Röportaj
09 Mar 2014 11:28 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:59

55 televizyona çıkmasam Türkiye Ukrayna olmuştu!

Melih Gökçek, Habertürk Gazetesi'nden Kübra Par'a verdiği röportajda samimi açıklamalarda bulundu.Gökçek, çocukluğu, okul yılları ve siyasi hayatıyla ilgili hakkında bilinmeyenleri anlattı.

İşte o röportaj:

Aslen Şanlıurfa Halfetiliymişsiniz...

Annem Kosova, Prizrenli. Babam Urfa'nın Halfeti kazasından.

Araplık ya da Kürtlük var mı?
Hayır, kökenimiz Türk.

Babanız avukatmış. Nasıl bir adamdı?
Rahmetli gezmeyi dolaşmayı çok severdi, insan canlısıydı. Evde akrabaları toplayıp yesin içsin isterdi.

Çocuklarına karşı sert bir adam mıydı?
Bana karşı inanılmaz sertti. "Melih" diye bağırmasıyla şeklim şemalım değişirdi!

Var mı unutamadığınız bir anı?
Lise 2'de babamdan yediğim son tokadı unutamam. Bir kış günüydü. Küçük olan erkek kardeşim kız kardeşimi bağırtıyordu. Babam içeriden "Melih bağırtma şunları" diye seslendi. Bunlar ciyak ciyak bağırmaya devam ediyor. Babam girdi içeri, benim enseme bir tane patlattı! Acıdan değil hırsımdan ağlamaya başladım. Annem geldi, "Ne vuruyorsun çocuğa, onun suçu yok" dedi. Rahmetli bu sefer kahkahalarla gülmeye başladı. Ama ben hırsla ağlamaya devam ettim! (Gülüyor...)

Nasıl bir gençtiniz? Çok çalışkan ve efendi miydiniz yoksa sizden bekleyeceğimiz gibi haşarı mı?
Ortaokulda çok çalışkan, lisedeyken daha normaldim.

Kavgacı mıydınız?
Çok aktif ve hareketliydim. Özellikle üniversitede doruğa çıktı. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde cemiyetçilik yapardık. Sonra okulu bırakmak zorunda kaldım.

Mülkiye'yi neden bıraktınız?
O zamanlar sağ sol çatışması yüzünden ortam çok hararetliydi. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin Hür Düşünce Kulübü'nün başkanıydım. Bunları Hasan Celal Güzel kurmuştu. Üyeler arasında Mehmet Keçeciler, Abdülkadir Aksu, Atilla Koç, Mesut Yılmaz, Murat Karayalçın gibi sonradan ünlü olan isimler vardı. Sol tandanslılar bize tahammül edemezdi, mecburen okulu bırakmak zorunda kaldım.

Murat Karayalçın ile o dönemde de aranızda sürtüşme var mıydı?
Hayır, arkadaştık. Murat sağcıydı o zaman, sonradan solcu oldu. Sonradan döndü yani! (Gülüyor...)

O zaman da solculara karşı böyle mesafeli miydiniz?
Evet, her zaman mesafeliydim.

Tam olarak ne oldu da okulu bıraktınız? Öğrenci olaylarına mı karıştınız?
Okulda sağcılara sürekli sataşırlardı. O sataşma bir gün menfi bir olayla neticelenir diye okulu bırakmak zorunda kaldım.

Siz bunun altında kalmazdınız ama, nasıl olmuş?
Sağol! (Gülüyor...)

Sonra niye gazetecilik okudunuz?
Gazeteciliğe de meraklıydım. O zamanlar Gazetecilik Yüksek Okulu vardı. Ben yazıldığımda özel okuldu, sonra Gazi Üniversitesi'ne bağlandı. Gazi'den mezun oldum. Parlamento muhabirliği yaptım. Bayrak Gazetesi'nin Ankara temsilcisiydim.

'PAZARCILIK YAPTIM, YUMURTA VE KIRIK PİSKÜVİT SATTIM'

Fotoğrafçılık ve market işletmeciliği de yapmışsınız. O işlere nasıl bulaştınız?
Doğru, bak hepsini öğrenmişsin! Çocukluktan beri fotoğrafa meraklıydım. Gazetecilik okurken öğrendiklerimle Zafer Çarşısı'nda bir fotoğrafçı dükkânı açtım. Askerden döndükten sonra ticarete atıldım. Market açtım.

Süpermarket mi yoksa bakkal mı?
Hem süpermarketim vardı hem de yumurta toptancılığı yapardım. Bir minibüsüm vardı. Beypazarı'na gider, arkasını yumurtayla doldurup satardım. Bir ara Ülker'in ıskartaya çıkardığı kırık pisküvitleri (Söylediği gibi yazıyorum, ne de olsa siyasi literatürümüzde yeri var!) alıp satardım.

