Röportaj
15 Eyl 2010 15:17 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:37

24'TE KAN UYUŞMAZLIĞI ORTAYA ÇIKTI!

24 haber kanalında öğle kuşağını iki sene sunan moderatör Serdar Cebe neden istifa ettiğini ilk kez açıkladı...

Kan uyuşmazlığı yaşadığını söylediği 24'ten istifa eden haber spikeri Serdar Cebe yeniden döndüğü CNN TÜRK için "Baba ocağım gibi gidip gidip geldim" yorumunu yapıyor.

Habercilikte 18 yılını deviren ünlü spiker Serdar Cebe, uzun bir aradan sonra yeniden CNN TÜRK ekranında seyirciyle buluşuyor. Son olarak 24'ten ayrılan Cebe, işsiz kalacağını bile bile istifa ettiğini anlattı. Ardından iki aylık bir bekleme sürecinden sonra yeniden CNN TÜRK ekibine katılan Cebe, "CNN TÜRK binasında olmaktan mutluyum, nerede olsa çalışırım" diye konuşuyor. 

Habercilik çocukluk düşünüz müydü?

Lisede elektronik okudum. Ama üniversite sınavında 3. denememde mühendisliği kazanamayınca son şansım "Basın Yayın yazayım, gazetecilik okuyayım" dedim. Kazandım. Okurken de dünyayı gezeceğim bir iş aradım. Sonunda gazeteci oldum bu sayede dünyayı da gezdim. 

Kanal 24'ten neden ayrıldınız?
 
Ben gözümü Milliyet Gazetesi'nde açtım. Sonra Kanal D, NTV, Kanal 6 ve 7 yıl CNNTÜRK derken 18 yıl geride kaldı. Yaklaşık 14 yılı Doğan Grubu'nda geçirdim. Kendimi ispat etmem gerektiği için CNN TÜRK'ten ayrıldım. 24 iyi bir projeydi ama sonradan kan uyuşmazlığı çıktı ortaya... İşsiz kalacağımı bile bile istifa ettim. 2 ay biri aradı, biri arayacak diye bekledim. Sonrasında aynı gün Yavuz Oğhan ve bir haber kanalı daha aradı. Yavuz, "Şef editör arıyorum" dedi. "Ekrana vakit kalmaz onun için sadece şef editör olarak çalışmak ister misin?" dedi. Düşünmeden kabul ettim. Ekran teferruat, önemli olan haberin bir parçası olmak bir de CNNTÜRK olunca. Burası benim baba ocağım gibi gidip gidip geldim. Hatta iş görüşmesine geldiğim gün kapı girişinde eskiden beri tanıdığım bir servis elemanı boynuma atladı. "Abi hoş geldin" dedi. Ardından Yavuz Oğhan, Rıdvan Akar ile konuşmuş "Serdar'ı ekrana çıkaralım" demişler. Bana sordu "İster misin?" dedi. Ben de "Nerede faydalı olacağımı düşünüyorsan, orada çalışırım" dedim.  İş takviminizden bahseder misiniz? Editörlük yaparken bir zaman kavramın olmaz. Bir de şef editörsen... Yaz dönemi boyunca CNN TÜRK'te haftada 5 gün "Ne Oluyor?" programımız var di. Her gün biri sunuyordu. Ben de pazartesileri sundum. Şimdi ise "Bugün" başladı. Her gün Seda Öğretir ile 12:00 -16:00 arası 4 saat ekrandayız. İnanın "İyi mi olur, kötü mü olur?" demedim. Bence çok iyi oldu. Başlamadan da bunu hissettim. Çünkü hepimiz ne yapacağımızı büiyorduk. Ve çok da olumlu tepkiler aldık, alıyoruz. Bence Seda ile Bugün'ü sunmam benim için büyük bir şans oldu. Bitmedi... Bir de editörümüz Kerem Şenel ve prodüktörümüz Betül Bakkaloğlu var. Stajyerlerimiz Cansu ve Gizem de elimiz ayağımız. Kerem klasik bir editör değil, farklı düşünüyor. Haber müdürümüz Rıdvan Akar ile çalışıyordu. "Gündemin Rengi"nde çok iyi iş yaptılar. Televizyon habercileri bakın hâlâ o programda yapılanların meyvelerini yiyor. Onun için Kerem ile çalışmak istedim. Betül de öyle. Kerem ile tek korktuğumuz şey Betül'ün fırçası.

Haberci dediğin eğlenmesini bilecek

Bugüne kadar en zor yayınınız hangisi oldu ve üstesinden nasıl geldiniz?

Yerel seçim öncesi Ardahan'da bir belediye başkan adayına boz ayı saldırmıştı. Kanal 6'da ana haber sunuyorum. Başkan adayı ile telefon bağlantısı yaptık. Reyting getirecek ya. Ayıdan nasıl kurtulduğunu anlatıyor. O sırada Aydın Özdalga rejiden kulağıma "Sor bakalım adama saldıran ayı ekrana getirdiğimize benziyor mu" dedi. Ben de sordum "Size saldıran ayı ekrandakine benziyor mu?" dedim. O sırada Aydın Özdalga ekrandaki ayı DSF'sini aldırmış benim yayın görüntümü koymuş. Belediye Başkan Adayı da "Yok ekrandakine benzemiyor beyefendi estağfurullah ekranda sizi görüyorum" demez mi. Toparla toparlayabilirsen. 

