İnfial
13 Nis 2015 12:25 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:28

Ağrı olayı HDP’ye “Parlatma Operasyonu” mu?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar herkes “barışa provokasyon” yorumları yaparken tam aksini savunan “aykırı” bir yorumda bulundu. İşte o yazı…

Bir şeyler oluyor!.. Gerçi işin o boyutu gayet net olmasına ”net” ama neleri hedeflediği önemli. “Durup dururken” (?) PKK ile Güvenlik güçleri arasında bir “çatışma” çıkıyor. 4 asker yaralanırken, bir HDP’li ve bazı PKK’lılar ölüyor. Çoktandır “susmuş” gibi görünen silahlar birden tekrar ateşleniyor. Ortalık karışıyor!

Ardından türlü iddialar, rivayetler dolaşıyor. Malum; gene herkes “bulunduğu nokta”dan ve “görmek istediği yerden” bakıyor. Buraya kadar “şaşırtıcı” bir şey yok. Zaten beynimizin hayal aynalarında kırılan “gerçek” iyice ulaşılmaz oluyor. Artık kim, neye inanmak istiyorsa ona inanıyor. Zihinler iyice bulanıyor! 

Ben ise baştan beri bu gibi konularda “gerçek tekeli”ni temsil yetkisini üzerime almadan sadece ve sadece bir başka “senaryo”nun da mümkün olduğunu söylüyorum. Bu kanaatlere ise “sebeplerden sonuçlara” metodunu izleyerek varıyorum. Tabiri caizse “Hatice’ye değil neticeye bakmalı” diyorum.

Herkes bu olayda “HDP’nin hedeflendiğini” söylüyor ama ben tersini düşünüyorum. Bunun planlı ve hesaplanmış bir hareket olduğunu, adımların ona göre atıldığını zannediyorum. Bütün ideolojik telkin, yargılardan kendimi arındırmaya çalıştığımda şu şüpheli “ihtimal”i saptıyorum;

1) PKK ile Türk askeri “Şenlik” bahanesi ile karşı karşıya getiriliyor.
2) Saatlerce çatışılıyor. Askerlerin dördü yaralanıyor. (Zaten senaryo gereği ölmemeleri gerekiyor!)
3) Askerlerin yardımına HDP’liler koşuyor.
4) Selahattin Demirtaş tam bir PR faaliyeti olarak “Ağrı'da HDP li arkadaşlarımız yaralı askerleri taşıyıp çıkardılar.” diye tweet atıp hemen o “yardım”ın fotoğraflarını servis ediyor.
5) Dahası pek de umurlarında olmayan Türk ordusu ve askerini birden önemsermiş pozisyona geliyorlar.
6) PKK saldırısı sonrası “perişan Türk askerleri”ni kurtarma şerefi bugüne kadar “PKK’nın sivil uzantısı” olarak görülen HDP’lilere düşüyor!

Daha iyisi Şam’da kayısı!.. Bundan âlâ HDP propagandası mı olur? “Türk askerleri için kaygılanan, Türk askerine yardıma koşan bir HDP” imajı. Yeni konsepte uygun bir görüntü ve mesaj veriliyor. Tam bir  “buyur buradan yak” durumu yani!..

BEYAZ TÜRKLERE OYNAYAN HDP!

Malum şu an HDP’nin en önemli sorunu seçimlerde barajı geçememek. Her ne kadar kamuya karşı çok rahat bir imaj çizseler bile belli ki bazı şeyler garantide değil ya da çok sınırda. Kendi hitap edebilecekleri kitlenin (Kürtler, kozmopolit sol-liberaller, her türden kriptolar, marjinal tipler, AB propagandistleri, Cihangir entelektüelleri, Çeşme-Alaçatı laikleri, kimliksiz Beyaz Türkler, gözü AKP nefretinden başka bir şey göremeyecek kadar karartmış ulusalcılar, bayrak Atatürkçüleri, vb) limitine gelmişler. Belli ki sonuçtan kendileri de emin olamıyorlar.

Dolayısıyla HDP’yi baraj aşırtmanın tek garantisi söz konusu kesimlerden de oy kopartmak. Ne var ki bu “çizgi”nin bir handikapı var. Bu kesimlerin önemli bir bölümü düne kadar PKK/HDP’ye pek sıcak bakmayan, en azından soğuk ve uzak duran insanlardan oluşuyor. Hatta nefret edenleri mevcut…

O yüzden baraj aşabilmeyi garantilemenin tek yolu bir şekilde bu kesimlerden ve bilhassa kentli, eğitimli, modern, orta-üst sınıf laik, Kemalist, “Ulusalcı” (?) Türklerden de oy alabilmek. (Zaten HDP bu “konsept üzere kuruldu) Lakin burada bir handikap var. O da bu kesimlere şu veya bu ölçüde hakim PKK-HDP alerjisi. Bu kesimler “doğal partileri” CHP’ye de belli oranda güvensizler ve HDP’ye “Bir kerelik oy vermekle bir şey olmayacağını” düşünüyorlar. Yeter ki AKP gitsin veya zorda kalsın!

