Medya
12 Eyl 2014 11:03 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:42

Utku Çakırözer Cumhuriyet'e nasıl Genel Yayın Yönetmeni oldu?

İbrahim Yıldız'ın istifası sonrası Cumhuriyet'in yeni Genel Yayın Yönetmeni olan Utku Çakırözer yeni görevini ve Cumhuriyet'te başlayan yeni dönemi yazdı...

Cumhuriyet gazetesindeki radikal değişim süreci sonucunda gazetenin yeni Genel Yayın Yönetmeni olan Utku Çakırözer bugünkü köşesinde yeni görevini yazdı.

13 yıldır gazeteyi yöneten İbrahim Yıldız'ın istifası sonrası Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu gazetenin yayın yönetmeni olarak Çakırözer'i atadığını ilan etmişti. Çakırözer, vakıf başkanı ve gazetenin İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç’in odasında yaşadıklarını paylaştığı yazısında yeni görevine nasıl baktığını yazdı...

İşte Çakırözer'in yazısındaki ilgili bölüm:

BENİ "CUMHURİYET VAKFI RESMİ SENEDİ" İLE KARŞILADI

Dün sabah vakıf başkanımız ve gazetemizin İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç’in odasına girdiğimde beni elinde “Cumhuriyet Vakfı Resmi Senedi” ile karşıladı. “Cumhuriyet Ailesi’ni bağlayan anayasa işte budur” dedi. Vakıf Senedimizin “Başlangıç” bölümünü aktarmak isterim:

“Cumhuriyet gazetesi, amacını toplum yaşamına katıldığı 7 Mayıs 1924’te yayımladığı ilk sayısında kurucusu Yunus Nadi’nin kalemiyle belirlemiştir:
Cumhuriyet ne hükümet, ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet yalnız Cumhuriyet’in, bilimsel ve yaygın anlatımıyla demokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkmaya çalışan her kuvvete karşı mücadele edecektir. Ülkemizde her anlamıyla gerçek bir demokrasi kurulması için bütün varlığı ile çalışacaktır. Cumhuriyet Atatürk devrim ve ilkelerinin açtığı Aydınlanma yolunda, aklın bağnazlıktan, bilimin dinden bağımsızlaşması, laiklik ilkesinin toplumca benimsenmesi için çaba gösterecektir. ‘İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Bildirgesi’ni, demokrasinin evrensel anayasası olarak benimseyen Cumhuriyet amaçlarına ancak Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve bütünlüğü kapsamında ulaşılacağını temel ilke sayar.”

CENDERE ALTINA ALAN BÜYÜK SIKINTILAR İLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Türkiye, uzun zamandır büyük bir sarsılma, kamplaşma, kutuplaşma, hatta varlık yokluk tartışması içinde. Sadece dar anlamda hükümet uygulamaları ya da Meclis’ten geçen yasalar nedeniyle değil, hayatın her alanında bireyleri cendere altına alan çok büyük sıkıntılarla karşı karşıyayız.

GEZİ VE 17 ARALIK BİLE ARTIK ESKİ TARİHLER OLDU

Gezi Direnişi ya da 17 Aralık süreci bile Türkiye’nin bu sıkıntılı gündemi açısından artık eski tarihler oldu. Türkiye’yi boğan olaylara tanıklık için birkaç gün bile geriye gitmeye gerek yok. Her gün insanların başına, bu ülkeden mutsuz olmaları için yetecek miktarda, bela, “kaza” denilen katliam, insan yerine konulmamaktan kaynaklanan işkence, haksızlık, hukuksuzluk geliyor ki... Hem de bir değil, onlarcası bir arada.

SORUMLULUĞU ÇOK AĞIR BİR GÖREV DEVRALDIM!

Tamamı bu ülkenin emeği ve birikimiyle oluşturulan değerlerin hakkının verilmediği, hatta kolayca yok edildiği günlerden geçiyoruz. Sanayiden tarıma, işçi haklarından sanata, kültüre, tarihe, medeniyete kadar yerine konulması, ancak yılları alabilecek ulusal zenginliklerimiz ve imkânlarımız çok ucuza harcanıyor.
Medya da bu gidişten fazlasıyla payını almış durumda. Üzülerek yazdığımız bu karamsar tablo içinde, bu ülkenin belki de titiz ellerde olduğu için yok edilemeyen istisnai değerlerinden olan Cumhuriyet’te sorumluluğu çok ağır bir görevi devralıyorum.

Bu sıkıntılı Türkiye tablosu içinde Cumhuriyet, en büyük umut kaynaklarından biri. Bu umutlu yolculukta var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.