İnfial
14 Kas 2015 14:10 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:10

“4. Dünya Savaşı” Fransa’ya taşındı!..

Medyaradar analisti Atilla Akar, Fransa’daki “terör saldırılarını” dünyada “Küresel ölçekte” yaşanan gizli “4. Dünya Savaşı”nın vardığı nokta açısından analiz etti…

Dünya tarihinde her zaman terör, katliam ve benzeri hadiseler vardı. Ancak bugün bambaşka bir “tablo” ile karşı karşıyayız. 11 Eylül gerçekleştiğinde “Artık dünya eskisi gibi olmayacak” dendi ama ne olduğu ve ne olacağı –çok az kişi- dışında pek fazla insan tarafından kavranamadı. Zaten istenen sonuçlardan biri de buydu. (Hoş, kimileri “kavrayacak” bakışta zaten değildi!) Dünyanın “ana trendi” belli olmuştu!

Daha o günlerden itibaren belli tespitler yapmış ve birkaç noktada odaklanmıştım: Bence bunlar “anahtar” önemdeydi…

1) Yaşanan “4. Dünya Savaşı” idi. 1. ve 2. Dünya savaşları açık paylaşım savaşlarıydı. 3. savaş “soğuk savaş”tı. Görünürde “Batı” kazandı. Ancak cepheleşme sürüyordu. Şimdi bu savaşın “intikaları” (Uzatmaları) oynanıyordu. Devletler eskisi gibi birbirleriyle açıktan savaşamadıkları için acımasız bir “gizli savaş” sürüyordu. (Aslında tabir CİA eski başkanı R. James Woolsey’e aittir. Ona göre “devletler ve devlet-dışı aktörler “ yani devletler ve terör örgütleri savaşıyordu. Bunu da getirip “asimetrik savaş” kavramına bağladılar. Janjanlı laflara bayılan, beyninin simetrisi kaymış bizim bazı zırcahil aydın ve “stratejist” takımı da terimi sorgulamadan hemen benimsediler!) Bana göre ise 4. Dünya savaşı “Terör görünümlü gizli servisler savaşı” idi. Bu savaşta eskisi gibi ordular değil, gizli servisler ve onların denetimindeki “terör grupları” savaşıyordu. Devletler birbirleriyle “terör üzerinden” ve “terör diliyle” yazışıyordu. 11 Eylül, Londra, İspanya, Bali, vb saldırıları bu katlanarak büyüyen “kartopu etkili” savaşın sadece dışa yansıyan yüzleriydi. Herkes “küresel kontr-gerillacılık” oynuyordu!

2) Bu dönemde artık komplolar zaman zaman başvurulan “istisnai” davranışlar değil, “esas” olacaktı. Sürecin kendisi tümüyle komplo olacak ve komplo yöntemleriyle sürdürülüp, derinleştirilecekti. “Komplolar çağı”na girmiştik. Nükleer ve tahrip gücü yüksek silah teknolojileri döneminde kimse birbirine açıktan ve “delikanlıca” posta koyamıyordu. O yüzden bu “namertçe” yöntemlere başvuruyorlardı. Ordular karşılıklı dizilip, “cephe savaşı” yapamıyordu. Artık ülkelerin yeni orduları “terör örgütleri” askerleri ise “teröristler” di!

3) Bu yüzden sanılanın ve görünenin aksine ortada kendi inisiyatifiyle hareket eden “bağımsız ve idealist terör örgütleri” (!) yoktu. Terör örgütleri şimdi birer “hayalet marka “idi. Biz bunu “Küresel terör” ya da “İslami terör” olarak okuyorduk. (Süren dehşet kurgusunda önceleri “El Kaide” ve “Usame Bin Laden” markası yeter iken malum süreçte yeniden formatlanarak IŞİD/DAEŞ öne çıkarılıyordu. Artık hangi “mahreç” kullanılırsa kullanılsın fark etmezdi zaten.) “Dehşet kurgusu” giderek daha vahim bir ivme kazanıyordu. O yüzden olmuş/olacak saldırıları sadece “terör ve terörizm” üzerinden okuyan bakışlar, sürecin kendine özgü devinimini anlayamaz.

