Televizyon
25 Mayıs 2014 10:54 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:12

"Akbilli sanatçı"dan çarpıcı açıklamalar! "Zor sahnelerde babamın gidişini hatırlarım"

Cine5 ekranlarının sevilen programı “İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme”ye tiyatro sahnelerinden ekranlara başarılı işlere imza atan usta sanatçı Altan Erkekli konuk oldu.

Altan Erkekli bilinmeyenlerini tüm samimiyetiyle paylaştı.

“Beşiktaş sevgisi başka”
İpek Tuzcuoğlu  programda Altan Erkekli’ye bir Beşiktaş atkısı hediye edince ünlü sanatçı futbol ve takım sevgisini anlattı. Kara Kartal Beşiktaş sevgisi. Yaşadığım ilçeydi Beşiktaş, belediyesinde hizmet verdiğim, dostlarımın çok olduğu, hayatıma anlam katan bir yer Beşiktaş. Ama maçlar psikolojimi değiştiriyor, sinirim bozuluyor elimde değil. Kırıcı olabiliyorum. Maçı bitirmeden yemeğe gelmiyorum. Maç bitince kritiği oluyor ya. Mağlubiyet varsa yerimden kalkamıyorum. Sanki ben çözeceğim, mağlubiyetin sorumlusu benmişim gibi. Kulüp başkanı, golü kaçıran insan gibi." diyerek paylaştı.

“Bir dönere sünnet oldum”
İpek Tuzcuoğlu’nun çocukluk anılarını sorması üzerine sünnet gününde yaşadıklarını paylaşan Altan Erkekli “O zamanlar döneri çok severdim, hala da severim. Koşuyolu’nda oturuyorduk. Kadıköy’de bir dönerci vardı. Mahalleden arkadaşım Ulvi  sünnet oldu, ona Kadıköy’den döner getirdiler. Ben de dedim ki “ben de sünnet olursam döner getirtecek misiniz?” "Tabii" dediler. Porsiyon dönere tav olduk. Babam Reks Düğün salonunu organize etmişti, orada sünnet oldum. Sünnetçi düğün salonuna geldi. Gel hadi dedi ama ben bütün masaları dolaştım, korkuyorum. Yapıldı sünnet öğleden sonra. Tıbbi bir sorun oldu acım var. Orkestra var sahnede herkes eğleniyor,  “ağla gitar” şarkısı çalıyor. Zaten ağlıyorum acım var diyemiyorum. Düğün bitti  gece eve geldik karşı komşumuz Kemal amca sağlık memuruydu müdahalede bulundu o zaman rahatladım. Ölüyormuşum kan dolaşımında bir sorun olmuş. Düğünde döner geldi tabii yedik. Büyük oğlan da benim gibi gerginlikler yaşadı, ben duramadım dayıları ilgilendiler sağ olsun. Ortanca ile en küçük de doğar doğmaz oldular. Onlar o travmayı yaşasınlar istemedim. Daha sağlıklı oluyor. Psikolojisi ve sağlık açısından.” diye anlattı .

“Paylaşmayı öğrenmem için annem bir kilo balık yedirdi”
İpek Tuzcuoğlu ünlü sanatçıya  “Annen çok eğlenceli nüktedan çok güzel hikayeler anlatan bir kadınmış” deyince erken kaybettiği annesini anlatan Altan Erkekli “ Aynen öyle nur içinde yatsın bıyıklar takar, kostümler giyer, çıkar mahalleye  korkutur yaşlıları. Kasketler takar, erkek kıyafetleri giyer, sesini değiştirir, Yahudi olur, Ermeni olur, Rum olur. Çok değişik bir kadındı. Yeteneğim ondan geldi diye düşünüyorum “ dedi. Paylaşımcı bir insan olmasında ailesinin ve annesinin rolünün büyük olduğunu anlatan Altan Erkekli annesiyle ilgili bir anısını da anlattı “ben ilkokulda birden beri yatılı okuyorum, balığı çok seviyorum. Cumartesi günleri istavrit balığı alınıyor. Evler çok yakın olduğu için birbirine balık piştiği zaman üçer tane karşı komsulara koku hakkı diye gidiyor. Bir gün “ Anne niye veriyoruz bize kalmıyor” dedim. Annem oğlum “bize de kalıyor” dedi. Onlar zaten bir hafta özlem duydukları için en çok bana yediriyorlar. Tamam dedi haftaya Cumartesi sana daha çok kalacak dedi. İki kilo alınmış. Annem bir kilosunu benim için kızarttı. “Hepsini sen yiyeceksin” dedi. “Yiyeceğim” dedim.9-10 yaşındayım ne kadar yiyebilirim. "Anne kusacağım" dedim. "Yiyeceksin yada paylaşmayı öğreneceksin" dedi. Onun için o öğretiden sonra bana derler ki para tutamıyorsun sen. Cebimdekini her şeyi paylaşırım. Bir şeyler varken paylaşmak çok önemli kimse öteki tarafa bir şey götüremiyor. İnsanlarımıza bunu öğretmemiz lazım. Birbirini bu kadar örseleyen bu ülkenin insanlarının dönüp birbirine bakması lazım.  Kimse bir şey götüremeyecek onun için  ayrı siyasi düşüncelerde olabiliriz ama birbirimizle anlayışlı, yalansız, samimi bir dünya içinde yaşamamız gerekiyor, en önemlisi insanlığımızı unutmamamız gerekiyor. “ diyerek paylaştı.

