Güncel
28 Kas 2017 13:27 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 18:44

Yeşilay 4. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi

- Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kemal Sayar: - "Evler, artık herkesin kendi odasında kendi hayatını yaşadığı paralel evrenlere dönüştü. Herkes kendi eğlence sistemini kendi odasında kuruyor. Bu melezlikten, gözleri gözlerine, ruhları ruhlarına değmeyen insanlar ortaya çıkmaya başladı" - "İfşa...

İSTANBUL (AA) - Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kemal Sayar, evlerin, artık herkesin kendi odasında kendi hayatını yaşadığı paralel evrenlere dönüştüğünü belirterek, "Herkes kendi eğlence sistemini kendi odasında kuruyor. Bu melezlikten, gözleri gözlerine, ruhları ruhlarına değmeyen insanlar ortaya çıkmaya başladı." dedi.

Yeşilay 4. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresinde, her şeyin, insanların elinin altından hızla kaçıp gitmekte olduğu, hiçbir şeyin tam manasıyla kontrol edilemediği, dünün dünyasının yarının dünyasından farklılaştığı bir dönemde yaşandığını anlattı.

Dünyanın hızla farklılaştığını, yapay zekadan ve bunun eğitimde kullanılmasından söz edildiğini dile getiren Sayar, küreselleşmenin herkesi etkilediğini, "hiperbireycilik" yani insanların adeta kendi için yaşadığı, kendi çıkarlarını gözettiği bir dünyayla karşı karşıya olunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Duyguların alınır satılır metalara dönüştüğü, duygu mesleklerinin ortaya çıktığı bir dünyada, medya ve kültür endüstrisinin saldırısı altında yaşıyoruz. Hepimiz dijital kimlikler oluşturuyoruz. Bu dijital kimliklerimiz yenilenebilir, atılabilir, değiştirilebilir, bir elbise gibi soyunulabilir kimlikler oluyor. Kırılgan, suistimale yatkın, taklit edilmeye açık kimlikler yapıyoruz. Facebook'ta ortaya koyduğumuz profiller üzerinden bir izlenim yaratmak istiyoruz. WhatsApp gruplarında kendimizi çok farklı biçimlerde takdim ediyoruz. Orada edindiğimiz, edindirdiğimiz izlenim üzerinden kendimize bir kimlik inşa ediyoruz."

Psikiyatri uzmanlarının bu enteresan zamanları birebir ofislerinden izleyebildiğini ifade eden Sayar, "Sanal Aşk" adlı kitabına değinerek, "O dönem ofisime arka arkaya sanal alemde hiç tanımadıkları insanlara aşık olan, onlarla kendilerince bir aşk yaşayan, sevildiğini zanneden, fakat o kişiyle bir türlü ulaşamayınca hayal kırıklığı yaşayan, ağır depresyon ve psikoz nöbetine giren insanlar görmüştüm. Hala siber dünyada yaşadığımız problemlerle ilgili bize gelen sayısız insan var. " diye konuştu.

Dijital kimlikler inşa edilirken, insanların kendilerini çok farklı inşa ettiğini dile getiren Sayar, "Bir danışanım ileri sürdüğü bir görüşler yüzünden, WhatsApp'taki lise arkadaşlarının tacizine, sataşmasına, adeta Mobing'e maruz kalarak ağır bir depresyon geçirmişti." dedi.

İfşa, mahremiyet ve güvenlik konusunda problemler olduğunu aktaran Sayar, şöyle konuştu:

"Kendimizin ne kadarını ifşa edeceğiz, ne kadarımızı gizleyeceğiz? Bununla ilgili de problemler var. Çoğu zaman internet, kişiliğimizin istenmeyen taraflarını gizlediğimiz, arzu edilebilir taraflarını da öne çıkardığımız bir mecrayı temsil ediyor. Kendimizi istediğimiz kadarıyla gösteriyoruz aslında, bu yönüyle de bize cazip geliyor. Nereyi cilalamak, neyi ön plana çıkarmak istiyorsak orayı ön plana çıkarıyoruz. Neyi gizlemek istiyorsak onu hasır altına itiveriyoruz."

- "Melez hayatlar yaşıyoruz"

Prof. Dr. Sayar, "İnteraktifliğin, etkileşimselliğin, spontanlığın çok önemli olduğu bir yerden bahsediyoruz. Aynı zamanda insanların birbirine bağlandığı ama bu bağlanmanın kopuk bir bağlanma olduğu... Herkesin her an ötekinden vazgeçebileceği bir bağlanma tarzından bahsediyoruz siber uzayda. İş ile eğlence, çalışma ile oyun, dinlenme ile alışveriş iç içe girdi, artık melez hayatlar yaşanıyor. Bazen ders çalışmak için bilgisayar başına oturan insan saatlerce kendisini amaçsız bir internet sörfünün dalgaları üzerinde bulabiliyor. İş ve eğlence birbirine karışıyor." değerlendirmesini yaptı.

Evlerin, artık herkesin kendi odasında kendi hayatını yaşadığı, paralel evrenlere dönüştüğünü ifade eden Sayar, herkesin kendi eğlence sistemini kendi odasında kurduğunu ve bu melezlikten, gözleri gözlerine, ruhları ruhlarına değmeyen insanların ortaya çıkmaya başladığını söyledi.

Prof. Dr. Sayar, dikkat dağılmasının günümüz toplumunda en önemli problemlerden birisi olduğunu, sürdürülebilir bir dikkate sahip olmanın çok zorlaştığını, kitap okumanın da çok zor hale geldiğini söyledi.

Çelinebilir dikkat probleminin, obezite ile eş bir problem olduğunu, zihnin sürekli oradan oraya sığ dikkatler haline seyrettiğini, derinleşemediğini vurgulayan Sayar, telefonun kapatılmadığı, sessiz bir ortam olmadığı sürece dikkatin sürdürülebilmesinin zor olduğunu sözlerine ekledi.