Markette mi satıyordunuz yoksa mahalle aralarında mı dolaşıyordunuz?
Hayır, pazarda satardım. O dönemde pazarcılık da yaptım.

Hâlâ fotoğraf çekiyor musunuz? Makineniz ne marka?
Dijital makine çıktı, yiğitlik bozuldu. Her türlü makine var bende... Gerçi fotoğraf makinesine de gerek yok, telefonla çekiyorum artık.

Instagram hesabınız var mı?
Yok, hiç girmedim, Twitter yetiyor bana.

'MEGALOMAN DEĞİLİM'

Torunlardan birine kendi adınızı, diğerine oğlunuzun adını vermişsiniz. Megaloman mısınız?
Hayır, ben vermedim oğlum verdi. Hiç karışmadım.

"Benim adımı neden veriyorsun oğlum" demediniz mi?
Hayır, tam tersine... Bizde adettir. Ben de oğluma babamın adını verdim. Ama ilginçtir, Ahmet kendi oğluna Ahmet adını verdi.

Onda bir megalomanlık var o zaman!
Olabilir, kendisine sormak lazım.

Öne çıkmayı, kendinizden söz ettirmeyi çok seviyorsunuz. İç huzurunuz yerinde mi?
Yerinde. Allah'a hamdolsun hiçbir sıkıntım yok.

Son zamanlarda kendinizi suçlu hissettiren bir şey oldu mu?
Neden suçlu hissedeyim?

"İnsan olup da hata yapmayan biri olamaz. Benim de sayısız hatam var" demişsiniz. Ankara için yaptığınız en büyük hata neydi?
Bir zamanlar otobüsler konusunda kısmi özelleştirme yaptık. Onun verimini alamadık. Hem halka yaramadı hem de bu işi yapanlara yaramadı. O bir hataydı.

Ekşisözlük'te hakkınızda 776 sayfa yorum var. Kıyasladım, Topbaş hakkında 129, Sarıgül hakkında 405 sayfa yazılmış. Açık ara öndesiniz. Hem antipatik hem de dikkat çekici buldukları için yazıyorlar. Siz nasıl açıklıyorsunuz bu durumu?
İnsan için için hayranlık duyduğu kişiye karşı böyle tepkisini ortaya koyar. Bu odur, başka bir şey değil. (Kahkahalar...)

Kendinizi çok seviyorsunuz galiba!
Her insanın kendi kendini sevdiği kadar...

Biraz fazla seviyorsunuz sanki!
Hayır, siz kendinizi ne kadar seviyorsanız ben de o kadar seviyorum.

Kendinize hiç laf söyletmiyorsunuz, her eleştiriye cevabınız var.
Medya mensupları hep rakiplerini dövmeye alışmış. Onlar dövecekler, itham edecekler, ithama maruz kalan kişi alttan alacak. "Bir daha yapmayacağım, ne olur benim hakkımda yazma" diyecek. Ben öyle bir karakter değilim. Bir şey söyleyince cevabını alıyorlar. Cevabını alınca cevap veriyorlar, çünkü gazeteci olarak hep üstte kalmaya alışmışlar. İkinci bir cevap daha alınca televizyonda halk nezdinde mahçup duruma düşüyorlar. "Melih seni ne hale düşürdü" dediklerinde bana karşı iyice kinleniyorlar. O kin düşmanlığa dönüşüyor...

'55 TELEVİZYONA ÇIKMASAM TÜRKİYE UKRAYNA OLMUŞTU'

Sizin de fazla polemikçi bir tarafınız yok mu ama? Gezi olayları oluyor, en büyük polemiği siz çıkarıyorsunuz, başka bir olay oluyor yine ortalığı karıştırıyorsunuz...
Ama haklıydım! Melih Gökçek Gezi olaylarında 55 televizyona çıkmasa Türkiye Ukrayna olmuştu.

Siz mi engellediniz yani?
Ben değil, Başbakan'ın kararlı tutumu engelledi. Ama halka olayların gerçek yüzünü anlatan ben oldum.

Halkın büyük bir kesimini karşınıza aldınız. Bu sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
Bana cephe alan özellikle Cumhuriyet Halk Partililer tencere tavayla sokağa çıktılar. Sonra kendileri bıraktılar. Neden? Çünkü anlata anlata gerçeği gördüler! Beni sevmeseler de olayın gerçek yüzünü gördüler. Önemli olan bu.

Siz ikna ettiniz yani öyle mi?
Ciddi katkım olduğunu düşünüyorum.

