İnfial
01 Eki 2015 14:42 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:54

Ahmet Hakan’a kim, niçin saldırmış olabilir?..

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, Ahmet Hakan’a saldırının “olağan şüphelileri”ni ve olası ihtimalleri yazdı…

Hiç şaşırmadım!.. Aslında Ahmet Hakan’a saldırıyı bekliyordum. Sadece ne zaman, nasıl ve hangi biçimde olacağı kafamda soru işaretiydi. Daha kötüsü de olabilirdi. Neyse ki olmadı. Ahmet Hakan’a buradan “geçmiş olsun” derken, saldırıyı yapanları ve “muhtemel azmettiriciler”ini şiddetle kınıyorum…

Gerçekten de bu şartlarda Ahmet Hakan’a saldırı olması değil olmaması garipti. Neden mi böyle düşünüyorum? Basit!.. Çünkü siz bir insanı, bir yazarı, bir gazeteciyi bu kadar hedef tahtasına oturtur, sürekli suçlama, nefret bombardımanı altında tutarsanız birileri de çıkar şu veya bu biçimde, şu veya bu hesapla bunu yapar. Bu ister “durumdan vazife çıkartan” üç beş kendini bilmez ve kışkırtılmış lümpen, bir iki “meczup” (Böylesi  durumlar sonrası ortaya atılan “meczup” teorisine hiç inanmam ya neyse!), belli hesaplar içinde olan kimi odaklar, vb böylesi saldırılar tertipleyebilir. Burada ise neredeyse ayan beyan “geliyorum” diyen bir durum var adeta. Tam da bu yüzden hiç “şaşırtıcı” değil…

Öyle veya böyle sonuçta en hafif tabirle “Tatsız bir olay” gerçekleşmiştir. Bu planlı bir saldırı izlenimi vermektedir. (Her ne kadar Şüphelilerin ilk sorgularında “trafik nedeniyle tartıştıklarını, aralarında itiş kakış yaşandığını” söylense de kamera görüntüleri “takip” kanaati uyandırmaktadır) Belli ki Ahmet Hakan hedeftedir ve saldırı belli bir amaçla yapılmıştır. Zaten tersine inanmak saflıktır!

“OLAĞAN ŞÜPHELİLER” NE KADAR ŞÜPHELİ?..

Hal böyle olunca gerek bizim gerekse de kamuoyunun kafasında bazı sorular, şüpheler, isimler oluşuyor. Ancak bunları kimseyi peşinen zan altında bulundurmak ya da suç isnat etmek için değil, zaten kamuoyunda sorulan sorulara (Öyle anlaşılıyor ki polisin de üzerinde durduğu gibi) bir cevap aramak için dillendiriyoruz. Kimi iddiaların veya çağrışımların ne kadar gerçek olup olamayacağını tartışıyoruz o kadar…

Şimdi birer birer bakalım bu açıdan kimler “problemli” durumda ve sonuçta haklarında “sıkıntılı sorular” oluşabilir. Lakin şunu da unutmamak lâzım; her zaman ilk akla gelenler sorumlu olmayabilirler ve arka planda bambaşka hesaplar, oyunlar, herkes için tuzaklar dönebilir. Bu ihtiyat payını hiç unutmadan devam edelim;

1) Cem Uzan: Bu konuda hemen akla gelen ilk isim (Aslında daha mümkün adaylar varken) eski medya patronu ve siyasetçi Cem Uzan oldu. Saldırının bilhassa Ahmet Hakan’ın Cem Uzan’a yönelik “Memlekete giremeyen kriminal yavşak” ve “Seni Şanzelize’ye kadar kovalarım, hiçbir Fransız elimden alamaz lan seni” diye yazmasından hemen sonrasında gerçekleşmesi bu ihtimali hemen ilk sıraya oturttu. Bu açıdan oldukça manidardı ve şüphe çekmeye müsaitti. Lakin Cem Uzan Odatv’ye yaptığı açıklamada Ahmet Hakan’a yönelik ifadelerinin “kendisine ait olmadığını, fake (Sahte) bir hesaptan atıldığını” dolayısıyla Ahmet Hakan’ın cevabının da “bu sahte hesaba verilmiş bir yanıt” olduğunu söylüyordu. Bilemiyoruz. Ancak birileri hedef şaşırtmak için Cem Uzan’ın adını kullanmak istemiş olabilirler ve bu yolla bir tür “perdeleme” yapılmış olabilir. Dolayısıyla Cem Uzan ihtimaline dair “kesinlik” öne sürülemez.

2) Abdurrahim Boynukalın: Bu konuda öne çıkan diğer bir isim doğal olarak AK Parti Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın oluyor. Çünkü kendisi gerek daha önce Hürriyet’in basılması olayında ön planda görünerek gerekse de Ahmet Hakan’a yönelik sarf ettiği ” Bunlar dayak yememişler hiç. Bizim hatamız bunlara zamanında dayak atmamak oldu” sözleriyle dikkat çekecekti. Ancak olay sonrasında Hem Ahmet Hakan’a “geçmiş olsun” diyecek hem de “Evinin önünde dört kişiyle bir gazeteciyi dövecek kadar kalleş değiliz” diyerek tam tersi bir beyanda bulunacaktı. İster istemez Boynukalın halen birçok insanın gözünde ilk akla gelen isimlerden biri olarak gözüküyor.