Devam edelim;

DÜNYA’DA, ORTADOĞU’DA, SURİYE’DE “BENDE VARIM” SAVAŞININ VARDIĞI NOKTA


Peki o zaman –diğer bütün ayrıntıları, iddiaları, boş lafları, sığ bakışları geçerek- Fransa’da yaşananları nasıl anlamamız gerekiyor? Bunun için öncelikle kurgulanmış sürecin “bütününe” ve gelinen noktaya bakmamız gerekmektedir…

1) Yaşanan derin savaşın Suriye’ye taşınması ile birlikte yeni bir “cephe” açıldı. Bu savaşın başlatıcısı güçler “Suriye sorunu”nu (“Esad diktatörlüğü” söylemi altında) Afganistan, Irak, Libya gibi “nispeten kolay ve çabuk” halledeceklerini düşündüler. Ancak evdeki hesapları çarşıya uymadı!

2) Zaten açık ve uluslar arası bir müdahale yapamayan bu güçler olayı gizli servislere ve onların çengelindeki “Terör grupları”na ihale ettiler.

3) Suriye direndi, Esad devrilemedi. Amaçlarına ulaşamadılar. (Gerçi Esad rejimini yıkamasalar da Suriye’ye çok hasar verdiler o başka!) İşler tersine döndü ve tıkandı.

4) Planları tutmadı. Kucaklarında hesap edemedikleri ve bir türlü tam kontrol altına alamadıkları yeni bir “kaos süreci” buldular. “Kaos stratejileri” bu defa şapa oturmuştu!

5) Bunun ana nedeni Rusya’nın olaya “ağırlığını” koyması ve bir “oyuncu” olarak sahaya inmesiydi. Rusya faktörü oyunu bozdu. Rusya onlara Suriye’yi yem etmedi ve bunda ne kadar kararlı olduğunu gerekirse açık bir savaşı göze alacak kadar gösterdi. “Çift kutuplu eski dünya” geri döner gibi oldu!

6) Süreci başlatan güçler geri adım atar göründüler. “Esad’lı ya da Esadsız” “yumuşak geçiş formülleri”ni tartışmaya razı gibi oldular. Ancak bu onlar için “başarısızlık” ve başlangıçtaki tüm iddialarının çökmesi anlamına geliyordu.

7) Rusya (Çin ve İran’ı yanına alarak) “ben buradayım yiyorsa bana rağmen adım atın” dedi.

8)  Sonunda “Uzlaşmış” göründüler ama “pürüzler” sürüyordu. Bunun “ Rusya’nın zaferi” anlamına geleceğini ve onu buradan bir daha söküp atamayacaklarını düşünen güçler işi yokuşa sürdüler.

9) Kartlar yeniden karıldı ve sert mevzilenişler oluştu. ABD, İngiltere, İsrail, Almanya, Fransa, her biri çıkarlarına göre yeni hesaplar yaptılar. Birileri “Rusya”nın planlarına ayak diredi. Savaşı yeniden başlatma ve Rusya’yı en azından iyice hırpaladıktan sonra “anlaşma masası”na oturtmayı düşündüler.

10) Bunun için “terör” bir üst aşamaya sıçratıldı ve doğrudan Rusya hedef alındı. Mesaj “fazla karışma” ve “ikna ol” idi. Fakat Putin resti gördü!

SAVAŞIN DÖNÜM NOKTASI DÜŞÜRÜLEN RUS YOLCU UÇAĞIDIR!

Mevcut gelişmeyi anlamak için geçtiğimiz Ekim ayının sonunda Mısır’da Rusya’ya ait Airbus-A321 yolcu uçağının düşmesi ve 200’den fazla kişinin ölmesi (Tabii  “görmesini bilen gözler” için!) “yeni bir şeyler dönmekte olduğu”nun göstergesiydi. Anlaşılan birileri “çok fazla ayağımıza dolanıyorsun” demek istemişti. (Ya da bir başka “3. Güç” her ikisini birbirine düşürüp, kendisine alan açmaya çalışıyordu) İşler daha da karıştı!