“Zor sahnelerde babamın gidişini hatırlarım”
İpek  Tuzcuoğlu  okul hayatıyla ilgili  “Okul  zamanında profesyonel yatılıymışsın” deyince o günleri anlatan Altan Erkekli  “Evet İlkokul birden itibaren bütün eğitim süresini yatılı okudum. Ama Diyarbakır Maarif Kolejine gidişim başkaydı. Haydarpaşa’dan  21.55 de kalkan Kurtalan Ekspresi 2 gece 3 günde gidiyor Diyarbakır’a. Babamla Maarif kolejine gideceğiz. Her şey hazır hurçlar kondu, trenin camında babamla ben, annem aşağıda kaldı trenin düdüğü çaldı. Birden annemin elinin uzaklaştığını anlayınca dedim ki hayat benim için çok değişik bir yöne gidiyor. Annem orada kaldı biz babamla Diyarbakır’a geldik yanımda baba var. Diyorsun babam yanımda. Bir gece otelde beraber kaldık, ertesi gün beni okula bırakacak.  Dilini bilmediğim bir kent, yapıştım bacaklarına “bırakma beni burada” diyorum.  Okulun kapı görevlisi de çekiyor. Babam “çekme acır” diyor. Ağlıyorum. “Üzülme sen buraya vali olacaksın” diyor. O da Albay Subay. Bıraktı beni gitti. İki gün 39-40 dereceyle yattım. Çorabını, çamaşırı kendin yıkayacaksın. Her şey numaralı. Tek başınasın. İklim çok soğuk Diyarbakır. Amerikan barakaları gibi yatakhaneler var, kar soğuk yürüyoruz o soğukta. 11 yaşında oralarda ayakta kaldım. Ne zaman zor bir sahne olsa babamla o sahneyi hatırlıyorum. Fırtınalar kopuyor. “ diyerek anlattı. İpek Tuzcuoğlu “Maarif Koleji bitti hayatının kaç yılını aileyle yaşadın? "diye sorunca Altan Erkekli “Hiç yaşayamadım esas ona üzülüyorum. Kolej bitti. İstanbul’a geldim. Bir yıl sonra Ankara’ya gittim. Ankara’ya gittim İki saat  kalmam burada dedim 25 yıl kaldım. Onlar İstanbul’daydı ben Ankara aşığı oldum. Tiyatro beni onun içine soktu. Tatiller bile yoktu bizim hayatımızda. Nisanda sezon bitiyordu 1 Mayıs’ta İstanbul’a geliyorduk, sonra turne. Sezon Ankara’da olmadan 5-10 gün boşlukta gidiyordum. Çok uzakta kaldım ayrı yaşadım. O yüzden içimde uktedir. “ diyerek bu konudaki duygularını paylaştı .

“Akbilli Sanatçı”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Sana akbilli sanatçı da diyorlar, hala akbilin var mı? sorusu üzerine gülümseyerek cevap veren Altan Erkekli  “Evet var. Buraya gelirken Can’ı sinemaya bıraktık. Onunda akbili var. Okul çantasında unutmuş ben akbilimi ona verdim. Sakın başına bir şey gelmesin bu benim için çok önemli diye tembihledim. Halkın içinde olduğun zaman bir lehçeyi kapabiliyorsun, bir toplumsal jesti alabiliyorsun. Çok önemli. Yaptığım işin ana temel unsuru o gözlemlere dayanıyor.” diyerek anlattı.