3) Cem Küçük: Olayla birlikte Star Yazarı Cem Küçük en çok suçlanan kişilerin başında geliyor. ( O kadar ki Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar,Star gazetesinin yazarı Cem Küçük’ü, Ahmet Hakan’a yönelik saldırının ‘ilk şüphelisi’ ilan edecekti) Bunun nedeni ise 'Şizofrenik ve PKK'lı bir hırsız portresi: Ahmet Hakan' başlıklı yazısında "Şizofreni hastaları gibi hala kendini Hürriyet'in Türkiye'yi yönettiği günlerde zannediyorsun. İstersek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hala hayatta kalabiliyorsun" ifadelerini kullanmasıydı. (Küçük daha sonra bu ifadeleri Batı'daki “yaşarken kariyeri biten akademisyen ve gazeteciler” için kullanılan  “medeni ölü” şeklinde kastettiğini söyleyecekti.) Cem Küçük’de olay sonrası saldırıyı kınayanlar arasında olacaktı.  Tabii Cem Küçük’ü bu açıdan ayrıca zora düşüren Ahmet Hakan’ın "Ben bu şahısla ilgili olarak savcılara suç duyurusunda bulunuyorum. Bizi hedef göstermektedir. Hürriyet'in muhabirinden yöneticisine, çaycısından yazarına herhangi bir emekçisinin başına bir şey gelirse sorumlusu bu şahıstır. Bu şahıs azmettiricisidir. Cinayete azmettiren bir adam gibidir" demesiydi.

4) Melih Gökçek: Bu konuda akla gelen isimlerden birisi de Ahmet Hakan’la zaman zaman sert atışmalara giren Ankara Büyük şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek oluyordu. Ancak her atışan kişi “saldırgan” ya da “azmetirici” olamayacağına göre bu konuda da kesinlik hiç öne sürülemez. Gökçek ayrıca Ahmet Hakan’a geçmiş olsun dileklerinde de bulundu.

5) AKP: Kurumsal ve manevi olarak AKP’de zan altında kalmıştı. Zaten kapıştığı bir grubun bir yazarına karşı girişilen bu saldırı AKP’yi de zor durumda bırakıyor ve “zanlı” durumuna düşürüyordu. Üstelik son zamanlarda AKP’li çoğu kişinin rakiplerine karşı saldırgan bir üslubu benimsemesi AKP’yi adeta bir “siyasi azmettirici” pozisyonuna sokuyordu.

ASIL “AZMETTİRİCİLER” PERDE GERİSİNDE OLMALI!...

Hiç şüphesiz bu konuda daha başka isimler, iddialar öne sürülebilir bağlantılar kurulabilir. Lakin bunun için hem erken hem de henüz yeter veri yoktur. Sayılan isimlerin söylem planda mesuliyetleri ve düşüncesizce davranışları görünse de olayla direkt bağlantıları olduğunu sanmıyorum. (Hatta asıl yapanlarca hemen bu kişilerin suçlanacağı hesap edilmiş olmalı) Çoğu dillerinin ayarsızlığı, hesapsızlığı, çiğliği ve son zamanlarda iyice gerilen atmosfer yüzünden suçlanır duruma düşmüşler gibi.

Bana kalırsa bu işten daha “derin kokular” alıyorum. İçgüdülerim herkes için bir “tuzak”ın olabileceğini söylüyor. Bundan şunu kastediyorum; Ortada zaten aşırı negatif elektrik yüklü bir siyasi ortam var. Bunun üstüne bilhassa Ahmet Hakan’a yönelik “Yandaş” diye tabir edilen medyadan ölçüsüz, sorumsuz, dikkatsiz ifadeler bolca kullanılır oldu. Yani doğal olarak saldırının “psikolojik zemini” zaten oluşmuştu. Bunun üzerinden hesap ve plan yapan birileri ise sanırım harekete geçtiler. Dozu ayarlı darp biçimli bir saldırı ile (Saldırganlar daha ziyade mafyatik devşirmeli tiplere benziyorlar) ortamı daha da germek ve karıştırmak istemiş olabilirler. Bunların asıl iyice karışan ve türlü hesapların döndüğü devlet içinde kimlerle, hangi birimlerle bağlantılı olduğu araştırılmalı önce. Bunlar öyle anlık öfkeyle davranan değil, belli bir plan dahilinde hareketlere benziyor daha çok. Bugün Ahmet Hakan üzerinden yarın bir başkası. Önemli olan kamuoyunun yönlendirilmesi ise hele de.

Son uyarım ise medyaya; medya kendisine acilen ders çıkarmalı, bu nefret dilinden, avami-lümpen atışmalardan biran önce sıyrılmalı. Bilhassa AKP yanlısı medya kantarın topuzunu iyice kaçırdı. Herkese her şeyi söyleyebileceklerini zannediyorlar ki bu açıdan vahim bir noktadayız. Eğer bu berbat olayın “iyi” (?)  bir yanı olacaksa herkese üslubunu bir kez daha düşünme fırsatı sunmasıdır. Bunu anlayıp anlamamak herkesin kendi kapasite ve niyetine kalmış…

Yoksa bu kadar gerilimin yüklendiği bir ülkede her zaman, herkese, her şekilde daha başka saldırılar –maalesef- olabilir…

Bu konuda başka iddialar, gelişmeler olursa onun üzerine de yazmaya devam edeceğim. Şimdilik bunlar ilk çağrışımlar…

01.10.2015.

atillaakar@gmail.com