Siz hangi meslektaşlarınızın programlarını takip ediyorsunuz?

Hepsine bakarım, izlerim. Sonuçta arkası dolu yani çalakalem yapılmamış yayınları, sunumları, programları izlerim. İsimler önemli ama yayın, program dolu dolu olursa sunucuların işleri ortaya çıkıyor. Hazırlığı olan programları takip ederim. Güven islamoğlu mesela.  Haberciliğin aslında erkek işi olduğunu savunanlar da var. Erkek haber sunduğunda daha güvenilir bir iz bırakır şeklinde bir bakış açısı var.
 
Sizce bunda haklılık payı var mı? Yoksa bu ataerkil bir toplumun bakış açısı mı?

Yanlış, erkek kadın ayrımı yapmak hata. Hatta kadınlar daha avantajlı. Erkeklere göre daha mantıklı davranıyorlar. Daha hırslılar. Biz erkekler duygusalız. Ulusal kanallarda erkeklerin olması ise dönemsel bir şey. Bu jenerasyon işi. Haber kanallarına bakın hep kadınlar var. Bir zamanlar ulusal kanallarda da onlar çoğunluktaydılar. Belli olmaz kadın erkek önemli olan mayanın tutması.

Türkiye'de sizce habercilik nasıl bir yerde?

Bu kadar gündemin, olayın olduğu bir yerde haberciliğin kötü olduğunu söylemek yanlış olur. Bence tek sorun bir şey yaparken başkasının ne yaptığı kaygısına kapılmak. Sen işini iyi yap boşver, başkasının ne yaptığı önemli değil. Skor işine döndürüldü habercilik. Yok "Ben son dakikayı önce verdim", yok "Ben şunu önce çıkardım". Nasıl verdiğin önemli değil. Her gün onlarca 100 metre yarışı yapar gibi. Halbuki piste bir defa çıkarsın o da 100 metre yarışı olmamalı. Onun adı maratondur. Amaç uzun soluklu olmalı. Sağlam işler yaparsak anlık renkli son dakikalara kapılmazsak sorunu çözeriz. Kendimizden, bilgimizden emin olarak yayın yapmak en doğrusu. Kendinden emin olan haberciler de bakın çoğunlukla sosyal insanlardır. Sosyal zekan gelişmedikten sonra istediğin kadar haberci ol kime ne faydan var. Yani eğlenmeyi bileceksin, gezmeyi bileceksin. Evden işe, işten eve hayatı ile çalışılmaz, habercilikte hiç çalışılmaz. "Şimdi neden bunlardan bahsediyorsun, habercilikle ne ilgisi var?" diyeceksiniz. Bal gibi var.

Kendinize bir kariyer planı belirlemiş miydiniz?

Günümü yaşar en fazla "Yarın işte ne yapacağım?" diye düşünürüm. Bu işte  kariyer planı yapacak kadar hayalperest olmadığımı düşünüyorum. O gün işimi iyi yapmışsam kariyerime bir tuğla daha koymuşumdur. Ben de merak ediyorum tuğlalar ne kadar yükselecek? "Rüzgâr nereye savurursa oraya gideyim" diyenlerden de değilim. Zaten o tuğlaları rüzgâra kapılmamak için örüyorum.

Beyninizi rahatlatmak için neler yaparsınız?

Yalnız kalmak isterim. Resim yaparım, kara kalem çizimlerim var.
Yağlıboyaya bile daha geçemedim, o kadar masraf yaptım. Kara kalem çalışmalarım iyi gidiyor. Sürekli bir şeyler çizerim. Çizerken de düşünürüm. Ve basketbol oynarım. Onu yaparken de  hiçbir şey düşünmem, ikisi de büyük tutkum. Emlak Bankası ve Halk Bankası'nda profesyonel voleybol oynadım. Keşke dediğim tek şey basket oynamak. Haftada 2 gün eski basketbolcu arkadaşlarla Terakki'de basket oynarız. 10 senedir aksatmam. Hatta rahatlamak için basket oynadığım anları düşünürüm.

Evli misiniz, çocuğunuz var mı?

13 yıldır evliyim. Eşim diş hekimi Pınar Cebe... Onu ilk gördüğümde tanışmadan arkadaşıma "Bak evleneceğim kız geliyor" demiştim. O da ekrana yabancı değil, diş macunu reklamında oynadı. Geçen sene ben ekrana çıkmıyordum, onun reklamları paso televizyonlarda giriyordu. Görünce heyecanlanıyor insan. Bir de Zeynep adında 6 yaşında kızım var. Uykusu gelinceye kadar her şeyini benle yapar. Çocuklar bebekleriyle uyur. O sürekli bizimle yatar. Yaptığım en güzel şey

Mesut Yılmaz  / Milliyet