“Çocuklar odasız kalmasın diye İnşaat Mühendisi olmak istedim”
İpek Tuzcuoğlu “Küçüklüğünde İnşaat Mühendisi olmak istiyormuşsun” deyince bu hayalini paylaşan Altan Erkekli  “Evet İnşaat mühendisi olmak istiyordum. Koşuyolu’ndaki evimiz iki katlı ama iki ayrı daire. Altta müstakil bir daire, üstte biz 58 m2 evimiz. Bazı evlerin salonu 58 m2. İlkokul 1’den beri yatılı okuyorum. Bazı öğrenciler odamda bu var şu var diyordu. Gelir düzeyi yüksek öğrencilerde vardı orada. Ben de geliyorum Cumartesi öğleden sonra bana sobanın yanında yere yatak yapılıyor. Benim odam yok. Bende o zamanlar zannediyorum ki, inşaat mühendisleri evleri yapıyor, insanlara dağıtıyor. Bende İnşaat Mühendisi olacağım diyordum, hiçbir çocuk odasız büyümesin bütün çocuklar kendi özel odalarında büyüsün istiyordum.  O duyguyla bütün benim resimlerim ilkokulda inşaatlar üstüne. Herkes doğa, çiçek, portreler yapıyor. Benim hepsi inşaat. Köşede arkası dönük biri kafasında baret var imza gibi ben.” diyerek çocukluk anılarını anlattı.

Tiyatro hayatım tesadüflerle başladı”
Tiyatro kariyerinin tesadüflerle başladığını anlatan Altan Erkekli’nin hayatında  Ferhan Şensoy ve Rutkay Aziz’in yeri ayrı. “Bizim okul oyununu Mehmet Birkiye yönetiyordu. Benim öyle tiyatro grubunda olma isteğim yoktu, teknik gruptaydık dekora yardım ediyorduk. Ferhan Şensoy geldi Mehmet Birkiye’nin arkadaşıymış. Sende papazı oyna dedi. Oradan oldu tesadüf.” diye anlatan Erkekli Ankara Dil Tarih Tiyatro Bölümünü kazanmış 1. Sınıftayken kendisinden yaşça büyük deneyimli isimlerle aynı sahneyi paylaşmış. “Özdemir Nutku hocamız oyunu sahneye koyuyordu. 1 ve 2’er sahne gerisinde olacak, erken gelip sahneyi hazırlayacak, çayı koyacak. Tiyatro bölümünde dördüncü sınıflarda 45 yaşında çocuğu olan biri bile vardı. Kopernik'li Yüzbaşı'yı Foyt 'u oynayan 2 kişi vardı, Rıfat Abi ve Yıldırım Uçaker. Dönüşümlü oynayacaklardı. Provalar başladı. Bende erken geliyorum, sahneyi süpürüyor, en önden seyrediyorum. Bir gün ikisi de yok. Özdemir beyin eşi Hülya hanım yönetiyor. Dedi ki iki Foyt da yok. Önden biri çıksın rolü okusun prova aksın, “sen çık” dedi. Teksti almadan çıktım. Nereye gidiyorsun tekst yok dedi. Ezberledim dedim. Birlere tekst dağıtmadık dedi. Çıktım mizanseni ile yaptık. İkinci sahnede de Ezberim var dedim. Durdurdu provayı dışarı çıktı. Beş dakika sonra Özdemir Nutku ile içeri girdi. Özdemir Bey “Kim Altan Erkekli çık sahneye” dedi çıktım. Sahneleri sordu tıkır tıkır aktı. Vücut dilinden yanındakilerden bazılarının beni beğendiklerini anlıyorum. Özdemir Nutku “Provaları senle yürüteceğim ama sen oynamayacaksın" dedi. Ben o şansı vereceklerini hissettim. Yıldırım Abi ile Rıfat Abi  kutlayıp sarıldı. Bizim ezberimiz yoktu kurtaracaksın bizi dediler.  Rolü ben oynadım.” diyerek anlattı.  Ankara Sanat Tiyatrosuna giriş hikayesini anlatan Altan Erkekli Rutkay Aziz’le ilk tanışma anısını da paylaştı.  “İlk gün bütün Ankara Üniversitesi, Dekan, Rektör gelmiş. Devlet Tiyatrosundan Cüneyt bey ve Ankara Sanat Tiyatrosu da geldi dediler. Rutkay Aziz geldi, hepimizi kutladı. Yanımda Gökhan Akçura abi  var. Rutkay Aziz “Bizle beraber Ankara Sanat Tiyatrosu gemisine binmek ister misin?" dedi bana. Bende Ankara’ya gelmeden bir boğulma tehlikesi geçirmiştim. Gemi deyince Genco Abi’nin Kınalıada’da kayığı  olduğunu da biliyorum. Genco Abi’nin kayığı varsa Ankara Sanat Tiyatrosu’nun da gemisi vardır diyorum içimden. Rutkay Aziz’e “Benim denizle aram pek yok” dedim. Rutkay Abi bana bir baktı ve döndü. Gökhan Akçura “Hadi Altan bu senin için büyük bir fırsat” dedi. “Gökhan Abi benim denizle alakam yok” dedim. “O seni tiyatroya çağırmak için söyledi” dedi. Çok üzüldüm. 15 gün sonra Salih Kalyon turneye gidecek, oynadığı Pavel rolü için Rutkay Abi beni çağırdı.1. sınıftayım. Ustalarla Ankara Sanat Tiyatrosu. İki günde ezberleyerek çıktım.” diyerek anlattı.