Ancak bu kesimlerde son zamanlarda doğan bir başka zaaf var. Onlar farkında olmayabilirler ama “marazi AKP nefretleri” yüzünden habire operasyon üzerine operasyon yiyorlar. Söz konusu kesimler için “laiklik” örneğin bir “bölücülük”ten daha önemli oluyor. (28 Şubat’ta bile öncelik öyle saptanmamış mıydı?) Dolayısıyla “AKP gitsin de kim gelirse gelsin”, “Erdoğan 400 oy çıkarıp başkan olmasın da” (Onları da bu fobi ile yönlendiriyorlar!) noktasında şeytanla bile işbirliğine razılar. Tam bir “Düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla hareket ediyorlar.

Dolayısıyla esasta HDP’den de hoşlanmasalar bile sırf AKP’ye olan nefretleri yüzünden HDP’yi destekleyebilecek bir kırılganlıkta görünüyorlar. (Son zamanlarda çevremde benzeri tipolojilerden çok sayıda insandan “HDP’ye oy vereceklerini” duyar oldum.) Tabii bu insanlar HDP’nin normal “sosyolojik tabanı” değil. Çünkü normalde hiçbir etnik politikayı desteklemeyecek insanlar sırf “konjonktürel nedenler”le HDP’yi desteklemeyi düşünüyorlar. Bu anlamda “askere yardım” görüntülü bir “ulusalcıları tavlama operasyonu”nun psikolojik zemini çoktan beri var. Şimdi bu “arayış” pekiştiriliyor!

Bu kesimler için şu an –maalesef- “ulusal hassasiyetler”den önce laik ve “Anti-AKP” hassasiyet daha ön planda görünüyor. O yüzden belli ki birileri Beyaz Türklerdeki bu “ihanet potansiyeli” ni keşfetmişler ve habire onların o yöndeki korkularını kaşıyor. Bu batıcı-modern kesimin “Şeriatçı-İslamcılar”dan çok “laik-Kürtler”le işbirliği yapmaya daha hazır olduğunu düşünüyorlar. Ki, pek de haksız sayılmazlar!

Bunun için kimi kesimler AKP’nin halen 1. parti çıkmasını engelleyemeseler bile oy düşümü ve farklı bir siyasi tablo çıkması üzerinden (CHP+HDP) kurgular yapıyor. (Açılım ve federasyon boyutu da var) HDP burada “kilit parti” konumunda. Biraz iteklenmeye ve desteğe ihtiyacı var o kadar. Gerçi çıkacak tabloya bağlı olarak (AKP+HDP) farklı seçenekler de mümkün. (Siz bakmayın AKP’nin o kadar da HDP karşıtlığına!) Bunlar o zaman ne yaparlar bilmiyorum!

İşte HDP veya HDP’nin barajı geçmesi / geçmemesi üzerinden hesap yapan kimi güçler de bu “kitle”ye oynuyor. Buna seçim sonrası oluşması mümkün “koalisyon hesapları” da dahildir. (O yüzden son Ağrı olayı “barışın ve ateşkesin ihlali” değildir. Çünkü amacı tamamıyla farklı.) Şurası yanlış anlaşılmasın; İlla ki “bu bir HDP provokasyonudur” diyemem. Ancak PKK/HDP içinde konumlanmış kimi güçler, hatta devletteki kimi kesimler bir “kontrollü çatışma”nın ardından verilecek böylesi bir resmin “işe yarayabileceğini” düşünmüş olmaları mümkün. Bu konuda akla hayale gelmeyecek hesaplar yapıldığını tahmin etmek güç olmasa gerek. Artık bu süreçte kimin kimle kol kola girdiği gerçekten meçhul!

ULUSALCILARA MAVİ BONCUK ATILMIŞTIR!

Bu durumda en “Anti-PKK / HDP” kişi bile “Yahu bunlar o kadar da kötü değiller galiba. Baksanıza askerimize nasıl da yardıma koşmuşlar” diyebilecektir. Bu imal edilmiş imaj üzerinden Türk kökenli ve milli hassasiyetleri olan kesimden bile oy istenebilecek, HDP sıkışıp kaldığı “Türkiye partisi değil” algısını kıracaktır. “Nasıl olursa olsun da AKP kaybetsin” mantığındaki kimi “Ulusalcı” (?) çevreler de “Denize düşen her şeye sarılır” misali HDP’ye sarılacaktır. Ne de olsa aymazlığın bini bir para!

Bu yüzden, burada HDP’nin hareket ve etki alanını genişletecek, hoş ve sempatik görünmesine yarayacak bir “Parlatma operasyonu kokusu” vardır. (Baksanıza Genelkurmay bile “vatandaşlarımızın, yaralı personelimize yardımı takdire şayan bulunmuş” tur diye açıklama yapıyor) Nitekim Demirtaş’ın CHP ve MHP liderlerini (Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi) hep birlikte poz vermek amaçlı bölgeye daveti aynı imajın tamamlayıcı bir unsuru gibidir. Üstelik bir de “mağduriyet” oynanmaktadır. (AKP’den kaptılar herhalde!) Bu yüzden artık “provokasyon yapılıyor” çağrıları kabak tadı vermektedir.

Gene de Selahattin Demirtaş’a bir noktada katılmak mümkün. Hani Demirtaş “Dün Ağrı’da bir çatışma değil, sahnesi önceden planlanmış, önceden provası yapılmış, sahte bir kurgu operasyon vardı” diyor ya. Bence de öyle. Sadece “Adres”te anlaşamıyoruz!..

Şimdilik bu işten “kârlı” çıkacak sadece HDP görünüyor. Anlaşılan birileri HDP’yi “olası partner” olarak ite kaka da olsa meclise sokmayı kafalarına koymuşlar!..


atillaakar@gmail.com