İki Lafın Beli
19 Tem 2016 11:34 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:24

Ünlü anchorman o geceyi anlattı: Demokrasinin yanında kaldık, darbeye karşı geldik!

Askeri darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi asker tarafından basılan kanallardan biri de Kanal D’ydi. İşte o kâbus dolu dakikaları ekranda geçiren Serdar Cebe, Medyaradar’dan Alev Gürsoy Cimin’e konuştu.

Kâbus dolu bir geceydi. Puslu, karanlıktı. Onlar ekranda biz ise ekran başında kâbusu yaşıyorduk. İlk hedef TRT, ardından ise Doğan Grubu’nun Bağcılar’da bulunan CNNTÜRK ve Kanal D binasıydı. Meslektaşlarımız ekranda bize olup bitenleri aktarmak isterken askerler binaya giriyor, onları engelliyor, onlar ise demokrasi için sonuna kadar mücadele ediyor ve ‘yayın namusumuz’ deyip halkın haber alma özgürlüğü için çırpınıyordu. O anlarda Kanal D ekranları ünlü anchorman, sevgili dostum Serdar Cebe’ye emanetti. Zor anlar yaşadı ama yine de soğukkanlılığını elden bırakmadı, silahların gölgesinde o yayınını sürdürmeye çalıştı. Ekran bir ara karardı, sonra film girildi ama her şeye rağmen birkaç dakika sonra Serdar, yine karşımızdaydı. Bakın o anlarda neler yaşanmış, kameralar arkasında neler olmuş… O anları yaşayan tüm meslektaşlarıma geçmiş olsun diyor ve sözü Sevgili Serdar Cebe’ye bırakıyorum…

RÖPORTAJ
TWİTTER: gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com


Serdar, kabus dolu bir geceydi 15 Temmuz. Biz ekran başında, sizler ise ekranda yaşadınız bu kabusu. O gece ekrandaydın ve asker silahlarıyla yayınınıza müdahale ediyordu. Neler hissettin, neler yaşandı o gece?

Ellerinde makinalı tüfeklerle kapıdan içeri arkadaşlarımızı rehin alarak girenler  bizim askerimizdi. Acaba dedim ‘biz başka bir ülke tarafından işgal mi edildik.’  İnsan şoke oluyor, dehşete kapılıyor. Darbeye karşı bir tavırdı yayınımız, gazeteci tavrı. TRT2’de yaşananları izlemiştim, orada çalışan meslektaşlarım adına çok kaygılandım. Bekliyorduk dedim ya geldiler ama bu kadar sert olacaklarını gazetecilik yapan  sadece işini yapmaya çalışan insanlara düşmanca davranacaklarını düşünmezdim. Yayında anlattım 1995 yılında Saraybosna’da savaştaydım. Sırplar aracımıza ateş ettiler.  Canımızı kaybetmenin eşiğinden dönmüştük o zaman da Kanal D’de çalışıyordum, muhabirdim. Amaç görevimizi yapmaktı.  Ölümü düşünmedim bile.  Ama o hiç bilmediğim bir ülkenin insanından gelen kurşundu. Dedim kanıma dokundu ellerinde silahlarıyla içeri girdiklerinde biz düşman mıyız dedim. Gururum incindi. Bu ölmekten daha kötü bir duygu. İhanete uğramış hissettim.

“YUMRUK YEDİM”

Siz ekranda yayın mücadelesi verirken binada neler oluyordu?

Kötü bir geceydi. Sağduyulu vatandaşlar sonrasında Kanal D’ye desteğe geldi. Askerleri istiyordu. Darbecilere karşı kendini siper eden o güzel insanların aralarında provokatörler de vardı. Stüdyonun dışında binanın içine girmişlerdi. Bu arada bir polisimiz yaralıydı. Acı çekiyordu. Hemen ulaştırma şefine bir araba bulmasını söyledim sedye ile onu arabaya koyup hastaneye götürmelerini sağladım. O arada işte provokatörlerden yumruk yemeye başladım. Karışıklık vardı ama  yediğim bir iki yumruktan sonra ortalığı sakinleştirdim. Sağduyulu vatandaşlarımızın yardımıyla güvendeydik.