“Cem Yılmaz, Gülse Birsel Türkiye’nin özel insanları”
Sanat hayatında tanıştığı dostlarıyla ilgili düşüncelerini de paylaşan Altan Erkekli  “Rutkay Aziz benim hayatımı değiştiren, bana çok şey öğreten, dünyayı tanıtan insan. Öz abim gibi hakkı olan insan”,  Beşiktaş Kültür Merkezi ve onun çok değerli emekçileri Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ  ikisi de benim hayatımdaki makastır Vizontele’yle beraber. Demet’le oynadığımız oyunlarda bana sahne partnerliği dostluk arkadaşlık yaptı ve bir de BKM’nin görünmeyen kahramanı Necati Akpınar var.” “Gülse Birsel çok önemli bir kalemi ülkemizin televizyonun ve gazeteciliğin. Yeni bir tat ve ruh getirdi. Farklı zekalar Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Gülse Birsel. Daha çok beyni çalışan insanlar, onlar Türkiye’nin özel insanları .” diyerek duygularını paylaştı.

“Vefasızlık beni çok mutsuz eder”
İpek Tuzcuoğlu’nun  “Seni neler mutsuz eder hayatında?” sorusu üzerine Altan Erkekli “Vefasızlık çok mutsuz ediyor beni, acı da veriyor. Gözünün içine baka baka yalan söylenmesi çok mutsuz ediyor. Birde hayatı bu kadar anlamsız kılacak ihtiraslar, gerginlikler, mutsuz ediyor. Tiyatro kursunda zaman zaman arkadaşlara diyorum ki öncelikle bir acil servislerin önüne gidin, karşıdan bakın, içeri girip bakın. Hastaya, yakınlarına, cankurtarandan gelen hastaya, yakınlarına, ex olmuş birin ailesi çıkarken bakın.  Bir mezarlığa gidin. O kadar yoğunluk arasında oraya gidince dışarının sesi kalmaz. Orada oturup insanların bir düşünmesi lazım. Orada her şey bitiyor. Onun için anı çok iyi yaşamak etrafa da yaşatmak, emeğin, saygının, sevginin aşkın önemini vermek. Her şeyin değerini vererek yaşatmak lazım. " diyerek cevap verdi.

“Bu ülkenin vatandaşı olarak Madencilerin tüm haklarının verilmesini istiyorum”
İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme’de Soma’da yaşanan faciada hayatını kaybeden madencilerle ile ilgili duygularını da paylaşan Altan Erkekli “Dünyanın en zor işlerinden bir tanesi ve beyin operatörlüğü, kalp operatörlüğü gibi. Tanrı’nın bize verdiği milyonlarca yıllık ürünü damarlarında bulup çıkaran yiğit insanlar... Toprak altına girip saatlerce beden gücüyle çalışan yiğit insanlar.. Ölen yiğit insanların anıları çağdaş dünyada  belki heykel, anma törenleriyle devam edecek. Onlar gittiler aramızdan. Bir daha bu acıların yaşanmaması için TBMM’nin Maden Kanunu  denen  çağdaş dünyanın verdiği hakları aynen  ülkemin her köşesinde yerin bir metre altına girse de verilmesinin gerekliliğini anayasal hak diye sunulmasını istiyorum. Masraf ,para, insan için eşdeğer değerler değildir. 10 gramda 10 ton da çıkarsa devlet ya da özel işletmede olsa haklarının verilmesini,  ILO standartlarının imzalanması ve geride kalanlarının çocuklarının devlet olarak korunması bir vatandaş olarak isteğim.” dedi.