkmenlerine yardım göndermek için göğsünü ne saldırılara siper ettiğini de göstermiş oluyor. Yiğitliklerini hatırlatmanın hiçbir maliyeti de yok ve olmayacak üstelik.

Cumhuriyet gazetesi içinse hem imaj parlatma hem de tiraj patlatma fırsatı bu kavga. Onlar da ucuz kahramanlık satma imkânı ayaklarına gelmişken tepmiyor.

Neye alet oluyoruz demeden, sızdıranın emelleri doğrultusunda üstünde tepiniyorlar.

Tanımasan, danışıklı dövüş bile dersin.