2,5 yılda 3 yayın yönetmeni yiyen Pacman CEO!

Kahkaha atan egolu yırtıcılar:  Bir Cüneyt Özdemirgiller familyası belgeseli

Yoldaşlarım, sırdaşlarım, gözümün nurları. 

Vuslat günü yine geldi çattı. 

Bomba gibi bir yazıyla yine karşınızdayım. 

Çekirdekleri çıkarın, çayları demleyin, kahveleri yudumlayın. 

Medyanın karanlık dehlizlerine giriyoruz yine. 

Ne acı değil mi medyadan bahsederken dehliz ifadesini kullanmak. 

O koridorlar bir türlü aydınlanamadı çünkü… 

Pek çok nedeni var da, en başta gelenlerinden birini yazacağım bu sefer. 

Medyada egosundan davul gibi şişen, televizyonlarda, ekranlarda eski civcivli günlerini özleyen, kendini gazeteciden çok pop star zanneden bir gazeteci güruhu bu yazının ilk konusu:

Yani Cüneyt Özdemirgiller familyası…

Şimdi bu familyayı kısaca tanıyalım.

Cüneyt Özdemirgiller genelde sulak medya ortamlarında yetişir. 

Bunların başında, şimdilerde çöle dönen Aydın Doğan medyası gibi ortamlar başta gelir. 

Cüneyt Özdemirgillerin en yoğun görüldüğü alan Bağcılar civarıdır. 

Semtin bir bölgesinde, eskinin Doğan Medya (şimdinin Demirören Medyası) binası popülasyonun en sevdiği alandır. 

Özdemirgiller, faunasının dışında yaşayamaz, bir çiçek gibi solar. 

Temel besinleri: TT olmak, polemiğe girmek, ekranda boy göstermek, bol bol like ve RT’tir. 

Gazetecilik ise Cüneyt Özdemirgillerin avlanırken kullandığı kamuflajdır. 

Gazeteci maskesini takar, YouTube yayını kamerasını kurar.

Bu türün en önemli özelliği avına arkadan yaklaşması sonra da yüzüne histerik kahkahalar atmasıdır. 

Pek görülmemiş bu av tekniğiyle diğer türlerinden ayrılır. 

Peki bu tür nasıl üredi?

Aydın Doğan sağ olsun Cüneyt Özdemirgilleri medyanın, emekçi basının başına bela etti. 

Yıllarca gazetecilik öldürülürken, şöhret budalası, isim yapma meraklısı bir grup gazeteci bu millete resmen musallat oldu. 

Sık sık yazıyorum Cüneyt Özdemirgiller familyasının meşhur üyelerini. Şimdi isim verip de lafı uzatmayayım. 

Ama Aydın Doğan’ın medyaya veda etmesiyle bu ekip sudan çıkmış balığa döndü. 

Bir kısmı kovulmayı bekledi, bir kısmı istifa etti, bir kısmı da ortama uyum sağladı. 

Ölüye yatarak bu fırtınanın geçmesini bekliyor. 

‘Aman pozisyonlarımızı koruyalım da devran dönünce, Gül-Babacan ekibi dönünce eski yaldızlı günlere kavuşuruz’ diye gün değil saat sayıyor. 

Allah için Cüneyt Özdemir’in hakkını yemeyelim, o ölüye yatmayı kabul etmedi. 

Gazetecilikten Youtuberlığa terfi etti. 

Avuç avuç sakinleştirici yutmuş hali, şişmiş yüzüyle ve garip kahkahalarıyla 15-25 yaş, gündem magazini ve geyiğe meraklı bir kitleyi kendine meftun etti. 

Aslında işler yolunda gidiyordu, CNN Türk’ten aldığı maaşı da korumak için hem nalına hem mıhına vuruyordu. 

Biraz muhaliflik enjekte ediyor sonra bir yandan da iktidara göz kırpıveriyordu. 

Fakat Cüneyt Özdemirgillerin bir Aşil Topuğu var: 

EGO.

Yıllardır içinde tuttuğu, patlamaya hazır her şeyi, histerik kahkahalar ve uykusuzluktan kıpkırmızı olmuş gözler eşliğinde 17 Aralık tarihli YouTube yayınında kusuverdi. 

Peki ne oldu o yayında? 

Tek başına avlanan Özdemir, birden familyasına sahip çıkıverdi. 

