Gündem
12 Tem 2014 11:19 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:26

Ahmet ve Nedim'e cinayet suçlaması

Bakanlık savunmasında, iki gazetecinin ‘suçluluğunu‘ kanıtlamak için yakın dönemde işlenen önemli siyasi suikast ve cinayetlere yer verildi.

Adalet Bakanlığı’nın, Ergenekon davasında yaklaşık bir yıl tutuklu kalan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in AİHM’de Türkiye aleyhine açtığı hak ihlali davasında skandal bir savunma yaptığı ortaya çıktı.

Bakanlık savunmasında, iki gazetecinin ‘suçluluğunu‘ kanıtlamak için yakın dönemde işlenen önemli siyasi suikast ve cinayetlere yer verildi.

DİNK CİNAYETİ KANIT GÖSTERİLDİ
Milliyet’ten Kemal Göktaş’ın haberine göre, Bakanlık savunmasında Şık ve Şener’in Ergenekon üyeliğinden yargılandığı vurgulandı; ‘Ergenekon soruşturmasının başlamasından kısa bir süre önce gerçekleşen olaylar‘ başlığı altında da, 2006’daki rahip Santoro cinayeti, Cumhuriyet gazetesinin bahçesine üç kez bomba atılması, Danıştay baskınında yüksek hâkim Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi, 2007’deki Hrant Dink suikastı ve Malatya’da Zirve Kitabevi’nde üç misyonerin işkenceyle katledilmesi sıralandı.

ŞIK'IN TAHLİYE KONUŞMASI DA...
Savunmada, bu olaylarla Şık ve Şener’in yargılandığı davanın ilgisi olduğu izlenimi yaratmak için Danıştay saldırganı Alpaslan Arslan’ın ifadesi, Yalçın Küçük, Doğu Perinçek ve Ferit İlsever dahil bazı Ergenekon sanıklarının fotoğrafları ve ‘Kafes eylem planı‘ da AİHM’e sunuldu.
Dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan Özdemir’in imzasını taşıyan savunmada, Şık’ın cezaevinden çıkarken yaptığı “Bu komployu kuran hâkimler ve savcılar cezaevine girdikten sonra adalet yeniden sağlanacak” açıklamasının Ergenekon bağının kanıtı gibi sunulması da dikkat çekti.

Şık’ın avukatları, hükümetin savunmasına şu yanıtı verdi:

“Hükümet, Türkiye’de son yıllarda yaşanan birçok olayı, bu olaylarla ilgili, ilgisiz soruşturma ve davaları sanki başvurumuzun konusuymuş gibi sunmaktadır. Hükümetin bu yanıtını AİHM önüne getirilen başvurumuzun haklılığını gizlemek, başvurumuzu gereksiz biçimde genişletmek, içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmek, böylece sonuçsuz bırakmak çabası olarak görüyoruz.”