Polemik & Kulis
14 Nis 2016 10:44 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:27

Türkiye'nin konuştuğu muhabir kendini savundu: Basın özgürlüğü olsa kahve ısmarlardı

Alman kanalı ZDF'nin önünde çektiği anonsla gündem olan gazeteci Mevlüt Yüksel, RS FM'de Yavuz Oğhan'ın hazırlayıp sunduğu bidebunudinle programında konuştu.

Alman kanalı ZDF'nin önünde çektiği anonsla gündem olan gazeteci Mevlüt Yüksel, RS FM'de Yavuz Oğhan'ın hazırlayıp sunduğu bidebunudinle programında konuştu.

Eleştirilerin haksız olduğunu iddia eden ve yaptığı yayının arkasında olduğunu söyleyen Yüksel, "Basın özgürlüğü olsaydı, bizi alır kafeye getirir, kahve ısmarlar, kuralları anlatırdı. Ben bunu kabul etmiyorum. Bu kabalık değil midir?" dedi.

Takvim Gazetesi Haber Müdürü Mevlüt Yüksel, A Haber'de yayınlanan programda, Alman ZDF kanalı önünde yaptığı yayınla gündeme oturmuştu. Yüksel, ZDF kanalı yöneticisinin "elleri cebinde" olmasını basın özgürlüğüne karşı yapılmış bir hareket olarak yorumlamıştı.

'DOĞRUYU GÖSTERMEK İSTEMİŞTİM'

Oraya kavga çıkarmak ya da ünlü olmak amacıyla gitmediğini söyleyen Yüksel, "Amacım ünlü olmak da kavga çıkarmak değildi. 51 yaşında, 32 yıllık gazeteciyim. Sadece halka gerçekleri anlatmak, doğruyu göstermek istemiştim. İyi bir gazeteci olduğuma inanıyorum. Orada engellenebileceğimizi düşünmedik bile. Yine gidiyorum. Bakalım ne yapacaklar? Gerekli başvuruyu yaptık, cevap bekliyoruz. Yaptığım yayınların arkasındayım" dedi.

Yüksel, Almanya'ya neden gittiğini de şu sözlerle anlattı:

"ZDF'nin ve oradaki programı yapan kişinin, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere halkımıza karşı yaptığı yayına ilişkin konuşmak istemiştik. Bunun için muhabirimiz telefon açtı. Söylenen şu oldu: ‘Kesinlikle bununla ilgili buraya gelmeyin, sizinle kimse konuşmaz.' Buna rağmen kendimiz yüz yüze görüşelim dedik. Gittiğimizde medeni bir şekilde güvenlik görevlisine ‘ZDF'nin yöneticileriyle konuşmak istiyoruz Cumhurbaşkanı'na hakaret edilmesi konusunda ne söylüyorsunuz, bu bir mizah mıdır sormak istiyoruz' dedik. Oradaki Türk kadınlarını fahişe gibi gösterdikleri gibi şikâyetler de vardı. Bunları da sormak istedik. Görüşmek istemediklerini söylediler."