‘Washington Post’ta Aslı Aydıntaşbaş’ın yazısı çıktı, büyük başarı. Türkiye için çok önemli’ dedi. 

Sonra devam etti: 

‘Cansu Çamlıbel çok iyi arkadaşım. Türkiye’yle ilgili büyükelçiler, CEO’lar, karar vericiler yapıyorlar Washington Post’ta Aslı Aydıntaşbaş şunu yazmış, Duvar’da Cansu Çamlıbel şunu yazmışlar diye bakıyorlar. Bunlar referans insanlar. Peki bu insanlarla Fahrettin Altun en son ne zaman görüşmüş? Cumhurbaşkanının uçağına uydur kaydır insanları alıyorlar. En uyduruğu Murat Çiçek. Melih Altınok… O kimdir? Ben dedim diye çoğunuzun haberi olmuştur, farkında bile değilsiniz ne yazar, ne çizer.’ 

Bakın, bakın, bakın…

Şu egoya bakın… 

Her kelimesi hezeyanın ardında bir kaybetmişlik duygusu gizliyor. 

Neyse psikolojisinin ne kadar kötü olduğunu ve kuyruğu dik tutmak için nasıl direndiğini anlamak için konuşmasından bir kesit daha vereyim: 

‘Kim bunlar, bunları okuyan izleyen yok. Bu adamlarla mı Türkiye’yi anlatacaksınız? Bunlar getir götürcü adamlar. Türkiye’yi anlatan gazeteciler şu anda Külliye’nin kapıları kapalı. Murat Yetkin de çok iyi iş çıkarıyor. Hükümetin bu gazetecilere ihtiyacı var.’ 

İşte filmin koptuğu ve kahkahaların daha da korkunçlaştığı asıl yer burası. 

Bu sanrılı hal içinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasının da Cüneyt Özdemir, Cansu Çamlıbel, Aslı Aydıntaşbaş ve Murat Yetkin’in ellerinde olduğunu öğrenmiş olduk. 

Acınası.

Doğan Medya eskilerinin, kafasını daha önce size yazmıştım: 

Biz varsak medya var. 

Bizden başka gazeteci yok. 

Meslek bizimle öldü. 

Aydın Doğan çağında her şey muhteşemdi, Ak Parti bitirdi. 

Biz, biz, biz… 

Nişantaşı’nda takılan Twitter tayfası bunu satın alıyor olabilir. 

Ancak medyada dönenleri bilen çok!

MİT TIR’ları rezilliğine bulaşan bir yayın yönetmeniyle özel ilişkisi sayesinde kariyer sahibi olan değil bu medyayı temsil eden.

Kariyerinin yolu Türkiye’yi her gün yabancılara şikayet etmekten geçen bir başka ‘gazeteci’ de değil.

Ya da koltuğunu korumak için Abdullah Gül’e yalvaran da bu ülkenin makbulü değil. 

Bastıkları omuzlar, çiğnedikleri kariyerler, yedikleri haklar dimağlarda. 

Başka gazetecileri aşağılayarak yaptıklarını saklayamazlar, temize çıkamazlar. 

Sizi en iyi bu medyanın emekçileri biliyor. 

Yüzünüze bakmayanlar da onlar olacak. 

Keskin Kalem’den size öneri: 

Buna kendinizi hazırlarsanız iyi edersiniz, psikolojinizi böylece sağlam tutarsınız. 

Ekranların eli maşalı, atarlı giderli ablaları 

Yeni bir moda çıktı. 

Haber izlemek için açıyorsunuz bir bülteni.

Haberin asli unsuru olmaması; tarafsızca, mimiksizce haberi sunması gereken ekran yüzleri başlıyorlar ‘atara, gidere.’ 

Akrostişli, kafiyeli atarlar yazıp bültene çıkanı bile var. 

Bazen ipin ucu öyle bir kaçıyor ki, seyirci sıra dayağına hazır öğrenci gibi ekranın karşısına geçiyor. 

Sanki televizyondan bir cetvel çıkacak da, birleştirdiğimiz parmak uçlarına vuracak gibi… 

Uzatmadan sadede geleyim. 

Bizim ülkede her şeyin ucu kaçıyor. 

Her şey hızlıca şova evriliyor. 

Bu akımın önde gelen isimlerinden biri Nevşin Mengü. 

CNN Türk’te bıçkın haber sunumuyla rüzgarı arkasında almıştı. 

Şimdi de aynı şeyi Olay TV ekranlarında yapıyor. 