'BEN HEM EN SEVİLEN HEM DE EN SEVİLMEYENİM'

Pek çok kişi sizi antipatik buluyor. Neden sevmiyorlar? Kendinize bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Sağ tandanslı, milliyetçi, muhafazakâr bir insanım. Bu manada Türkiye'de en dik duran adamım. Karşıt fikirde olan insanlar dik duranları sevmezler. Bir anket yapıp "Sağda en sevilmeyen kişi kim" diye sorsanız, ben çıkarım. "Peki, en sevilen kim" diye sorsanız yine ben çıkarım. Emin Çölaşan'la ilgili anket yapmıştım, solda hem en sevilen hem de en sevilmeyen adam çıkmıştı. Benimki de öyle...

Solculardan neden bu kadar nefret ediyorsunuz?
Çünkü Türkiye'de değer verdiğim konulara onlar değer vermiyor.

Tüm solcuları topyekûn karşınıza almanız tuhaf değil mi?
Topyekûn almıyorum, sağduyulu solcuları ayırıyorum. ODTÜ Bulvarı, pardon 1071 Malazgirt Bulvarı'nı açtık. Hâlâ "Neden açtın" diyenler var. Bu adamların beni sevmesi mümkün mü?

Ama siz de fazla inatlaşmıyor musunuz?
İnatlaşmıyorum, hakkımı savunuyorum. Siz gazeteciler hep böylesiniz! "Biz haklıyız, kabul edin" diyorsunuz. Bir kez de siz kabul edin. Hiç gazeteci olarak hatanızı kabul ettiğiniz vaki mi?

Büyük bir hata yapmadım bugüne kadar.
Bak işte... Burayı da yaz ama! (Kahkahalar...)

'TEK TEK SAYDIM, ODTÜ'TE 300 MARJİNAL VAR'

ODTÜ'lülerle neden geçinemiyorsunuz?
Hayır, geçinememek gibi bir durum yok. Şu anda belediyede benimle çalışan en önemli arkadaşlarım ODTÜ'lü.

Yeni nesille mi anlaşamıyorsunuz?
Hayır. ODTÜ'nün Talebe Derneği Başkanı pırıl pırıl bir çocuk.

Solcu mu sağcı mı?
Sağcı.

O yüzden iyi anlaşıyorsunuz!
Bak gördün mü, sen de ayırt ediyorsun! ODTÜ'deki 26 bin öğrencinin içinde 300 tane marjinal var.

Saydınız mı tek tek?
Tabii saydım, biliyorum. Bu marjinal gruplar ODTÜ'yü temsil ettiklerini iddia ediyorlar ama etmiyorlar. Bizim tartışmamız marjinal çocuklarla, bir de bunlara kol kanat geren marjinal öğretim görevlileriyle...

Gezi olaylarının ardından ODTÜ yolunda ısrar edilerek, "ağaçlar kesiliyor" tartışması başlatmak stratejik bir hata değil miydi?
Hayır, tam tersine. Devlet olayları marjinal grupların keyfine göre yapacaksa devlet olmaktan çıkar.

Gezi'de protestolara katılan insanları marjinal gruplar olarak nitelemeniz, sağcılar solcular arasında keskin ayrımlar yapıp toplumu cepheleştirmeniz yanlış değil mi? Sadece tek bir kesimden oy almak yetiyor mu?
Doğru olanı yapıyorum. Kızılay'ın altını üstüne getiren, yakan yıkan, toplumun ortak mallarını perişan eden insanın bu vatanı, bu milleti sevmesi söz konusu olamaz. Bunlar ülkenin ve kentin değerlerine düşman olan insanlar. Aldatılmış olabilirler ama düşman bir gençlik haline gelmişler. Buna karşı tavrınızı koyup doğruyu göstermeniz lazım. Siz Taksim'de elinizi kolunuzu sallayarak dışarı çıkabiliyor muydunuz?

Evet, çıkabiliyordum ama bu konuda sizinle polemiğe girmeyeceğim.

'SEÇİLEMEZSEM TV PROGRAMI YAPIP PARA KAZANIRIM'

Seçilemezseniz ne yapacaksınız?
Medya hayatına girer, senin gibi gazeteci olurum.

Hemen bir gazete satın alırsınız artık!
Yok satın almam, bir kanalda program yaparım. Bana fena para vermezler herhalde!

Emeklilik planınız var mı? Bir sahil kasabasına yerleşip hayattan çekilecek insan tipi yok sizde...
Var, var... Beş yıl daha belediye başkanı olmak istiyorum nasipse. Üç yıl kuralından dolayı sonra istesem de aday olamam.

Belki parti değiştirirsiniz.
Olur mu öyle şey canım!