“DEMOKRASİNİN YANINDA KALDIK, DARBEYE KARŞI GELDİK”

Yayın var mıydı o sırada?

Yayın kesikti o aralar. Tam bir karışıklık vardı. Neyse ki sayımız az da olsa Kanal D olarak yine  yayına geçtik. İşe duygularımı çok karıştırmadan ne gördüysem onu anlattım. En çok da Ankara’daki Hande Fırat ve orada onunla çalışan arkadaşlarımızı merak ediyordum. Hande’nin sesi titriyordu. Sakin kaldık. İşimizi yaptık. Zaten haberi ilk duyduğumda  yola çıktım, Taksim’den bağcılara ya yürüyerek  silah sesleri arasında bazen trene binerek bazen yürüyerek yönetmenim Vito ile geldik. Tam 3 saat boyunca  yürüdük. Gelir gelmez de yayına girdik.

Demokrasinin yanında kaldık. Darbeye karşı geldik. Sağduyulu halkımız sayesinde başardık.  Böyle bir günde yayında olmak çok önemliydi. ama Allah böyle günleri ülkemize göstermesin.

“BİZ DÜŞMAN MIYIZ DEDİM DARBECİ ASKERLERE”

Meslek hayatının en zor yayınıydı diyebilir miyiz?
Meslek hayatımda olağan üstü pek çok yayın yaptım. Savaştan, terör olaylarının yaşandığı bölgelerden, doğal afetlerden, ölümlerin ardından. Hükümet krizleri birçok yayına imza attım. Ama böylesi ilk kez oldu. o filmlerde gördüğümüz kaos ortamını yaşadı Türkiye. Kimse ne yapacağını bilmiyordu. Yayında olmak ayrı bir olay, ağzınızdan çıkacak bir kelime infiale neden olabilirdi. Benim işim olanı aktarmak duygularımı çok katmam ama bu sefer darbeci askerlere ne istiyorsunuz, biz düşman mıyız dedim. 12 Eylül’de bile bunlar yaşanmadı. Asker ne vatandaşa ne siyasilere ateş etti. Yayına bekliyorduk askerleri ama stüdyoyu bulamadılar. Ya düşünün darbe yapıp Türkiye’yi ele geçirecek askerler  kanal d binasında yayın yaptığımız stüdyoyu bulamadı.

Darbe oluyor sözünü duyduğun ilk an neredeydin ve sonrasında neler oldu?

Darbe sözünü duyduğumuzda Süleyman ve yönetmenimiz Vito ile yemek yiyorduk.  ‘Yok artık ben de Obama'yım’ dedim. İnanamadım yani ama sonra baktık iş ciddi. Hemen işe gidelim dedik. Yola çıktık ama her yer tıkalı, valilik yolu kapanmış askerler tarafından arabadayız askerler bariyere yanaştırmadı, silahlarını doğrulttular. Gözlerinde korku vardı. Vatan Caddesi’ne girelim dedik. İnsanlar kaçışıyordu. Geri dönün dediler. Oradan da çıktık. Cnntürk’e bağlandım çatışmayı anlattım Vatan Caddesi’ndeki. Sahil yoluna girdik orası da kapalı inip yayına  ancak yürüyerek yetişirim dedim. Yönetmenimle ve gazeteci Zeynel Lüle ile kilometrelerce yürüdük. Neyse ki 3 saat sonra kanala varabildik.
Bakın yayın görevimiz  ama o yayına gidene kadar yaşadıklarımızı bir biz biliriz.

Çok geçmiş olsun. Siz gösterdiğiniz bu demokrasi mücadelesi için bir meslektaşınız olarak yürekten teşekkür ediyorum. Bir daha da yaşamamızı diliyorum böyle pusulu bir gece.