Geçen gün ekrandan yine ‘ayar vererek’ sahalara döndüğünü ilan etti. 

Twitter’da gördüm, Mengü’nün atarına medya ombudsmanımız Faruk Bildirici de bir like ile destek vermiş. 

Merak ediyorum, Bildirici, ekran yüzlerinin her gün birini fırçalamasını basın etiği açısından doğru buluyor mu?

Mesela, Mengü’nün aksine daha tatlı sularda yüzen, herkesin üzerinde uzlaştığı konularda ayar vererek popülerliğin kolay yolunu bulan Ece Üner’i de destekliyor mu?

Kim Kardashian’a yaptığı popolu göndermeyi örneğin? 

Yoksa sadece Mengü’nün fırçalarını mı seviyor? 

Yoksa herkesin kendi mahallesinin fırçası daha güzel fırça mı? 

İki buçuk yılda 3 yayın yönetmeni yiyen Pacman CEO

2018’in Eylül ayı son günleriydi. Medya alemi birden hareketlendi. 

Türk haber kanalları platformuna kardeş ülke Azerbaycan’dan fonlanan Haber Global adlı bir televizyon markası katıldı.

Fakat ne özel haberler, ne özgün içerik… 

Kanala dair tek bir şey gündem oldu medya kulislerinde. 

O da 2.5 yılda tam tamına 3 genel yayın yönetmeni eskitmesi. Şimdi de dördüncüsü görevde.

Maşallah Haber Global yayın yönetmenliği değil ateşten gömlek. 

Giyen yanıyor. 

Peki niye?

Yeni kurulan kanallarda başta istikrarsızlık normal karşılanabilir ancak Haber Global’de taşlar bir türlü yerine oturamıyor. 

Keskin kulaklarımın işittiğine göre bunun tek bir nedeni var: 

O da CEO Mammad Gulmammadov! 

Ben yaşlıyım da bilmeyen olabilir…

Eski atari, tetris çağının çok popüler bir oyunu vardı, Pacman. 

Yuvarlak bir kafa, labirentler içinde dolaşır karşısına çıkanı hapır hupur yerdi. 

Gulmammadov da öyle vallahi, Haber Global koridorlarında dolaşıyor, önüne gelen tepe ismi yiyor. 

Afiyet olsun! 

Olsun da çalışanlar kan ağlıyor…

Çoğu ana akım kanaldaki işlerini bırakıp Haber Global’in yolunun tutanlar duyduğuma göre çok pişmanmış, kaçmanın yollarını arıyormuş. 

Ama çok geç! Medyada korona virüs nedeniyle yaprak kımıldamıyor… 

Neyse elçiye zeval olmaz,ben çalışanların şikayetlerini aktarayım. 

CEO özellikle ’şımarıklığı, çalışanlara yönelik küstahlığı ve iş bilmezliğiyle’ şikayet konusu. 

Gulmammadov pahalı arabalar ve lüks yaşam tarzıyla konuşuldu.

Üstüne bir de korona virüs salgınının patlak verdiği ilk günden itibaren çalışanların hayatını adeta hiçe saymasıyla medya mahallesinde eleştirildi. 

Çalışanların talebine rağmen "biz haberciyiz" diyerek önlem almaya direndi. 

Emekçiler mesafe kuralı uygulamanın mümkün olmadığı fiziksel koşullarda çalıştırıldı.

Dönüşümlü mesai seçeneği yok sayılarak iç içe görev yapmaya mecbur bırakıldı. 

Sonuçta onlarca kişi virüsün pençesinde kıvrandı.

E virüs insan ayırt etmiyor, sonunda CEO’nun kendisi de kurduğu düzenin kurbanı oldu, virüse yakalandı! 

Aklıma, oradan ayrılan genel yayın yönetmenlerinden birinin bana söylediği “patronunu bilemediğim garip bir yerde daha fazla duramazdım” sözleri geldi.

Kardeş Azerbaycan sermayesi acaba kanallarında olanların farkında mı? 

Gulmammadov gibi biri neden CEO koltuğuna oturtulur?

Hadi oturtuldu, onca skandala rağmen neden kaldırılmaz? 

Bu soruların yanıtı bende değil.

Ama elimde bir tek şey var, o da keskin bir kalem!

Emekçinin sesi olmak boynumun borcu. 

KESKİN KALEM

keskinkalem@medyaradar.com