İlginçtir, bu olayda Rus yetkililer ile ABD, Fransız ve Alman “uzmanlar”ın görüşleri çelişecekti. Biri “havada infilak etti, uçağa bomba konmuştu” derken diğerleri “yerden füze ile vuruldu” diyecekti.

Aslında bu sadece basit bir “teknik tartışma” değildi. Değildi çünkü; uçağın yukarıdan mı aşağıdan mı patlatıldığı tartışmasının farklı siyasi sonuçları ve “sorumluları” vardı. Aşağıdan diyenler “DAEŞ”i işaret ederken “yukarıdan” diyenler ise “başka aktörleri” işaret ediyordu. Rusya “bomba” tezine sıcak bakarken Fransa, Almanya ve ABD “füze” tezine yakın durdular. (İngiltere “bomba” dedi) Bu aslında olaya ilişkin bir başka “saflaşma”nın işaretiydi!

BİRİLERİ FRANSA’YA “BEDEL”Mİ ÖDETİYOR?..

Uzatmayayım; kafamda oluşan soruları (Kesinliği olmasa da) açıkça ve yüksek sesle sorayım.

1) Bu olayda (Olaydan batılı güçleri sorumlu tutan) birileri başta Fransa olmak üzere “batılı güçlere” bir tür “misilleme” mi yaptılar, “bedel” mi ödettiler?

2) “O halde onlarda neden bir başka batılı ülke uçağını düşürmediler?” denebilir. Ama bu kadar etkili olmazdı herhalde. Böylelikle “burnunuzun dibine kadar sokuluruz”, “terör yöntemlerini kalbinize kadar taşırız”, “hiç unutmayın” mı denmek istendi?

3) Olayın gerçekleştirildiği yerin “Paris “olması birilerinin Fransa’yı “Adres” gördüğünün, “sorumlu tuttuğu”nun göstergesi midir?

4) Eylemler serisinin tam da “Fransa-Almanya “dostluk maçı” esnasında gerçekleştirilmesi (ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın orada bulunması) manidar sayılabilir mi? Fransa-Almanya bu olayda “blok” mu kabul edilmiştir?

5) Öyleyse yeni ve benzeri eylemler Almanya’da olabilir mi? (Yahut tekrar Fransa’da Eyfel Kulesi’ne bir uçak çakılabilir veya Louvre Müzesi ya da Zafer Anıtı’nda bombalar patlayabilir mi acaba?) “Mesaj” ikisine birden mi?

6) Saldırıya uğrayan ve en çok kaybın verildiği müzikholde bir ABD’li gurubun konseri olduğu söyleniyordu. Bu da dolaylı olarak “ABD’ye bir “cevap” mı?

7) Bundan sonra bize yapılacaklara “misliyle mukabele” ederiz mi denmiştir?

8) Tam “G-20 zirvesi” öncesi tümüyle batılı dünyaya “ayağınızı denk alın” mesajı mı?
 
Bitiriyorum; olay bütün “şaşırtıcılığı” na rağmen bence hiç şaşırtıcı değil. Uçağın düşürülmesinden beri bir “cevap” bekliyordum. Lakin nereye, ne zaman ve nasıl olacağını tahmin edemiyordum. Şimdi o “cevap” sanki verilmiş oldu gibi. Bakalım “cevabın cevabı” da gelecek mi?

Bu çıldırmış dünyada “4. Dünya savaşı” artık her yerde!..

NOT: Bu düşündüklerim en genel çerçevede bir yorumdur. Yanılma payımla birlikte, gelişmelerin seyrine göre kanaatlerim, sorularım revize edilebilir yahut pekişebilir. Ancak “4. Dünya Savaşı” tespitim değişmez.

14.11. 2005.

atillaakar@gmail.com